Gazeteciler DJ oldu!
Usta gazeteciler Mehmet Barlas ve Oğuz Haksever radyo DJ’i oldular Türk Sanat Müziği çalıyorlar
Tanrı müzik dinlemek isteseydi Boccherini’yi dinlerdi
Türk Sanat Müziği aşığı Mehmet Barlas ve Oğuz Haksever yıllardır özenle korudukları müzik arşivlerini NTV Radyo dinleyicileriyle paylaşmaya başladı. Makam Farkı adlı programda haftanın
3 günü dinleyicilerle buluşan iki haberci ile müzik tutkularını, makamları konuştuk...
Makam Farkı nasıl başladı?
Oğuz Haksever: Radyoda hep “Program yapar mısın?” derlerdi ama müzik programı hiç aklımda yoktu. Bir türlü olmadı... Mehmet Bey’in müziğe olan ilgisi malum. Öyle olunca acaba yanına çömez olur muyum diye düşündüm... Arkadaşlar da çok benimsediler. Bir gün Mehmet Bey’e söylemişler.
Mehmet Barlas: Bana dediler ki: “Oğuz Haksever’le böyle bir program yapar mısın?” çömezi olarak yaparım dedim. (gülüyorlar)
Nasıl bir program? Konuklar var mı, sadece müzik mi?
Haksever: Müzik programı az laf çok müzik, çok bilgi
Eserler üzerine yorumlar da yapacak mısınız?
Barlas: Biz müzikolog değiliz. Müzisyen de... Müzikseveriz bir anlamda profesyonel dinleyiciyiz, arşivciyiz... Müzik kanımız işlemiş. Ben dünyanın her yerine gittim yanımda mutlaka walk-man olurdu şimdi i-Pod olur. Dünyanın her yöresinde kulağımda Dede Efendi oldu. Onu dinlemeden yaşayamam. Müzik olmadan da... Profesyonel dinleyiciyiz.
Şarkı da söyler misiniz?
Haksever: Söylerim. Çok profesyonelce değil ama söylerim.
Programda söyleyecek misiniz?
Haksever: Hiç sanmıyorum...
Barlas: Çevreye rahatsızlık vermemek için söylemeyeceğiz. (gülüyorlar)
Müzik aşkı nasıl başladı?
Barlas: Çocukluğumda, radyoda akşamüstü saat 5’te fasıl çalarken gelen domates, salatalık, rakı, kavun kokusuyla başladı. Bütün ailede vardı müzik aşkı.
Evde her türlü enstrüman va ama hiçbirini çalamıyorum
Enstrüman çalar mısınız?
Barlas: Hayır, ben maalesef çalmadım. Okulda biraz mandolin öğrettiler. Bir Türk mandolinden hiçbir şey öğrenemez. Neden bağlamayı getirmediler, öğretmediler. Yazık! Ud aldım biraz öğrenmeye çalıştım, olmadı. Kanun aldım onu da çalamadım, sonra kemençe... Enstrüman çok var ama evde duruyor.
Kaç tane var?
Barlas: Aklınıza gelen her şey var...
Haksever: Şu udun evinizin bir köşesinde durduğunu düşünsenize... Sanat eseri gibi...
Barlas: Dünyanın en eski aletlerinden bir tanesidir aslında ud. Batı müziği için denir ki “Ya onların çok yerleşik kültürleri var” Piyano daha 200 yaşında halbuki...
En çok hangi makamı seviyorsunuz?
Barlas: Hüzzam’ı, Sultaniyegâh’ı çok seviyorum. Nihâvent’in de benim için ayrı bir yeri var.
Haksever: Gençliğimde Deep Purple’ler, Led Zeppelin’lerin kırıp geçirdiği zamanlarda rock dinlerdim... Bir gün Modern Folk Üçlüsü’nün bir albümünde Refik Ersan’ın “Rüzgar uyumuş, ay dalıyor, her taraf ıssız” diye başlayan şarkısını dinledim... Aman Ya Rabbi hasta etti o şarkı beni... Hep o şarkının peşinden koştum. Türk Sanat Müziği’yle ilgilenmeye başlayınca onun Acem- Kürdî makamı olduğunu keşfettim. Aşık oldum tabii. Bir de Rast’ı çok seviyorum. Ama Türk Sanat Müziği hayranlarının en çok sevdiği ve dinlediği makam Hüzzam’dır.
Hüzzam’ın özelliği nedir?
