Bu adadaki çocuklar büyümüyor...
Bu hafta vizyona giren filmlerden Tim Burton’un “Bayan Peregrine’nin Tuhaf Çocukları“ ile Fatih Akın’ın yeni filmi “Elveda Berlin” öne çıkıyor.
Fantastik dünyanın kapılarını sonuna kadar açıp izleyiciyi içeriye buyur eden bir yönetmen Tim Burton... Burton’un iki senelik bir aranın ardından seyirci karşısına çıktığı son filmi “Bayan Peregrine’nin Tuhaf Çocukları“ ise yazar Ransom Riggs’in aynı adlı kitabından uyarlandı...
Film, çocukluğa, masumiyete ve saflığa bir saygı duruşu niteliğinde... Burton, öksüz çocukların yaşadığı, ormanlarla kaplı ütopik bir ada yaratmış. 16 yaşındaki Jacob Portman’ın (Asa Butterfield) dedesinden kalan ipuçları ve kız arkadaşı aracılığıyla kendini bu gizemli adada bulması filmin başlangıç kısmı. Sonrasında kendisi gibi gizemli ve tuhaf yeteneklerle donanmış çocuklarla bir araya gelmesi, Eva Green’in canlandırdığı Bayan Peregrine’nin koruyucu kanatları altına girmesi olay örgüsünü alışkın olduğumuz hale getirmiş... Bayan Peregrine ise zamanı idare etme gücüne sahip. Bu sayede çocuklar için 24 saatlik bir döngü yaratarak onların hiç büyümemesini ve dış dünyadaki düşmanlarından korunmasını sağlıyor. Yani bu adadaki çocuklar büyümüyor.
Ayrıca Eva Green’e ayrı bir parantez açmak gerek. Güzel oyuncu ilk defa 2012’de “Dark Shadows” adlı filmle Burton’la çalışma şansı bulmuştu. Zaten gerçek hayatta da beraber oldukları söylenen ikilinin kimyaları kamera önünde de uyuşmuş...
68 yaşındaki usta aktör Samuel L. Jackson ise kötü karakter “Barron” ile karşımıza çıkıyor. Film Burton sevenleri belirli ölçülerde tatmin edecektir...
Fatih Akın çocukluğa karşı ergenliğin kıyısında....
Alman yazar Wolfgang Herrndorf’ın çok satan aynı isimli romanından sinemaya uyarlanan Elveda Berlin, 14 yaşındaki iki “problemli” çocuğun yol hikayesini ele alıyor. Bir tarafta maddi durumu epey kuvvetli olan ailesiyle kopukluk yaşayan Maik, diğer tarafta yetimhaneden okula adımını atan Andrej ‘Tschick’... Görünüşte birbirinden epey farklı olan iki çocuğu buluşturan ortak payda ise “dışlanmışlık” oluyor... Sınıfın en güzel kızı olarak gördükleri Tatyana’nın doğum gününe çağrılmayan ikili çalıntı bir arabayla seyirciye Almanya’da tur attırıyor.... Sonrasında bir çöplükte tanıştıkları “Isa” ise filmin bütününe yayılan özgürlük ruhunu da kamçılıyor... Filmin en büyük artısı şüphesiz sergilenen oyunculuklar. Senaryonun gerek Avrupa gerek Hollywood sinemasından aşina olduğumuz öğelerle süslü olması, yol, arkadaşlık, sorunlu aileler vs, oyunculukların başarısını gölgelemiyor.
Fatih Akın’ın son yıllarda inişe geçen bir çizgiye sahip olduğu bir gerçek. Akın, “Duvara Karşı“ ve “Cennetin Kıyısında” filmlerinden alışkın olduğumuz bir anlatımla karşımıza çıkmıyor. İlk yönetmenlik döneminde işlediği konulara dönerek alışkın olduğumuz bir sinema deneyimi yaşatıyor...