Bir İstanbul masalı
Parktepe Evleri’nin geçtiğimiz aylarda düzenlediği “Annemle Hayalim” yarışmasını kazananlardan Mehmet Furkan Şaşma annesiyle hayaline kavuştu.
Başkent Ankara’nın yeni gözde yerleşim merkezlerinden Beytepe’de hayata geçirilen Parktepe Evleri’nin geçtiğimiz aylarda düzenlediği “Annemle Hayalim”yarışmasını kazananlardan Mehmet Furkan Şaşma annesiyle hayaline kavuştu.
İnşa ettiği marka konut projeleriyle sektöre yön veren, LEMA Grup ve FERTAŞ işbirliğiyle kurulan Şahika Grup Yapı’nın hayata geçirdiği Parktepe Evleri,13 yaşındaki Mehmet Furkan Şaşma’nın İstanbul dileğini gerçeğe dönüştürdü.
İstanbul’da masal gibi bir gün yaşayan Furkan Şaşma, Karaman’a dönüşünde hayalini gerçeğe dönüştüren Şahika Grup Yapı ortaklarından Murat Altuntaş’a duygularını kaleme aldı. Küçük Furkan’ın mektubu başta Altuntaş olmak üzere okuyan herkesi duygulandırdı:
Annemle yaşadığım ‘Bir İstanbul Masalı’
Ve hayallerim gerçek oluyordu... Dünyanın en güzel şehri diye tanımladığım İstanbul’u dünyanın en güzel kadını olan annemle gezecektim. Ne günler geçmesini bildi, ne de geceler sabaha dönmesini. Seyahat edeceğim o sabah nedense bir türlü olmadı. Rüyamda ya uçağı kaçırıyordum, ya annemi yitiriyordum...
Sabah ezanına kurduk telefonlarımızın alarmlarını. Her sabah bana işkence gibi gelen o alarm nedense o sabah bana hayatımın en mutlu tınısı gibi geldi. Karaman’dan Konya Havalimanı’na doğru yol alırken yürek çarpıntılarımı anlatamam. Annemin ellerini tutup, hiç bırakmadım çelik kanatlı kuşa doğru yol alırken.
Bugüne kadar bulutlar bize hep tepeden bakmıştı. Bu kez biz annemle bulutlara tepeden bakıyorduk. Bir pamuk denizi gibiydi bulutlar. Hayal gücümüzü zorlayarak bulutları çeşitli nesnelere benzettik. Gökyüzünden yeryüzünü izlemek, kocaman dağları, denizleri, ovaları bir kartpostal edasıyla izlemek, bu güzelliğe annemle şahit olmak çok güzeldi...
Marmara denizi sanki bir çarşaf gibi serilmişti. Bozkırın olanca dinginliği ve tek renginden sıkılan gönlüm mavi ve yeşile o kadar hasretti ki. Annem bana parmağıyla adaları gösteriyor, bense İstanbul’u gökyüzünden kucaklamanın doyasıya sevincini yaşıyordum.
Ve İstanbul’daydık... Annem de yanımdaydı. Parktepe hayallerimi bana getirmiş, İstanbul’un bütün kapılarını bize açmıştı. O gün İstanbul bizimdi...
Kadıköy’de martılar karşıladı bizi. Vapurların o bilindik sesleri. Üsküdar’ı gezdik, Salacak’ta Kız Kulesine baktık annemle uzun uzun. Onun güzelliğine bakarak çaylarımızı yudumladık. Boğazın gerdanlığı Boğaziçi Köprüsü, karşı yakada camilerin siluetleri göz kamaştırıyordu.
Aslında bu hayalim bana o kadar uzaktı ki... Gerçekleşeceğini hiç umut etmiyordum. İstanbul bana uzak, annemle gelmek ise oldukça zor ve masraflı bir işti. Maddi sıkıntılarımız ve zaman darlığı buna hiç imkan vermeyecekti. Ta ki Parktepe hayallerimi bana verene kadar...
Sultanahmet Meydanı’nda insanların ilahi bir huzuru bulmak için akın akın Sultanahmet Camiisi’ne yürüdüğünü görmek güzeldi. Ayasofya ile ilk kez göz göze gelmek heyecan vericiydi. Eminönünde balık ekmeğin tadını unutmuş değiliz annemle. Piyer Loti’de içtiğimiz çay güzeldi ama annemin eli kadar sıcak değildi hiçbir çay.
Tahtakale’de insan seli arasında sevdiklerimize hediye seçerken, annemin ellerine kaybolmayım diye sarılıyordum. Yüreğim nedense bu şehirde bir başka çarpıyordu. Akşamın karanlığında gökyüzüne doğru uçağımız süzülürken İstanbul bize tüm ışıltısıyla göz kırpıyordu.