Gazete Vatan Logo

Dört yıl sonra deniz Yeni Camii’ye gelecek!

Doktor Murat Filinte, Grönland’daki buzul araştırmalarına Türkiye’den katılan ilk iklim bilimci...

Yapılan araştırmaların sonuçlarını “Yaklaşan Küresel İklim Krizi” isimli kitabında topladı. Sonuçlar eski araştırmalara oranla biraz daha iç karartıcı... Filinte’ye göre Türkiye, küresel iklim krizine sanıldığından daha yakın. Bir an önce önlem alınmazsa tehlikenin boyutları daha da ürkütücü olacak.

Grönland’da sıcaklık, yazın eksi 30 ila eksi 10 derece arasında değişir. Kuzey Kutbu’ndan daha soğuktur. Çünkü tamamen donmuş bir kıtadır. Dışarıda fazla dolaşmanıza izin yoktur. Çünkü karın üzerinde, Ozon tabakasındaki incelme yüzünden yüksek derecede radyasyon vardır. 15-20 dakikadan fazla yürüyemezsiniz. Zaten gideceğiniz pek bir yer de yoktur. Hangi yöne giderseniz gidin, göreceğiniz manzara, üzerinde bir tane bitki ve yaprağın bile olmadığı, her şeyin beyaz olduğu uçsuz bucaksız bir buzul çölüdür. Sürekli beyaz rengi görmekten davranış bozuklukları yaşayabilecekleri için, iklim uzmanlarının çalışma süreleri 20 günle, en fazla 3 ayla sınırlandırılır. Ben Grönland’daki araştırmalarda 1993 ve 1997 yıllarında 3’er ay görev yaptım... Bu sözler, Türkiye’nin önde gelen iklim bilimi uzmanlarından Namık Kemal Üniversitesi Çevre Mühendisliği Öğretim Görevlisi Murat Filinte’ye ait... 1967 yılında Malatya’da doğan Filinte, İTÜ’de Fizik eğitimi görmüş. Baba mesleğine ilgisi yüzünden de bir süre Mimar Sinan Üniversitesi’nde fotoğrafçılık eğitimi almış. 1989 yılında New Hampshire Üniversitesi’nde mastera başlamış. Üniversitenin Grönland’daki “Kuzey Kutup Buzul” araştırmalarına katılma teklifi alınca, hiç düşünmeden kabul etmiş.


Grönland’da yapılan iklim araştırmalarının önemi nedir?
Bugünkü küresel ısınma tartışmalarının kökeninde Grönland’da ve Antartika’da yapılan buzul araştırmalarının sonuçları var. Grönland’daki GISP2 (Grönland Buz Tabakası Projesi) araştırmaları 105 bin yıllık; Antartika’daki “EPICA” araştırmaları ise 800 bin yıllık iklim arşivini ortaya çıkarttı.


10 sene önce Grönland araştırması ışığında yapılan tahminler bugün gerçekleşti mi?
10-20 yıllık periodlar bu araştırmalarda bizim için önemli değildir. Daha uzun sürelere bakarız. 1990’da atmosferin kırılgan yapısının giderek değiştiğini ve bunun da bir iklim değişikliği ile sonuçlanabileceğini biliyorduk. Fakat biz bu kadar hızlı bir sıçrama yapacağını hiç tahmin etmemiştik. Biz 1950’den sonra meydana gelen ısınmanın “iklim döngülerinin üzerinde” bir ısınma olduğunu kabul ediyoruz. Çünkü 50 yılda 0.7 derecelik bir sıçrama (ısınma) yapması, geçmiş dönem iklim kayıtlarına bakıldığında ancak bir buzul çağı çıkış arifesinde görülmüştür.


Geri dönüşü olmayan noktaya ne kadar yakınız?
Küresel iklim değişimi başlamıştır. 2012 ve 2017 arası tahminlerimiz artık şüphe düzeyinde olmaktan çıkmıştır. 2012 ve 2017 arasında son yüzyılın en sıcak yazlarından biri yaşanabilir. Ama 2009-2012 arasında dünya ısınma dönemine daha hızlı bir giriş yapacaktır.


