En çok yüz gerdirme ve meme ameliyatı yapıyorum
Yıllar önce Türkiye’de kadınlar ortadan kayboluyor sonra gençleşmiş, güzelleşmiş olarak ortaya çıkıyorlardı. Sonra anlaşıldı ki Almanya’da yaşayan doktor Serdar Eren Türk kadınları tarafından keşfedilmiş... Bir süre önce özlediği Türkiye’ye geri dönen Eren’le estetik üzerine hemen her şeyi konuştuk..
Serdar Eren’in farkı nedir?
Yaptığım her şeyin gayet normal olduğunu, yapmam gerekeni yaptığımı düşünüyorum. Bu tevazu falan değil. Ama illa farklılık derseniz; kendimi çok yıpratıyorum, çok kritize ediyorum. Bugün Almanya’dan kongreden yeni döndüm. Orada bana söylenen en mühim şey çok istikrarlı bir biçimde tarzımın peşinden gittiğimdi. En mühimi de hastayı daha çok irdeleyerek, daha çok anlamaya çalışarak yaklaşmaya çalışıyorum. Günün sonunda benim ne istediğim değil hastanın ne istediği önemli. Galiba farklılık denen şey de aslında doktor olmanın dışına çıkıp daha geniş vizyonla bakabilmem. Bir de hastayı tanıdıktan sonra istediklerinin reel olup olmadığına dikkat ediyorum.
Reel değilse müdahele ediyor musunuz?
Kesinlikle ediyorum. Mesela yaşlanmış bir yüz alalım karşımıza; yüzün yaşlanması harmonik hadisedir. Olay çirkinlik veya güzellik değil. Hastalar çoğunlukla ne istediklerini neden rahatsız olduklarını adlandıramıyorlar. Aynaya baktığı zaman çirkin diye gördüğü şey aslında çirkin değil yorgun.
En fazla kendimizin iyisi ve genci olabiliyoruz değil mi?
Kesinlikle başka bir şey olamazsınız. Biz birisini duygularıyla algılıyoruz. Duyguları veren de yüzünün dertliliği, neşesi, yumuşaklığı, gençliği, dinçliği... Hiçbir zaman güzelliği değil. Mesela gülen bir yüz yaşlı bile olsa bir dinamizm kazanıyor ve biz onun ışıltısını algılıyoruz. Bu ışıltıya da çok hoş bir kadın diye bakıyoruz.
Türk kadınında son yıllarda bir estetik çılgınlığı baş gösterdi. Bunun mutsuzlukların artmasıyla bir ilgisi olabilir mi?
Mutsuzluk ve güçsüzlük, kendine güvensizlik yani psikolojik sebepler tabii ki neden. İnsanı güçlü yapan hep bir başarı ve meşkaledir.
Mesela size enteresan bir örnek vereyim, çok çocuk doğurmuş kadınlar enteresan bir şekilde tek çocuğu olan kadınlardan daha az estetik yaptırıyorlar. Burada da herhalde meşkaleler, psikolojik faktörler devreye giriyor. Tabii ki kadının güzel olmak isteğini çok fazla yargılamamak lazım. Aslında istenen gençlik, dinçlik, çekicilik...
Çünkü çok güzel olup o ışıltıyı içinizden dışınıza yansıtamıyorsanız hiçbir işe yaramıyor ve o hasta ameliyattan sonra bile mutlu olamıyor.
Yüz gerdirmeyi anlayabiliyorum; içim çok genç ama yüzüm sarkmış. Ama şu yanaklar şiş, dudaklar ördek ve birbirinin aynı kadınlar ordusunu anlayamıyorum.
Hastanın her şeyi isteme hakkı var. Bizim vazifemiz onları doğru bir şekilde yönlendirmek. Dışarıdan koyduğunuz her şeyin dozaji çok önemli. Ve o dozaji da yüze göre ayarlamak aynı derecede önemli.
En çok ne estetiği yapılıyor?
Kendimden yola çıkacak olursam, en fazla yüz ve meme diyebilirim.
