Gazete Vatan Logo

Bir RTÜK 'hadise'si mi?

Memeden de, müstehcenlikten de, tahrik olmaktan da ne çekiniyorum, ne korkuyorum. Çünkü sadece belgesel izliyorum.

—Göğüsler çok sık çekildi.
—Dekolteye çok zum girdi kamera.
—Kamera değil, kameraman.
—İşte yani, gözün içine kadar…
—Korunmadı!
—Kim korunmadı?
—Kadının memeleri…
—Kimden?
—Canım koruyucu yoktu, sembol filan...
—Ha, uyarı yoktu evet.
—Üstat, koruyucu sembol onun adı.
—Ha, evet evet…
—Geriye al bakalım, bir kez daha izleyelim.
—Emin olmak lazım tabi.
—Vah, vah, vah…
—Tı, tı, tı…
—Gençlerin ahlakına zarar verir bunlar efendim.
—Çok haklısınız.
—Üstelik hiç de şey saati değildi bir kere.
—Zamanı değildi yani.
—Hadi geç saat olsa neyse.
—Bence ayıptır, hem Türk toplumunun örf ve adetlerine aykırıdır.
—İsteyen istediğini şey yapar efendim.
—Sembolü yoktu memelerin!
—Cinsel obje gibi mi?
—Beyler, bence cezayı hak etmiyor.
—Bence de!
—Ama Sayın Başkan siz de mi?
—Görüntü bizim çocuğu rahatsız etmedi ama...
—Mezkûr çoğunluk oyuna katılmıyorum beyefendi!

Gibisinden bir muhabbet dönmüş olabilir de, olmayabilir de.
Tamamen fantezi kuruyorum. Yani RTÜK’ün Hadise’nin memelerini tartışmasıyla ilgili… Show TV’de 9 Aralık’ta çıktı yayına Hadise “Ve Hadise, gözleri şaşı etti, dilleri lal etti ve o ne dekolteydi” anonsuyla... Bir ödül töreni öncesi, moda üzerine konuşuluyordu. Moda üzerine konuşmaları ve o afili anons hariç benim açımdan rahatsız edici bir şey yok. Gelgelelim o görüntülerin ardından RTÜK üyeleri ciddi ciddi oturmuşlar, bir rapor hazırlamışlar. Çünkü bol testosteronlu RTÜK, yani yönetim kademesinde tek bir kadın üyesi bile olmayan RTÜK Hadise’nin halini “tartışmalı” bulmuş.

RTÜK NE DEDİ?

Rapordaki ifade özetle şöyle: “Yayının kadın bedeninin cinsel obje olarak algılanmasına neden olacağı değerlendirilmiştir. Dekolteye odaklanılmasına yönelik çabanın, yayıncı sorumluluğuyla bağdaşmadığı, böylece hem kadın bedeninin bir meta gibi gösterilerek istismar edildiği hem de çocuk ve gençlerin bu tür ifade ve görüntülerden olumsuz yönde etkilenebileceğinin göz ardı edildiği değerlendirilmiştir.” ‘Odaklanılmaya yönelik çaba’ gibi egzantrik sözlere bakmayın. Benim nazarımda tüm bu resmi ağızların meali; o efsanevi karikatürün anlatmaya çalıştığı şey esasen. “İşte bunlar hep seks” deniliyor yani. (Kadının meta gibi gösterildiğini eğer yeni keşfetmiyorsak…) Sanki ekrana yansıyan görüntü sekse davetkâr bir ruh hali yaratacakmış gibi insanlarda. Sonrasını biliyorsunuz. Bir üyenin toplantıda bulunmaması nedeniyle oylar 4’e 4 eşit çıkıyor. Üst Kurul, Hadise’nin dekoltesine bir daha bakılmasını kararlaştırıyor. AKP kontenjanından sadece RTÜK Üst Kurulu Başkanı Davut Dursun ihlal bulmuyor. Diğer AKP’li üyeler münasip değildir deyip ceza verilmesini istiyor. MHP, CHP ihlal yok diyor, BDP kontenjanından Doç. Dr. Ahmet Yıldırım bekleniyor. O da ihlal olmadığı yönünde oy kullanınca, Hadise'nin görüntülerini yayınlayan televizyon rahat bir nefes alıyor. Ez cümle; koca koca adamlar memenin toplum üzerindeki olası etkilerini tartışabiliyorlar bu memlekette... Şaşırmamak lazım.

