Gençler “Zeytinyağlı yiyemem aman”ı seviyor!
Bugüne kadar hep Türk asıllı Rumlar, bizi Yunan ezgileriyle çoşturdu
Nihayet kendini Yunanlılara kabul ettiren bir Türk var artık; Fide Köksal! BBG benzeri bir yarışmayla adını duyuran Köksal, 3 yıldır Atina’da sahne alıyor. İzmirli Köksal, “Siyaset bilimi mezunuyum. Siyasetçi olsaymışım, beni burada kimse dinlemezdi. Ama mikrofonu elime alınca, insanların gözleri doluyor. Yunanlı gençler ise en çok İzmir şarkılarını seviyor” diyor.
İsminiz ne anlama geliyor?
İsmim “Fide”, küçük taze çiçek anlamına geliyor. Çok farklı bir isim. Babam “soyadımla uyumlu olsun” diye düşünmüş. Benim ismimi Türkiye ve Yunanistan’da sahne ismi sanıyorlar. Bazen Yunanlılar ismimi karıştırıp bana “Fidel” diyorlar. Ben de diyorum ki, “Benim Küba lideriyle bir ilişkim yok, adım L’siz.” Orada herkes bana “Fideaki” diyor. Bu da “Fidecik” anlamına geliyor. Bizdeki “cik” eki, onlarda “aki” demek.
Müziğe nasıl başladınız?
Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü’nden mezun olduktan sonra, İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuarı’nda “Müzikal” okumaya başladım. İkinci sınıftayken Yunan “Antenna 4” televizyonu, bir adisyon için geldi. Bizdeki “Akademi Türkiye” yarışmasının bir benzeri için bir bayan, bir de erkek Türk yarışmacı arıyorlarmış. Bayan yarışmacı olarak beni seçtiler. Yarışma sonunda Yunanistan turuna davet edildim. Arkasından da teklifler gelince, müzikal eğitimime ara verip Yunanistan’da kaldım.
O kadar kolay mı oldu her şeyi bırakmak?
Açıkçası, oraya “meşhur olayım” diye gitmedim. Bu benim için Yunan halkını daha yakından tanıma fırsatıydı. Gerçekten de ne kadar benzediğimizi öğrendim. Hayata bakış açım değişti. Tarihi ne kadar yanlı öğrenebildiğimizi gördüm...
Ne kadar yanlı öğreniyormuşuz?
Bir kere onların eğitimlerine, azınlıkların kendi kültürlerini geliştirmelerine engel olmuşuz. Mübadeleden sonra pek çok şey yaşanmış... Ben şimdi iki ülke ilişkileri konusunda tarafsız olmayı öğreniyorum. Siyaset bilimi okudum ama kendimi hiçbir zaman bir diplomat ya da siyasetçi olarak görmedim. Çünkü 5 yaşımdan beri şarkı söylemek istediğimi biliyorum. Düşünüyorum da, siyasetçi olsaymışım kimse beni dinlemeyecekti. Ama şimdi mikrofonu elime aldığımda, Yunanistan’da herkes beni dinliyor. Bundan daha güzel bir şey olamaz herhalde.
Yunanlılarla nasıl bir ilişkiniz var?
Onlara hem Türkçe, hem de Yunanca şarkılar söylüyorum. Sanki, insanların gözünün içinden girip de kalplerine dokunabildiğimi hissediyorum. Bana “Senin sayende Türk insanın nasıl farklı olabileceğini anladık ve sizi daha çok sevdik” diyorlar. O zaman tüylerim diken diken oluyor. Sık sık bana “Oraları nasıl; gelsek anneannemizin evini bulur muyuz?” diyorlar. Ben de onları Türkiye’ye davet ediyorum.
Yunanca bilmeden, TV programında insanlarla nasıl anlaştınız?
İngilizce konuşuyorduk. Zaten ilk haftadan her şeyin Yunanca’sını sormaya başladım. Bir defterim vardı, her şeyi oraya yazıyordum. İlk sene İngilizce konuştum. Yunanistan’da İngilizce bilme oranı çok yüksek. 70 yaşındaki teyzeler bile gelip benimle İngilizce konuşuyordu. Sonra kendimi zorladım ve Yunanca’yı söktüm.
