Gazete Vatan Logo

"Cüretkar ve sınırlar dışındayım"

Ünlü modacı Cemil İpekçi, geçtiğimiz haftalarda gündemi bir hayli meşgul eden "Eşcinsel köşe yazarları kimliklerini açıklasın" tartışması için işte bu yorumda bulunuyor ve ekliyor: "İnsanları özel hayatları yüzünden hırpalamayı bıraksınlar. Medyadaki tartışmalar yersiz..."

Ünlü modacı Cemil İpekçi, geçtiğimiz haftalarda gündemi bir hayli meşgul eden "Eşcinsel köşe yazarları kimliklerini açıklasın" tartışması için işte bu yorumda bulunuyor ve ekliyor: "İnsanları özel hayatları yüzünden hırpalamayı bıraksınlar. Medyadaki tartışmalar yersiz..."

Sizi takip edebildiğim kadarıyla bir değişim geçirdiniz... Yanılıyor muyum yoksa gerçekten siz de bir farklılık var mı eski yaşamınıza kıyasla?
Son on yılda gerçek Cemil olmaya karar verdim. Hepimizin yaratıldıktan sonra yarattığımız bir kişiliğimiz var. Cemil İpekçi denen imajı da ben yarattım. Ve esas Cemil'le neredeyse alakası yok. 15 yaşında yarattım 35 sene de çok başarıyla yürüttüm. Mutlu anlarım oldu ama çok huzursuz bir yaşam geçirdim. Annemi kaybettikten sonra, on seneden beri huzurun yüzde seksenini yakaladığımı düşünüyorum. Çünkü kendimi tanımayı ve sevmeyi başardım. Ama hâlâ yüzde yirmi kendime itimat etmiyorum, beğenmediğim taraflarım var. Altmışa geldiğinizde vakit çok daralıyor. Yüzde yüz huzuru istiyorum şimdi.

Nedir o beğenmediğiniz taraflarınız?
Korkak biriyim. Kalkanlarımı da korkularım nedeniyle yaptım. Ettiğim en büyük dua "Allahım içimdeki korkuları al artık". Korkularımla inancım ters düşüyor aslında. İnançlı biriyim ama bu kadar inanıyorsam nasıl bu kadar korkuyorum... Parasızlıktan korkarım, yalnızlıktan korkarım, çocuğa yemek yediremem boğazında kalırsa diye korkarım, korkak biriyim yani. Cesur değilim. Sadece savaşırken cesurum. Ama her zaman da savaşacak bir şey olmuyor. İnsan denen ordular savaşları da ellerimizden alıyor. Orada da ne kadar zayıf olduğumuzu görüyorum...

Peki, 15 yaşında neyin savaşını veriyordunuz da Cemil ipekçi imajım yaratanız?
15 yaşına kadar 98 kiloydum ve bir gün denize girerken çok beğendiğim bir kız arkadaşım "ne iğrençsin her yerin yağ" dedi. O kompleksi yıllarca atamadım üstümden. Yemin ettim çok güzel olmaya, iki ayda 30 kilo verdim. Cemil İpekçi nasıl biri olmak diye kararlar aldım. Bir kere Cemil İpekçi çok güzel olacak. Kendine çok güzel bakacak. Sonra, Cemil İpekçi çok güzel konuşacak ve kültürlü olacak. O yüzden bir telaşla kitaplar devirdim. Aynalarda saatlerce bakışımı kontrol ettim. Kadına nasıl bakmalıyım, erkeğe nasıl bakmalıyım? Elim nasıl olmalı, nasıl gülmeliyim, kaç kilo olmalıyım, nerelerde göze batmalıyım, nerelerde geri çekilmeliyim? Bütün hayatım hesap ve planlarla geçti. Ve çok yorulmuşum tabii. Gerçek Cemil de hiç de yarattığımdan çirkin biri değil yani. Ama Cemil'i hiç dinlemedim, hep uyudu, bastırıldı, sustu... Ama 50'yi geçince yaşla beraber sanırım özünüze dönmek istiyorsunuz. Yarattığınız imajla ne kadar mutlu olduğunuzu anlamaya çalışıyorsunuz. Sorguluyorsunuz. Cemil'e dönmek istedim bütün bunların sonunda. Son on yıldır bunu yapıyorum.

BABAM SEKİZ YAŞINDA ANLATTI SABETAY OLDUĞUMUZU
Nasıl biri Cemil?

