Gazete Vatan Logo

Efe Rakı: Güzel ama rakı değil!

Rakı, bir içkiden çok bir törendir Türk insanının sofrasında... Evet, her içki özeldir ve bu yüzden "özel" davranılmayı hak eder ama rakının yeri bir başkadır gönlümüzde. Onun bir keyif, bir yarenlik, bir lezzet, bir rayiha olduğunu Ata'mızdan öğrendiğimizden midir nedir, fena halde tutkuyla bağlanmışızdır

Rakı, bir içkiden çok bir törendir Türk insanının sofrasında... Evet, her içki özeldir ve bu yüzden "özel" davranılmayı hak eder ama rakının yeri bir başkadır gönlümüzde. Onun bir keyif, bir yarenlik, bir lezzet, bir rayiha olduğunu Ata'mızdan öğrendiğimizden midir nedir, fena halde tutkuyla bağlanmışızdır. Zaman zaman başka kadehlerde arasak da mutluluğu, sonunda yine rakının o buram buram anason kokusuna döneriz.

Rakının güçlü bir karakteri vardır. Bunun içindir ki, öyle her bardakla içilmez, her kalıba dökülmez. İncecik bardağında camın kalınlığı bile önemlidir. Dudakla rakının birleştiği noktada camın aradan çekilivermesi, çekilemiyorsa da varlığını hissettirmeyecek kadar ince olması gerekir.

Rakı mizahtır kimi zaman... "Raki is the ansvver but I don't remember the question" (Cevap rakı ama soruyu hatırlamıyorum) yazılı tişörtlerde olduğu gibi... Kimi zaman neşeli bir sohbet, kimi zaman dertleşmedir.

Suyla öpüştüğü anda bambaşka bir renge dönüvermesiyle, görsel bir ayindir aynı zamanda. Şişesinin dibinde kalan son damlada iddiaseverlere "tek mi, çift mi" oynatabildiği için eğlenceliktir. Ama bazen de bir türlü açılmayan ve uğraşanın elini paralayan kapağıyla merhametsizdir.

Rakı, maçodur biraz... Onu içen kadına çoğu yerde "kötü gözle" bakılır hâlâ... Ama bir yandan da hoşgörülüdür, üstüne "cila" diye soğuk bira içenlere sesini çıkarmaz. Vefalıdır; suyla olan dostluğunu hiçbir şeye değişmez.

Gösterişi de sever, gün olur, "Aslan sütü" dedirtir kendine.

Sözün özü: Uzundur rakının öyküsü... Ve herkesin dağarcığında mutlaka bir rakı öyküsü bulunur.

Benim bu haftaki öyküm, yeni bir rakıya ilişkin... Yoo, Yeni Rakı değil, Efe Rakı!

Efe Rakı'yı önce bu işin uzmanlarının tattığını ve geçer not verdiğini okuduk. Ardından, gazete ilanlan geldi. Güzeldi. Unuttuğumuz tatlardan, kokulardan söz ediyordu. O güne dek hiç düşünmemiştik, anasonun en iyisinin nerede yetiştiğini, iyi suyun rakının içiminde ne denli önemli olduğunu...

Rakip de boş durmadı tabii... Tekel, "Su küçüğün, söz büyüğün" ilanlarıyla anında yapıştırdı cevabı. Hem de tiryakilerini kahkahaya boğan hoş bir espriyle...

Geçenlerde Efe Rakı'nın ilk kez tadına bakma şansını buldum. İlk yudumu alır almaz, onu içip de bize anlatan uzmanlann biraz haksızlık ettiği sonucuna vardım çünkü lokum gibi bir şeymiş bu Efe Rakı. İçimi çok yumuşak, insanın boğazından aşağı yuvarlanırken yakıcı bir alkol tadı bırakmıyor, güzel kokuyor, şişesi son derece şık, kapağı kolayca açılıyor... Daha ne olsun?

İlle de eleştirel yaklaşmak gerekirse şunu söylemek mümkün: Hiç alışkın olmadığımız kadar yumuşak içimli olduğu için, Efe Rakı çabucak tüketiliyor. Kadehleri peşpeşe yuvarlıyor ve birkaç saat sonra masadan kalkamayacak kadar "zor" durumda olduğunuzu fark ediyorsunuz. Nereden mi biliyorum? Hayır, başıma gelmedi ama bu hataya düşen bir arkadaşı taşıma göreviyle noktaladım, o "ilk deneme" gecesini...

Size tavsiyem, Efe Rakı'yı susuz içmeniz. En fazla iki parça buzla... Böylece hem daha yavaş tüketecek, hem de tadına daha iyi varabileceksiniz. Uzo ya da votkada olduğu gibi, şişeyi ve bardağı güzelce soğuttuktan sonra "shot" formülüne de başvurulabilir. Bu amaçla, yarından tezi yok Paşabahçe'leri dolaşıp, normal rakı bardağının yarısı yüksekliğinde, "shot'a uygun bardaklar arayacağım. Efe Rakı için ideali onlar olur bence (Keşke üzeri logolu olanlarını yaptırsalar Paşabahçe'ye)...

Şimdilik üretimi ve dağıtımı yetersiz görünen (gittiğimiz meyhanede ilk iki şişeden sonra "bitti" dediler) bu yeni içki için en doğru teşhisi o gece masadaki arkadaşlardan biri koydu: "Çok güzel ama bu rakı değil, başka bir içki."

Ne diyeyim? Bizi rakı diye yıllardır, yakmadan damağımızdan geçmeyen, su katılmadan içilemeyen, her şişesi bir başka kokan, kapağı açılamayan tuhaflıklara alıştıranlar utansın!

Haberin Devamı