Fizikçi, kimyager, biyolog, antropolog ve heykeltıraşlardan oluşan CSI timi
´Olay yerinde dökülen her damla ter, mağdurların sevinç gözyaşına dönüşür´
Bombalı saldırı, cinayet, gasp, hırsızlık... İstanbul’da bir yılda meydana gelen 75 bin olayı aydınlatmak için bir saç telinden, kırık bir cam parçasına kadar tüm delilleri en ince ayrıntısına kadar inceliyorlar. Çoğumuzun sadece filmlerden ve meraklılarının belgesellerden izlediği teknolojik aletlerle, normal insanların girmeye bile cesaret edemeyecekleri yerlerde saatlerce, ceset, bomba parçası ya da bir suç aletini inceliyorlar. Onlar İstanbul Emniyet Müdürlüğü Olay Yeri İnceleme ekipleri. Deyim yerindeyse “delil avcıları”... Amaçları, suçluya giden yolda hiçbir ayrıntıyı atlamamak...
Emniyet teşkilatı içerisinde Türkiye’nin en başarılı şubelerinden birisi İstanbul Olay Yeri İnceleme ve Kimlik Tespit Büro Amirliği, 689 personeli ve 64 tam donanımlı olay yeri inceleme aracı ile İstanbul’a hizmet veriyor. Bünyesinde ise görevleri birbirinden zor olay yeri inceleme, biyometrik veri işlemleri, vücut izi geliştirme, delil muhafaza işlemleri ve teknik görüntüleme büro amirliği bölümlerini barındırıyor. Olay yeri inceleme ekiplerinde çalışan tüm personel, özel bir sınavla seçiliyor ve üniversitelerin Fizik, Kimya, Biyoloji, Antropoloji, Güzel Sanatlar bölümünden mezun olması tercih ediliyor. Bu aşamaları geçenler emniyet teşkilatının en uzun süreli meslek kursuna katılarak sıkı bir eğitimden geçiyor. Şu an İstanbul olay yeri ekiplerinde çalışan polislerin yüzde 90’ı üniversite mezunu.
Küçücük bir delil çözüm için elmas değerinde
Suç oranları onlarca şehri geride bırakan İstanbul’da sadece geçtiğimiz yıl
75 bin farklı olaya bakılmış. Bu olaylar arasında bombalı saldırı da, cinayet de, hırsızlık da var. Ancak suç olayları arasında bir ayrım yapılmıyor. Gerçekleşen suç ne olursa olsun onlar, her olaya aynı hassasiyetle yaklaşıp en ufak ayrıntıya kadar her şeyi inceliyorlar.
Bir olay yeri inceleme ekibi 4 kişilik bir gruptan oluşuyor. Özellikle bombalama, cinayet, soygun gibi daha büyük çaplı suçlarda sayısı 150’yi bulan merkeze bağlı deneyimli ekipler görevlendiriliyor.
Olay meydana geldikten sonra suç mahaline ilk gidenler arasında onlar var. Bir başkası için hiçbir değeri olmayan kırık bir cam, izmarit, yırtık bir kâğıt parçası, kırık bir düğme veya bir saç kepeği ekipler için elmas değerinde. Çünkü delillere ulaşmak sanıldığı kadar kolay değil. Tam donanımlı araçlardaki teknolojik aletler bu ekiplerin gözü, eli, kolu aslında. Gözle görülmeyen delilleri bulmak için çok dalga boyutlu ışık kaynağı, atış yönünü ve hedefteki sapmaları gösteren lazer ışınları, özel üretilen ve izleri belirgileştirilen parmak izi tozları kullanıyorlar.
