“Bizim jüriler Türk Müziği’ni bilmiyor”
´Müzik anarşistiyim devrimcisiyim´
Sanırım aynı topraklarda büyümüş olmak, yıllar farklı olsa da aynı okullarda okumak, hatta çocukken aynı sokakları arşınlamış olmak beni oldukça etkilemiş olacak ki, röportaj için Orhan Gencebay’ın yanına giderken fazlasıyla heyecanlandım. Çalışma odasına girdiğimde dikkatimi ilk çeken şey; gençlik yıllarına ilişkin yakışıklılığını belgeleyen fotoğraflardı. Çocukluğunun ve gençliğinin geçtiği ve benim de kalbimde ayrı bir yeri olan Samsun’da çekilmiş fotoğraflar... Orhan Gencebay beni hiç şaşırtmadı, herkesten duyduğum gibi kibar, sevecen ve alçakgönüllüydü. İşte muhteşem bir ev sahibi olan Gencebay ile keyifli bir söyleşi...
*Öncellikle yakında çıkacak olan son albümünüzden bahsedelim. Ünlü sanatçılar şarkılarınızı seslendiriyormuş...
Evet. Benim için büyük bir gurur. Bu bir tribute (saygı albümü). Pop ve Rock müzik söyleyen müzisyen arkadaşlarımız benim eserlerimi kendi tarzlarında okuyacaklar. Benim hiç müdahalem yok. Sadece heyecanla, merakla bekliyorum.
* Kimler seslendiriyor?
Tarkan, Sezen Aksu, Ajda Pekkan, Sertab Erener, Nilüfer, Emre Aydın, Sibel Can, Ebru Gündeş, Ahmet Özhan, Emel Sayın ve daha birçok isim var; tam listeyi şu anda bilemiyorum. Çok sevdiğim evlatlarım, arkadaşlarım var, sağ olsunlar.
* Saydığınız isimlerin pek çoğunun sanat hayatında sizin de katkılarınız var...
Benim emeğimin geçtiği ve gurur duyduğum 114 arkadaş var. Sanatçı arkadaşlarımın hem patronu ve aranjörü, hem de yardımcısı ve danışmanıydım. Mesela; Ajda Hanım ile çok genç yaşlarımızda çalıştık, çalışmaktan gurur duyduğum çok eski bir dostumdur.
Yine Muazzez Abacı komşu kızıydı, Ankara radyosunun büyük seslerinden biriydi. Ahmet Özhan, Sezen Hanım, Neşe Karaböcek, Halk Müziğinde Belkıs Akkale’nin ilk albümünü yaptık.
Tavernada Ferdi Özbeğen ve tabii Sibel Can; 1986 yılında ilk albümünü yaptık. 16 yaşında çok güzel bir genç hanımdı. Yani her tarzdan arkadaşlarla çalıştık.
“Ben Türk Müziği’nin devamıyım”
* Orhan Bey, siz ne tarz müzik yapıyorsunuz?
Ben Türk Müziği’nin devamıyım. Ancak uzun yıllar halk müziği ve sanat müziğinin tabuları vardı, gereğince özgün bir şekilde icra edilemiyordu. Tabulardan dışarı çıktım, yeni bir soluk oldum ve adına serbest çalışmalar dedim. Hedefim çağdaşlıktır ve evrenselliktir. Bu yüzden pek çok sorun yaşadım. Başta TRT olmak üzere birçok kurumdan yasaklandım. TRT bana 20 yıldan fazla yasak koydu. Ben müzik anarşistiyim, devrimciyim... Ne olursa olsun bu yolda devam edeceğim.
* “Batsın Bu Dünya” şarkısı niye eskimiyor, sırrı nedir?
Bazı eserler toplumumun gönlünde farklı yer edinir. Eserler üretilirken dünyada ve ülkemizde yaşanan atmosferi önemlidir. Aslında “Batsın Bu Dünya” 1975’li yıllarda yapılan bir ağıttır. Bu şarkı büyük acıların çekildiği, kardeşin kardeşi vurduğu yıllarda yapıldı. Bu, yanlış sistemi değiştirelim ve yenisini kuralım arzusuyla yapılmış bir şarkıdır. Bu dünyayı batırıp tekrar çıkartalım diyerek yaptım. Belki de zaman zaman herkesin batsın bu dünya diyecek bir nedeni vardır.
