Bir ofis partim eksikti
Henüz bir ev partisine iştirak etmek nasip olmadı Yeditepelim'de... Ama ofis partisinden geri kalmadım Allahıma şükür. Kendi filmini çekecek Teoman'ın Cihangir'deki terasından bir ünlüler geçti, bir de ben...
Bu kez evindeydim!.. İsteyerek olmadı, özel davet geldi. "Özellikle gelsin" demiş. İstek yapmış, gitmez miyim?.. Gittim. Koşa koşa değil ama, oyalana oyalana!.. Nasıl da rezil gibiyim. İnsan biraz özenir, saçını başını derler toplar değil mi?.. Değil!..
Adı Ebru, burcu da kovaysa hiç değil!.. Hissettiğimiz gibiyizdir biz. Yüreğimizle konuşuruz karşımızdakiyle, üzerimizdekilerle değil.
Canım istemedi, zaten istese ne yazar?.. Adım soluk benize çıktı gazetede. Uykusuzluktan dokunsalar düşeceğim. Öyle pespayeyim. Rotamız belli kardeşim:
"Beni seven böyle sevsin!"
20.00'de Cihangir'deki evinin terasındaydı parti. O saatte ancak çıktım gazeteden... İnsan partiye giderken yemek yer mi?.. Hiç ev partisi görmemişse yer tabii... Bambi'de dilli kaşarlıyla ağzımın pasını aldıktan sonra sora sora buldum evi. Herkes biliyor iyi mi!.. Sokağa geldiğimde yukarılardan yükselen şuh kahkahaları takip ettim. Apartmandan girdim, merdivenleri çıktım, ben böyle bir ev görmedim!..
Çünkü burası ofisiydi!.. Yanlış istihbarat. Belki de bilinçli!..
Ev olmazsa gitmeyeceğimi bilen biri kandırmış beni. Tamam, loş ışık, bol müzik, beleş içkinin hatrı kimselerle kıyaslanmaz da... O şarkılar nerede yazılıyor, hangi kadehlerde kaybolunup hangi yataklarda ter döktükten sonra çıkıyor onun derdindeyim ben. Yaşadığı yerin yani...
Perdeler acının kırmızısı mı, aşkın siyahı mı?.. Koltuklar yaralarımızı saracak kadar geniş mi?.. Ya pencereler?.. Dışarıyı istediği kadar gösterenlerden mi, istediğimiz kadar görmemize imkan veren mi?..
Kimler kimler yoktu ki...
Bir kat daha çıktığımda terastayım... Bir ben eksiğim sanki. Beyazcamdan çıkan soluğu burada almış. Filmin oyuncuları Ali Poyrazoğlu, Doğa Rutkay, Şebnem Ferah, Tarkan'ın baldızı diye anılsa da bir adı olan Berna Öztürk, Özcan Deniz'i yeniden yaratan adam olarak tanıtılsa da bir elin parmakları kadar müzisyenlerden Nezih Ünen, Avrupa Yakası'nın Şesu'su diye bilsek de dansta da rakipsiz(miş) Bülent Polat, Demir Demirkan, Mirkelam, İzzet Öz, Kargo'nun Koray'ı Selim'i ve Koray'ın gece yoldaşı Yalın'ı ilk gördüklerim...
Her zamanki gibi kaçırmışım bir şeyleri. Manzara hariç neyse ki... Teras muhteşem. Haliç ayaklar altında ama kimin umrunda. Herkes muhabbette:
"İçelim güzelleşelim abi!.."
Tanıdık simalar beliriyor bir bir... Bizim Mojo ekibinden sevgili Sunay'ın (Özgür) cemaatine yamanıyorum.
Terasın en güzel yerini kapmışlar çünkü, barın dibi:) Neredesin Firuze filminin müziklerinden tanıyorsunuz bu ismi, Teoman'ın hayatından kesitler taşıyan Balans ve Manevra filmine de bir-iki şarkı attıracakmış, filmini görmeden bilemem ama soundtrack'i iyi olacak demek ki...
Basın çıkarılıyor, biz kalanlar, (Cüneyt Özdemir ve Oray Eğin'le) içeri. Az önce geçtiğim ofis, en trendy'sinden gece kulübü sanki.
Bar kurulmuş, müzik tıkırında, içkiler harika (bir saatten sonra votka kalmasa da) kalabalık tam istediğimiz gibi, bilerek çarpmalar sonrası "pardon" lar gani gani... Tadı damağımızda kalan bir parti...
Tam bu kadar güzel kadını birarada görmedim derken onlardan birisi, hem de en sarısını, üzerime üzerime geldi. Ağır ama emin adımlarla yükselen prodüksiyon şirketi Fil Yapım'ın bir koltuğunda on karpuz taşıyan Burçe'si (Öcal)...
Bodrum'a da gideceğiz
Teoman'ın menajeriyle de o tanıştırdı beni. O da tuttuğu gibi yanına götürdü: "Hoş, siz Nupera'dan tanışıyorsunuz ama..." Dedim tamam, yazılar okunuyor, kazınıyor hafızaya.
"Hanımefendi ne güzel yazılar onlar öyle" iltifatıyla şımaracakken kızlar sardı yine çocuğu.
Girdi koluna biri. Zaten iki saniye nefes aldırmıyorlar ki...
Allahtan Funda (Sanlıman) var. Her başarılı erkeğin ardında bir kadın vardır sözünün yaşayan örneği, dünyalar tatlısı, geleceğin jön adaylarından bir delikanlı annesi -demeye bin şahit ister- dile kolay 9 yıllık menajeri, dostu, belki her şeyi Funda bir an bırakmadı beni. O kadar sevdi ki Bodrum'a bile davet etti. Evet, ekim'de başlayacak Balans ve Manevra filmlerinin çekimlerine gideceğim belki...
Teoman'ın senaryosunu yazıp yönetmenliğini yaptığı, hakkında "şarkılarım gibi" demekle yetindiği, bence çok da iyi ettiği filminde bakalım, nasıl bir sürpriz bekliyor bizi?.. Ben sonunda bir adamın öleceğini biliyorum gerçi de, yazmamak gerek şimdi.
Kamuoyuna: Adını anmışken, Teoman'ın filmini bizlere gururla sunacak Fil Yapım'ın genç, azimli, başarılı ve yılmaz patronu Murat Doğan daha önce dediğim gibi metroseksüel değil, en harbisinden Anadolu delikanlısıdır.
İlk kez tiril tiril bir beyaz gömlek giymiş, onda da bana yakalanma talihsizliği göstermiş, dilime düşmüştür. Hepsi bu der, düzeltir, delikanlılığını huzurlarınızda teslim ederim.