Dizilerde erkek güçlü kadın aciz ve süslü
“Televizyon Dizilerinde Toplumsal Cinsiyet Eşitliği” projesi kapsamında seçilen 12 yerli dizi üzerinde yapılan araştırmanın sonuçları bir kez daha gösterdi ki; şiddet, cinsiyet ayrımcılığı ve baskının en görülebilir olduğu diziler erkeklerin ve kadınların dünyalarını ayrıştırıyor
Televizyon kanallarının bir numaralı gözdesi yerli dizilerin, izleyici üzerindeki etkilerinin azımsanamayacak boyutta olduğu kuşkusuz. Değişim söz konusu olduğunda ne derece özenti sahibi bir toplum olduğumuz göz önünde bulundurulursa, dizi dünyasının kurgu karakterlerinin, günlük hayatta rol model olarak benimsenme oranının çok yüksek olduğunu söylemek yanlış olmaz. Ne var ki, TV ekranının içinde en rağbet edileni olmanın yanı sıra, şiddet, cinsiyet ayrımcılığı ve baskının en görülebilir olduğu yapımların başında da maalesef yine diziler geliyor. Geleneksel ataerkil söylem yıllardır değişmeyen bir kod gibi varlığını koruyor ekranda. Kapitalist düzenden nasibini almış televizyon piyasası bu yarışın içinde devamlılık ve para kazanma kaygısıyla toplumsal sorumluluğunu düşünmek şöyle dursun, izlenebilirlik adına, gücünü bile isteye kötüye kullanıyor.
Dizilerde erkeğin ve kadının konumlanması, fiziksel görünümleri, karakter özellikleri, doğruları ve yanlışları, meslek seçimleri gibi, bireyi birey yapan başlıca unsurların belli kalıplar içinde izleyiciye aktarılması, aşılması gereken toplumsal önyargıların tam da tersi yönde kemikleşmesine sebep oluyor. Bu gerçeğe kayıtsız kalamayan TÜSİAD geçtiğimiz günlerde, dizilerde kadının toplumsal cinsiyet eşitliğine uygun konumlanmasını desteklemek amacıyla dizi sektörü paydaşları ile “Televizyon Dizilerinde Toplumsal Cinsiyet Eşitliği” projesini hayata geçirdi.
Bu proje kapsamında seçilen 12 dizi üzerinde yapılan araştırmanın sonuçları bir kez daha gösterdi ki; erkeklerin ve kadınların dünyaları ayrıştırılmış durumda. Dizilerde stereotip karakter özellikleri ve eylemler söz konusu. Üç kadından biri ev hanımı. Erkek baba olsa da, babalık rolü geri planda. Kadınlar duygusal, hayal dünyasında yaşayan uysal karakterlerken, erkekler şiddet ve tehditin başkahramanı.
Kilolu kadın dul!
Oyuncular arasında her yaştan erkek varlık gösterirken, kadınlarda genç sayısı çoğunlukta. Kilolu kadınlar orta yaşı veya dulluğu temsil ediyor. Erkeklik hikâyelerinde savaş, çatışma ve şiddet ön plandayken, kadınları ön plana çıkaran unsurlar cazibeli olmaları. Bu figür için de uygun görülen kalıp, zayıf, bakımlı, evde bile partiye gidermişcesine giyinen bir kadın olması. Cinsiyetçi söylemlerle kadın karakterler dahi hemcinslerini aşağılamaktan geri durmuyor dizilerde. Her akşam evlerimize giren uzak durulası konuklara göz attığımızda bu korkunç tablo su götürmez bir gerçek olarak çıkıyor karşımıza. En modern görünen dizilerde bile kadının durduğu yer erkeğin kanatlarının altı.
Ufak tefek kadınlar
Örneğin bitmek bilmez bir rekabetin anlatıldığı Ufak Tefek Cinayetler’de dört kadından sadece Oya kendi ayakları üzerinde duran bir karakter. Çoğunluğun aksine kadın odaklı kurgulanan dizide, kendini ailesine adamış Arzu ise çalışma hayatına eşinden boşanmak zorunda kaldığında başlıyor. Diğerleri konforlu yaşamlarını eşlerinin kazandığı paraya borçlu. Tıpkı araştırma sonucu gibi hepsi son derece bakımlı, süsüne püsüne düşkün kadınlar. Sadece birkaç bölümde kendini gösteren avukat kilolu ve güzellikle işi olmayan bir profil çiziyor. Belli ki bunun sebebi de orta yaşı yansıtıyor oluşu. Dizide eşini yıllardır aldan Mehmet de, Merve’ye boşanmak istediğini söylediği günün ertesinde Oya’yla ilişkisini açık etmek isteyen Serhan da, ilk fırsatta Pelin’i aldatılan kadın konumuna sokmaktan geri durmayacak Tay Tay da, ne hikmetse ekrana art niyetsiz olarak yansıtılıyor. Kadınlar ise kurnaz, çıkarcı, vefasız, bencil gibi sayısız olumsuz sıfatı hak edecek türden çıkıyor karşımıza. İçlerinde en masumu temsil eden Oya ise sözüm ona güçlü bir karakter gibi görünmeye çalışsa da, aptal ve pasif bir kişilik oluyor çoğu zaman.
Bir başka dizi Sen Anlat Karadeniz’de küçük yaşta babasından satın aldığı kadına saplantılı aşık koca figürünü, sevdiğini iddia ettiği kadının parmağını kırmaya varacak kadar şuursuz bir şiddet gösterisi sunarken izliyoruz.
İstanbullu Gelin’de eğitimli Süreyya kocasına bir çocuk verememenin ezikliğini yaşıyor. Esma Sultan’ın aşkının peşinden gidişi çocukları tarafından tepki görürken, erkek tarafı, Garip Bey’in kızı, ilişkiye son derece olumlu yaklaşıyor.
Kadın dizisinde, ölmüş kocasına sadık kalmayı tercih eden cefakar genç bir annenin dramını izliyoruz.
Ya Siyah Beyaz Aşk’ta, kendisini kaçıran kötü adamın içindeki iyiyi görüp aşık olan Aslı Doktor’a ne demeli? Tam bir Stockholm Sendromu... Çukur’da çocuğu yaşındaki erkeğin elini öpen kadınlar, Yeni Gelin’de çifte karılar, Jet Sosyete’de sürekli “bikini mankeni” ifadesine vurgu. Adı Zehra’da, namus davasına kızını öldürmek isteyen bir baba… Örnekler saymakla bitmez…
Kurgu dünyasına çok iş düşüyor
Dizi kahramanları üzerinden farkındalık yaratabilmek, kadını ve erkeği konumlandırırken doğru mesajlar vermeyi amaç edinmek çok da zor olmamalı. Kadına karşı şiddetin ve sosyal eşitsizliklerin son bulması için kurgu dünyasına çok iş düşüyor.