* Artık böyle şarkılar çıkmıyor ama...
Artık Türk müzik sektörü çöktü. Çöküntüden dolayı istenilen çalışmalar yapılamıyor. Çöküntün birinci nedeni fiziki korsanlık, ikincisi internettir. İnternet büyük bir beladır. Telif haklarının gasp edildiği bir yerdir. Albümler yapılamıyor. Üretim darbe yedi.
* Dünyada da böyle mi acaba?
Dünyayı da etkiledi ama biz çok daha büyük darbe yedik. Geçen yıl İngiltere’de 26 bin albüm yapılmış, Amerika’da 33 bin, bizde ise 1150 adet albüm yapıldı. Kıyaslayınca çok komik bir rakam.
“Bana ithamda bulunanlar zavallıdır, komplekslidir”
* Fazıl Say’ın ithamlarından bahsedelim...
Bana ithamda bulunan zavallıdır, komplekslidir, hiçbir şey bilmiyordur ancak bildiğini sanıyordur. Türk Müziği’ne hizmet eden herkese saygım var. Ancak bazı zavallılar popüler olamamışsa popüler olana çamur atarak, önüne geçerek bir yerlere gelmeye çalışırlar. Gücü varsa kendi sanatıyla popüler olsun da görelim. Emeği ile yeteneği ile popüler olsun görelim. Yazık, günah komplekstir bu, acıyorum sadece.
* Acaba toplumun arabeskleştiğini mi anlatmaya çalışıyor?
Arabesk, kelime anlamı olarak “Arap etkinliği” demektir. Eski Mısır’dan geliyor, Firavunlar döneminden kalan bir deyimdir. Oysa günümüzde saçma sapan anlamlar kazandı. Eğer sorun ve dert anlamında kullanılıyorsa klasik müziğin babası Bach tamamen kiliseyi, dramı konu alan eserler yapmıştır. Yine Tschaikovsky de, Beethoven da, Chopin de hepsinde dram vardır. Halk müziğindeki uzun havalarda hep dram vardır. Tüm dünya edebiyatlarında hüznü görürsünüz. Sanat hüznü işler. Ama biz yapınca eleştirecek yer arıyorlar. Eleştirilerin haklı bir sebebi yoktur.
“Kendime dikkat ederim, jimnastik yaparım”
* Her zaman çok iyi görünüyorsunuz. Kendinize nasıl bakıyorsunuz?
İnsan kendine hem ruh olarak hem de beden olarak sahip çıkmalı. Kendiyle barışık olmalı. Kendine hayrı olmayanın başkasına hayrı olur mu? Ben de kendime dikkat ederim. Temizlik ön planda.
* Spor yapıyor musunuz?
Yürüyorum, jimnastik yapıyorum. Eskiden yaptığım sporlar dolayısıyla iyi bir alt yapı oluşmuş. Artık ağır sporlar yapmıyorum. Sık sık yürüyüş yapıyorum.
* Gözüme gençken çektirdiğiniz fotoğraflar takılıyor, o yıllarda çapkın mıydınız?
Bekârken ki halimi soruyorsanız, evet çapkındım. Öyle anılan biriydim.
* Çok gönül kırdınız mı?
Gönül kırmaktan hiç hoşlanmam ama kazayla kalp kırmış olabilirim.
Seyahati severim ama Sevim Hanım’ın uçak fobisi var
* Peki Sevim Hanım ile neler yapıyorsunuz?
Sevim Hanım ile 38 yıldan beri yazları Ege- Akdeniz başta olmak üzere pek çok yeri gezdik ama 11 yıl önce Bodrum’a takıldık kaldık. Bodrum’dan önce nerede akşam orada sabah gibi bir yaşam sürdük. Hatta üstümüzde mayo, karpuz tarlarından karpuz yiyerek, deli gibi, çok mutlu gezdik dolaştık. Seyahati çok severim ancak Sevim Hanım’da uçak fobisi var, yurt dışına gitmek zor oluyor.