Kırılgan ve romantik biri. Çok tembel aslında. Hiç lüksü sevmeyen, hudutları, sınıfları kabul etmeyen biri. 10 yaşına kadar kimseyle konuşmayan, hep hayal kuran, okulda beşinci sınıfa kadar yanına kimseyi oturtmayan bir çocuk Cemil. Beş yaşında doktora götürmüşler, zeka özürlümüyüm acaba diye. Çünkü 4.5 yaşında başlamışım konuşmaya. Konuşmaya başladığımda da insanlarla konuşmayı sevmiyordum yine konuşmadım, onlar bana konuşmuyor yazık diyorlardı. Ben de içimden "ne aptalsınız o yüzden konuşmuyorum sizinle"derdim. Yaşıtlarımı hiç sevmezdim, aptal bulurdum. En iyi dostum aynalardı. Aynada kendimle konuşur, masallar anlatırdım, her şeyimi aynayla paylaşırdım. Çocuklar beni tatmin etmezdi. Sadece tecrübelerim arttı. Ama beş yaşındaki kişiliğim hep aynı kaldı aslında. Beş yaşında içimden ne düşünüyorsam bugün de aynı şeyi düşünüyorum, o yüzden artık kendi öz kimliğimi kişiliğimi çok iyi kabul ediyorum ve onu bastırmaktan vazgeçtim. Hayal kurmayı çok severdim. Hâlâ da severim.

Siz ipekçi ailesindensiniz... Cemil ve Cemil ipekçi "savaşında" ailenizle nasıl ilişkiler kurdunuz?
Asıl soyadım Tokay. Babaannemin kızkardeşinin çocuğu olmadığı için babamı çocukları gibi büyütmüş teyzesi ve eniştesi. Ben de babamın teyzesini ve eniştesini babanne ve büyükbaba olarak bildim. Zaten adım da Cemil büyükbabadan geliyor. 9. sınıfa kadar Tokay olan soyadını sonra birdenbire İpekçi oldu. Ben asıl İpekçi kanından değilim. Şöyle bir bağım var, Cemil İpekçi de babaannemle kardeş çocukları. İpekçiler kendi içlerinde çok evlenmişler. Selanikliler böyle. Şefkat teyzenin çocuğu olmadığı için babama sahip çıkmış. Çünkü asıl babannemin de beş çocuğu olmuş. Ben babaannemin babaannem olduğunu çok sonra öğrendim. Bir de 7 yaşındayken annem babam ayrıldı. Ben ve ablam babamda, erkek kardeşim annemde kaldı. Bizi ba-
baannem büyüttü, Nişantaşı'nda İpekçi apartmanına geldik dolayısıyla. İhsan İpek-çi'yle Cemil büyükbabam kardeş çocuğu. İsmail Cemle, Abdi İpekçi'yle bir kan bağım var ama ne olduğunu bilmiyorum. İnci İpekçi annemin de okuldan sınıf arkadaşı olduğu için ikinci annem gibi oldu. Hayalimdeki anneydi zaten. Kızları Zeynep ve Samiye'yle (Erdal Öz'ün karısı) hep beraberdik Zeynep'e aşıktım 15 yaşına kadar. Böylece İpekçi oldum. Üzüldüğüm tek şey muazzam bir hakiki büyükbabam varken yıllarca bu bana öğretilmedi. Onlar beni büyütseydi ne olurdu bu bir kayıp mı olacaktı diye hep kendime sordum. Mahir Tokay - gerçek büyükbabam- Birinci Dünya Savaşı sırasında Abdülhamit'in doktoru. Bütün Selanikliler'in doktoru.

Aynı zamanda Sabetayistsiniz değil mi? Bu konuşulur muydu evin içide?
Babam sekiz yaşındayken anlatmıştı Sabetay olduğumuzu, nereden geldiğimizi. Babam hiç saklamazdı bunu. Mahir Bey tamamen Sabetayizmi reddeden biriydi. Saklamak istediğinden değil bunun da bir çeşit ırkçılık olduğunu düşünürdü, Selaniklilik ne demek, gruplaşmak ne demek derdi. Ben de ona çok benziyorum. Onun kadar cüretkar ve sınırlar dışındayım. Cemil büyükbabama hiç benzemiyorum. İpekçilere benzeyen hiçbir yanım yok Tokay'ım yani baş kaldıran bir Selanikliyim. Özel hayatımdaki seçimim zaten Türkiye için kolay bir seçim değildi. Tercihimi hiçbir zaman saklamadım ama ağızımla da söylememiştim. Sonra bir gün bunu çok sahtekârca buldum. Çünkü herkes biliyor ama sen aşkını ve sevgini açıklayamayacak kadar aşşa-
ğılıksın. Hâlâ ayıp denilen ki ayıp olmayan şeylerden korkuyorsun, sen de beğenmediğin o insanlar kadar korkak ve zavallısın dedim kendime.

İSTESEM EVLENİRDİM DE PLAYBOY DA OLURDUM
Bu konuda ailenize yalan söylemek zorunda kaldınız mı?

