Gül maça giderse tabular yıkılır
Türk Milli Takımı, 6 Eylül Cumartesi Erivan’da Ermenistan ile Dünya Kupası eleme maçı yapacak
Bir zamanlar Sarıyer’de birlikte top koşturan Türkiye’nin en tanınmış Ermeni asıllı futbolcusu Garo Hamamcıyan ve Fenerbahçe’nin sembol kramponlarından Cemil Turan, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün Erivan’ın teklifini kabul edip maça gitmesi gerektiğini söylüyor. Hamamcıyan ve Turan’a göre Türkiye maçı alacak ama sonunda asıl kazanan iki ülke arasındaki dostluk olacak.
Sene: 1967...
Yer: Gölcük Deniz Komutanlığı...
Üç Türk, komutanın odasına çıkarak Ermeni asıllı bir vatandaşı almaya geldiklerini söyler. Paşa, Ermeni asıllı askeri yanına çağırtır. Asker gelip selamını çaktıktan sonra Paşa, “Bunları tanıyor musun?” der. Asker, “Hayır paşam, tanımıyorum” yanıtını verir. Paşa, şaşkınlık içindeki askere gülümseyerek “Bunlar Sarıyer’den geldiler, seni alıp götürecekler” der. Asker itiraz edecek gibi olur: “Paşam, askerliğimin bitmesine daha 15 gün var”. Paşa otoriter bir şekilde son noktayı koyar: “Senin askerliğin bitmiştir”. Ermeni asıllı asker, gece hiç tanımadığı üç kişiyle “Ford Falcon” marka otomobile binerek İstanbul’un yolunu tutar. Çünkü gelecek vaat eden bir futbolcudur. Sarıyer Kulübü, o zamanların meşhur “futbolcu kaçırmalarından” birine daha imza atmak üzeredir. Arabada Ermeni Garo Hamancıyan’ı almaya gelen Sarıyerliler arasında Türk futbol tarihinin en önemli oyuncuları arasına adını yazdıracak Fenerbahçeli Cemil Turan da bulunmaktadır. İstanbul’da bir Sarıyerli yöneticinin evine gidilir. Garo, kaçmaya çalışır: “Evimiz Kınalıada’da. Ben bir adaya gideyim, yarın gelirim’ dedim. Bana şüpheyle bakıp ‘Yok, bu akşam bizim misafirimizsin’ dediler. Cemil ve Büyük Ahmet, bir yere kaybolmayayım diye sabah oluncaya kadar yanımda kaldılar. Ertesi sabah Sarıyer Büyükdere’ye gittim. Orada mukaveleyi imzaladım ve Sarıyerli oldum.”
Sene: 2008... Yer: Fenerbahçe Dereağzı Tesisleri
41 yıl öncenin kahramanları, yeniden birarada... Eski dostlardan Cemil Turan, sarı-lacivertli kulübün sembolü... Şimdilerde emeklilik günlerinin tadını çıkarıyor. Garo Hamamcıyan ise, özel sektörde hizmet veren bir soğutucu firmasının sahibi. Aynı zamanda, Ermeni gençlerinin ağırlıklı kadrosunu oluşturduğu Taksimspor’un da başkanı... Geçtiğimiz yıl kurduğu futbol takımıyla Erivan’daki Ermeni olimpiyatlarına katıldı. Müsabakalarda 2’nci olunca, Cumhurbaşkanı Sargisyan tarafından madalyayla ödüllendirildi. İki eski dostu yeniden biraraya getiren konu ise, aralarında diplomatik ilişki bulunmayan iki ülke arasında oynanacak Ermenistan-Türkiye maçı.
n Garo Hamamcıyan ve Cemil Turan, eski günleri nasıl hatırlıyor?
Cemil Turan: Garo, bence “talihsiz” bir futbolcuydu. Bana göre, 3 büyüklerde mutlaka oynaması gerekirdi. Ama kendisi istemedi.
Garo Hamamcıyan: Sarıyer’de öyle güzel bir ortam vardı ki, başka takıma gitmek istemedim.
n Nasıl bir stili vardı Garo Bey’in?