MEMELER, ÖPÜCÜKLER…

Zaten bu ilk değil. İlk müstehcenlik saptaması olmadığı gibi, ilk meme takıntısı da değil. 4 yıl kadar önce de, Ece Erken’in ATV’de yayınlanan o anlamsız saçma sapan Mavi Şeker programı için üyeler yine oturup böyle tartışmıştı. “Yerim senin memelerini, kahve fincanı gibi” sözleri tahrik edici olacak; –bir öğlen programı ne kadar insanı baştan çıkarabilir orası apayrı bir tartışma konusu- genel ahlaka uygunsuzluktan ceza almıştı. Fox TV’de yayınlanan Deniz Yıldızı dizisinde ise genç kadın sevgilisini öpüp “Bu da benim doğum gün hediyem” dediğinde de yine o bilindik söylem yankılanmıştı kulaklarımızda: “Toplumun milli ve manevi değerlerine, genel ahlaka ve ailenin korunması…” Tabi aynı RTÜK daha önce de Hadise’yi bu kez video klibiyle gözüne kestirdiği gibi, Demir Demirkan’ın 2010’da çektiği “Aşktan Öte” şarkısının klibine 11 bin lira para cezası kesmişti. Kurulun ancak üç yıl sonra farkına vardığı klibin izlenmesi demek çocukların cinsellik davranışlarının zarar görmesine, psikolojik travma yaşamalarına, erkenden cinsel bir uyarılmaya, tutkunluğa hatta maazallah cinsel sapkınlığa yol açabilirdi. Allahıma şükürler olsun memlekette bir White Stripes, Christina Aguilera, Tatu, Benny Benassi filan yok. Var da, neyse… Hedef göstermek gibi olmasın. Ben memnunum yani, en azından görselden…

BİR BAŞKA DEKOLTE

Meselenin sadece hâlihazırdaki iktidarla alakalı olduğunu filan sanıyorsanız, fena halde yanılıyorsunuz. Tamam, sunucu Gözde Kansu’nun memelerini –yeri gelmişken memeyi yıllarca ayıp bilen bir memleketin evlatları olarak biraz tıp ansiklopedilerine bakmamız kâfi- dert edinen bir hükümet sözcümüz olabilir. Gelgelelim, birkaç ay önce ATV’de yayınlanan yarışma programında derin dekoltesiyle boy gösteren Gözde Kansu meselesini Radyo Televizyon Üst Kurulu’na CHP kontenjanından seçilen üye Ali Öztunç taşımıştı: “Kansu’nun kıyafeti müstehcense ATV’ye ceza verilmeli, değilse mağduriyet giderilmeli” diye. Üst Kurul’un konuyu inceleyip “cezaya gerek yok” dediğini de hatırlatayım. Mesele zaten RTÜK’ü günah keçisi ilan etmek filan değil. Kurumlar adı üstünde, kurum. O kurumlara ihtiyaç duyan, yöneten ve tabi en önemlisi şekillendirmeye çalışan zihniyet asıl olan. “Bu dekolte dünyada kabul edilmez” anlayışından söz ediyorum. Sonuç olarak bundan neredeyse iki yıl önce Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkındaki kanun tasarısı Meclis Genel Kurulu’nda kanuna dönüştüğünde müstehcenlik ve bölücülük gibi kavramlara aşırı derecede takıntılı olduğunu biliyorduk. Kanun metninde sürekli ahlaktan bahsediliyor (yedi kez), metnin en önemli yeri yani “Yayın Hizmeti İlkeleri”nde “Müstehcen Olunamaz” vurgusu yapılıyordu. Kaldı ki; bu vurgu yeni yapılmıyor, RTÜK kendini bildi bileli hep var. Mesele bizlere o memelerden bahsettirende yani. Mesela bu yazıda tam 9 kez meme demişim, etti mi 10?

BEĞENMİYORSAN DEĞİŞTİR…

Maalesef sanki müstehcenlik dünyanın en kötü şeyi, erotizm rezil rüsvalık, tahrik ise her daim sapkınlıkmış gibi bir algı var. Sonuçta ekmek gibi ayrılmaz bir parçamız olan aptal kutusundaki herhangi bir yapımı izleyip izlememek bir kumanda uzaklığında hepimiz için… Kimine göre mesela Tango’nun içinde, kimine göre Flâmenko’da, bazısına göre halayda bile erotik kodlamalar olabilir, sonuç olarak herkes dekolte sevmez kimisi de halay Tanrısı Mahmut Tuncer’in o sırılsıklam kalmış halini çok müstehcen görebilir. Sarışın severler Hadise’nin, esmerden hoşlananlar ise Gözde’nin memelerini aynı şekilde erotik bulabilir. Ya da susayıp mutfağa giden bir kadın gecenin üçünde NBA maçı izleyen şişko kocasına/sevgilisine tesadüfî bir baskın yaptığını sanarken ekrandaki kas yığını basketbolcuları gördüğünde içi epey bir hoş olabilir. Uzun lafın kısası beğenmeyen izlemez, kanalı değiştirir. Çünkü her bireyin ahlakını belirleyecek olan bunu kalıplara sıkıştıran devlet mekanizmaları değil, aile. Tabi tüm bunlar yeni şeyler değil. Foucault’un 38 yıl önce, Cinselliğin Tarihi kitabında dediği gibi: “Devlet ile kişi arasında cinsellik bir bahis konusuna, hem de halkı ilgilendiren bir bahis konusuna dönüşmüş durumda. Söylemler, bilgiler ve buyruklardan oluşan koca bir düzen, cinselliği kuşatmış.” Bu gerçeği bile bile yine de memeden de, müstehcenlikten de, tahrik olmaktan da ne çekiniyorum, ne korkuyorum. Çünkü sadece belgesel izliyorum.

Haberin Devamı