Tarzım Leman Sam ve Yeni Türkü’ye yakın...
Nasıl bir yerde yaşıyorsunuz, Atina’nın Nişantaşı’sında mı?
Hayır, öyle lüks bir semtte yaşamıyorum. Ama evimin manzarasında Akrapolis var. İlk iki sene şehir merkezinde yaşadım. Daha sonra o kalabalıktan sıkılmaya başladım. Kendime Pire’ye yakın bir yerde, deniz manzaralı ve İzmir’e benzeyen bir yer buldum. “Korydallos” adlı küçük bir mahallede oturuyorum ve daha mutluyum. Dışarı çıktığım zaman sokakta oyun oynayan çocukları görüyorum. Etrafında koşuşturan araçlar yerine çocuklar olunca yaşadığını daha iyi anlıyorsun. Zaten “Hayata her zaman kulak vermek lazım” diyorum...
Komşuluk ilişkileri nasıldı?
Bizdeki komşuluk onlarda çok fazla kalmamış. “Özür dilerim”, “pardon”, “lütfen” gibi kelimeleri pek kullanmıyorlar. Gerçekten de Türk halkı daha yardımsever ve çalışkan. Orada pazartesi ve çarşamba günleri dükkanlar 15:00’te kapanıyor, diğer günler 14:00 ile 17:00 arasında siestaları var, eve gidip uyuyorlar. Cumartesi-pazar günleri ise sanki sokağa çıkma yasağı varmış gibi her yer boş oluyor. Bizdeki gibi her köşe başında büyük alışveriş merkezleri yok. Biraz tembel ve rahatlar.
Nasıl bir müzik tarzınız var?
Özgün ve geleneksel etnik müzik yapıyorum. Tarzım, bizdeki Leman Sam ve Yeni Türkü’ye benziyor. 50 şarkılık Türkçe ve Yunanca şarkılardan oluşan özel bir programım var. Büyükada’da ise, repertauvarıma Türk Sanat Müziği’nden de örnekler alıyorum. Nabza göre şerbet veriyorum yani. Yunanistan’da daha mütevazi ama insanların özellikle beni dinlemeye geldikleri yerlerde programlara çıkıyorum. Yine de, hatırı sayılır bir dinleyici kitlem var. Bir kere de Yunan dizisinde konuk oyuncu olarak yer aldım. İleride oyunculuk yapmayı da düşünüyorum...
Atina’da hâlâ İstanbul’a Konstantinapolis diyorlar!
Yunanlılar en çok hangi Türkçe parçanızı seviyor?
Gençler genelde pop ve hareketli parçaları seviyorlar. Ama ben onlara bizim Türküleri söylemeyi daha çok seviyorum. Zeybetikolar ve ağır şarkılar çok hoşlarına gidiyor. “Zeytinyağlı yiyemem”, “Darıldın mı gülüm bana” tarzı İzmir şarkılarına bayılıyorlar. O müzikleri dinlerken uzaklara dalıp gidiyorlar, ben de onların gözünün içine bakıyorum. Beraber geçmişe yolculuk ediyoruz. Benim yaptığım müzik daha çok 25 yaş ve üzerine hitap ediyor.
İlk kez bir Türk kızı Yunanlılara Türk müziğini sevdiriyor. İlklerden olmak nasıl bir duygu?
Türkiye’den Yunanistan’a konser vermeye giden olmuştur ama benim gibi oraya yerleşip programlara çıkan, Yunanca’yı onlar gibi konuşan bir Türk kızı hiç olmamıştı. Türkiye’de Yunanca şarkı söyleyenlerin çoğu Yunanca bilmiyor. O yüzden, aksanlarından hemen anlaşılıyor. Ben şarkı söylediğimde gelip bana “Sen nerelisin, Batı Trakyalı mısın?” diyorlar. Bazen de beni Yunanlı zannedip Türkçe bildiğimi düşünenler oluyor. Bana “Sen ne güzel Türkçe konuşuyorsun” diyorlar.
Size düşmanca tavır takınan biriyle karşılaştınız mı?
Düşmanca tavır takınan birisine rastlamadım ama İstanbul için daha hâlâ “Konstantinopoli” diyorlar. Kaybettiklerinin hala farkında değiller herhalde... Hiçbir zaman “İstanbul” demiyorlar. Bazen de kısaca “Poli” diyorlar...
