Evlilik mitleri!
Acısıyla tatlısıyla hayat arkadaşınızla herkesin yaşadığı sorunları zaman zaman siz de yaşayabilirsiniz. Önemli olan bu sorunlar büyümeden, ufak oyunlarla üstesinden gelebilmeniz.
Evlilik miti: Bebek sahibi olmak çiftleri birbirine yakınlaştırır.
Evet, doğru ama aranızda anne-baba olmadan önce büyük problemler varsa, bu sorunlar çocuk olduktan sonra daha da büyür.
Eşiniz ile aranızdaki bağı kuvvetlendirmek için çocuk yapmak fikri bilinen en büyük yanlış diyebiliriz. Durumu iyileştireceğinize aksine kötüleştirmiş olursunuz ve sorunlarınıza sorunlar eklenmeye başlar. Özellikle bebeğinizin fiziksel ihtiyaçları için bir anne olarak eşinizden daha çok çocuğunuzla ilgilenmek zorunda kalırsınız. Bir anda gelen sorumluluklar sizi depresyona sokabileceğinden eşinizle görev dağılımı yapmanız önemli. Örneğin bebeğinizi banyo yaptırdıktan sonra giydirme, altını değiştirme işlemini eşinize devredebilir, biberonda sütünü hazırlamasını isteyebilirsiniz. Ama zaten problerimiz varsa bunların çocuk yaparak çözüleceğine sakın inanmayın ve kimseye kulak asmayın.
Bebek sahibi olmak, eşlere ortak bir sorumluluk getirir. Bu sorumluluğun bilincinde olarak bebeğinizi dünyaya getirmek eşinizle sizi zaman içinde birbirinize yakınlaştırabilir. Ancak bir bebek dünyaya getirmeniz evlilikteki tüm sorunlarınızı çözeceği inancı kesinlikle doğru değil. Hatta ortadaki sorunlarınızın daha fazla büyümesine bile neden olabilir. Özellikle de yolunda gitmeyen, sorumlulukların yerine getirilemediği, aile bilincinin oluşmadığı bir evlilikte aile sistemine bir de bebeğin gelmesi sorunları ikiye katlar.
Evlilik miti: Eşiniz sevgiliniz olduğu kadar en yakın arkadaşınız olabilir.
Bu cümle kulağa hem güzel hem de romantik geliyor. Birbirinizden sizi daha iyi tanıyan olmadığına göre en yakın arkadaş olmamanız için hiçbir neden yok. Ama her zaman doğru değil! Romantik ilişkiler arkadaşlıklardan farklı olabilir.
Başka bir deyişle zaman zaman annenizi kendinize eşinizden daha yakın hissediyorsanız üzülmeye hiç gerek yok. Eşiniz evde yardımcı bir eş, mükememel bir seks arkadaşı, ruh eşi, çok eğlenip sürekli güldüğünüz bir arkadaş olsaydı eminiz hayatınız bambaşka olurdu. Ama aradığınız tüm özellikler ne yazık ki tek bir insanda her zaman bir araya gelmiyor. Hatta bu saydığımız özelliklerden ikisini bile elde etmişseniz, sizin için büyük bir avantaj. Önemli olan ilişkinizi düzgün bir seviyede devam ettirip hayatlarınıza ortak olmanız. Ayrıca hatırlatalım eğer bir ilişkide kimse kimsenin ne yaptığını, gününün nasıl geçtiğini bilmiyorsa o ilişki, ilişki olmaktan çıkmış demektir.
Evlilik paylaşılmaktır. Yolunda giden evliliğiniz varsa paylaşımlarınızın da yoğun olduğunu görürsünüz. Zaten hayatı paylaşmak için evlenilir. Bu paylaşımlar sayesinde ilişkiniz zenginleşir ve kalitesi artar. Eşinizle birçok şeyi paylaşmaktan çekinmeyin. Ancak her zaman kendinize özel bir alan bırakmayı da unutmayın. Bu özel alanı tamamen paylaşmak istememeniz kötü bir durum değil, aksine sağlıklı bir yaklaşım.
Evlilik miti: Seks hayatınız iyi gitmiyorsa endişelenmeyin.
