"Ben de Türk'üm ve bunu gururla söyleyebilirim"
90'lı yıllarda fırtına gibi esen Endipol grubunun Paul'ü 30 yıldır Türkiye'de yaşıyor. İskoç müzisyen Paul Dwyer, oğlu Eren ile Çanakkale türküsünü seslendirdi ve bu paylaşım sosyal medyada büyük ses getirdi. Dwyer'ın Türkiye sevdasını konuştuk.
Çanakkale türküsü nereden çıktı? 18 Mart'ta sosyal medyada yayınladınız ve yüzbinlerce kişi tarafından izlendi...
Hiç beklemediğimiz bir tepki aldık. Ben Türkiye'de 75 il gördüm, dört sene gezdim Anadolu'yu. Müzik programı yaptım. Her gittiğim yörede oraya has bir türkü söylemeye çalıştım. Yöresel aşıklarla, ozanlarla atışmalar yapıyorduk ve ben türkülerinizi öğreniyordum. Kaybolan sazları imal eden, kültürü yaşatmak isteyen insanlar var hala. Anadolu'nun kaybolan türkülerini de keşfetmek istiyordum. Gittiğim yerlerde de öğrenip söylemeye çalıştım. Çanakkale'ye de gittim ve Abide’de Çanakkale'ye özgü bir türkü söyledik. O mekanda, böyle bir türkü söyleyince duygulanmamak mümkün değildi ve bu türkü Çanakkale Türküsü'ydü... Bugüne geldiğimizde her hafta sosyal medyadan bir Anadolu türküsünü yorumluyor arada yabancı şarkılar da söylüyorum. Klibi çeken ekibimiz ve yönetmenim Kaan Gökgöz'den fikir aldık. İnsanların da önerisi oluyor, rica ediyorlar. İnteraktif bir yayın bu. Genellikle stüdyo ortamında canlı söylüyoruz. Çanakkale anması için güzel bir şeyler yapalım dedik. Müthiş bir türkü zaten. Daha profesyonel bir şey yapmak istedik. Notaları çıkardık, çalıştık, müziğin alt yapısını yapıp ortaya böyle bir şey çıkardık. Klip çekildi, tam 18 Mart'a yetişti... O akşam yayınladık ve bir anda patlama oldu. Şokunu hala yaşıyorum, müthiş yorumlar geliyor...
Kusursuz bir şiveyle söylüyorsunuz türküyü...
Şimdi tabii milyonlarca insan paylaştı... Atatürk'ümüzün çok güzel bir lafı var...
Atatürk'ümüzün diyorsunuz ne güzel...
Ben de Türk'üm ve bunu gururla söyleyebilirim. Köklerim İskoçya ve İrlanda'dan ama 30 seneye yakın bu ülkede yaşıyorum. Çoğu aldığımız yorumlar 20'li yaşlardaki insanlardan geliyor. Ben bu ülkede bu insanlardan daha fazla kaldım. Ne kadar içten ve duygulu söylediğimi ifade ediyorlar. 30 seneye yakın bu ülkede kalan insan, ki eşim Türk ve çocuklarım bu topraklarda doğdu, bu kültürü yaşıyorum. Vergilerimi ödüyorum, çalışıyorum... Evliliğimizin 25'inci yılı. Bu duyguları, ailemle ve büyüklerimle yaşadıklarım sonucunda edindim. 10 Kasım, bayramlar, kutlamaları onlarla yaşıyorum. Damarlarımın içine girdi bu duygular. Etkilenmemek mümkün değil Atatürk'ten ve cumhuriyetten.
Duygularınızı neler besliyor?
Bir de müzisyen olduğumuzdan duygusal insanlarız. Bu duyguları sizden, ülkeden, insanlardan aldım. O yüzden bu kadar içtenim.
Sizin atalarınız da benim atalarım da Çanakkale'de öldü...