Yunanlı bir sevgilim var
Sevgiliniz var mı?
Evet, kendisi Yunanlı. Üniversite mezunu ve Türkleri iyi tanıyor. Halası da Türk-Yunan Dostluk Derneği’ne üye. O yüzden, Türkleri çok seviyor. Çalıştığı şirketteki yakın bir arkadaşı da Mehtap isimli bir Türk kızı ile evli.
Kültür farkı sorun oldu mu sevgilinizle aranızda?
Ben evde ayakkabı giymem. Dışarıda bütün gün gezip içeride o ayakkabılarla dolaştığım zaman, rahatsız olurum. Gelenlerden rica ediyorum, girişte ayakkabılarını çıkartıyorlar. Hatta, bu alışkanlık onlara da yayıldı. Şimdi bana “Ne güzelmiş, eskiden evi her gün temizlerdik, şimdi haftada bir kez yetiyor” diye teşekkür ediyorlar.
Aranızdaki tek anlaşmazlık ayakkabılar mıydı?
Çok fazla göze batan bir farklılık yok. Sadece evlenme şekilleri farklı. Ortodokslar, kilisede evleniyorlar. Onların adeti bu. Bizdeki gibi “imza” falan yok. Hatta, bana “Evlenmek isteyip de dinini değiştirmezsen ne yaparsın?” diye soruyorlar. Ama nasıl ki ben sevgilime “dinini değiştir” demeyeceksem, o da bana demez zaten... Böyle bir durumda da onların dilinde “politik evlilik” adı verilen bir evlilik türü imdada yetişiyor. Ama onu sanki “gerçek evlilikten saymıyorlarmış” gibi bir havaları var.
“Politik” de olsa bir evlilik planı var mı?
Şu an için çok erken...
Yunanistan’da kötü bir imajımız var!
Yunanlılar size en çok ne soruyor Türkiye ile ilgili?
Bana “Siz de camide mi evleniyorsunuz?” diye soruyorlar. Onların kafasında biz türban takan, denize haşema ile giren bir milletiz. Bu gerçekten kötü bir imaj. “Ne yazık, herkesi böyle görmeyin, aslında bir kalkıp gitseniz, farklı bir manzara ile karşılaşırsınız” diyorum hep onlara...
En çok nereyi sevdiniz?
İzmirli olduğum için Selanik’i çok beğeniyorum. Çünkü İzmir’e çok benziyor ve insanları çok sıcak. Atina da güzel bir şehir. Üçte biri göçmenlerden oluşmuş. Ancak, en çok sevdiğim yer, tekerliğin bile bulunmadığı İdra Adası. Hiç taşıt olmadığı için bakir kalmış. Bisikletle bile ulaşım yok...
Gitmeden önce hayalinizde canlandırdığınız Yunanistan’la, gördüğünüz arasında nasıl farklar var?
Bizim onlardan daha Avrupalı olduğumuzu hatta, çok daha gelişmiş olduğumuzu fark ettim. İnanmayacaksınız ama bizim sokaklarımız bile Atina’dan daha temiz.
Nasıl temiz değil, yoksa onlar AB’ye girmedi mi?
Yunanistan AB’ye girdiğinde hiçbir şekilde hazır değilmiş. Girmişler ama öylesine... Ekonomi hala nasıl yürüyor, anlamıyorum. Saat 14:30’da açık banka bulduğun zaman, “Allah” deyip sevinçten takla atıyorsun. “Resmi daireler 13:00’de kapanır” yazıyor. Hatta, 12:30’dan itibaren içeri almamaya başlıyorlar.
Yunanistan’da sigara yasağı başladı mı?
Yunanlılar, kahvaltıda bile buzlu kahve içer, yanına sigara sararlar. Çok sigara içiyorlar! Oysa ben burada “Herkes sigara içiyor” diye nefret ederdim, orada gördüm ki 10 kişiden 9’u içiyor. Neyse ki orada da sigara yasağı başladı ama daha çok yeni. Türkiye’yi bilmem ama bu sigara yasağı Yunanistan’da işlemez. Herkes “Yunanistan’dayız biz, burada nasıl sigara yasağı olur” diyor.