Gazete Vatan Logo

Bir cumartesi, 5.5 mekan!..

Aslında 6 olacaktı ama bankamatik bile razı gelmedi gecenin devamına!.. Görmemişin özgürlüğü olmuş misali vurdum kendimi -bildiğim- yollara...

Özlemişim... Geceleri... Gece dostlarını... Hoplamayı, zıplamayı, içimdeki kuşu kanatlandıranı gördüğümde cilveleşmeyi, flörtleşmeyi ve hatta Karadenizli'yi!..

Drew'inize yamuk yapıp topunuzun ahını alan Laz oğlu olamaz dediğiniz hani...

Anlatacağım, durun hele...

Sıraya sokayım şu geceyi.

Bir cumartesi insan kaç mekan değiştirir ki?..

Değiştirmek olsun diye değiştirmek değil bizimki. Özlem büyük, ee bayram boyu büyüklerimizi ağırladık, eve hapsolduk, kuruduk gittik yani, biraz sulayayım dedim gövdeyi. Attım sokaklara kendimi.

Bir de partner buldum en kıyağından.

ixtanbul.com'un patronu, benden sonra gecelerin en hızlısı Bülent Bozkurt'laydık geçen cumartesi. Hanidir görüşemiyorduk, iyi geldi. Önce Gümüşsuyu'ndaki Pucci... Bülent, demirbaşı olmuş mekanın, neredeyse haftanın üç gecesi oradan bakarmış Yeditepelim'e... Gerçekten de muhteşem bir İstanbul manzarasına bakıyor Pucci... Sadece manzarası değil, personeli de pek sevimli. Ve yemekleri... İtalyan ağırlıklı bir mönü. Pizza ve makarna spesiyalleri...

Bülent'in tercihi şinitzel, benim -sırf hayatımda bir değişlik olsun diye- salata. Yeşillik üstü dana jambon, peynir, ceviz, kuru üzüm, kayık bir tabakta ye ye bitmez ebatlarda. Porsiyonları öyle büyük ki... Ben, ki iflah olmaz obezim bir salatayı bitiremedim iyi mi. Yemek öncesi küçük peynirli pizza ve ekmek üstü domates (buraya özel bir başlangıçmış, adı ne bilmem, ancak tarif ederim ben) veriliyor müesseseden...

Salata ye ye bitmiyor ama tatlıya da hayır denmiyor ki... Sufle söyleyip garsonu dinlemediğime pişman oluyorum Bülent'in yediğine bakınca. Tavsiye üzerine profiterol yiyor o. Gerçekten Pucci'nin dondurmalı profiterolü bir başka. Üstüne de çikolata sosu sıcak sıcak gözünüzün önünde dökülüyor, benim gibi yemeyen bin pişman oluyor!..

Karnımız tok, sırtımız pek... Sırada ne var?.. Son günlerin en 'in' mekanı Tepebaşı'ndaki Meridian Ice... Ya da kısaca M'ice.

Yemekleriyle iddialı mekanda bundan böyle her çarşamba ve cumartesi canlı müzik var. Nazan Öncel'in kız kardeşi Pınar ve Cihat ikilisi İtalyanca, Fransızca, Rumca ve Türkçe poptan oluşan geniş bir repertuvarla ilk sınavlarından geçti. Moda dünyasının yıldızları Yıldırım Mayruk, Barbaros Şansal (Ki, Okan Bayülgen'in programlarından biliyoruz sohbetini, dansta da pek hünerliymiş kendisi), Nur Yerlitaş da M'ice'ı tercih edenler arasındaydı...

Pınar'ın sesi çok iyi, ne de olsa genlerinde var, ablasının kardeşi, Cihat deseniz keza...

Birbirine yakışan iki ses, gecelerinize renk getirecek, benden bildirmesi...

M'ice'ın benim için tek sürprizi onlar değildi. Sayemde 'meşhur Karadenizli' de hemen yanımdaki masadaydı. Ne bir bakış ne merhaba, tanışmıyoruz ki edasında birbirimizi kandırmaca... "Seni gördüğüme sevindim" diyen -nedense İngilizce- mesajı az sonra telefonumdaydı ama... Ee, yüzümüze bakamıyor ne de olsa, kelimelere sığınıyor, yanıbaşımda olmasına rağmen cesareti ona yetiyor anca, aferim bana!..

