Fatih Camii’nin bilinmeyen hikâyesi
İlk Türkçe ezan 1932’de burada okundu son şeyhülislama ait bir resim tablosu var
Başbakan Erdoğan’ın annesi Tenzile Erdoğan’ı gözyaşlarıyla son yolculuğuna uğurladığı Fatih Camii, geçmişten bugüne hem Osmanlı hem de Cumhuriyet döneminde birçok ünlü insanın ebediyete uğurlandığı bir yer oldu. 29 Ocak 1932’de ilk Türkçe ezan yine bu camide okundu.
İmparator Constantinus’un mezarının üzerine inşa edildi
Fatih Camii, İstanbul’da 5 vakit cemaati en kalabalık camiilerden biri. Camiye her gün bin civarında cemaat geliyor. Fatih Sultan Mehmet’in yaptırmış olması nedeniyle gerek yurt içi, gerekse yurt dışından ziyaretçisi bol olan bir cami. Bizans devrinde, caminin bulunduğu tepede I. Constantinus döneminde yapılan Havariyun kilisesi vardı. Constantinus’un ve önceki birçok Bizans imparatorunun o zamanlar şehrin dışında kalan bu tepede gömüldü. Fethin ardından bu bina Patrikhane kilisesi olarak kullanıldı. Fatih, buraya cami ve külliye inşa etmek isteyince patrikhane Pammakaristos Manastırı’na taşındı.
Yüksekliği Ayasofya’dan kısa oldu diye mimarının eli kesildi
Mimarı Sinaüddin Yusuf bin Abdullah (Atik Sinan) olan caminin yapımına 1467 yılında başlandı, 1470 yılında tamamlandı. Evliya Çelebi’nin ‘’Seyahatnamesi’’nde yer alan bir rivayete göre, İstanbul’u fetheden Fatih, şöhretine uygun bir caminin yapılmasını ister. Ancak cami inşası tamamlanınca gördüğü yapı kendisini öfkelendirir. Atik Sinan’ı yanına çağırır ve ‘Benim camimi niçin Ayasofya kadar yüksek etmeyip bir Rum haracı değer sütunlarımı üçer arşın kesip Ayasofya’dan alçak ettin?’ diye azarlar. Mimar başı da ‘Padişahım İstanbul’da zelzele çok olur, yıkılmasın diye alçak ettim’ diye özür diler. Fatih, ‘Özrü cürmünden şiddetlidir’ diyerek mimarbaşının ellerini kestirir.
İstanbul’un ilk üniversitesi bu caminin külleyisindeydi
Cami, plan olarak anıtsal bir biçimde yapıldı. Merkezi kubbe, iki fil ayağı ile iki sütun üzerine oturtuldu. 1766 yılında yaşanan bir depremden sonra tamamen harabe haline geldiği için Mehmed Tahir Ağa’ya tamir ettirildi. Külliyesinde 16 adet medrese, hastane, konukevi, aşevi, kütüphane ve hamam bulunuyor. İstanbul’un ilk üniversitesi sayılan ve şu anda “Akdeniz ve Karadeniz medreseleri” olarak anılan “Sahn-ı Seman Medreseleri” de eskiden bu külliyenin içinde bulunuyordu.
İlk inşasından bugüne sadece şadırvan avlunun 3 duvarı kaldı
Caminin ilk inşasından bugüne sadece şadırvan avlusunun üç duvarı, şadırvan, tac kapı, mihrap, birinci şerefeye kadar minareler ve çevre duvarının bir kısmı kaldı. Şadırvan avlusunda, kıble duvarına paralel revak, diğer üç yönden daha yüksek. Kubbelerin dış kasnakları sekiz köşeli ve kemerlere oturuyor. Kemerler kırmızı taş ve beyaz mermerlerle işlenmiş, yalnız mihverdekilere yeşil taş kullanılmış. Revak sütunlarının sekizi yeşil Eğriboz, ikisi pembe, ikisi esmer granitten. Kaideler ise mermer.