Olay yeri inceleme polisleri 74 ülkede eğitim veriyor
İstanbul Olay Yeri İnceleme ve Kimlik Tespit Büro Amirliği’nin başındaki başarılı başkomiseri Nurullah Aksoy, İstanbul’daki ekiplerin Türkiye’nin en iyi olay yer inceleme polislerinin başında geldiğini belirtiyor. İstanbul’daki polislerin dünyanın 74 ülkesindeki polis ve askerlere eğitim verdiğini söyleyen Aksoy, olay yeri inceleme ekiplerinin Avrupa ve dünya standartlarını yakaladığını anlatıyor: “Malzeme envanteri olarak çok geniş bir yelpazemiz var. Biyolojik bulgu toplamak için swap çubuklarından tutun da, bir futbol sahasını aydınlatmaya yetecek güçte ışık sistemimiz (moonlight) mevcut. İstanbul gibi bir metropolde ne olacağını kestirebilmek imkânsız. Bu sebeple biz her an her şeye hazırlıklıyız.”
Gazetecilikte kullanılan 5N 1K kuralının kendileri için de geçerli olduğunu belirten Aksoy, “Bir olay yeri inceleme uzmanı, olayı tam anlamıyla idrak edene kadar, çok fazla soruya cevap arar. Lockard’ın bir prensibi var. ‘Her temas bir iz bırakır.’ Kusursuzca ve iz bırakmadan işlenmiş bir suç olamaz. Çünkü evdeki hesap hiçbir zaman çarşıya uymaz. Biz de olay yerine gittiğimizde de bu prensiple hareket ederek en ince ayrıntısına kadar bizi sonuca götürecek bir delil arıyoruz. Bu bazen çok kolay bazen çok zor oluyor. Teknolojinin bütün imkanlarından faydalanıyoruz. Olay yeri incelemesinde dökülen her damla ter, mahkeme aşamasında mağdurların sevinç gözyaşlarına dönüşüyor” diyor.
Polisiye diziler suç potaniyeli olanlarda caydırıcı etki yaparken mağdurların beklentisini yükseltiyor
Son dönemde olay yeri inceleme konusunda televizyonlarda yayınlanan dizilerdeki artış ve bu dizilere olan ilgiyi Aksoy şöyle değerlendiriyor: “CSI veya Kanıt gibi diziler insanların ilgisini çekiyor. Yaptığımız iş insanlara ilginç geliyor. Fakat bu diziler bazen gerçekçi olmaktan çok uzakta. Reyting alma kaygısı taşıdığı için gerçekler bazen göz ardı ediliyor ya da yanlış yorumlamalara sebebiyet verecek şekilde ekrana yansıtılabiliyor. Bu da olumlu anlamda izleyicide ‘Ben suç işlersem, bu teknik imkanlara sahip güvenlik güçlerince eninde sonunda yakalanırım’ şeklinde caydırıcı bir etki bırakıyor. Fakat olumsuz anlamda mağduriyet yaşamış bir insanda dizilerde gördüğü gibi beklenti çok yüksek oluyor. Filmlerde gördüğü abartılı sahnelerle ilgili görevlilerle tartışıyorlar ve çok kısa sürede işlerin tamamlanmasını bekliyorlar. Bu tabii mümkün değil.”
Azılı hırsızların parmak izini görür görmez tanıyor
Olay yeri İnceleme ve Kimlik Tespit Büro Amirliği’nin en fazla iş yükü olan birimlerinden biri de Biometrik Veri İşlemleri Büro Amirliği... İstanbul’un 39 ilçesinden toplanan parmak izleri bu büroda inceleniyor. Suç mahalinden getirilen parmak izleri ilk olarak “mukayese masası” olarak bilinen odada, parmak izi uzmanları tarafından gözle inceleniyor. Lüp adı verilen bir büyüteç kullanan uzmanlar, karşılaştırmaya elverişle parmak izlerini suç türüne göre incelemeye başlıyor. Parmak izini birbirinden ayıran 12 farklı noktayı bulmaya ve izin kime ait olduğunu belirlemeye çalışıyor. Bu uzmanlardan birisi uzun yıllardır bu masada görev yapan 39 yaşındaki Salim Gün. Özellikle azılı hırsızların parmak izlerini ezberlediğini belirten Gün, “Bilindik bir hırsızın parmak izi geldiği zaman hemen kim olduğunu anlıyorum. Dosyasındaki diğer izleri kontrol ediyorum ve genellikle haklı çıkıyorum” diyor.