C.T.: Garo, topu alıp rakibi rahat geçen, çok güçlü bir yapıya sahip olan, her iki ayağıyla da çalım atabilen bir futbolcuydu.
G.H.: Türkiye’de gelmiş geçmiş ilk 10 futbolcu arasına rahatlıkla Cemil kardeşimi koyarım. 30-40 metre topla birlikte attığı deparları, bugün hiçbir yerde göremiyorum.
u Eskiden herkes kardeş gibiydi
n Ermenistan ve Türkiye arasında oynanacak maçta gerginlik yaşanır deniyor. Sizin zamanınızda nasıldı durum?
C.T.: Ben Ermeni kilisesine de gittim, cenazesine de... Biz sporcular ve eski insanlar sorunları artık aşmışız. Bu suni sorunları yaratan kişilere diyecek söz bulamıyorum.
n O zamanlarda hiç sorun yok muydu?
C.T.: Olur mu öyle şey? Garo’nun evinde birinin rahatsızlanması bizim de sorunumuz olurdu. Biz birbirimize koşardık. “Ermeni’ymiş”, “Rum’muş” gibi bir ayrım düşünülmezdi.
G.H.: Sarıyer’de 8 sene kaptanlık yaptım. 1963’te ilk kez sahaya takım kaptanın yanında çıktım. Kimse de dönüp kötü bir şey demedi. Bütün acı günlerimde, İbrahim Balcı, Baba Kenan, Cemil, hep yanımdaydı.
n Sonra ne değişti de düşmanlık körüklendi?
C.T.: Bunlar dış güçlerin yarattığı olaylar. Yoksa, Türkiye’de binlerce Ermeni ve Rum yaşıyor. Eskiden herkes kardeş gibiydi. Sarıyer’de Ermeni dostlarımızla iç içe yaşadık. Şimdi politik sorunları ortaya atıp huzurumuzu kaçırmasınlar. Zamanla iyiye gideceğimize, daha kötüye gittik. Sarıyer genç takımından A takımına ilk çıktığımda, Rum asıllı “Ruli” kaptandı. Bana geldi ve çocuğu gibi sırtımı sıvazladı: “Hadi evladım, hata yaparsan da sorun değil.” O zaman Ruli, İmparatordu. Birçok takım istediği halde, Ruli de gitmedi. O zamanlar yaş itibari ile çocuk gibiydim. Ruli bana sahip çıktı. Ailecek büyüdük.
90 dakika olaysız biter
n Ermenistan’la Türkiye arasında resmi bir diplomatik ilişki yok. Bu maç ilişkileri nasıl etkiler?
C.T.: Futbol sevgidir, kardeşliktir. Nasıl burada Fenerbahçe-Antep’le oynuyorsa, Türkiye-Ermenistan maçı da aynı atmosferde oynanmalı. Kimsenin dolduruşuna gelmeye gerek yok. Bana göre Ermenistan’da da hiç olay yaşanmayacaktır. Ben Milli Takım’da oynarken, Yunanistan maçları bizim için ölüm kalım maçları gibiydi. Kan gövdeyi götürürdü. Rakipten veya bizden en az iki oyuncu atılırdı. Çünkü oyuncuları maçtan önce “Vatan, millet, Sakarya” diyerek dolduruşa getiriyorlardı. Balkan Kupası maçlarına 6 tane takım katılırdı ama hep Türkiye ve Yunanistan finale kalırdı. Maç sonlarında, dışarıda buluşunca sanki o kavgayı edenler biz değilmişiz gibi Yunanlı futbolcularla oturup şarkılar söylerdik.
G.H.: Şimdi iki federasyon arasında görüşmeler var. Bizim Ümit Milli Takım’ın orada oynadığı maçta da hiçbir hadise yaşanmadı. Oradaki maç da sıradan bir maç gibi olacak. Futbol sayesinde iki ülke arasındaki ilişkiler daha da güzelleşecek. Zaten o güne mahsus olmak üzere “vizeler” kalktı. Yarın öbür gün yollar da açılabilir.
n Cumhurbaşkanı Gül’ün Ermenistan’a gitmesini istemeyenler, “Cumhurbaşkanımızın kafasına yumurta atarlar, küfür ederler” gibi gerekçeler ortaya koyuyor...
