Damlaya damlaya göl olur, yanlış sulamayla çöl olur
Türkiye, tarım potansiyeli açısından dünyanın 4’üncü büyük ülkesi. Ancak, had safhada su harcanarak uygulandığı için “vahşi sulama” olarak tanımlanan yöntemler yüzünden felaket kapımızda.
Türkiye, tarım potansiyeli açısından dünyanın 4’üncü büyük ülkesi. Ancak, had safhada su harcanarak uygulandığı için “vahşi sulama” olarak tanımlanan yöntemler yüzünden felaket kapımızda.
Damla sulamayla %70 su tasarrufu
Salma Sulama (vahşi sulama), suyun tarla başı kanallarından tarla üzerinde rasgele yayılmaya bırakılmasıdır. Randımanı en düşük yöntem. Bu yöntemle tarlanın her tarafını eşit olarak sulamak mümkün değil. Zamanla tuzlanmaya yol açıyor. Yağmurlama sulama yönteminde ise, su doğal yağışa benzer biçimde toprak yüzeyine serpilmek suretiyle uygulanıyor. Fakat yağmurlama yönteminde, damla sulamaya göre 2,5 kat daha fazla enerji harcanıyor. Damla sulamada ise, toprak yüzeyine veya yüzeyin hemen altına yerleştirilen küçük çaplı borular yardımıyla arıtılmış su, toprak yüzeyine veya içerisine veriliyor. Harran Ovası’nda 150 bin dönümlük toprak tuzlanma nedeniyle kullanılamıyor. Ovanın yüzde 30-40’lık bölümü ise taban suyunun yükselmesi nedeniyle tehlike altında.
% 70 Dünya su tüketiminde tarımın payı
Dünya su miktarı 1,4 milyar kilometreküp. Bu suyun yaklaşık yüzde 70’i sulamada kullanılıyor. Ülkemizde ise bu oran %75.
% 81.7 Tarımdaki vahşi sulama oranı
Tarımsal sulamanın yüzde 81’i vahşi sulama şeklinde yapılıyor. Organize sanayide atık suların %25’i arıtılmadan nehirlere bırakılıyor.
72 milyar m3 2030’da tarımda kullanılacak su
2003 yılında 29,6 milyar m3 su, sulamada kullanıldı. 2030’da ise sulamada kullanılan su miktarı 72 milyar m3’e yükselecek.
25.8 milyon ha Türkiye’de sulanabilir tarım alanı
Toplam tarım alanı 28 milyon hektar olup sulanabilir alanımız 25,8 milyon hektar. Mevcut potansiyeli ile sulanabilecek arazi ise 8,5 milyon hektar.
1.8 milyon ha GAP’taki sulanabilir arazi miktarı
GAP bölgesinde sulanabilir arazinin yaklaşık 230 bin hektarı sulamaya açılabildi. Drenajı olmayan bu alanların yarısında tuzlanma var.
1.6 milyon ha Tuzlu ve sodyumlu araziler
Fırat Nehri’nin iyi kalite suyu bile her yıl 10 dekarlık araziye 1,1 ton tuz bırakıyor. Tuzlu ve sodyumlu arazilerin miktarı 1,6 milyon hektar.
1 ton şeker pancarı için 100 ton su harcanıyor
Türkiye’de 1 ton şeker pancarı yetiştirmek için 100 ton su kullanılırken, İsrail’de sadece 7 ton su harcanıyor. Salma sulamayla bitkiye 1 m3 su verebilmek için 2 m3 su kullanılıyor. Tarımsal sulamanın %37’si kuyulardan karşılanırken, %28’i akarsulardan elde ediliyor.
Suyun Geleceği Tarım Politikalarında!
Sene 1982, kayık uçsuz bucaksız sazlıkların arasında mandaların açtığı kanalda ilerlerken, her dönemeçte patırtıyla kuş sürüleri kalkıyor. Sonunda aradığımız balıkçıl üreme kolonisine varıyoruz. Sazlara kurulmuş kolonide yuvalar apartman gibi üst üste kurulmuş. Dört balıkçıl türü yanında, yay gagalı çeltikçi kuşları ve nesli dünyaca tehlike altında olan küçük karabataklar da ürüyor. Üreyen çift sayısını hızlıca belirledikten sonra daha fazla rahatsız etmemek için çekiliyoruz. Burası cennetin dünyadaki görüntüsü... Adı Sultansazlığı Kuşcenneti. Ertesi gün Kuşcennetinin tuzlu ekosistemi olan Yay Gölü’ne gidiyoruz. 80.000 flamingonun çıkardığı sesten birbirimizi zor duyuyoruz, sayımı tamamlarken bir kaya kartalı süzülüyor. Korkup kalkan flamingolar güneşi kesiyor ve kanatları gökyüzünü kızıla boyuyor.