İşte Atatürk Çanakkale'de Anzak askerlerinin ailelerine ne demiş: "Bu memleketin topraklarında kanlarını döken kahramanlar. Burada, dost bir vatanın toprağındasınız. Huzur ve sükun içinde uyuyunuz. Sizler, Mehmetçiklerle yanyana koyun koyunasınız. Uzak diyarlardan evlatlarını harbe gönderen analar.. Gözyaşlarınızı dindiriniz. Evlatlarınız bizim bağrımızdadır. Huzur içindedirler ve rahat uyuyacaklardır. Onlar bu topraklarda canlarını verdikten sonra, artık bizim evlatlarımız olmuşlardır.” Yani diyor ki Atatürk, "Artık sizin çocuklarınız bizim çocuklarımızdır, ağlamayın..." Ne kadar harika bir söz...
Avustralya'dan bir anne bu sözlerden sonra "Evlatlarımızın acısını, alicenap sözleriniz hafifletti. Gözyaşlarımız dindi. Yavrularımızın sonsuz uykularında, huzur içinde dinlendiklerinden hiç kuşkumuz kalmadı..." diye mektup yazıyor..
Aynen öyle... Hissediyoruz bunu zaten.
Atatürk'ü çok seviyorsunuz, sizin için ne ifade ediyor?
Düşüncelerine ve felsefesine çok büyük saygım var. Atatürk sadece cumhuriyeti kuran büyük bir önder değildi. Dünya çapında bir insandı, dünya lideriydi. Winston Churchill'in lafı var: "100 senede böyle bir adam çıkar, ne kadar şanssızız ki o da Türkler'e denk geldi." Müthiş bir dünya lideri ve saygım sonsuz. O yüzden bizim Atatürk’ümüz...
Anıtkabir'e gittiniz mi?
Evet gittim.
Eren: Ben de annemle okul gezisinde gittim. Değişikti epey. Duygulandım. Rüyaymış gibi geldi...
Ailem Türk ailelerine çok benziyor
Sizi aileniz nasıl büyüttü?
Ailem Türk ailelerine çok benziyor. Kelt kültüründen gelen bir yakınlık var. Herkes birbirine saygı gösterir, yardımcı olur.
30 yıl burada yaşadıktan sonra kendinizi Türk gibi mi Kelt gibi mi hissediyorsunuz?
Bu ülkede bu kadar yıl yaşadıktan sonra bir Türk gibi düşünebilirim, davranırım. Ama yüzde yüz Türk olamam çünkü DNA'mda yok. Ama bir bayrağı gördüğüm zaman, 10 Kasım'da, Cumhuriyet Bayaramı'nda binlerce insanla yürüdüğüm zaman bunu hissediyorum... İşin özü bu zaten. Türk gibi hissediyorum bazen de yabancılık var. O da köklerimde var, olsun zaten. Milli günlerde sizin kadar hissediyorum inanın. O kadar uzak kaldım ki memleketime, bizde böyle milliyetçilik, bayrağa sevgi güçlü değildi... O sevgiyi burada öğrendim. Türk bayrağı gördüğüm zaman daha fazla etkileniyorum. Bambaşka bir duygu bu.
Anadolu size ne kattı? En çok nereden etkilediniz?
Herhalde Karadeniz'dir en çok etkilendiğim. Çünkü epey benziyor insanlarımız. Aksan, konuşma biçimler. Hem iklim, dağlar, yeşillik bir yandan insanlar... Kendi evimde, memleketimde gibiydim. Gaydaya yakın tulum var orada. Gözümden yaş geldi, o yaylalarda, dağlarda enstrüman çalmak. Afyon'a, Sivas'a gittiğim zaman ozanlardan çok etkilendim. Aşık Veysel'in "Uzun İnce Bir Yoldayım"'ını Veysel'in kendi sazıyla çaldım. O kadar şanslı hissettim ki kendimi... Niksar'a gittiğim zaman, dağların tepesinde türkü söylemek harika bir şey ya! Anadolu'da insanların saf halini gördüm. Mütevazılığı, paylaşmayı gördüm... Anadolu çok derin bir yer.
Peki ya türkülerin sözleri...
Bazen derin, bazen basit hikayesi vardır türkülerin. Mesela adam kızı kaçırmaya çalışır, aşıklardır. Etkileniyorsun işte... Zeybeği, Hekimoğlu türküsünü, Drama Köprüsü'nü, içinde kahramanlık öyküleri barındıran türküleri seviyorum.