G.H.: Böyle bir şey olacağını tahmin etmiyorum. Cumhurbaşkanımız giderse, belki daha iyi olur. İlişkiler daha da ısınır. Çünkü bunun bir de rövanşı var. O zaman da onların Cumhurbaşkanı Türkiye’ye gelir.
C.T.: İnşallah bizimki gider, onlarınki de gelir. Bazı tabuları yıkmış olurlar.
n Peki sizce Cumhurbaşkanı Gül, maça gider mi?
G.H.: Tabii kararı kendisi verecektir. Ama giderse, hem Türkiye, hem de Ermenistan açısından iyi olur.
C.T.: Ben de “Gitse iyi olur” diyorum. Ama “Gitmez” sanırım. Nasıl Avrupa Şampiyonası’nda gerek Cumhurbaşkanımız, gerekse Başbakanımız maçlara gittilerse, yine gitmeliler. Bu maç, her 2 ülke açısından bir adımdır. “Önce onlar gelsin” diye bir mantık yok. İlk maç orada oynanıyorsa, sen gidersin. Önce sen bir adım at, eğer o yapmazsa, sen nasıl olsa arkasını getirmeyebilirsin.
G.H.: Futbolda kavga da, dostluk da oluyor. Ama bu maç, alınan önlemlerden dolayı değil, iki halkın da hoşgörüsü sayesinde “olaysız” geçecek. Maçın neticesi ne olursa olsun, dostluk kazanacak.
n Dünya çapında tanınmış bir Ermeni futbolcu biliyor musunuz?
G.H.: Takımdan 5 kişi yurt dışında oynuyor. 2 kişi Rusya’da, 3 kişi de Avrupa’nın farklı ülkelerinde forma giyiyorlar. Güçlü bir takım. Geri dörtlüsü ve arka kanadı kuvvetli. Liehtenstein ve Kıbrıs Rum kesimi gibi çantada keklik bir takım değiller. Eğer hafife alınırsa, bizim için kötü olur.
C.T.: Duydun mu? Garo, Ermenistan takımını anlatırken “Bizim için kötü” olur dedi. Ne güzel değil mi? Kendisi Ermeni olmasına rağmen, “Bizim için kötü olur” diyor.
G.H.: Buradaki Ermeniler kendimizi Türk olarak görürüz. Cemil’in eli sıyrılsa, benimki yanar. Bu kadar basittir bu iş. Spor yapan insan bu konularda daha yapıcı olur. Ben 63 yaşındayım, Cemil 61 yaşında. Bizde dostluk, kardeşlik ve arkadaşlık hep önde gelir.
n Skor tahmininiz ne?
C.T.: Benim gönlüm tabii ki Türkiye’den yana. “1-0” Türkiye yenecek diyorum.
G.H.: Ben de aynı şekilde. Kazanmamızı istiyorum. “2-1” Türkiye kazanır diyorum.
Fatih Hoca kasetlerini izlemiştir. Önlem alması şart.
n Ermenistan halkı Türklerin maça gitmesine nasıl bakıyor?
1999’da Ermeni Olimpiyatları’na katılmak üzere, Erivan’a gittiğimizde hakaretlerle ve tepkilerle karşılaşmıştık. Çünkü o zamanlar, oraya gittiğinde “Ne Türksün, ne de Ermeni” gibi bir bakış vardı ve bizi fazla tanımıyorlardı. Ama geçen sene gittiğimizde, daha iyi karşılandık. Ermenistan’dan Türkiye’ye gelip çalışan 20 bin insan var. Oradaki tüm marketlerde Türkiye mamülleri satılıyor. 1999’dan sonra Türkiye’ye gelenler, buradaki halkın ne kadar iyiliksever olduğunu gördü.