‘Bu müzik bizim değil’ diyene hayret ederim
İdil Biret, sıra dışı bir piyanist... Çapraz okuma yeteneğiyle kalın kitapları bir günde bitirebiliyor, elefon numaralarının hepsi hafızasında. Geçtiğimiz hafta Ankara Üniversitesi solistleri ile birlikte konser veren Biret, Türkiye’de klasik müzik merakının çok eskiye gittiğini söylüyor.
Oda müziğini neden daha çok seviyorsunuz?
Büyük orkestral eserler daha fazla 19’uncu asırdan gelmekte. Hepsi çok güzel, fakat oda müziğinin iddiasız olması ve müziğin ruhuna iniyor olması çok önemli. 1950’ler ve 60’larda amatörler aralarında toplanıp müzik yapardı. Bizim ailede de annemin kuzenleri müzik yapardı. Biri sosyoloji hocasısıydı, biri romanoloji hocası, diğeri hakimdi. Kendi aralarında “Çok kötü çalıyoruz” derlerdi ama çalmaya devam ederlerdi. Birlikte bir şey yapmak fevkalade güzel.
Klasik müzikle uğraşan, ilgi duyan gençlere ne tavsiye edersiniz?
Ben bir şeyler yapabilmek için çok uğraştım. Mesela Concours (dünyadaki sayılı piyano yarışmalarından biri) kazanıyorlar. Kazananlara bir miktar para ile piyano hediye ediyorlar ve bitiyor. Daha fazla konser yok! Türkiye’de de aynı şey oluyor. Çok acıyorum, çünkü gençlerin konser vermeleri ve sahneye alışmaları çok önemli. Eğer onu yapamazlarsa, genç yeteneklere yazık olur. Son derece hazırlanmış insanlar, zamanla mesleklerini icra edemedikleri için dağılıyorlar. Gençlerin üniversitelerde turneler yapmaları, konser vermeleri lazım. İnsanların cesareti olacak. Amatör, sırf sevdiği ve ilgi duyduğundan dolayı müzik yapıyor. Amatör Concours’ları var. Ben ne insanlar duydum oralarda, muazzam... Türkiye’de de bazı organizasyonlar son derece iyi...
Türkiye’deki klasik müzik izleyicisi için ne dersiniz?
Çok azlar ama çok kaliteli bir kitle.
‘Aynı fikirde olmasanız da
Geçtiğimiz hafta 100’üncü albümünüz çıktı. Albümüzün Hindemith eserlerinden oluşmasının özel bir anlamı var mı?
Benim de hocam olan Wilhelm Kempff ilk defa Türkiye’ye geliyor. Sonra Atatürk Kempff’i Çankaya’ya davet ediyor. Atatürk, “Müzikte reformlar olmazsa, benim yaptığım reformlar anlamsız kalır” deyip, Türkiye’ye kimin gelebileceğine dair tavsiye istiyor. Kempff de Furtwangler’le konuşmasını söylüyor. Furtwangler, Hindemith’i tavsiye ediyor. Hindemith Nazi Almanyası’nda çok güç durumda. Eserlerini zevkli bulmuyorlar. Türkiye’ye geliyor. Buradan Yale Üniversitesi’ne gidiyor... Yale Üniversitesi bana, “Üniversitenin orkestrasıyla Hindemith’in orkestral eserlerinden bir plak yapalım” dedi.
Fazıl Say’ın yaşadıkları için ne söylersiniz?
Aynı fikirde olmayabilirsiniz ama bir sanatçının sesini kesmeye hiç ihtiyaç yok.
‘5’inci Murat çok sayıda vals ve polka yazmış’
Bu memleketin klasik müzik merakı çok eskiye gidiyor. Örneğin 5’inci Murat çok fazla sayıda küçük valsler, polkalar yazmış. Abdülaziz’in aynı şekilde çok enteresan eserleri var. Bu çok eski bir gelenek. “Bu müzik bizim müziğimiz değil” diyenlere hayret ediyorum. 200 seneyi aşmış bir müzik bizim müziğimiz sayılır.
‘Televizyonu açmam sadece film izlerim’
Müzik dışında nelerle ilgilisiniz?
Çok okurum. Film, belgesel izlerim. Yürürüm ve yüzerim.
Türk yazarlardan kimleri okursunuz?
Yaşar Kemal’in eserlerini çok seviyorum. Bilge Karasu’nun çok güzel eserleri var. Hüseyin Rahmi bana çok hoş geliyordu, belki aileden geliyor, annem çok severdi. Aziz Nesin ve Kemal Tahir büyük yazarlar. Orhan Pamuk’ta da çok enteresan şeyler var. Kar romanını büyük bir zevkle okumuştum.
Popüler kültürle aranız nasıl?
Televizyonu hiç açmam. İnsanlar popüler kültürle her yerde her şekilde manipüle edilebiliyor. Sadece belirli filmleri izleyebiliyorum. İyi bir sinemamız var. Nuri Bilge Ceylan’ın
filmleri çok güzel, “Bir Zamanlar Anadolu’da”yı çok beğendim. Ferzan Özpetek’in aynı şekilde çok güzel filmleri var. Semih Kaplanoğlu’nun “Bal, Süt, Yumurta” üçlüsünü de çok beğendim.