Çete çatışmasının kurbanı İzmitli İnci Ercan'ın ailesi PAZAR VATAN'a konuştu
"Evrende en son bir araya gelecek iki şey Kalaşnikof mermisi ve annemdi"
"Annem beş yıl önce trafik kazası
geçirmişti ve durumu çok ağırdı.
Yine cenazesindeki gibi birçok arkadaşı geldi ve ona baktılar. O da herkese yardım ederdi. Arkadaşları onun yaşam enerjisine hayrandı. Yeğeninin Mayıs ayında düğünü olduğu için arkadaşlarıyla bu heyecanını sürekli paylaşıyormuş. Düğünde ne giysem diye heyecanlanıyormuş. O böyle bir olayın bizim başımıza gelmesinden korkardı. Bir kez bir çay bahçesi kurşunlanmıştı. Haberleri dinleyince hemen beni aradı ve iyi olup olmadığımı sordu."
İzmit'te 10 Mart günü iki çete bir caddede çatışmaya başlar. Tam mermilerin havada uçuştuğu sırada bir minibüs son anda trafik ışıklarında durunca çatışmanın ortasında kalır. Cam kenarında
oturan 57 yaşındaki Zehra İnci Ercan başına isabet eden kurşunla oturduğu koltuğa yığılır. Beş günlük bitkisel hayat sonrası 15 Mart günü
hayatını kaybeder. Pazar Vatan, İzmit'te Ercan'ın ailesiyle konuştu, ama can alıcı soruyu onlar bize sordu: "Biz kime hesap soracağız?"
İzmit, 10 Mart Cuma günü, sokak ortasında uzun namlulu silahların kullanıldığı bir çete çatışmasına sahne oldu. Ama ne yazık ki bu çatışmada arkadaşlarının sevgilisi, komşularının yardımseveri, üniversite mezunu iki delikanlının annesi, Orman Mühendisi Mehmet Ercan'ın "İnci"si hayatını kaybetti; eşini, evlatlarını, tablolarını ve kedisi. Annem beş yıl önce trafik kazası geçirmişti ve durumu çok ağırdı.
Yine cenazesindeki gibi birçok arkadaşı geldi ve ona baktılar. O da herkese yardım ederdi. Arkadaşları onun yaşam enerjisine hayrandı. Yeğeninin Mayıs ayında düğünü olduğu için arkadaşlarıyla bu heyecanını sürekli paylaşıyormuş. Düğünde ne giysem diye heyecanlanıyormuş. O böyle bir olayın bizim başımıza gelmesinden korkardı. Bir kez bir çay bahçesi kurşunlanmıştı. Haberleri dinleyince hemen beni aradı ve iyi olup olmadığımı sordu."
İzmit'te 10 Mart günü iki çete bir caddede çatışmaya başlar. Tam mermilerin havada uçuştuğu sırada bir minibüs son anda trafik ışıklarında durunca çatışmanın ortasında kalır. Cam kenarında
oturan 57 yaşındaki Zehra İnci Ercan başına isabet eden kurşunla oturduğu koltuğa yığılır. Beş günlük bitkisel hayat sonrası 15 Mart günü
hayatını kaybeder. Pazar Vatan, İzmit'te Ercan'ın ailesiyle konuştu, ama can alıcı soruyu onlar bize sordu: "Biz kime hesap soracağız?"
İzmit, 10 Mart Cuma günü, sokak ortasında uzun namlulu silahların kullanıldığı bir çete çatışmasına sahne oldu. Ama ne yazık ki bu çatışmada arkadaşlarının sevgilisi, komşularının yardımseveri, üniversite mezunu iki delikanlının annesi, Orman Mühendisi Mehmet Ercan'ın "İnci"si hayatını kaybetti; eşini, evlatlarını, tablolarını ve kedisi "Soluk" u geride bırakarak...
Adı, Susurluk kazasıyla ortaya çıkan çete ilişkilerinde de geçen, İzmit'te Ülkücü mafya lideri olarak tanınan Hadi Özcan, o gün beyaz bir aracın içinde şoförü, koruması ve arkadaşı emekli astsubay Kadir Dedeş ile birlikte Adapazarı istikametine doğru gidiyordu.
BİR DURAK SONRA EVİNDE OLACAKTI
Aynı dakikalarda Yahya Kaptan Konutlarına sefer yapan bir şehiriçi minibüsü de aynı istikamatte yoluna devam ediyordu. Minibüs yolcularından İnci Ercan, arkadaşı Tülin Hanım ile birlikte evine dönüyordu. Mutlu ve huzurlu bir insandı. Minibüs, kırmızı ışıkta durdu ve birden bir gürültü koptu. Minibüsün sağ tarafından kurşun yağıyordu. O tarafta, cam kenarında oturan İnci Hanım ne olduğunu bile anlayamadı... Bir kurşun sağ şakağından girmiş, İnci Ercan, arkadaşının kucağına yığılmıştı. Talhsiz kadın bir şeyler söylemeye çabalıyor ama sesi çıkmıyordu!
Kavşaktaki araçta bulunan kalaşnikoflu adamların asıl hedefi Hadi Özcan'dı. Ama ne yazık ki minibüs bu suikastin arasına girmişti. Saldırıda Hadi Özcan yaralandı, arkadaşı emekli astsubay Kadir Dedeş ise öldü.