Eğer parmak izinin sahibi mukayese masasında bulunmuyorsa, parmak izi sistem odasındaki Otomatik Parmak İzi İşlemler Merkezi’ne (OPİM) gönderiliyor. Burada parmak izini özel kılan 12 ayrı nokta bulunuyor ve iz, sisteme giriliyor. Uzmanlar bu özellik kuralının en sıkı uygulanan ülkelerin başında Türkiye’nin geldiğini söylüyor. Çünkü Amerika’da 5 nokta, Avrupa’da ise 8 nokta eşleştiği takdirde izin sahibi olarak bir kişi seçilebiliyor. Ancak nadir de olsa 8 nokta eşleştiği halde parmak izinin sahibi bir başkası çıkabiliyor. Parmak izi inceleme masasında görev yapan bir polis bu durumun önemini şöyle vurguluyor:
“11 nokta eşleştiği halde 12’nci noktada farklılık gösteren ve bir başkasına ait çıkan parmak izi gördüm.”
Türkiye’de sisteme kayıtlı 4 milyon parmak izi var
Şu an kullanılan sistemde 4 milyon vatandaşın parmak izi bilgilerinin bulunduğunu söyleyen Kürşat Durmuş, “Mevcut tarama sistemimiz biraz yavaş kalıyor. Saniyede 26 bin farklı parmak izi sorgulaması yapılabiliyor. Bu rakam sistemin yoğun olduğu saatlerde daha fazla düşüyor. Bu da bir parmak izinin sahibinin bulunma süresini oldukça uzatıyor. Ancak yeni bir sistem ile ilgili bazı çalışmalar var. Bu sistem gerçekleştiği takdirde Türkiye genelinde tanesi yaklaşık 40 bin dolar olan 250 farklı sistem kurulacak. Bunların 40 tanesi İstanbul’da olacak ve parmak izi tarama hızını saniyede 30 milyona çıkaracak” diyor.
Ceku ve Ateş, emniyette “kadavra arama dedektörü” kadrosunda...
Olay yeri inceleme ekiplerinin arama çalışmalarında en büyük yardımları ise, “kadavra arama dedektörleri” diye adlandırdıkları köpekler. Labrador ve İspanyol Cocker gibi burunları çok hassas avcı türlerinden seçilen bu köpekler, henüz bebekken teşkilata katılıyor. Aşılarının bitmesinin ardından bir eğitmen ile eşleşen ve sıkı bir eğitimden geçirilen bu köpekerin tek görevi “cesetleri bulmak.” Şu an Türkiye’de sadece ikisi İstanbul’da ikisi İzmir’de olmak üzere 4 ceset arama köpeği bulunuyor. Bunlardan biri teşkilatta 2 yıldır görev yapan Labrador cinsi Ceku ve henüz eğitimi devam eden Cocker cinsi Ateş. Önemli aramalar için Türkiye’nin 81iline destek için gönderilen Ceku ve Ateş, katıldıkları birçok aramada başarılı sonuçlar almış. Hatta geçtiğimiz yıllarda yaşanan Davutpaşa patlamasında enkaz altında kalan bir işçinin cesedine, Ceku’nun keskin burnu sayesinde ulaşılmış.
Suyun altında bile koku alıyor
Ceku’nun ceset bulduğunda etkilenip üzüldüğünü anlatan Hakan İlker, “En son bulduğumuz cesette Hatay’a gitmiştik. Ceset nehir kenarına gömülmüş ama nehir yükseldiği için suyun altında kalmış. Ceku suyun altında aylar önce gömülen cesedi buldu. Kepçe çağırıp kazdılar. Bu çok büyük bir başarıydı” diyor. 2 yıldır tüm zamanını Ceku ile geçiren eğitmeni Hakan İlker, 5 yaşındaki Ceku’nun emekliliğine daha 3 yılı olduğunu ama onu emekli olsa da bırakmayacağını söylüyor.
