Fatma Girik'le yatağa girdim aklıma bir şey gelmedi (2)
Sahne aldığı dönemde seyircinin isteğiyle assolistlerin "zamanını çalan" Erol Büyükburç'un 700'e yakın bestede, 80 plak, 6 longplay ve 8 albümde imzası var. Başrolünü oynadığı 30 film ve ezberinde tuttuğu 5000 şarkılık repertuvar da cabası
Erol Büyükburç kötü söylemez. Kısa bir süre sonra Maksim'in neonlarında onun adı yanıp sönmektedir. Erkek bir assolist... Bu da diğerleri gibi alışılmış bir durum değildir. Ankara Gar Gazinosu'nda sahneye çıkacağı zaman hiç beklenmedik bir kaza gelir başına. Prova sırasında arkadaşlarıyla şakalaşırken bacağı iki yerinden kırılır. "Bütün Ankara sahneye çıkmamı bekliyordu. Bir gece Erkan Yolaç telefon etti. 'Sana bir taht yaptıralım ona oturarak söyle' dedi. O günün şartlarına göre raylı bir düzenek yaptılar. İki kişi tahtı arkasından itiyordu. Program bitince, beni iple geri çekiyorlardı. Tahtla birlikte İstanbul'a geldik. Maksim'e de öyle çıktım."
Artık Erol Büyükburç, krallığını bir tahtla sağlamlaştırmıştır. Her ne kadar bu taht, arkadan elle itilen cinsten bile olsa.
Ajda'nın estetik hocası
Erol Büyükburç'un giderek artan ünü bir kurt film yapımcısının da dikkatini çekmişti. Hulki Saner aynı zamanda bir besteciydi. Genç adama götürdüğü teklif, yine bir ilk olma özelliğini taşıyordu. Saner, film şirketinin yanı sıra bir de plak firması kuracaktı. Birlikte ürettikleri şarkıları Büyükburç hem filmlerde söyleyecek hem de plağa okuyacaktı. Aynı günlerde vizyona giren filmler ve piyasaya çıkan plaklar Erol Büyükburç'un ününü artık Anadolu'nun dört bir yanına taşıyordu. 30 filmlik bu maceranın ilk adımı Plajda Sevişelim adlı bir filmdi. Ajda Pekkan ve Ekrem Bora ile başrolleri paylaştığı bir komedi. "Ajda çok tatlı bir insandı. Bir gün Tarabya'da Villa Zarif'te çalışıyorduk. Bir ara kalktı aynanın önüne gitti, yüzüne bakıyor, dudağını burnunu çekiyor, geriyor. Yüzünün her yerini kontrol ediyor. Neresine estetik yaptırabilirim diye düşünüyor. Daha yüzünden kıymık alınmış değil. Yanına gittim, 'Ben ressamım, nerelerini düzelteceğim söyleyeyim' dedim ve saydım. 'Üst dudağın çok ince, onun kalınlaşması lazım. Burnunun altına da ona göre bir değişiklik gerekiyor. Burnunun kavisli bir görünümü var, onu düzelttir' diye tek tek tarif ettim. Kanına girdim orada."
"Keşke hiç söylemeseydin.. O yanlış anlamış, fazla ileri gitti..."
"Benim tarifimin de dışına çıktı ama helal olsun. Kendini mesleğine adamışlığının göstergesi bu."
"Onunla flört ettiniz mi" diye soruyorum. Yanıtının yalancısıyım: "Bir ara bir ruhsal yakınlaşma oldu. Ajda kuşkusuz çok güzel kızdı. Ama benim aradığım tipler, başka tiplerdir. Meslek anlayışım nedeniyle bu konularda çok hassas davranırım. Mesela
Hülya Koçyiğit'i, Fatma Girik'i kardeş bilmişimdir. Hulki Saner, Fatma Girik ile beni neredeyse yarı çıplak yatağa soktu, aklıma hiçbir şey gelmedi."
"Biraz da onu anlatsana..."
"Bir gün arabada gidiyoruz. Yolda bir adam, elini burnuna sokmuş karıştırıyor. Parmağını ta burnunun dibine kadar sokmuş, Fatma 'durdur arabayı' dedi, durdurdum. Camı açtı, 'ulan eşşoğlueşşek, beynini deleceksin' diye bağırdı. Adam şaşkın, döndü. Karşısındaki Fatma Girik... Dondu kaldı."
Bir dolu anı ve sonuna kadar delidolu yaşanmış bir hayati geride bırakmış, şimdi ileriye bakıyor Erol Büyükburç. Yeni bestelerini, yeni albümünü düşünüyor. Bu çarşamba günü AKM salonlarında kutlayacağı 50. sanat yılı gecesinin son rötuşlarını yapıyor. Sanki 700'e yakın beste yapan, 80 plak, 6 longplay, 8 albüme imza atan, bu arada 30 filmde başrol oynayan o değil. 5000 şarkılık bir repertuvarı ezberinde tutan da... Salonundaki yürüme bandının üzerinde azimle attığı her adım onu biraz daha geleceğe yaklaştırıyor.
Evlat acısından bile beter
Erol Büyükburç'un yaşamında unutamadığı aa bir olay var. Hem de katmerli bir acı. Kızı Ajlan Büyükburç'u genç yaşta bir trafik kazasında kaybetmesi ve bu kaza için ortaya atılan iddialar onu derinden yaralamış. O günlerde kızı ile hiç görüşmediği, hatta onun cenazesine bile gitmediği söylenmişti. Büyükburç kendine göre bu olayı şöyle yorumluyor: Aramızda bir sorun varmış gibi çok büyüttüler. Ajlan Brezilyalı bir çocukla evlenecekti. Onunla evlenmesini istemedim, oradan biraz aramız bozulmuştu. Ben ona her zaman yakındım. Ama o, annesine yakın durmadığımı düşündüğü için, bana pek sıcak davranmadı. Annesi Türkan Hanım çok saygıdeğer bir hanımefendidir. Ama yıllar önce ilişkimiz bitti. Benim için cenazeye bile gitmedi dediler. Ölüm haberi geldiği zaman, kalp krizi geçirdim ve yoğun bakıma kaldırıldım. 3 ay öyle kaldım. Demir bir boru takıldı kalbime, hâlâ onunla yaşıyorum. Bu söylentiler beni kızımın ölümü kadar üzdü.