Gündemimiz de dizilerimiz gibi!
Bir haftalığına ülkeden ayrılan tüm vatandaşlar, dönüş uçağına bindiğimiz an, aynı tepkiyi veriyoruz: Gazetelere saldırmak! Her ne kadar artık sosyal medyadan ya da internetten olanı biteni takip edebiliyor olsak da yurt dışında olduğumuz süre boyunca biraz da sorunlardan kaçmak istediğimiz için olsa gerek, uzağında kalıyoruz gündemin. Taa ki uçağa binene kadar...
Memleket toprağına adım atmışçasına birden aklımıza düşüyor “Ülke meseleleri...” “Olup bitenden de hiç haberimiz yok” diyerek, yeni tanıştığımız yol arkadaşımızla küçük bir selamlaşma yaşadıktan sonra, hem uçuş boyunca sohbet etme mecburiyetinden hem de “Başımıza neler geldi acaba” endişesinden kurtulmak için, kabin görevlisinin dağıttığı gazetelere sarılıyoruz. Ve hep aynı sonuca varıyoruz: Hiçbir ülkede, bir haftada bu kadar olay yaşanmıyordur!
Yorumlar hiç değişmiyor; Avrupanın bir yıllık gündemi bizde bir haftada yaşanıyor...
ABD’de bir olayı bir yıl konuşurlar bizde her gün yeni mevzuu... İsveç’te adamlar haber bulmakta zorlanıyordur bizde başlık atsan sayfalar dolar... Bir düşünelim bakalım sahiden bu kadar renkli mi gündemimiz? Çok hareketli olduğu su götürmez ama çok değişken olduğundan emin değilim. Evet, her gün çok çarpıcı gündem maddelerimiz var, kabul ediyorum, “kan-gözyaşı-entrika” hiç eksik olmuyor. İşte tüm bunlar bana, dizilerimizi çağrıştırıyor. Olay çok ama konular hep aynı. Aslında senaryosu değişmiyor ülkenin. Tıpkı “Muhteşem Yüzyıl” dizisini izler gibi, sonunu bildiğimiz hikayeleri okuyup duruyoruz. Her seferinde üzülüyor, gözyaşı döküyor ama şaşırmıyoruz.
Özetle; kaç hafta kaçırmış olursak olalım, kaldığımız yerden devam edebildiğimiz dizilerimiz gibi ülke gündemimiz...
Yolculuk dönüşü, bir baktım yine olayı çok ama şablonu şaşmayan bir hafta geçirmişiz. Gelin birlikte göz atalım...
- Bu ülkenin değişmez gündem maddelerinin başında, kadın cinayetleri gelir. Geçtiğimiz hafta yine 4 kadın kocası ya da sevgilisi tarafından katledilmiş. Şiddete maruz kalanlar, karakollara koşanlar; onlarca... Üzüldüm mü? Hem de çok. Şaşırdım mı? Maalesef, hayır.
- Haftanın en tartışılan haberi, kuşkusuz yine bir kadın cinayeti haberi. Artık son derece sıradan karşılanan bu haberin sıradan olmayışının sebebi, kurbanın Amerikalı olması. Fotoğraf paylaşımı üzerine, çok sevdiğim bir sosyal paylaşım ağı olan olan İnstagram’da, fotoğraf çekmek için -ya da her ne içinse- ülkemize gelen bu kadının kayıp haberleri ve fotoğrafı yayınlandığında, istemesem de bu acı sonu aklıma getirmiştim. Pippa örneğinin yaşandığı bu ülkede, bir utanç, bir vahşet daha yaşanmasın diye dua ederek takip ettim gelişmeleri. Sonuç değil asıl süreçti şaşırtıcı olan. Öldürülmüş bir kadının ardından, ölümüne “kılıf” bulmaya çalışanlardı, insanın kanını donduran. Doğrudur, her ülkede böyle vahşi olaylar yaşanır ama kaç ülkede öldürülenin arkasından, “müstehak” yaftası, bu kadar kolay sallanır? Aslına bakarsanız, bu söylemlerde şaşırtmadı beni. Ne de olsa, en sık kullanılan atasözümüz: Su testisi su yolunda kırılır, öyle değil mi!
