Doğanın kestiği ceza: Açlık ve Kuraklık
Küresel ısınma tüm dünyayı olduğu gibi Türkiye’yi de tehdit ediyor. Uzun süredir konuşulan felaket senaryoları bir bir hayata geçiyor
Karadeniz ve Marmara dışındaki 5 bölge çölleşme tehlikesiyle karşı karşıya. Bu yaz son 30 yılın en kurak yılı olacak. Türkiye’de son 40 yılda yaklaşık 1 milyon 300 bin hektar sulak alan, yani su kaynaklarının yarısı yok oldu. Kuraklık devam ederse Türkiye tarım üretiminin yüzde 30’unu kaybedecek. Susuzluk beraberinde açlığı da getirecek.
Dünya, doğanın tehditi altında. Küresel ısınma, kimseyi ayırt etmeksizin doğaya verilen zararın hesabını soruyor. Dünyanın çeşitli yerlerinde birbiri ardına yapılan toplantılarda küresel ısınmaya karşı yeni savaş taktikleri geliştiriliyor. Alternatif, yenilenebilir enerji, su kaynaklarının verimli kullanımı için projeler üretiliyor. Küresel ısınma Türkiye’de de artık iyice hissediliyor. Uzmanlar Türkiye için en önemli tehditin kuraklık olduğunu söylüyor. Bunu veriler de doğruluyor. Türkiye Aralık 2006’da normalin dörtte biri yağış aldı. Ekim ve Aralık döneminde uzun yıllar ortalaması 224 mm olan Türkiye’de bu 2006 Ekim - Aralık döneminde yağış 199.1’de kaldı. Geç gelen kış giyim sektörünü de vurdu. Üreticilerin kış sezonundaki zararı yüzde 30. Peki daha neler olacak? Küresel ısınmayı TEMA Başkanı Dr. Uygar Özesmi ile konuştuk.
- Küresel ısınma nedeniyle yaşanan en önemli sorunlardan biri de susuzluk. Bu sorunu siz nasıl değerlendiriyorsunuz?
Artık dünyanın hızlı bir değişime girdiğinin farkına varılması gerekiyor. Yeraltı su kaynaklarımızı yenilenmesine fırsat vermeden hızlı bir şekilde tüketiyoruz. Eskiden 5 metreden su çıkardıklarını söyleyen köylüler şimdi 100-300 metre de ancak suya ulaşabildiklerini söylüyor. Ayrıca tek sorun da bu değil, suyu ziyan etmekle kalmayıp, toprağı da suyla zehirliyoruz.
- Su toprağı nasıl zehirleyebiliyor?
Salma sulama veya vahşi sulama dediğimiz yöntemlerle, barajlardan suları topladıktan sonra tarlalarımıza bolca akıtıyoruz, sonra buharlaşmayla tarlalarımız tuzlanıyor.
- Suyu barajlarda toplamak sakıncalı mı yani?
Şayet bir suyun önünü keser biriktirirseniz, barajın altındaki hidrolojik döngüleri bozmuş olursunuz. Kapalı havzayı besleyen iki ana ırmağın önüne baraj çektiğinizde, ortadaki gölü kurutuyorsun demektir. Koca Tuz Gölü, Seyfe Gölü, Yay Gölü, bunların hepsi yapısı itibariyle tuzludur. Niye bu tuzlu göller kapalı havzaların ortasındalar düşünmemiz gerek. Flamingolar, Kılıçgagalara ev sahipliği yapan normalde akıp buharlaşma ile tuz göllerinde biriken suyu, yanlış sulama politikalarıyla havzalara dağıtıp tüm ovaların tuzlanmasına neden oluyorlar.
- Türkiye’de çölleşme konusunda “kırmızı alarm” veren bölgeler nereleri?
Ülkemizde çok önemli iki çölleşme bölgesi var, Konya Karapınar Ovası ve Iğdır Ovası. TEMA, Konya Karapınar’da Tarım Bakanlığı ile erezyon kontrolüyle ilgili bir proje yürütüyor. Ayrıca Ege ve Akdeniz Bölgesi’nde daha yüksek sıcaklıklar ve az yağış olacağından tarımsal üretim düşecek. Doğu Karadeniz Bölgesi’nde ise ani yoğunlukta daha yüksek yağışlar olacağından seller oluşacak. Bu seller, verimli topraklarımızın kaybedilmesini hızlandıracak. Sıcaklığın artması özellikle tahıl üretimini, azalan su kaynakları ile tehlike altına sokacak, dolayısıyla gıda güvenliğimiz ve buna bağlı olarak toplumsal huzurumuzu ciddi oranda tehdit edecek.