En iyi tarifi gasp mağdurları veriyor
İstanbul Olay Yeri İnceleme ve Kimlik Tespit Şube Müdürlüğü’nün en ilginç birimlerinden birisi ise Teknik Görüntüleme Bürosuna bağlı olan ve Robot resimlerin çizildiği “Eşgal Tespit” bölümü. Toplam 10 personelin çalıştığı bu büroda robot resim konusunda uzmanlaşmış aralarında biyoloji ve heykeltraşın da bulunduğu Türkiye’nin en iyi 4 personeli de görev yapıyor. İstanbul’da yaşanan sansasyonel olaylarda ilk başvurulan yerlerin başında gelen bu birimde yılda ortalama 60 robot resim çiziliyor. Robot resimlerin çiziminde Türklerin biyolojik yapısına pek uygun olmasa da İngiltere üretimli bir program kullanılıyor. Görgü tanıkları veya mağdurların anlatımları doğrultusunda binlerce farklı saç, kaş, burun, göz ve ağız örneklerinden şüpheliye en yakın olanları seçilerek robot resim oluşturuluyor. Birimin robot resim çizme konusunda en başarılı personellerinden biri, 2004 yılında Çukurova Üniversitesi Biyoloji Bölümü’nden mezun olan 28 yaşındaki Kadir Saydam.
4 yıldır bu işi yapan Saydam’ın çizdiği robot resim sayesinde 2008’de Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’e tehdit mektubu yazan kişi çabucak yakalanmış. Saydam robot resmin başarılı olabilmesi için görgü tanıklarının anlatımının önemli olduğunu söylüyor: “Mağdur, suçluyu sadece birkaç saniye görmüş oluyor. Korku anında kafasına nasıl bir portre kazındığı çok önemli. En başarılı tarifleri gasp mağdurları yapıyor. Suçlu ile daha uzun süre yüz yüze kalıyor.”
5 dakikada kara kalem
Bilgisayar programlarının yetersiz kaldığı durumlarda ise devreye kara kalemiyle Gazi Üniversitesi Güzel Sanatlar Bölümü mezunu Halil İbrahim Bulut giriyor. Bir dönem heykeltraşlık yapan hatta sergi bile açan Bulut, 1.5 yıldır bu birimde görev yapıyor ve kara kalemle robot resim çiziyor. Tanıdığı polislerin doğum günleri ve özel günlerinde eşleri ve kız arkadaşları için kara kalem fotoğraflar çizmek zorunda olduğundan yakınan Bulut, bu işte çok ustalaştığını ve
5 dakika içerisinde benim de bir resmimi çizebileceğini iddia ediyor ve söylediğini de yapıyor. Keskin ve seri hareketlerle kısa sürede resmi şekillendiriyor.
Mermi çekirdeğinin izlediği yolu gösteriyor
Atış yönünü tayin için kullanılan lazer ışınları ile suç aleti olan silahtan çıkan çekirdeğin izlediği yol kolaylıkla bulunabiliyor. Ayrıca isabet ettiği yüzeyin verdiği tepkiler göz önünde bulundurularak birden fazla isabet alan yüzeylerde atışın sıralaması da tespit edilebiliyor.
OLAY YERİNDE KADIN TİTİZLİĞİ
İstanbul Olay Yeri İnceleme ve Kimlik Tespit Şube Müdürlüğü’nün en gözde personeli arasında ise kadınlar bulunuyor. Birçok erkek meslektaşlarını geride bırakarak sadece şeçkin polislerin çalışabildiği şubede görev yapan bu kadınlar, olay yerlerinde de büyük bir titizlikle çalışıyor. Onların görevi en küçük delilleri bile bulmak. En azılı katillerden, en yüzsüz hırsızlara kadar hepsinin yakalanmasına giden yol onların elinden geçiyor. İşte o kadınlar...
