Bebeğiniz içinizde ama sağlıklı mı?
Hamilesiniz ve her şey yolunda gidiyor. Ancak yine de rutin muayenelerinizi olmanız gerekir. Bakın düzenli muayeneler neleri önlüyor, anne adayları ve bebeği nelerden koruyor…
Hamilelikte kadın hastalıkları ve doğum uzmanı tarafından belli aralıklarla yapılan doktor kontrollerine antenatal (doğum öncesi) muayene adı verilir. Hiçbir şikayeti olmasa bile anne adayının belli aralıklarla doktor kontrolüne gitmesi hem kendi sağlığı hem de gelişmekte olan bebeğinin sağlığı açısından çok önemli.
Anne adaylarının büyük bir kısmı hiçbir sorun yaşamadan sağlıklı bir hamilelik geçirip bebek sahibi olur. Doktorlar, sorunsuz seyreden bir hamileliğe müdahalede bulunmak değil, olası bir sorunu erken dönemde saptayıp geriye dönüşümü olmayan bir aşamaya gelmeden gidermeye çalışır. Ayrıca hamilelikte hiçbir belirti vermeyen ya da uzun bir bekleme döneminden sonra ortaya çıkabilen çok sayıda tıbbi durum söz konusu. Bir sorun olmasına gerek yok, rutin kontrollerinizi yaptırmanız gerekiyor. Örneğin, önceleri kadere bağlanan anne ve bebek ölümleri, sakat veya ölü bebek doğurma gibi olayların önemli bir kısmı, erken teşhisler sonucu artık kontrol edilebilir hale geldi. Günümüzde anne adayının hamileliğinde ya da doğumda hayatını kaybetmesi, bebeğin rahim içinde ölmesi ya da anomalili doğması her geçen gün giderek azalıyor. Sizin kontrollerini düzenli olarak yaptırdığınızı biliyoruz. Ne kadar iyi yaptığınızı anlatmak için aktarıyoruz. Onunla ilgili doktorunuza her gittiğinizde yeni heyecanlar yaşıyorsunuz. Hatta bu yüzden muayene günlerini iple çekiyorsunuz…
Bazen her şey yolundadır ama…
Erken hamilelikte dış gebelik ve mol gebeliği olguları ne yazık ki hiçbir belirti vermeyebilir. Bu iki durum da erken tanı konduğunda başarıyla tedavi edilebilen, tanı geciktiğindeyse tedavinin güçleşmesine neden olan normal dışı gebelik şekilleri. Bu dönemde yapılan sadece basit bir muayene ve ultrason incelemesi normal dışı seyreden hamileliğin tanısını koymak ve önlem almak için yeterli. İdrar yollarında özellikle hamilelik döneminde bazı bakteriler hiçbir belirti vermeden sinsi bir şekilde üreyebilir. Bu durumun basit bir idrar kültürü tetkikiyle ortaya çıkarılması büyük önem taşır. Zira bu belirtiyi vermeyen dönemde bakteriler kolay bir şekilde vücuttan uzaklaştırılarak ciddi enfeksiyonlar ortaya çıkmadan önlem alınmış olur. Aksi takdirde idrar yolları enfeksiyonları, özellikle de ateşle seyreden idrar yolu enfeksiyonları hem bebek hem de anne adayı için ciddi tehlikeler oluşturabilir.
Doğduğunda yaşaması kesinlikle mümkün olmayacak kadar sakat ya da normal bir yaşam sürdüremeyecek derecede bedensel sakatlığı bulunan bir bebek (Bebeğin beyin dokusunun gelişmemesi -anensefali-olgularında olduğu gibi) erken dönemlerde yapılan ultrason incelemesiyle teşhis edilebilir. Bu hamilelik anne adayını riske sokmadan sonlandırılabilir. Prenatal tanı, sınırları giderek genişleyen yeni bir bilim dalı olarak anne adaylarına hizmet verir.
Hamilelik zehirlenmesi
“Preeklampsi” adı verilen ve hayatı tehdit eden rahatsızlık, tam olarak ortaya çıkıp hamileliği kötü etkilemeden önce yapılabilecek çok şey var. Sadece tansiyon ölçümü ve bazı basit testlerle erken dönemlerde saptanabiliyor ve tedavisi mümkün. Belirti vermeye başladığı andan itibarense daha zor tedavi edilebilir bir aşamaya gelmiş demektir.
Başlama zamanı
İdeal olanı, hamile olduğunuza şüphelendiğinizde ya da pozitif sonucu aldığınızda doktora gitmeniz. Erken antenatal muayenelerinin amacı risk faktörlerinin ortaya çıkarılarak takip şeması çizmek. Bu muayene sayesinde daha önce de belirttiğimiz gibi dış gebelik ve mol gebeliği gibi erken dönemde ortaya çıkarılabilen normal dışı hamilelikler varsa saptanır. Ayrıca son adet tarihine göre belirlenen hamilelik haftasıyla ultrasonografide saptanan hamilelik haftasının birbirine uyumlu olup olmadığını tespit edilir.
İlk muayane çok önemli
Her şeyden önce dış gebelik tanısı erken konduğunda laparoskopi yöntemiyle daha az hasar bırakıcı bir tedavi imkanı doğar.
Yine gebelik haftasının özellikle birinci trimester ultrasonuyla belirlenmesinde hata payının artı eksi 3 gün olması, hamilelik haftasının teyit edilmesini sağlar. Bu da erken doğum kararı verilmesi gereken durumlarda yön verici olur ve karar için tarih geçmişse doktor, doğumun ne zamna olacağını kesin olarak anne adayına söyler. Erken dönemde muayene olamadıysanız tanı konar konmaz hemen antenatal muayene için doktora başvurmalısınız.
Ne sıklıkta yapılır?