Sırada Gülşen var...

Ama M'ice'a gelmişken Ziya'ya (Yağtu) uğramadan olmaz. Hemen alt kattaki Asmalı Ziya'ya biz girerken Erdal Acar ve 'erkekler ordusu' çıkıyordu. Ziya her zamanki Ziya... Batuğ mikrofon başında, eğlence gırla...

Bu arada benim cumartesi ekibi taarruza geçti. "Hayal'deyiz yoksun" mesajlarını yetişemeyince "Yürü" dedim Bülent'e...

Öve öve bitiremediğim Soul Stuff'ı dinlemeye.. Girdiğimizde Dario Moreno'nun Deniz ve Mehtap'ını söylüyordu Alper... Bülent bayıldı. Emre Altuğ ve Çağla Şikel'i 'benim köşem'de görünce daha da kızıştı, ee hızlı magazinci tabii...

Bu da yeni moda ya... Paparazziden kaçan ünlü, artık Beyoğlu'nda, 'benim mekanlar'a sığınmakta buluyor çareyi. Tanıdıkça, birlikte oldukça, onlara hak veriyorum aslında, gönüllerince eğlenemiyorlar, bütün gözler üzerlerinde oluyor. En rahat ettikleri yerler rock barlar.

Tek korkum var, buraları da bozmasınlar!..

Ses de varmış
Ve 5'inci durak... Levent'teki LaScala 13... Gülşen çıkıyor orada. Gidip dinleyeceğim, sesi kandırmaca mı gerçek mi, size de bildireceğim demiştim ya... Değilmiş!..

Sırtı kadar sesi de varmış. Sahnesi de iyiymiş. Biraz lafını bilse daha da iyi olabilir ama... Çenesine hakim olamıyor, gereksiz bir iletişime giriyor seyirciyle, Beni şok eden Gülşen'in performansından çok, orkestrası oluyor, Rahmetli Cem Karaca'nın adamları çalıyor arkasında!.. Shaft Club'ta dinlemeye doyamadığım müzisyenleri görünce şaşırıyorum haliyle. Bülent uyandırıyor: "Ekmek parası!.."

Keşke her müzisyen sevdiği müziği yaparak karnını doyursa... :(

Gelelim mekana... LaScala 13, her hafta sonu olduğu gibi, geçen cumartesi de dopdoluydu. Kanatları eksik patronları sevgili Ozan (Limoncular) ve İlkay (Yılmaz) işlerini biliyorlar ne de olsa...

Nedim Keçeli, Ozan Kaçmaz, Aysun Kayacı, Emre Aşık, Suat Kaya ve eşi de Gülşen'i dinleyenler arasındaydı.

Peki buçuk neydi?.. Ergun'u (Yıldız) tanıyorsunuz artık M'ice'nin işletmecisi, benim kadim dostum ve gece partnerim hani... İşte onunla buluşulacaktık daha. İşletmeci olmak da başka bir sevda.. Önce bizi eğlendiriyor onlar, sıra kendilerine geldiğinde saat 04.00'ü geçiyor. Gülşen programını bitirdiğinde Ergun geceye yeni başlıyor!., BeClub'ta beni bekliyor o da, LaScala 13'te muhabbet uzayınca 05.00'i geçiyor çıkmam. Tam yol Karaköy'deki BeClub ama önce biraz para... Ne var ki bankamatik bile razı gelmiyor gecenin devamına, hizmet veremiyor o anda. Para çekemeyince, alkol damarlarımdan sonra beynimi de ele geçirince, üstelik pazar pazar siz bi tarafınızı yayarken çalıştığım aklıma gelince, Ergun'dan özür dileyip "Eve" diyorum benden yorgun taksiciye.

Bir cumartesi de böyle geçiyor işte, bu hafta 6'yı bulmak ümidiyle...

Haberin Devamı