Çocukluğumun İstanbul’unu özlüyorum
Eski İstanbul sokakları, kabadayılar, yaşanan aşklar... Birbirinden özel isimlerin yer aldığı 50 kişilik dev bir kadronun yanında canlı orkestranın da eşlik ettiği 'İstanbulname' müzikali, izleyicileri geçmişe götürecek.
Nükhet Duru'dan Cezmi Baskın’a, Selçuk Borak'tan Melda Gür'e kadar pek çok ismi bir araya getiren, TİM Maslak Show Center’da sahnelenecek İstanbulname'nin yapımcılığını Türker İnanoğlu üstleniyor. Müzikal, bambaşka kültürel kimliklere sahip fakat bir arada barış içinde yaşayan insanların hayat hikayelerini konu ediniyor.
Nükhet Duru bu müzikalin amacını, eski İstanbul’u anımsatıp aynı zamanda bugünle karşılaştırıp insanların düşünmesini sağlamak olarak görüyor. Duru, çocukluğundaki İstanbul'a özlem duyduğunu söylüyor: "Semtlerdeki insanlar birbirini tanırdı. Çocukluğumun İstanbul’una özlem duyuyorum bir yandan. İnsanlar artık aynı apartmanlarda oturuyorlar, birbirlerine ‘günaydın’ bile demeden geçip gidiyorlar."
Nükhet Duru, hikayeyi anlatan bir kadın olarak başlayan sonra ‘Uğurböceği’ biçimine dönen bir karakteri canlandırıyor. Gariban ama hayata sıkı tutunmuş, ayağının üstüne basmış, yalnız bırakışmış bir kadın bu. Duru, bunun sebeplerini ise oyunu seyretmeye gelenler anlayacak diyor ve ekliyor: “Bir yere gidersiniz, hem eğlenmek, hem düşünmek hem de mutlu olmak istersiniz ya, üçünü de bu müzikalde bulabilirsiniz. Hayatın bütün yüzlerini oyun içeriyor. Evrensel ölçekte karşılaştırıldığında ülkemizdeki müzikallerde eksiklikler var. Oyuncu yetişmesi, konservatuarların, oyuncu okullarının daha az olması söz konusu. Sinemada da dizide de var bu durum. Ama iyimserim, Tanrı’nın zenginliklere boğduğu bir ülkede yaşıyoruz.”
50 sene önce daha açık bir toplumduk
Cezmi Baskın bir mahalle karakolunun zaptiye amirini, Hasan Çavuş’u canlandırıyor. Orada devletin verdiği yetkiyle, olur olmaz işler yapan kötü bir karakter bu. Baskın, İstanbul’un 2-3 milyon olduğu zamanı, kalabalıklaştıkça şehrin de bozulduğunu düşünüyor. 50 sene evvel daha açık, birbiriyle daha iyi anlaşan bir toplum olduğumuzu söyleyen duayen oyuncuya göre eskiye özenmekle, yeniye yüzümüzü çevirmek arasında şaşırıp kalmışız.
Yeni jenerasyon daha bencil
Melda Gür (Eleni isimli Rum bir kadını oynuyor): “Genelevin yöneticiliğini yapan, ‘Deli Eleni’ lakaplı bir karakteri canlandırıyorum. Bizde farklı bir samimiyet var, oyunun sıcaklığı buradan geliyor. İstanbul’a baktığımızda önce ‘insanın’ gittiğini görüyoruz. İnsanlar daha benmerkezci oldu, yeni jenerasyon özellikle. Eve renkli televizyon geldiğinde şöyle bir baktım sonra sokağa fırladım tekrar. Şimdi çıkarın bakalım çıkarabiliyorsanız…
İlk defa bu kadar kötü birini oynuyorum
Ozan Çobanoğlu (Kadırgali Arif isimli kabadayı rolünde): “Beyoğlu sokaklarında geçen bir komedi bu müzikal. Ali ile Arif karşıt kabadayılar. İkisinin çatışmaları üzerinden danslar, kareografiler var. Kadırgali Arif, acımasız bir herif diyebiliriz. Kendi menfaatleri için her şeyi yakabilen birisi. İlk defa bu kadar kötü bir adamı oynuyorum. Balım müzikalinde de İlker Aksum’la kadın rolüne giriyorduk, şimdi tam tersi yani. İstanbul’un eski sıcaklığını hissettirmek istiyoruz izleyicilere.
Artık galalara bile jean ile geliniyor
Selçuk Borak (Kont Hakkı rolünde-Müzikalin kareografı) : “1971’den beri müzikal yapımları içerisindeyim. O zamandan beri ayrı bir sevgim var. Eskiden Beyoğlu’nda kolalı gömlekler giyilir ve kravat takılırmış. Şimdi de galalara bile blue-jean’le geliniyor. Böyle bir değişimden bahsediyoruz. Bu müzikal tamamen bize özgü. Tulumbacılardan, Pera Palas’taki sosyetik gruplara kadar birbirinden zengin farklılıkların danslarını göreceğiz.