Barlas: Çok duyguludur, hüzünlüdür.
iPhone’umda 30 bin şarkı var
Gününüzün kaç saati müzik dinlemekle geçiyor,kaç şarkı var iPhone’unuzda?
Barlas: Bilgisayarda dinliyorum, arabada dinliyorum... Kaç saat uyanıksam, yaşıyorsam o kadar saat müzik dinliyorum. iPhone’umda 30 bin’e yakın şarkı var. Bunun içinde sadece Türk Sanat Müziği yok. Klasik Batı Müziği de var. Ama Mozart en çok dilediklerim arasında. Türk Sanat Müziği hep hayatımdadır.
Haksever: Günümün yüzde 70’i müzik dinlemekle geçiyor. NTV binasında odasından müzik sesi gelen yegane kişiyim.
Türkiye’de zurnanın son deliği olmaya meraklı çok insan var
Haberlere, gündeme bakacak olursak, Tükiye’yi şu an hangi makama benzetirsiniz?
Barlas: Makam değil de bir usulünü söyleyeyim size: Ağır Aksak... Ağır aksak gidiyoruz...
Siyasette nasılız?
Barlas: İşte aynı, ağır aksak, topal...
Peki Türkiye bir enstrüman olsa hangi enstrümanın sesi olurdu?
Barlas: Zurna! Çünkü zurnanın son deliği olamaya meraklı çok insan görüyorum.
Türkiye’deki ezanlar Türk Sanat Müziği gibi okunuyor, en güzeli Nuruosmaniye Camii’nde, konser gibi dinleriz
Hangi yorumcuları beğeniyorsunuz; soloda ve koroda?
Barlas: Güzin Değişmez çok iyi, daha önceki kuşaktan Gülin Korman, İnci Çayırlı favorilerim. Daha eskiye bakarsanız Münir Nurettin muhteşem, Safiye Ayla da öyle.
Haksever: Merak edip ilgi duyup radyoyu dinlerseniz çok zengin, yetenekli ve güzel yorumların olduğu bir kadroyu görebiliyorsunuz. Bundan birkaç sene öncesine kadar birkaç kişi vardı gazetelere yansıyan. Ama radyodaki seslere bir bakınca çok güzel seslerle karşılaşıyorsunuz. Bir bakıyorsunuz Esma Başbuğ diye bir ses ya da Gülay Şen... Bu sabah gelirken bir sanatçı dinledim çok hoşuma gitti, Firdevs Tezcan diye bir ses... Geniş bir yelpaze var TRT korosunda.
Barlas: Gönül Aköz diye bir ses var. Pırıl Pırıl bir ses. Mustafa Keser inanılmaz bir usta. Hem türküde hem şarkıda. Alaeddin Yavaşça, Muazzez Abacı... Abacı müthiş bir şey. Bütün makamları çok iyi bilir, usta bir kadındır. Nesrin Sipahi çok iyi bir sestir. Çok iyi sesler var, çok... Saadettin Kaynak sadece besteci değil kayıtları var Sultanahmet Camii’nin müezziniymiş. Bir ezan okuyor konser gibi. İyi müezzinler konser verir gibidir.
Ezan dediniz, ezan Türk Sanat Müziği gibi mi?
Barlas: Evet evet... Buradaki ezanı başka bir ülkede bulamazsınız. Kahire’de dinledim, Şam’da.. Böyle bir şey olamaz. Türkiye’den başka hiçbir yerde yok.
Haksever: İddia etmiyeyim ama, her vaktin ayrı bir makamı var. Mesela sabah ezanının makamı farklı. Tabii iyi bir müzezzinden dinlemek gerekir.
En güzel hangi caminin ezanı sizce?
Barlas: Nuruosmaniye Camii’nin... Oranın ezanını konser dinler gibi dinlerim.
Musiki seven politikacı kötü olamaz Turgut Özal’la fasılda ahbap olduk
Siyasetçiler sanat müziğini düzenli dinleseler daha farklı olurlar mı?
Barlas: Türk Sanat Müziği seven bir politikacının kötü olması mümkün değil. Turgut Özal’la böyle tanıştım. Bir fasılda yanımda bir adam oturuyor, tombul. Neler söyledik neler, Kürdî- Hicaz’lar, Nihavedler... Ben onu tanımam, o beni tanımaz. Meğer Turgut Özal’mış, öyle ahbap olduk. Sonradan Başbakan yardımcısı falan oldu... O şöyle anlatmıştı: “Zekai Dede’nin bir bestesi vardır: Bin cefa görsem ey sanem senden diye Tanrı’ya seslenir, ‘Başıma ne gelse kabulümdür; senden geldiği için’ der... O şarkı benim hayatımı değiştirdi. Üniversitedeyken dinledim, alaturka benim hayatımın yönünü değiştirdi.”