Tuza bulanmış pembe flamingo tüyleri
Sene 2000, kurumuş sazların arasından bir zamanlar mandaların yüzdüğü, şimdi kupkuru kanalda ilerliyorum; tek tük bıyıklı baştankara sesleri duyuyorum. Ne manda, ne balıkçıl var, ne de “sazlığın” nesli tehlike altındaki türlere artık hayrı var. Bu ölü sazlar çölünde göçmüş balıkçıllara diz çöküp ağıt yakıyorum. Bir umutla Yay Gölü’ne gidiyorum. Su serabı beni bir zamanlar göl olan bu tuzlu düzlüklerde git gide içeri çekiyor. Su ne kadar koşsam serapta kalıyor. Tuza bulanmış pembe flamingo tüyleri önünde kuru göl tabanına çöküyorum, yanaklarımdan süzülüp düşen bir damla gözyaşı çatlakların arasında kaybolurken ben de umutsuzluk içinde kayboluyorum.
Sene 2007, kuruyan tek sulak alan Sultansazlığı ve bu sistemin parçası olan Yay Gölü değil, Seyfe Gölü, Akşehir Gölü, Hotamış Sazlığı tamamen kurudu. Tuz Gölü’nde, Ereğli Sazlıkları’nda, hatta Beyşehir ve Meke Gölü’nde sular çekildi. 1980’li yıllarda, İç Anadolu’daki sulama ve drenaj projeleri de hız kazandı. Bu projelerle kapalı havzalara akan suları “boşa akmasın” diye barajlarda tuttuk. Aradan geçen zamanda sudan “ucuz” şekeri üretmek için suyu açık kanallarla taşıdık, şeker pancarlarına saldık. Açık kanallar ve salma sulama ile doğanın hakkını çaldık. Ruhsatsız kuyular açtık. Ruhsatlı olanlarda bile yeraltı sularını yenileme kapasitesinin üstünde kullandık ve yeraltı sularımız çekildi. Göller kurudu, balıkçıllar ve flamingolar terk etti bizi. Biz şehirlerde susuzluk korkusuyla yaşarken farkına bile varmadan doğa susuzluktan kırıldı gitti. Bir kilo buğday için 1000 litre su, bir kilo şeker için 3000 litre su, bir tişört için 7000 litre su harcarken, tarımda ülkemizin temiz su varlığının %75’ini kullandığımızın farkına varmadık. Tüketim toplumuna uygun tüketiciler olarak doğayı tükettik.
Yay Gölü sularında mutluluk gözyaşları
Sene 2030, Türkiye’de yaşayan halk ve halkın seçtiği politikacılar 2007 su krizinden önemli dersler aldı. TBMM oybirliği ile “Su Çerçeve Yasası”nı kabul etti. Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Yasası kapsamında bütün ülkenin arazi kullanım planlaması yapıldı. Kuru tarıma ve sulu tarıma ayrılacak araziler iklim koşulları da dikkate alınarak belirlendi. Sulu tarım arazilerinde bütün sulama şebekesi kapalı kanallara alındı. Bütün tarlalarda basınçlı sulama sistemleri ile artık damla sulama yapılıyor. Ulusal araştırma kurumları tarafından ülkemizde kuraklığa dayanıklı yerel türler tespit edildi ve az su gerektiren türlere ait tohumlar seçildi ve yaygın olarak yetiştiriliyor. Bütün eğimli arazilerimiz teraslandı, toprak erozyonu durdu ve kışın düşen kar yavaş yavaş eriyip bir zamanlar tükettiğimiz yeraltı su akiferlerimizi doldurdu. Küresel iklim değişikliğine rağmen artık su sadece bize değil doğaya da yeter hale geldi. Göllerimiz tekrar doldu, sazlıklarımız yeşerdi. Balıkçıllar kolonilerini kurdu, yavruları yumurtalardan çıktı. Flamingolar tuzlu göllerin üstünde kızıl kanatlarını dalgalandırdı. Yay Gölü’nün sularına mutluluk gözyaşları karıştı.
Dr. Uygar Özesmi TEMA Vakfı Genel Müdürü