Bir durun ya! Beni rahat bırakın!
Yeni dizisi Aşk Bir Hayal’de Kürt kızı Asmin’i canlandıran Nehir Erdoğan, dizinin çekildiği Mardin’in ruhuna çok iyi geldiğini söylüyor
Kürt ve Türk halkları arasında en ufak bir problem görmediğini ve gereksiz yere kan döküldüğünü belirten sanatçı, iki yeni film çekeceğini de ilk kez Bizim Kahve’ye açıkladı. Özel hayatıyla ilgili çıkan magazin haberlerinden çok sıkıldığını ve rahat bırakılmak istediğini belirten Erdoğan, sevgilisiyle
kavga ettiğini ise “Çıkan haberlerle ilgili hiçbir zaman yakınlarımı yargılamam. Yanımdaki insanın gözünde gördüğüm önemlidir. Ben kendime de karşımdaki insana da güvenirim” diyerek yalanlıyor.
İş yaptığınız piyasa birilerini kullanmaya çok uygun bir ortam değil mi?
Hiçbir arkadaşlığımı dostluğumu işimde bir yerlere gelmek için kullanmadım kullanmayacağım da, bunu özel hayatımdaki ilişkimde de yapmadım. Bunu yapmak istemiyorum çünkü o zaman başarı, kazanılan bir başarı gibi gelmiyor.
Yönetmen Abdullah Oğuz sevgilisi Ebru Akel’e Sıcak filminde başrolde oynattı. Çiftlerin beraber iş yapmasını doğru buluyor musunuz?
Bu, insanların kendi tercihi. Kim kimi yargılayabilir bu konuda? Ama benim tercihim bu yönde değil. Gerçi belli de olmaz bu saatten sonra böyle bir şey de yapabilirim. Başlangıçta bu tarz bir şey yapmak hoş olmazdı çünkü oyunculuğumu sergileyerek kendimi kanıtlama çabasındaydım. İnsanlar birilerinin sayesinde bir yerlere geldiğini söylemeye çok müsaitler, özellikle kadınsan daha da zor. Meleğin Sırları filmim için bile “Aa Mustafa Altıoklar’ın filmi değil mi o?” diyorlardı.
Bir oyuncunun özel hayatının didiklenmesi normal bir şey mi?
Benim canım çok sıkılıyor didiklendiği zaman çünkü, orada ne olup ne bittiğini en baştan anlatmam lazım. Ama niye anlatayım? Ben size soruyor muyum ne yaşadığınızı? Gazetelerde yazılan çizilen şeyleri okumuyorum. Bu aldığım bir karar! Çünkü gerçeklik duygumu kaybediyorum. Zaten hayatını sürdürmeye, işini yapmaya çalışıyorsun, bir taraftan da bunlar çıkıyor. Bir durun ya! İnsanları bir rahat bırakın!
Sizi tanımayan insanlar etkilenir diye mi bir endişeniz var?
Tanımayan insanların ne düşündüğü de önemli değil aslında.
Hepsi yalan mı, Amerika’dan geldiğiniz, kavga ettiğiniz?.. O kadar çok şey okuduk ki ilişkiniz hakkında...
Şu kadarını söyleyeyim, gazetede çıkan hiçbir haberle ilgili hiçbir yakınımın canını yakmam, yargılamam, umursamam dahi! Bunu palavradan söylemiyorum. O habere bakmam bile. Bu hayatı yaşamasaydım ve oyuncu olmasaydım da aynı şekilde yanımdaki insanın gözünde gördüğüm önemlidir. Ben kendime de etrafımdaki insanlara da güvenirim.
Evlilik ne kadar yakın Nehir Erdoğan’a?
Evlenmeden çocuk sahibi olmayı düşünmediğim için çocuk sahibi olmanın vaktini tayin ettiğimde evlenirim.
Evlatlık almayı tercih etmez misiniz?
Kendi çocuğum bile olsa evlatlık kardeş alabilirim. Zaman zaman Çocuk Esirgeme Kurumu’na gidip geliyorum zaten.
Yeni bir diziniz “Aşk Bir Hayal”in kadrosuna nasıl dahil oldunuz?
Zaten 5 yıldır Erler Film’le ve Türker İnanoğlu’yla çalışıyorum. Yabancı Damat’la başladık, Tatlı Bela Fadime’yle devam ettik. Geçen sene de Ayışığı’nda rol aldım. Aşk Bir Hayal dördüncü projemiz. Sağ olsun Türker Ağabey her sene beni Mart ayında çağırır, “Ne yapıyorsun bakalım kızım?” der ve hemen sözleşmeyi uzatır. Çoğu zaman hikayeyi şöyle bir anlatır, senaryoyu bile okumadan imzalarım.
Kadrolu sanatçısınız yani...
Memur oldum (gülüyor). Her yıl sözleşmemiz yenileniyor, öyle uzun yıllara dayanan bir kontratımız yok. Başka yerlerle de çalışırım tabi ki ama dört projedir böyle denk geldi.
Yeni diziniz var olan ağa dizilerinden daha farklı, cesur bir yapım değil mi? Kürt sorununu işlemesi dikkat çekici...
