Gazete Vatan Logo

Bir telefonla buldozerleri çektirip yıkımı durdurdu

Çelik Gülersoy kendini İstanbul'a adamış bir isimdi. Ölüm yıldönümünü unutup doğum günümü kutladığım için vicdan azabı çekiyorum. Ama yaşarken onu hayalkırıklığından kurtardığımı bilmek acımı azaltıyor

6 Temmuz 2004'te, Milliyef teki köşesinde Melih Aşık; İstanbul'u tek başına yeniden yaratan İstanbul aşığı, İstanbul beyfendisi olarak tarif ettiği Çelik Gülersoy'un ölümünün birinci yıldönümü olduğunu yazıyor ve diyordu ki: "Halk, kaybolan İstanbul'u onun yarattığı mekânlarda yeniden buldu ama o mekânların tek bir adam tarafından tüm engeller aşılarak yaratıldığını algılamak istemedi. Ona bir parça alkışı çok gördü. Geçen yıl Teşvikiye Camii'nden onu ebediyete yüz binlerin yolcu edeceğini umuyorduk. Ama avlunun yarısı boştu; İstanbul halkı bu aziz adamı daha ölmeden unutmuştu."

Babıâli'deki yakın arkadaşlarım arasında "en hakikatlisi" olarak tanıdığım sevgili Melih Aşık, yazısının sonunda da şunları söylüyor: "Onun yeniden yarattığı Malta, Çadır, Pembe ve Sarı Köşkler'le Hidiv Kasrı, Çamlıca Tepesi'ne Anakent Belediyesi tarafından el konulduğu zaman halk oralı olmamıştı. Tıpkı Soğukçeşme Evleri'ni Bedrettin Dalan yıkmaya kalktığında kimsenin oralı olmaması gibi..."

Son satırlara kadar Melih Aşık'ın İstanbullular'ın vefasızlığı hakkında söylediklerine katılıyorum. Gülersoy'a hissettiğim sevgi ve hayranlığı, yaşarken gerektiği kadar gösteremediğim için de daima suçluluk duyuyorum. Hele mezarı başında ölümünün 1'inci yılı olan 6 Temmuz'da dostlarının onu anacağını unutarak kendi doğum günümü kutlamam bu suçluluk hissimi şiddetle artırdı. Sadece Gülersoy'u yaşarken, büyük bir hayalkırıklığı ve üzüntüden uzaklaştırmakta yardıma olduğumu biliyorum; bu da vicdan azabımı biraz hafifletiyor.

Buldozer emir bekliyor
Melih Aşık, Soğukçeşme Sokağı'nı Dalan yıkmaya hazırlanırken kimsenin aldırmadığını yazıyor. Doğru. Dalan, Soğukçeşme Evleri'nin 2'nci kata çıkmaya başladığında Topkapı surlarını kapattığını görünce, buldozerleri oraya göndermiş ve yıkılmasını emretmiş. Bundan haberdar olan Gülersoy gece beni aradı. Sesi çok heyecanlı ve üzgündü: "Dalan sizde yemek yiyormuş, doğru mu?" dedi. Bizde olduğunu öğrenince inlemeye benzeyen bir sesle Soğukçeşme'deki yıkımı durdurması için Dalan'dan bir randevu almamı rica etti. Üzülmemesini ve Dalan'ın makamına gitmek üzere beni sabah Belediye'de beklemesini söyledim. Telefonu kapattıktan sonra hırsla salona döndüm. Çelik Gülersoy gibi birine yaptığı bu haksızlığı düzeltmesi için Dalan'ın eşinden ve Can Kıraç'tan yardım istedim. Çelik Bey gibi bir İstanbul kurtarıcısını sabah makamında kabul etmesini ve Soğukçeşme'den buldozeri çekmesini (bağırarak) talep ettik.

Dalan, çocuk gibi korkan gözlerle bize: "Peki peki, sabah erkenden görüşeceğim" dedi. Çelik Beyle Belediye kapısında buluştuk Çocuk gibi heyecanlıydı. Dalan bizi görür görmez yerinden fırladı; koşup Çelik Bey'e sarıldı. Sanki kırk yıllık dostlarmış gibi tüm sevimliliği ile Çelik Bey'in gönlünü aldı. Telefona sarılarak: "Derhal buldozeri çekin" emrini verdi. Sonra Belediye'de hazır ve nazır bekleyen Hürriyet Gazetesi'nin foto muhabirini içeri çağırdı. Bendenizi ortalarına alıp; tabloyu da elime tutuşturarak resmimizi çektirdi.

Sonra Çelik Bey'e döndü: "Sevgili Gülersoy, sizden tek ricam evleri derhal bitirin, ama bir şartım var; o yapılar surları kapamasın. Çünkü onlar atalarımızın bize bıraktığı harika miraslar..."

Bunları söylerken gözleri yaşaran Dalan birkaç ay sonra bana telefon etti: "Abla gel de senin sevgili Gülersoy'un evlerinin surları nasıl kapadığını göstereyim" diye basbas bağırırken sesi titriyordu. Dalan'ı kırma pahasına görmeye gitmedim. Gidip de Dalan'ı doğrulayan bir manzara ile karşılaştığım takdirde Çelik Bey'e "Aşkolsun size..." deyip onu kırmaktan korktum. Bir çocuk gibi alıngan olduğunu bildiğim için kendisiyle daima o semtten uzakta görüştüm. Hürriyet'te çıkan mutlu fotoğrafımız ise anı olarak arşivlerde kaldı. Dalan'ı iyi tanıyan biriyim; Çelik Bey'e kırgın olsa da, hayranlığı ve saygısının en az Melih Aşık kadar olduğundan eminim. Hatta onu hatırladıkça mavi gözlerinin yaşardığından da...

Haberin Devamı