* Ev hayatınız?
Sevim Hanım daha çok dizi izliyor. Ben daha çok belgesel kanalları ve haber kanallarını izliyorum. Televizyondaki kimi programlara eleştirim oluyor. Bazı dizilerin konularını sakıncalı buluyorum. Televizyon halkı çok etkileyen bir mecra, bu yüzden dikkatli olmak lazım. Reyting kaygısı tehlikeli bir durum.
* Ev işleriyle aranız nasıl?
Hayatımda yapamadığım şeylerden birisi de ev işidir. Öyle bir alışkanlığım yok, kimsenin benden böyle bir beklentisi de yok açıkçası.
“Yarışmalarda batı tarzına çok yükleniliyor”
* Televizyonlardaki müzik yarışmaları için ne düşünüyorsunuz?
Biliyorsunuz ben de bir süre Pop Star Alaturka programının içinde yer aldım. Orada 5-6 saat içinde eğlencenin yanı sıra Türk kültürü değerlerini halkımıza tanıtarak önemli bir görev yapıyorduk. Programda eğlence, bilgi, eğitim hepsi vardı. Tabii program içerisinde dedikodu kısmı da vardı, ben dedikodunun içinde yoktum. Ama genel olarak bakıldığında oldukça faydalıydı. Şimdiki yarışmalarda Türk Sanat Müziği yok. Kendi değerlerimiz fazla sergilenmiyor. Programcı arkadaşlarımız bizim değerlerimizi bilmiyorlar, batı tarzına daha çok yükleniyorlar. Bana göre bu, doğru değil.
* “O Ses Türkiye” yarışmasını izlediniz mi?
Arada izliyorum. Türk müziğini bilseler daha farklı olacak. Türk halkı kendi değerlerini daha çok beğeniyor. O seste Mustafa, Hülya, Hadise ve Murat var. Mutlaka müzikle ilgili çocuklarımız ama Türk müziğini gereği gibi bilmezler, bilseler daha da güzel olurdu. Pop Star Alaturka’da Türk müziğini bilenler vardı.
* Sizce yarışma programlarından müzik piyasası yeni bir yüz kazanır mı?
Piyasada çöküntü olmasa çıkar ama şu anda çok zor. Dediğim gibi şu anda müzik piyasası bitmiş durumda.
“Eurovision’a milli bir dava gibi bakılmamalı”
* Eurovision temsilcimiz çok tartışıldı, Can Bonomo’yu tanıyor musunuz?
Tanıyorum. Adını duymuştum. Çalışmalarını da az da olsa biliyorum. Eurovision’a milli bir dava gibi bakılmamalıdır. Yarışmaya gidecek kabiliyeti olan çok arkadaşımız var. Bizi Kıraç da temsil edebilirdi, Hande Yener de edebilirdi. Ama Seçici Kurul, Can Bonomo’yu uygun görmüş, o da temsil edebilir. Eurovision şovdur.
* Müslüm Gürses, Teoman’ın şarkılarını kendi tarzında okudu. Siz neden bu tarz bir çalışmayı düşünmediniz?
Evet, Müslüm Gürses bunu yaptı ve bu popülaritesi açısından ona katkıda bulundu. Ben bu zamana kadar hiç yapmadım, bundan sonra yapar mıyım, bilmiyorum. Ancak; Müslüm Bey yorumcudur. Ben her şeyi kendim yaptığım için şu ana kadar başka birinin şarkısını hiç okumadım. Bir tek Tarkan’ın şarkısını okudum. Tarkan bir gün beni aradı; "Baba, benim çevre ile ilgili bir çalışmam var, bana yardımcı olur musun?” dedi. Tarkan’ı oğlum gibi severim, ayrıca çevreyi korumak hepimizin görevi. Hasankeyf için Tarkan’ın bestesini kendimce yorumladım, bir de üstüne güzel bir klip çektik.