Yemin billah açıklamalar!
- İsrail, gazetelerimizde en çok adı geçen ülke ismidir. En çok, komşuların isimleriyle anılır. Bu defa da Suriye’ye saldırmış. Üzüldüm mü? Evet. Şaşırdım mı? Hayır.
- AB’ye girdik-giremedik muhabbeti, gündemimizden hiç eksik olmaz. Başbakan Erdoğan, bu hafta çıktığı Orta Avrupa gezisinde “AB’nin bize yaptığı saygısızlıktır, almazlarsa kıyamet kopacak değil” demiş.
Açıklama önemli mi? Evet. Yeni bir söylem mi? Hayır.
- Her zaman, ülkemiz siyasi simalarından biri, ağzımızı bir karış açık bırakacak bir açıklamada bulunur. “Hadi bir takla at, oyna da görelim” diyen bakanı olan bu ülkenin evlatlarını şaşırtmak öyle kolay değildir üstelik. Bu haftanın siyasi şovu Süleyman Soylu’dan geldi. Vakt-i zamanında, “Allah şahidim olsun ki bu millet bu iktidara zıkkımın kökünü gösterecek” diyen Soylu, bugün aynı iktidar partisinin Genel Başkan Yardımcısı. Daha önce, “AKP mensupları, Başbakanlarını, Başbakan da kendini padişah olarak görmek istiyor” tespitini yapan Soylu, bu hafta her zamanki gibi yemin billah ederek başladığı konuşmasında, Başbakan’ı “ilelebet ve ezeli” lider ilan etti ve bu manevra kabiliyetiyle, daha uzun yıllar politika arenasında olacağını kanıtladı. Siyasilerin şovlarına alışığız. Peki şaşırdık mı? Soylu gibi yemin ederek konuşmak gerekirse, Vallahi bu kadarına biraz şaşırdığımı itiraf etmeliyim.
Şaşırtmaz ama delirtir
- Doğalgaz sızıntısından yiten canlar, her seferinde canımızı söküyor yerinden. Semtler, isimler değişiyor ama acı hep aynı.
- Bombalar patlar bu coğrafyada, şaşırmayız... İslam bilgini İbn Haldun’un yüz yıllarca önce söylediği gibi, coğrafya kaderimizdir, biliriz... ABD elçiliğinde, canlı bomba saldırısı sonucu, gözünü kaybeden gazeteci Didem Tuncay’a şifa, hayatını kaybeden güvenlik görevlisi Mustafa Akarsu’nun ailesine sabır dilerim.
- Futbolsuz ve futbol deyince şikesiz bir Türkiye gündemi düşünülemez. Elbette bu hafta da futbol dünyası şike ile çalkalandı. Ama bu sefer daha geniş ölçekte, tüm dünya futbolunu kapsayan bir şike soruşturması gündemde. Şaşırmadık ama ne yalan söyleyeyim gelişmeleri merakla bekliyorum.
- Transfer mevsiminde elbette transfer haberleri var. Tabii ki şaşırmıyoruz. İtiraf edeyim, Drogba’nın Galatasaray’a transferine hafif haset etmekle birlikte sevindim. Her ne kadar ben Fenerli de olsam, böyle önemli bir futbolcunun ligimizde olması, keyifle izlenecek maçlar demek. Elbette transferler sürüyor. Emre, Sneinder, Niang... Haber aynıdır, oyuncular değişir dedim yazının başında ama gördüğünüz gibi bazen oyuncular bile değişmiyor.
- Yazmadan geçemeyeceğim, hiç şaşırmadığım ama bir an evvel şaşırmak istediğim bir durum, bir kendini tekrar: Rakipleri puan kaybederse, Fenerbahçe de yenilir. İşte bu durum beni şaşırtmaz ama delirtir!!!