Beni çalışmak kurtarır
Umuda Kelepçe Vurulmaz’da otoriter bir anneyi canlandıran Özge Özder, “Kendimle ilgilenmeye karar vermiştim ama bazen ‘Beni sadece çalışmak kurtarır’ diyorsunuz”
Umuda Kelepçe Vurulmaz dizisini sizin için özel kılan neydi?
Senaryoyu okuyunca hem ülkemizi hem de bireysel olarak hepimizi çok ilgilendiren bir konuya dikkat çektiğini, herhangi bir şekilde hüküm giymiş hapishane çocuklarını anlattığını farkettim. Böylesine kıran kırana bir mücadele verilen reyting ortamında bunu yazmaya soyunmak bile bir umut ışığı benim için. Bunun dışında elbette ki Cemal Şan ile çalışmak fikri çok etkili oldu kararımda.
Bir anneyi canlandıracaksınız. Nasıl bir deneyim olacaktır sizin için?
Henüz kimsenin bilmediği korkunç dramatik bir hikayesi olan bir anneyi oynuyorum. Anne olmak mutlaka bazı durumlarda role bakışı etkiliyordur, oyunculukta her tür hayat deneyimi size bir pencere daha açar. Ben henüz anne olmadım ama tüm birikimimle ve karşımdaki oyuncunun duygu alış verişi ile rolün hakkettiğini vermeye çalışıyorum.
Siz anne olmaya ne kadar yakınsınız?
Aslında çok yakınım. Hatta bir kaç ay öncesine kadar bazı şeyleri askıya alıp tamamen kendimle ve özel hayatımla ilgilenmeye karar vermiştim. Başka bir yaşam da mümkün noktasına gelmiştim. Bu kadar işkolik olmaktan memnun değilim çünkü. Ve çocuk kararı benim için karşımdakinin gözlerine baktığımda, kendi gözlerimi gördüğüm bir bakışma anı kadar hızlı ve net bir karar. Ama Lennon’ın dediği gibi hayat ne yazık ki siz plan yaparken başınıza gelenlerden ibaret. Bir anda öyle bir şey geliyor ki başınıza “Beni sadece çalışmak kurtarır” hissiyle, koşarak işe gidiyorsunuz. Çünkü insan bazen duygusal olarak “Durmayayım, düşerim” noktasına geliyor.
Daha önce konuştuğumuzda gelen tekliflerin daha dişi roller olduğunu ama şimdi bunu kırdığınızı söylemiştiniz. Bu durumda başka değişen şeyler oldu mu?
Oynadığım rollerle kırdım evet. Birbirine benzeyen rolleri kabul etmedim. Tembel bir oyuncu gibi cepten yemek istemedim. Başka başka rollerle egzersiz yapma olanağı yarattım kendime. Zeka özürlü bir kızdan, bir soytarıya kadar her rolü oynadım.
Yapmak istediğim tek şey iki kişilik bir hayat kurmak ve bir aile sahibi olmak.
Alışkanlıklarımdan ve sevdiğim şeylerden çok zor vazgeçerim
Şehir tiyatrosunda oyunlarınız devam ediyor. Nasıl dinleniyorsunuz?
Dinlenmiyorum pek. Hem oyunlarım devam ediyor, hem de çekimlerim ve sesi olduğum markaların dublajları. Şanslı olduğum konu Cemal Şan’ın gerçekten çok hızlı çalışıyor olması. Ve tabii sevdiğim işi yapmam. Beni sevdiğim şeyle başbaşa bırakın mutlu olurum zaten başka birşey aramam.
Bugüne kadar hem mesleki hem de sosyal sorumluluk anlamında birçok başarılı işe imza attınız. Yapmak istediğiniz şeyler kaldı mı?
Kurmuş olduğumuz Bana Göz Kulak Ol Derneği yeni ve büyük bir projeye hazırlanıyor şu anda ve Aslı Tandoğan, Ayça Varlıer, ben yani kurucu ekip vazgeçmediği sürece, arkadaşlarımız da bizi desteklediği sürece devam edecek. Yurt dışında yaşamak gibi planlarım var. Bunun dışında yapmak istediğim tek şey iki kişilik bir hayat kurmak ve bir aile sahibi olmak. Biz olmak istiyorum artık.
Radikal kararlar almak sizin için ne kadar zor ne kadar kolay?
Korkunç zor. Vazgeçmemek için elimden geleni yaparım. Yapımı bilenler ne kadar bağlı bir tip olduğumu bilir. Sevdiklerime çok bağlanırım. Alıştığım ya da sevdiğim şeylerden çok zor vazgeçerim. Ama bunu kullanmaya kalkarsanız,yani kendi zaafımı bana silah olarak doğrultursanız,o silahı er geç sizin suratınıza patlatırım.
Başkalarının söylediklerine çok takılır mısınız?
Aslında başkalarının ne düşündüğünü çok kafaya takan bir tip değilim. Sadece şimdi ki zamanın insanlarından biri olmadığımı, göründüğümden çok çok daha duygusalım. İnsanlar artık her tür ilişkilerini egolarını üzerlerine giyip satranç oynar gibi kuruyorlar. Gerçek ve derin bir iletişimin yerine ego savaşı veriyorlar. Dolayısıyla ötekini anlamak, affetmek, özür dilemek gibi insan tarafımızı bize hatırlatacak şeylerin yerini kibirli bir yalnızlaşma alıyor. Empati yoksunu bir çağ bu ve kesinlikle ben bu çağa ait değilim.