İlk Türkçe ezan 1932’de burada okundu son şeyhülislama ait bir resim tablosu var
Fatih Camisi’nin halısı ise Sultan 2. Abdülhamid tarafından Hereke’de özel olarak dokutulan, 100 yıllık tarihi bir halı.
29 Ocak 1932’de ilk Türkçe ezan bu camide okundu. 1999 Gölcük Depremi’nde zemininde kaymalar tespit edilince 2008 yılında zemin güçlendirme ve restorasyon çalışmaları yapıldı. Caminin bilinmeyen bir başka özelliği ise, cami içerisinde bir su kuyusunun bulunması. Camide diğer camilerden farklı olarak bir resim tablosu da bulunuyor. Bu tablo ise son şeyhülislamlardan Mustafa Sabih’ın damadına ait. Tablonun üzerinde bir dünya küresi, ortasında Kabe-i Muazzama, hemen yanı başında Medine-i Münevvere var. Bir tarafında Topkapı Sarayı, bir tarafında da Hicaz Demiryolu çizilmiş. Sarayın balkonunun üzerinde bir rahle var ve üzerine Kuran-ı Kerim konmuş. Osmanlı’nın dünyaya adaletle hizmet ettiğini ve Kabe-i Muazzama ve Medine-i Münevvere’yi dünyanın kalbi olarak telakki edip oraya hizmet götürmeyi milletimizin şeref saydığını sembolize eden bir tablo...
Fatih’in ve Gazi Osman Paşa’nın türbesi var
Başta Fatih Sultan Mehmed’in türbesi olmak üzere, Osmanlı tarihinin birçok önemli isminin mezarı burada. Fatih’in eşi ve II. Bayezid’in annesi Gülbahar Valide Sultan’ın, “Plevne Kahramanı” Gazi Osman Paşa’nın, ve mesnevi şarihi Abidin Paşa’nın türbeleri hazirede. Sadrazamlar, Şeyhülislamlar, müşirler ve pek çok ilim adamının mezarlarının burada olması, Osmanlı protokolünün adeta törendeymiş gibi bir arada görülmesine imkân veriyor.
Kimler uğurlandı?
Fatih Camii’nden uğurlanan isimler arasında Fatih Sultan Mehmed, Sultan 2. Beyazıd, Yavuz Sultan Selim, Kanuni Sultan Süleyman, Cumhurbaşkanı Turgut Özal, işadamı Sakıp Sabancı, Başbakan Necmettin Erbakan, siyasetçi Mehmet Gül, futbolcu Metin Oktay ve oyuncu Yılmaz Zafer var.
Kubbenin altında devekuşu yumurtaları var
Caminin kubbesinin altında devekuşu yumurtası asılı. Devekuşu yumurtası kabuğu salgıladığı kimyasal madde ile örümceklerin ağ kurmasını engelliyor. Yüksek camilerde birden fazla devekuşu yumurtası var.
26 metrelik kubbesi bir zamanların en büyük kubbesiydi
Fatih Camii’nin ilk yapımında, cami alanını genişletmek için duvarlar ve iki ayak üzerine bir kubbe oturtuldu ve bunun da önüne bir yarım kubbe ilave edildi. Böylelikle 26 m. çapındaki kubbe bir yüzyıl boyunca en büyük kubbe niteliğini korudu. Caminin ikinci defa yapılışında ise payandalı camiler planı uygulanarak küçük kubbeli sivri bir bina meydan getirildi. Mihrabın sol tarafında, türbe yanından geniş bir rampa ile girilen Hünkar mahfili ve odalar bulunuyor.
Minarelerin taş külahları 19. yy. sonunda yapıldı. Mimar Mehmed Tahir Ağa, camiyi tamir ettiği sırada eski camiden kalan klasik parçalarla yeniden yaptığı barok parçaları iyi bir şekilde birleştirdi. Caminin alçı pencereleri son dönemlerde harap olduğundan adi çerçevelerle değiştirildi. Avlu kapısının yanındaki yangın havuzu Sultan II. Mahmud tarafından 1825 yılında yaptırıldı. Caminin geniş bir dış avlusu vardı. Bunun tabhaneye çıkan kapısı eski camiden uçtu.