AYSEL ÜZENÇ (36)
Dağınık ortamlarda daha çok delil bulunur
Türkiye’nin ilk ve tek kadın Olay Yeri İnceleme ekip şefi Aysel Üzenç, 4 kişilik ekibi ile birlikte İstanbul’un Avrupa yakasından sorumlu. 14 yıl önce Trabzon Polis Okulu’ndan mezun olan Uzenç, 2001 yılından beri İstanbul Olay Yeri İnceleme ekiplerinde görev yapıyor. Çok detaycı olduğunu ve bazen aşırıya kaçtığını anlatan genç polis, “Ben olaylarla sıcak temastayım. O nedenle olabildiğince titiz davranmaya çalışıyorum. Yanımda olan arkadaşlara da sürekli dikkatli davranmalarını söylüyorum. Eğer ortam dağınıksa bu iyiye işaret. Delil bulacağız demektir. Dağınıklık her zaman delil bırakır. Delil bulmak sadece titiz çalışmakla olmuyor. Şüpheci de olmak lazım. Sürekli sorgulamak gerekiyor. En akla gelmedik yerden bulunabilecek bir delil, bizi katile veya soyguncuya götürebilir. Küçük bir saç kepeği sayesinde olayı gerçekleştiren fail yakalanabilir ve daha önemlisi başka birilerinin canını yakması engellenebilir” diyor.
Bu sadece erkek işi değil
Bekar olan Üzenç çevresindeki insanların hâlâ yaptığı işi anlayamadığını belirtiyor: “Bir kadının bu işi yapıyor olmasını anlayamıyorlar. Bazen gerilim filmlerinde görülecek cinsten olay yerlerine gidiyoruz. Kanlı cinayetler insanların geri çekilmesine ve uzak durmasına neden oluyor. Genelde ‘erkek işi’ olarak bakılıyor. Ama ben hiç korkmuyorum. İşimi severek yapıyorum. Fakat bebek ölümleri içimi titretiyor. Ölüm anında insanların yüzüne bir korku düşer. Bu korku bebeklerde yok. Melek gibi duruyorlar. Uyuyor gibi. Gülümsüyorlar. Ürperiyorum. Onları unutamıyorum.”
BELMA KORKMAZ (23)
Suçlu gibi düşünüp delillere ulaşıyorum
Henüz 23 yaşında olan Belma Korkmaz ise henüz 3 yıllık polis ve ekibin en genci. Özellikle parmak izi konusunda uzman olan güzel polis, en zor noktalardan bile “temiz parmak izi” almayı başarıyor. Baba mesleği polisliği küçüklükten beri hep istediğini anlatan Korkmaz, en çok ilgisini ise olay yeri inceleme ekiplerinin çektiğini söylüyor. Olay yerinde çalışmaktan büyük keyif alıyor: “Oradayken suçlu gibi düşünmeye çalışıyorum. Onun ne düşündüğünü anlamak benim için çok önemli. Çünkü ne düşündüğünü anlarsam, nereye dokunmuş olabileceğini de bulabilirim. Hiç acele etmeden yavaş yavaş çalışıyoruz. Zaman sınırı yok. O olay yerini en ufak ayrıntısına kadar incelememiz gerekiyor. Oradan ayrıldığımızda kafamızda herhangi bir soru olmamalı. Zaten bizim çalışma yöntemlerinde ekip değiştirmek de yok. Kaç saat hatta kaç gün sürerse sürsün olay yerine giden ekip incelemesini bitirene kadar devam ediyor. Ben de bir keresinde bir iş için olay yerinde tam 23 saat inceleme yapmıştım.”
En kötüsü çocuk cinayetleri
Yaptığı görev nedeniyle arkadaşlarından farklı tepkiler aldığını belirten Korkmaz, “Ben neşeli bir insanım. Böyle cıvıl cıvıl. O yüzden olay yeriyle pek bağdaştıramıyorlar beni. Bu durum ise en çok ailemi etkiliyor. Anneme yaptığım işi anlatmak çok zor. ‘Cesetlerin içinde ne işin var?’ diye soruyor. Ama ben seviyorum. Orada olmak kendimi güçlü hissettiriyor. Fakat yine de çocuk cinayetleri benim kabusum. Ne kadar profesyonel davranırsak davranalım iş çocuğa geldi mi akan sular duruyor. Onu kendinize yabancı biri gibi görmeniz imkansız. Gece rüyalarıma giriyor” diyor.
Çiğdem Yavuz Atayiğit de Olay Yeri İnceleme ekibindeki kadın polislerden biri. Olay yerini incelemek için ekipte bulunan tüm teknolojik aletleri kullanabiliyor.