Deniz seviyesinin yükselmesine ilişkin nasıl bir felaket senaryonuz var?
Havadaki sera gazlarını emen aslında okyanustur. Okyanuslardaki minik deniz canlıları “fitoplankton” dediğimiz milimetrenin 3’te 1’i büyüklükte bitkilerdir. Bu bitkiler, atmosferdeki sera gazlarını emer. Bu bitkiler üzerinde meydana gelecek 1 santigrat derecelik değişim, toplu ölümlerine yol açacak ve okyanusların karbondioksit emme mekanizmalarını zayıflatacaktır. Böylece okyanuslar sera gazlarını soğuramayacak ve sera gazlarının artışı geometrik hale gelecek. Eğer bugünkü sera gazlarında azalma olmazsa ve önlem alınmazsa 2020 yılına kadar deniz seviyesindeki yükselme 30 santimetre civarında olacak.


İstanbul, New York, Londra ne zaman sular altında kalacak?
“2025 yılında, İstanbul sular altında kalacak” dememi kimse bekleyemez. Bu bir iklim döngüsüdür. Ama Kuzey Kutup yaz buzullarının tamamının kaybedilmesi durumunda, 2030’da falan değil, 4-5 sene içerisinde bile denizlerde 15-20 cm’lik bir yükselme olur. Afrika’da ve Ekvator’da 20 cm, İstanbul’da ise 15 cm’lik bir yükselme olur.


Bunun olup olmayacağı bilinebilir mi?
Geçen sene aralık ayında, B.M.’nin yaptığı bir araştırmada, Kuzey Kutup buzullarının 4 yıl içerisinde eriyeceği iddia edilmiştir. Eğer Kuzey Kutup buzulları 4 yıl içerisinde erirse, bu durumda İstanbul’da deniz seviyesinde 15-20 cm’lik bir yükselme olması kaçınılmazdır. Bu da denizin Yeni Camii’ye kadar geleceği anlamına gelir.


Bunun 4-5 sene sonra olacağı tahmininde bulunan kurum hangisiydi?
Buna aslında Birleşmiş Milletler’e bağlı olarak çalışan çevre örgütlerinden biri olan İngiltere’deki Headley Center yaptı. Headley Center’ın elindeki bilgisayarlar, bugün sadece NASA’da var. 30 terabyte’lık bilgisayarları var, dünyadaki 300 bin bilgisayar da bu ana server’lara bağlı. Bu dev server’lar, saniyede 1 milyon işlemi gerçekleştiren birer teknoloji harikaları.


Bu tahmini duyunca heyecanlanmadınız mı?
Benim için hiç sürpriz değil. İstanbul’un önlerine gelen sular, aynı zamanda Akdeniz’deki plaj turizmini de sona erdirecektir. Yani, Türk ve Akdeniz turizmi çok olumsuz etkilenecektir.


İnsanların yaşamı da tehlikeye girebilir...
Balıkçılık ve hidrolojik bakımdan sular ve denize yakın olan bölgelerdeki içme suyu, deniz suyu ile tahrip edilecek. Böylece insanların su kaynakları ellerinden gidecektir. Denizlerdeki 20 cm’lik kabarma, şehir yaşantısını etkileyebilir ama özellikle Akdeniz gibi tarımsal girdisi olmayan bölgelerde ciddi bir tahribata yol açmaz. Fakat Akdeniz turizmini olumsuz yönde etkileyecek. Denizlerin 20 cm yükselmesi şu anlama geliyor: Eğer deniz yükseliyorsa, bunun arkasından kasırgalar ve seller de gelecektir.


Marmara Bölgesi kuraklığa esir olacak
İstanbul’un Marmaris, Bodrum ve İzmir güzergahındaki bölgeler kadar etkilenmeyeceği kesin. Çünkü Marmaris gibi Anadolu’nun en güneybatı ucundaki bölgeler, kasırgalara ve fırtınalara daha açıktır. İstanbul’un daha çok fırtınalar değil de, dönemsel yağışlardan kuraklık yönünde etkilenmesi mümkün gözüküyor. 2012-2014 arasında İstanbul’da bir kuraklık olabilir. 2014-2017 arasında yağışlarda artış, 2017’den sonra ise, Batı Anadolu kıyılarında kuraklık olacak. Ankara da aynı şekilde kuraklık tehlikesi altında. Doğu Anadolu bölgesinde ise, enteresandır yağışlarda bir azalma yoktur. Erzurum, Artvin, Muş gibi yüksek bölgelerde ciddi bir değişiklik yoktur. Bu bölgeler kuraklık ve iklim değişiminden en az etkilenecek olan Anadolu’daki kentlerimizdir. Karadeniz’de yağışlarda artış bekleniyor. Aşırı yağışlar, bitkisel tohum çürümelerine neden olabilir. Mısır ve pancar, tütün gibi bitkilerin kökleri çürüyebilir.

Haberin Devamı