- Dünyadaki durum nasıl?
Dünyada iklim değişikliğine bağlı çölleşmeden özellikle Afrika’da Sahara ve Sahara’nın alt bölgeleri etkilenecek. Hali hazırda Afrika’nın en büyük göllerinden olan Çad Gölü tamamen kurudu, aynen bizim İç Anadolu’daki göllerimizin kuruduğu gibi...
www.tema.org.tr
Ovalar tuzla kaplanacak
Türkiye’nin ciddi bir kuraklık tehlikesiyle karşı karşıya olduğunu söyleyen Greenpeace küresel ısınma koordinatörü Hilal Atıcı, “Karadeniz ve Marmara dışındaki bölgeler, çölleşmeye doğru hızla ilerliyor. Kuzey Afrika iklimi, yukarıya doğru genişleyerek Türkiye’yi de içine alıyor. İleride bütün verimli delta ovaları tuzlanacak ve buralarda tarım bitecek. En ciddi tehlikeyle ise Çukurova karşı karşıya. Türkiye tarım üretiminin yüzde 30’unu kaybedecek” diyor.
OECD ülkeleri içinde sera gazı salınımlarının en çok arttığı ülkenin Türkiye olduğuna dikkat çeken Atıcı bu oranın yüzde 110 olduğunu söyledi. Atıcı, Türkiye’nin karbondioksit salınımınında dünya ülkeleri arasında 20’nci sırada yer aldığını da belirtti.
Türkiye’nin küresel ısımayla, enerji tasarrufu, akıllı enerjiye geçilmesi ve yenilenebilir enerjinin teşfiki konusunda alacağı kararlarla mücadele edebileceğini kaydeden Atıcı akademisyenler tarafından hazırlanan rapora göre
Türkiye’deki diğer olumsuzlukları da şöyle sıralıyor:
- Orman yangınlarının etki alanı ve süresi artacak.
- Özellikle kentlerdeki içme suyu gereksinimi çoğalacak.
- Yaz kuraklığının süresi ve şiddetinde artışlar olacak.
- Sıcaklıklar, insan sağlığını ve biyolojik üretkenliğini etkileyecek.
- Kentlerde, gece sıcaklıkları belirgin biçimde artacak. Bu da enerji tüketiminin artmasına neden olacak.
- Isı stresi kaynaklı enfeksiyonlar, sağlık sorunlarını artıracak.
- Deniz seviyesi yükselmesine bağlı olarak, turizm ve tarım alanları ile haliç tipi kıyılar sular altında kalabilecek.
www.greenpeace.org
73 yıl sonra
200 ile 600 milyon insan açlık çekecek, 1.1 ile 3.2 milyar insan da susuzluktan etkilenecek.
43 yıl sonra
Enerji verimliliği, akıllı enerji ve yenilenebilir enerji yöntemlerinin uygulanmasıyla dünyanın enerji ihtiyacının ancak yarısı karşılanabilecek.
30 yıl önce
Türkiye’de bu yıla benzer bir kuraklık yaşandı. Kuraklığın sadece tarım sektörüne ekonomik maliyeti 1 milyar 200 milyon YTL.
182 milyar m3
Türkiye’nin yıllık su potansiyeli. Kişi başına 1.300 m3 su düşüyor. Bunun %16’sı içme ve kullanmada, % 72’si sulamada % 12’si sanayide tüketiliyor.
Golf sahaları su içip, zehir saçıyor
WWF- Doğal Hayatı Koruma Vakfı Türkiye Genel Müdürü Dr. Filiz Demirayak, WWF-Türkiye verilerine göre, Türkiye’de son 40 yılda yaklaşık 1 milyon 300 bin hektar sulak alanın (yaklaşık 3 Van Gölü büyüklüğü) yok olduğunu söylüyor. Bu rakam, Türkiye’nin su kaynaklarının yarısına tekabül ediyor. Türkiye’de son 20 yılda kişi başına düşen su miktarı 4 bin metreküpten 1.430 metreküpe düştü “ diyor.