Dudakta silikona da tüm kalıcı maddelere de karşıyım
Türk kadınlarıyla Avrupalı kadınların estetiğe bakışı arasında nasıl bir fark var?
Olay tamamen subjektif ve ruhi bir hadise. Mesela, büyük burunlu herkes bunu dert ediyor olsa dünyada bütün büyük burunlu kadınların ameliyat olmak istemesi gerekirdi. Ama bir çoğu bunu aklından bile geçirmiyor. Ama illa bir fark söylemem gerekirse Türk kadını estetik ameliyata çok çabuk karar veriyor ve bazen geriye dönüşümüzsüz işler ve hatalar yapabiliyorlar, ki bunlar genelde çok basit görünen işler. En basiti, geriye dönüşümsüz bir dudak doldurma, geriye dönüşümsüz bir yağ doldurma.
Dudakta silikona karşı mısınız yani?
Evet kesinlikle. Bütün kalıcı maddelere karşıyım. Ben asla dolgu falan yapmıyorum. Kontrol altına alamayacağım hiçbir işlem yapmam. Tabii ki ameliyatlarda da komplikasyonlar olabiliyor ama bunu tekrar düzeltebilir, olaya gayet rahat müdahale edebilirim.
Rejim yapayım, spor yapayım ve sonra Serdar Eren’e gideyim demek daha doğru değil mi?
Evet, çok önemli. Burada bizim rolümüz çok büyük. Estetik cerrahinin başarısı malzemeye bağlı. Ben mucizeler yaratmıyorum, en kuvvetli tarafım en iyi hastayı seçebilmem. Bana en iyi malzemeyi sunanla çalışıyorum. En iyi malzeme yoksa da hastayı o malzemeye sahip hale getiriyorum. Şişman bir insanın ameliyatla zayıflaması çok riskli. Onun için de biz doktorlar ‘hayır’ demeyi bilmeliyiz. Neden bilmeliyiz, çünkü biz sonunda estetik cerrahi yapıyoruz. Bir lüks, bir keyif işlemi... Apandisiti patlamış bir hastayı geri göndermek bir suçtur. Ama bir estetik cerrahide herkese yardım edeceksin diye bir şey yok.
Diyelim hasta ameliyat sonrası neticeyi beğenmedi...
Bir insana, hele bir kadına bir şey beğendirmek çok zor. Beğenmek subjektif, ama beğenmeyi nasıl algıladığımız da önemli. Kendinizi sevmiyorsanız yaptığım hiçbir şeyi beğenmezsiniz.
Hastalarıma da bunu anlatıyorum. ‘Ben sizi mükemmel ameliyat edeceğim, doğru ameliyat edeceğim. Sonrası size ait’ diyorum.
Hastalarımın yüzde 30’u yabancılar
Erkek hastalarınız var mı?
Fazla değil. Bu tip ameliyatları, dinamizmi temsil eden bir iş yapanlar tercih ediyor. Yani diyetisyenin şişmanlığı olamayacağı gibi, yaptığı işte yaşlı ve yorgun gözükmeyecek insanlar da gençleşip dinçleşmek istiyorlar ama sayıları çok değil. Erkekler galiba kırışıklıklarıyla pek haşır neşir olmuyor; rahatsız da değiller.
Şimdi sırada Bodrum projeniz var galiba değil mi?
Aslında Türkiye’ye dönmemdeki en önemli sebep buraya olan özlemimdi. Çünkü pek Türkiye’de yaşayamadan Avrupa’ya taşındım. 22 yaşındaydım gittiğimde.
Neden gittiniz?
Aşık olup gittim. Eşimin peşinden gittim. O Almanya’da yaşıyordu. Ben de kariyerime orada devam ettim... Türkiye’ye dönerken zaten Bodrum projesi vardı. Ben Bodrum’u çok seviyorum. Bir de benim çok yabancı hastam var. Şu anda yüzde 30 hastam yabancı.
Estetik dışında bir gençlik iksiri söyler misiniz?
Kesinlikle tutku, yeni bir heves diyebilirim. Mesela son zamanlardaki en büyük tutkum kayt sörf. Tutku sizi hep genç ve dinç tutuyor.