Endişelenin! Evet, hamilelik döneminden sonra bebeğinizin dünyaya gelmesi ile sizin için yeni bir alışma süreci başlar. Bebek bakımı, emzirme üstüne eklenen yorgunluk derken annelerin gözü hiçbir şey görmemeye başlar. Bu dönemde anneler hormonlardan dolayı cinsel hayattan soğuyabilir. Ama bu durumu önemsemeli, terapiyle ya da kendinizi dinleyerek çözmelisiniz.
Çocuğunuz dünyaya geldiğinde özellikle ikinci çocuğunuzsa, seks hayatınızda kritik değişiklikler olabilir.
Çok meşgul ve stresliyseniz eve gelip tüm stresinizi, eşinizle sevişerek giderebilirsiniz. Evet, buna inanın çünkü vücudunuza seksle birlikte mutluluk hormonu salgılanır, sıkıntılarınızdan kısa süreliğine uzaklaşmış olursunuz.
Yeni doğum yapmış bir anne olarak doğum sonrası eşinizle çeşitli uyum güçlükleri yaşayabilirsiniz. Gerek hormonal gerekse sosyal nedenlerden dolayı, doğum sonrası cinsel sorunlarla karşılaşabilirsiniz. Zaten hamilelik döneminde bir miktar birbirinden uzaklaşan çiftler, bu süreçte birbirlerinden daha da fazla uzaklaşabilirler. Durumun tekrar normale dönmesi için sabırlı olun ve uzun sürdüğü takdirde mutlaka bir yardım alın. Çünkü bu dönemde tartışmaların artması kaçınılmaz olur. Dikkat edin eğer tartışmalarınız günden güne artarsa sonuç boşanmaya kadar gidebilir.
Evlilik miti: Çocukların önünde asla kavga etmeyin.
Anne ve babaların yüksek sesle tartıştığı zamanlar, çocuklar açısından çok korkutucu olabiliyor. Siz de dikkat etmişsinizdir. Küçük bebeğiniz varsa ağlayarak korkusunu belli eder ya da 2 yaşından büyük çocuğunuz kavgalarınızdan dolayı yüzünü asar.
Düzgün bir tartışma çerçevesinde, anne ve babalar arasındaki fikir ayrımı çocukların farklı bakış açılarını görmesini sağlar. Birbirlerini ne kadar sevseler de bazı konularda anne-babalarının ters düşebileceklerini öğrenirler.
Eşinizle çocuğunuzun önünde tartışmaya başladınız diyelim, nelere dikkat edeceksiniz? İlk olarak adilce tartışmanız gerekir. Konuyu dağıtmadan ve kişisel bir probleme dönüştürmeden tartışın. Baktınız olmadı tartışma giderek hararetleniyor o zaman çocukları evden kısa bir süreliğine komşuya bırakabilir ya da bir geceliğine annenizde kalmasına göz yumabilirsiniz.
Çocuğunuzun kafasında aile bütünlüğü ile ilgili bir kalıp vardır. Bu kalıpta anne ve baba olarak sizleri bir bütün, ayrılmaz bir parça olarak görür. Karşısında sık sık tartışırsanız kendini güvende hissetmemeye başlar. Anne veya babanın kendisinden uzak kalacağı düşüncesi kafasında belirir, yalnız ve kimsesiz kalacağı ile ilgili endişelere kapılabilir. Bu nedenle çocuğunuzun endişe ve korkularının artmaması için önünde kavga etmemeye özen gösterin. Etkilenmesine izin vermeyin.
Ama tabii, aynı ortam içerisinde hiç tartışmadan yaşamanız mümkün değil. Arada kızgınlıklarınız mutlaka olacaktır. Tartışmalar, arada biriken kızgınlıkların boşalmasına ve birbirinizi daha iyi anlamanıza yardımcı olur. Bu nedenle çocuklarınıza, sağlıklı tartışmaların her ilişkide olabileceğini anlatın. Aynı zamanda bu durumun normal olduğu ve her ailede yaşanabileceği ancak çok kötü sonuçlar doğurmayacağını da öğrenmeleri gereken önemli noktalardan biri. Tartışmalarınız fiziksel kavgaya dönüşmez ve seslerin yükselmediği tartışmalar şeklinde sürerse tedirgin olmazlar. “Annem ve babam tartışıyorlar, ama yine barışırlar.’ diye düşünürler.