Suyun dikkatli kullanılması gerektiğini söyleyen Demirayak, golf sahalarını sulamak için dünyada bir günde tüketilen 660 bin tonu aşkın suyun, 4.7 milyar insanın günlük asgari su gereksinimine eşit olduğunu belirtiyor. Golf sahalarında ayrıca çimenlerin bakımı için çok fazla miktarda kimyasal gübre ve ilaç kullanıldığına dikkat çeken Demirayak şunları ekliyor: ”Bir golf sahasının yıllık kimyasal gübre ve ilaç kullanımı, tarımda kullanılandan 6 kat fazla. Bu kimyasal maddeler, yeraltına sızarak su kaynaklarının kirlenmesine sebep oluyor. Bir golf sahası için yılda hektar başına ortalama 10 bin ile 15 bin metreküp su gerekiyor. 100 hektarlık bir golf sahasının bir yılda tüketeceği su miktarı yaklaşık 1 milyon metreküp olacaktır. Bu da 12 bin nüfuslu bir yerleşimin ortalama yıllık su tüketimine eşit.”
www.wwf.org.tr
3.2 milyar insan susuz kalacak
130 ülkeden 2 bin 500 bilim adamının katılımıyla BM tarafından oluşturulan “Hükümetlerarası İklim Değişimi Uzmanlar Grubu”nun hazırladığı rapora göre, küresel ısınma nedeniyle 2080’e kadar 200 ile 600 milyon insan açlık çekecek, 1.1 ile 3.2 milyar insan da susuzluktan etkilenecek. 2030’a kadar 7 milyon insan su baskınlarıyla karşı karşıya kalacak ve dünyanın en büyük organizması Büyük Resif de tamamen kaybolacak. 1900’den bu yana 0.7’den 0.8 dereceye ulaşan yeryüzünün sıcaklığı 2 ile 3 dereceye ulaşırsa, tüm Amazon ormanları tarihe karışacak. Avustralya Alpler’i de tamamen yok olma tehlikesiyle karşı karşıya. Küresel ısınmanın insani ve ekonomik bedelini de Afrika gibi yoksul en ülkelerde yaşayanlar ödeyecek.
Mont ve çizmeler depolarda kaldı
Küresel ısınmanın günlük yaşama etkileri, firmaların gelecek planlarında radikal değişikliklere neden oldu. Merkez Bankası’nın bile enflasyon riskleri arasında değerlendirdiği küresel ısınmadan en fazla etkilenen sektörlerin başında, mevsimsel ürün satan konfeksiyon ve hazır giyim sektörü geliyor. Giyim sektörü havaların güzel gitmesi karşısında hazırlıksız yakandı. Mont ve çizmeler depolarda kaldı. Bunun sonucunda da üreticiler yüzde 30 sermaye kaybına uğradı. Kışlık ürünlerde indirim bu yıl erken başladı. Mağazalar kalın giysileri vitrinlerden kaldırıp yerlerine kış mevsiminde olmamıza rağmen incelerini yerleştirdi. Bugüne kadar satılmadığı kadar çok ayakkabı bu kış satıldı. Daha çok kış aylarında tüketilen salep, ıhlamur, meyve ve bitki çayları, pastırma, turşu ve kestane satışları önceki yıllara göre geriledi.
Küresel ısınma beyazperdede
Sundance Film Festivali’nin hit filmi olan ve dün vizyon giren ’Uygunsuz Gerçek’ (An Inconvenient Truth) küresel ısınma problemi üzerine sarsıcı bir belgesel film. Yönetmen Davis Guggenheim imzasını taşıyan filmde ABD eski Başkan Yardımcısı ve kılpayı farkla George Bush’a ABD Başkanlığı’nı kaptıran Demokrat Parti başkan adayı Al Gore da oynuyor. Özgün müziğini Michael Brook’un üstlendiği film, tüm yaşamını küresel ısınma problemini çevreleyen yanlış anlama ve söylenceleri gözler önüne sermeye adamış bir adamın girişimlerine tutkulu ve esinlendirici bir bakış atıyor. Küresel ısınma problemini tüm yönleriyle ele alan filmde hayatı anlatılan adam ise Al Gore. 2000 seçimlerindeki yenilgiden sonra Al Gore, politikadan çekilerek tüm hayatını dünyamızı kaçınılmaz felâketten kurtarmak için girişimler yapmaya adamıştı.