Kendi özel hayatım için hiçbir zaman yalan söylemedim. Ne aileme ne insanlara. Annem babamdan öyle güzel bir sevgi gördüm ki, ihtiyacım olmadı yalana. 19,20 yaşında babama cinsel tercihimi anlatırken "otur bir dakika sana bir şey söyleyeceğim" demiştim. Babam da "çok önemli bir şey söyleyeceksin zannetmiştim, beni dört duvar arasında ne yaptığın değil, hayatta ne yaptığın ilgilendiriyor" dedi. 35 yaşındayken bir aşkım var gene, kötü gidiyor. Babamı aldım pasaja gittik, içip dertleşiyoruz, habire anlatıyorum "şöyle yapıyor, böyle yapıyor" diye. Böyleydi ilişkimiz babamla. İnsanlara yalan söyleyebilecek bir fiziğim vardı aslında, 1.83 boyundayım, muazzam kurt bıyıklarım var, sesimin tonu, duruşum,,, evlenir de playboy da olur öyle yuttururum ki insanlara. Ama tercih etmedim. Anamın babamın rabbımın bildiğini... Rabbime söylediğim gibi beni gönderirken ne olduğumu biliyordun sana ererek gelmek mümkün değil, ben de senin karşına beni yaratığın neyse o halde geleceğim, sen onun ne olduğunu biliyorsun, o yüzden neysem oyum işte. Başım hiç eğilmedi bu konuda. Ama kolay da bir hayat geçirmedim tabii. Özel yaşamıma başladığım zaman hakkımda ilk defa gazetede bir yazı çıkmıştı, 20 yaşındayım "İpekçiler'in oğlu cemiyet dışı hayatıyla çok dikkat çekiyor" diye. Çok ağlamıştım babam da "ne ağlıyorsun anlamıyorum doğru yazmışlar ama onlar da senin cemiyetinin dışı" demişti.

Annenizle aranız nasıldı?
Hafta sonları gidiyordum anneme, erkek kardeşim hep oradaydı, yazları Çubuklu'daki köşkte geçirirdik hepimiz. Anne tarafım çok Osmanlı bir aile. Safranbolulu hakiki alaturka bir aile. Kadınlar hanım ağadır. İpekçilerle yani Selaniklilerle hiç alakası olmayan bir kültür. Cuma günleri sobalar yakılır yıkanılır, dualar edilir. Annemin babaannesi 13 yaşıma kadar sağdı, 8 yaşıma kadar ninemin dadısı, kızkardeşi sağdı. Bütün yaz onların çocukluklarını, büyükbabalarını dinleyerek geçerdi, çok meraklıydım. 7 yaşındayken dinlediğim insan 80 yaşındaydı anlattığı insansa 150 yıl öncesinin insanıydı. Osmanlı bütün hayatıma böyle nüfuz etti. Baba evine döndüğüm zamansa İspanyol yemekleri yenen, kadınların kuyruk sokumlarına kadar sırt dekolteleriyle yılbaşı partilerine gittiği bir aile. Okumuş bir aile. Onlar için İstanbul bile köy... Çok hoştu ikisi de ama ikisi de beni çok yordu.

Hangisi daha çekiciydi? Mutlaka bir tarafı daha yakın hissettiniz kendinize...
Oldum olası çok alaturka biriyim. Hâlâ kandil, bayram severim, el öpülsün severim, ayakkabı çırakılsın severim, komşu severim, soba severim, ayağımı altıma almayı severim, beş çayında dedikodu yapmayı severim. Zevk aldığım bütün yönlerime rağmen alafranga olabilmem çok zor. Duygularım da alaturka. Aşkım da alaturka. Nefret ederim, beddua ederim, aldatıyorsa beni onu basıp şirretlikler yaparım, planlar kurarım, muazzam Bizans entrikaları yapacak bir beynim var, intikamlar alırım, geri döndürmek için hocalara cincilere giderim, ağlarım, ayrılınca meyhanede en ağır arabesk şarkılarla rakı içerim. Dostuluklarım da öyle. Huzuru böyle buluyorum. Kendini alafranga zannedenleri de tenkit ediyorum. Gerçek alafranga birinin aramızda olduğuna inanmıyorum.

"Hıncal Uluç'un yazısı lüzumsuzdu"
Medyadaki eşcinseller kendini açıklasın tartışmasını yersiz buluyorum. Hıncal Uluç'un benim için yazdığı yazı iyi ama lüzumsuzdu. Ne tartışılacak ne konuşulacak bir konu bu, insanlar cinsel kimliklerini niye açıklasın ki, kimi ilgilendirir. Ayrıca saklıyorsa saygı duymak lazım çünkü mutlaka sebebi vardır. Kaybedeceği şeyler vardır. Kendisi de çok güçlü değilse saklaması kendisi için iyidir. Herkes güçlü değil bedelleri öderken. Güçsüz insanları da kırmamıza gerek yok. Ben de bu konuda güçlüyüm ama başka konuda güçsüzüm. Yıllar önce televizyonda ilk kez bir bey bana "cinsel tercihiniz nedir" diye sorduğunda, "Niye, bir teklifte mi bulunacaksınız" dedim. Çünkü bu soruyu ancak benimle ilgileniyorsa sorabilir bir insan. Yoksa ne alakadar eder onu. İnsanları hırpalamasınlar bence özel hayatları yüzünden."

Haberin Devamı