Senaryo bir şeyleri teğet geçmiyor, orada ne varsa onları olduğu gibi yansıtan bir senaryo. TV dizilerini hiçbir zaman küçümsemiyorum ama hakikaten bu işte sinema filmi tadı var.
Rol gereği de olsa bir Kürt kızını canlandırıyorsunuz ve bu nedenle bir süredir de Mardin’desiniz. Kürt sorunuyla ilgili uygulanan politikaları doğru buluyor musunuz?
Bugüne kadar çalıştığım birçok şehirde kendimi oralı hissettim, hepsini çok sevdim. Fakat Mardin’e gittiğim andan itibaren ayrıcalıklı müthiş bir enerji ile karşılaştım. Bunun nereden geldiğini, nasıl, ne olduğunu anlamadım. Bir taraftan diyorsun ki, burada binlerce kötü olay yaşanıyor. O topraklarda yaşayan insanların yüzlerinde kalplerindeki acıyı da görebiliyorsun. Artık neredeyse genlerinden gelen, bulaşan bir şey bu. Bir taraftan da (nasıl bir tezattır bilmiyorum) inanılmaz bir barış ve huzur enerjisi var. Kürt, Türk, Süryani... Bütün bu insanlar birbiriyle komşu, birbirlerinin düğünlerine gidiyorlar, birbirleriyle ahbaplık yapıyorlar. Ki bu duruma Yabancı Damat dizimde de rastlamıştım. Yunanistan-Türkiye meselesinde de yine aynı şeyle karşılaştım ve gördüm ki halklar arasında hiçbir problem yok. Aslında bizi bize bıraksalar bizim hiç kavga etmeye, küsmeye, bir şeyler yapmaya niyetimiz yok. Belki her iki uçta da toplasan yüzde beş etmeyecek fanatikler vardır. Bu fanatikler yüzünden geri kalan yüzde doksan beşin barış ve huzur içinde yaşama hakkı ellerinden alınamaz.
Los Angeles’a eğitime değil, kafamı dinlemeye gidiyorum. Yalnız kalmak bana çok iyi geliyor
Çekimler başlamadan önce Los Angeles’taydınız değil mi?
Üç buçuk aydır Los Angeles’taydım. Her yaz gidiyorum aslında. Ama Amerika’ya her gittiğimde çıkan ‘eğitim almaya gitti’ haberlerine çok gülüyorum. Ne kadar eğitilmez bir insanmışım! Eğitime falan gittiğim yok. Ülkemi özlemeye ihtiyaç duyduğumda, ki zaman zaman duyuyorum, oraya gidip vakit geçirmeyi tercih ediyorum. Üç aylık bir süre ev kiralıyorum. Denk gelirse bazı workshoplara da katılıyorum. Seneye daha farklı ülkelere de gideceğim.
Ne zaman kafanızı toplamak istiyorsunuz peki, o kaçış hissiyatı ne zaman oluyor?
Onu bünye söylüyor. İhtiyaç duyuyorsun zaten. Ben yalnız kalmayı seven bir insanım. Arabamı da yalnız kullanırım, gün içinde yalnız olacağım, sessiz kalacağım vakitlerim olsun isterim. Okyanusu aştığım zaman yalnızlığıma daha rahat ulaşabiliyorum. Bir de burada insanların yüzlerindeki ilk ifadeleri beni tanıyan ifade. Bir insanı doğal haliyle görme şansımı kaybetmiş durumdayım. “Aa bu kimdi, Nehir Erdoğan değil mi?” ifadesini görüyorum. Halbuki ben insanları gözetlemeye bayılırım, röntgencilik huyum var herhalde. İnsanları izlemek, hayatlarıyla, geçmişleriyle ya da gelecekleriyle ilgili kafamdan hikayeler uydurmak çocukluğumdan beri çok sevdiğim oyunlardan biridir.
Düzen takıntım var; kanaviçe yapar, geometri çözerim
Her şeyi kontrol altına almayı seven bir yapınız var, değil mi?
Düzen takıntım var evet, onu kırmaya çalışıyorum. Babamdan geçen bir özellik galiba. İlla her şey yerli yerinde duracak. Bir ara o kadar abartmıştım ki otel odasını toplayarak çıkıyordum. Her şey rengine, boyutuna göre ayırıyordum. Bine yakın DVD’im var. Bir ara kitaplarımı DVD’lerimi de alfabetik sıraya sokmaya; yönetmen filmleri, Türk filmleri, tarihi filmler diye ayırmaya çalıştım. Annem de benim tam tersimdir, çok çatışırız bu konuda.
Fotoğraf çektiğinizi biliyorum, ne çekmeyi seviyorsunuz? Set aralarında da kanaviçe yapıyormuşsunuz.
Hobi olarak fotoğraf çekiyorum. En çok in-san yüzleri çekmeyi seviyorum. Bir de setlerdeki kamera arkası fotoğraflarını! Çantamda her zaman geometri kitabı ya da kanaviçem vardır. Nereye kadar dedikodu yapacaksın ki? Bir süre sonra dedikodudan da sıkılıyorsun ve uzak durmak istiyorsun.