İnci Ercan'ın kanlar içinde kucağına yığıldığını gören Tülin Hanım beş yaralının feryat ettiği minibüsten fırlayıp yola çıktı. Bir araba durdurmak, can arkadaşını hastaneye yetiştirmek istiyordu. El ettiği ilk araba durmadı... İkincisi de... Nihayet üçüncü araba durdu. İnci Ercan'ı en yakındaki Özel Konak Hastanesi'ne götürdüler.
İnci Ercan yoğun bakıma alınırken Tülin Hanım, oğlu Çığır'ı aradı. "Anneniz yaralandı" diyebildi, "Hastaneye gelin..." Çığır babasına haber verdi. Hastanede buluştular. İnci Hanım komadaydı. İlk müdahalenin ardından Koceli Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi'ne kaldırıldı. Komadan çıkamayıp bitkisel hayata girdi ve 15 Mart'ta hayatını kaybetti.
İnci Ercan hastanedeyken, Hadi Özcan'ın adamları gelip oğlu Çığır'm arkadaşlarına geçmiş olsun dilediler. Bir yardımları dokunup dokunmayacağını sordular. Ama Çığır derhal reddetti bu yardımı.
İnci Ercan, vefat ettiği gün defnedildi. Oğlu Çığır o günü şöyle hatırlıyor: "Cenazesi çok kalabalıktı ve bu manzarayla gurur duydum. Annemin bu kadar seviliyor olması beni çok mutlu etti!"
Annesiz, eşsiz o ilk gece baba ve iki oğlu perişandı. Bunun kendi annelerinin başına nasıl gelebildiğine bir türlü inanamıyorlardı. Olaydan 12 gün sonra Mehmet Ercan ve oğullarıyla konuştuğumuzda da aynı durumdalardı. Mehmet Ercan, "İnci..." deyince ağlamaya başlıyordu. Kendini toparlayabildiği bir an, duvarlardaki metal rölyefleri göstererek "İnci Hanım bu işte" dedi. Mehmet Ercan rölyeflere bakarken ansızın kaybettiği 33 yıllık eşini seyrediyor gibiydi. Eğer İnci Hanım yaşasaydı, bu Mayıs'ta 34'üncü evlilik yıldönümlerini kutlayacaklardı.
TAYİNLERİ İZMİT'E ÇIKTI
Çanakkale'nin Ezine ilçesi İlçe Tarım Müdürlüğü ilk görev yeriydi Mehmet Ercan'ın. Eşi İnci ile de orada tanışmışlardı. İnci, aynı ilçede görev yapan teğmen ağabeyi ile birlikte kalıyordu. Tanıştıklarından bir yıl sonra evlendiler. Kısa süre sonra da İstanbul'a taşındılar. Şimdi 32 yaşında olan ve sanat tarihi master'ı yapan büyük oğulları Çığır İstanbul'da doğdu ve o dört yaşındayken Mehmet Ercan İzmit'e tayin oldu. 28 yıldır da burada yaşıyorlardı. 27 yaşında olan ve İstanbul'da bir reklam ajansında metin yazarlığı yapan küçük oğul Emre de İzmit'te doğmuştu.
Mehmet Ercan titreyen sesiyle "Benim acım biteceğe benzemiyor" dedi... Konuşamıyordu... Her cümle sonunda, gözyaşları ve hıçkırıkla düğümlenen boğazı susturuyordu acılı eşi. Sonunda oğulları "Biz anlatalım annemizi" deyince balkona çıktık beraberce. Çığır ve Emre şöyle anlattılar sevgili annelerini bize: Evrende en son bir araya gelecek iki şey Kalaşnikof mermisi ve annemdi. Olayın şokunu atlatabilmiş değilim. Bu nasıl olabilir diye binlerce kez sordum kendime. Kabul edemediğim annemin kaybı değil, bunun oluş şekli. Güpegündüz insanlar ellerinde uzun namlulu silahlarla sokak ortasında ateş ediyor. Biz kimden hesap soracağız? Birileri bunun hesabını vermeli.
Bu ülkede silah edinmek o kadar kolay ki. Birileri görevini düzgün yapmadığı için annem böyle bir olayın kurbanı oldu. Ama bu konuda baskı yapması gerekenler bence sivil toplum örgütleri. Sivil toplumun nasıl bir tavır alacağı çok önemli. Silahsızlanma konusunda çalışan dernekler var mesela. Ama hiçbiri bizi aramadı. Böyle duyarsız kalındığı sürece, annem gibi kurbanların sayısı artacaktır. Savcılığa gittik, "Soruşturma gizlilik içinde yürütülüyor "dediler. Babam, Baro Başkanı İlter Türkmen'le görüştü. İlter bey "Elimizden geleni yapacağız"demiş.
"BİZİM DE HASTAMIZ DEDİLER, UZAK DURUN DEDİK"
Hadi Özcan'la annem aynı hastanedeydi. Özcan'ın adamları bana değil ama bir arkadaşıma "İnci hanım bizim de hastamız, ne gerekiyorsa yaparız" demiş. Ama biz hiçbir şey istemedik onlardan. Sadece bizden uzak durmalarını istedik.
O ışıklardan sonraki durakta inecekti annem. Evine bu kadar yakın bir mesafede, böyle bir şekilde ölmesine inanamıyorum. Onun bütün hayatı bizdik. Her şeyi paylaşabiliyorduk, arkadaş gibiydik.