Hasan Celal Güzel de müthiş iyi bir müzisyendir. Onları tanıdığınız zaman diyorsunuz ki: Bir adam müziğe çok düşkünse ondan kötülük gelmez. Sadece Türk Sanat Müziği için değil, Klasik Batı Müziği için de geçerli...
Haksever: Bir müzikoloğun çok güzel lafı vardır: “Eğer Tanrı mesajını müzikle iletmeye karar verse Hayden’i seçerdi ama eğer kendisi müzik dinlemek isteseydi Boccherini’yi dinlerdi.”
Musikimizin kökeninde Kore müziği de var kilise müziği de
Türk Sanat Müziği aslında nereli?
Barlas: Baba George Bush’un döneminde Amerika’dan bir danışmanı gelmişti. Danışmanın konusu müzikti. O araştırmıştı, “Sizin müziğinizin kökeni, akrabası Kore Sanat Müziği” dedi. Çok benziyormuş. Bir de bildiğim şu var, kayıtlarını da buldum. İstanbul’un fethi sırasında Bizans kiliselerinde söylenilen ilahileri derlemişler, onu dinlediğim zaman Türk Sanat Müziği dinlemiş gibi oldum. Ama aynı şekilde İran müziğini dinlediğim zaman da... Müthiş bir sentez aslında, Yunan izleri de var, Ermeni de, Arap da...
Haksever: Rafine edilmiş hali aslında... Eski dönemlere bakarsak, o zaman sanatçı nasıl geçinecek? İmparatorlar veya soylulardan geçinecek. Albüm çıkaramaz, konser veremez...
Barlas: Zamanın getirdiği şans şu: Teknoloji sanatı da, müziği de demokratikleştirdi. Eskiden Dede Efendi yapmış bestesini padişah, çağırmış saraya dinliyor; bir daha nerede duyacaksın... Notalar yok, adamlar nota bilmiyor zaten. Oysa şimdi teypler, CD’ler, i-Podlar... Şu cihazlar müziği demokratikleştirdi.
Haksever: Udun dünyada ne kadar dikkat çekici, popüler bir enstrüman olduğunu tahmin edemezsiniz. Avusturalya’da bile ud yapımcıları var...
Barlas: Eğer Çin’de üretirlerse müthiş bir şey olur (gülüyorlar). Çin’de 5 milyon genç, çocuk keman dersi alıyormuş. Böyle bir şey olabilir mi? Keman üretimini düşünün.
Biz sahiplenmiyoruz galiba...
Barlas: Nasıl sahiplenmiyoruz? Türkiye’de her ilinde en az iki koro var. Türk Sanat Müziği konserleri tıklım tıklım, hepsi genç... Bir sürü genç ses var.
Haksever: Burada sorun medya. (Televizyonu gösteriyor) Burası aynası değil toplumun veya hayatın... Bu da tabii buraları yönlendirenlerin tercihlerinden kaynaklanan bir şey. Kendi hayatlarını bazen kameraya, gazeteye veya dergi sayfalarına yansıtıyorlar.
Siz de yönlendirenlersiniz ama...
Haksever: İşte başladık.
Barlas: Ben 15 günde bir mutlaka Türk sanat müziği yazarım.
Bizim müziğimiz Klasik Batı Müziği gibi olamaz mıydı? Bizden Mozart çıkmaz mıydı?
Barlas: Batı’da bir meyhaneye gittiğin zaman Mozart dinliyor musun hiç?
Ben Türk genci olarak burada biliyorum Mozart’ı ama İsviçre’deki genç de Dede Efendi’yi bilemez miydi?
Barlas: Orada da herkes her şeyi biliyor aslında.
Haksever: Ekonomik güçle de çok ilgili.
Barlas: Kültürün gücü... Kaç şehir var Suriye’de bilmiyorsunuz ama New York’u biliyorsunuz. Amerikalı kafasını kaşısa biliyorsunuz o kadar uzaktayken ama İran’ı bilmiyorsunuz... Güçlü ülkelerin kültürleri daha çok etkiler. Zamanında da Osmanlı etkilemiş.