Antenatal muayenelerin sıklığını ve yapılan incelemelerin niteliğini belirleyen en önemli etken, anne adayının ilk muayenesinde araştırılan risk faktörleri. Herhangi bir risk faktörü ya da hiçbir şikayetiniz olmasa bile ideal olarak 28. haftaya kadar dörder haftalık; 28-36. haftalar arasında ikişer haftalık aralıklarla ve 36. haftadan doğuma kadarsa haftalık olarak doktor kontrolüne gelmeli. Bir şikayetiniz olduğunda yeni doktor muayenesini beklemeyin ve doktora durumu iletin. Gerekli görüldüğünde ek muayeneler için de doktorunuza gidin.
Hamilelikte risk faktörlerinin varlığındaysa bu takip şeması tümüyle değişir. Risk faktörünün niteliklerine göre doktor kontrolleri daha sık aralıklarla yapılır ve bazı durumlarda risk faktörü olmayanlara yapılanlara göre daha farklı incelemeler yapılır.
Unutmayın: Kontrollerinize düzenli olarak gittiğinizde normal dışı durumlar ortaya çıktığında erken tanı ve tedavi yöntemlerinden sonuna kadar faydalanma şansını elde edeceksiniz.
Yapılan incelemeler…
Düşük riskli hamileliklerin doğumla sonuçlanması sırasında ve doğum sonrasında normal dışı bir durum ortaya çıkma olasılığı düşüktür. Bu hamileliklerin baştan sona kadar takibinde genel olarak aynı temel incelemeler ve tetkikler uygulanır. Bunlar, hamilelikte rutin uygulanan incelemelerdir. Hamilelik öncesinden var olan ya da hamilelikte ortaya çıkan risk faktörlerindeyse ileri inceleme amacıyla rutin tetkiklere ek olarak daha farklı bazı incelemeler yapılır. Bunlara da ileri incelemeler denir.
TEMEL(RUTİN)İNCELEMELER
Jinekolojik (pelvik) muayene
Genel olarak ilk muayene sırasında pelvik muayene yapılır ve hamileliği olumsuz yönde etkileyebilecek olası genital kitle, enfeksiyon, doğumsal genital anomaliler, kanser ve kanser öncesi lezyonlar için yapılır. Muayeneye, ultrason ve papsmear incelemesi de eklenerek değerlendirme tamamlanmış olur. Son zamanlarda jinekolojik muayene ne yazık ki giderek daha da ihmal edilir hale geldi. Bunun bir nedeni anne adaylarında var olan jinekolojik muayeneye bağlı düşük oluşma korkusu! Diğer nedeni de ultrasonun giderek daha fazla oranda kullanılmasının doktorlara verdiği "güven”dir. Öncelikle düzeltilmesi gereken yanlışlık, jinekolojik muayenenin düşük riskine yol açan bir durum olduğu fikri. Tıbben, jinekolojik muayenenin düşüğe yol açtığı görüşünü destekleyen bir bilgi yoktur.
Nasıl yapılır?
•Sistem muayeneleri
Bu muayeneler her zaman yapılmayabilir. Genel olarak ilk antenatal muayenede sindirim sistemi, kalp ve dolaşım sistemi, solunum sistemi, lokomotor sistem(kas ve eklemler) ve sinir sistemi ve ruhsal durum hakkında şikayet sorgulaması ve genel muayene kadın doğum uzmanı tarafından yapılır.
İlk muayenede gerekli durumlarda meme muayenesi de yapılarak muhtemel bir kitle, doğumsal meme anomalileri ve doğum sonrası emzirmeye engel teşkil edebilecek anormal durumlar ortaya çıkarılıp gerekli önlemler alınır.
•Tansiyon ölçümü
Anne adayının sağ kolundan uygun bir manşet boyu kullanılarak, sakin vaziyetteyken, oturur durumda elde edilen tansiyon değeri takip kartına işlenir. Tansiyon ölçümü her gebelik muayenesinde tekrarlanır. Preeklampsinin erken tanısında tansiyon değeri en önemli kriterdir.
Preeklampsi nedir?
Nedeni bilinmeyen tansiyon yükselmesine neden olan; idrarla protein kaybı başlar ve normalde damarlar içinde tutulması gereken sıvının büyük kısmı vücut boşluklarına kaçarak aşırı kilo alımına ve ödem oluşmasına yol açan Preeklampsi tüm gebeliklerin % 6’sında ortaya çıkar. Bazı doktorlar hamilelikte kilo alımının sıkı bir şekilde takip edilmesinin gerekli olmadığına inanırlar. Benim de benimsediğim bu görüşe göre anne adayı ve bebeğin sağlığında kilo alma kriteri son sıralarda yer alır. Ön planda olan bebeğin gelişimi ve anne adayının tansiyonu ve genel sağlık durumu. Kilo takibinin doktor kontrolünde yapılması, "gram gram" kilo takibi yapan anne adaylarında ortaya çıkması muhtemel psikolojik sorunları ve gereksiz endişeleri önleyen bir uygulama.
Karnın büyümesinin değerlendirilmesi
Günümüzde anne adaylarının karın çevresinin ölçüsü doktorlar tarafından ultrasonla belirleniyor.
Karın içi haritası
Leopold manevraları adı verilen özel muayene yöntemleri ile doktor bebeğin baş, sırt ve bacaklarının yerini belirler. Hamileliğin sonuna doğru bebeğin pelvis içine ne şekilde girdiği de bu yöntemlerle belirlenir. Ancak yine de ultrason ölçümü, bu yöntemle elde edilen bilgilerden çok daha hassas bilgiler verir.
Hamilelik testleri
Bu testler, idrarda ya da kanda hamileliğe özgü bir hormon olan HCG'nin saptanması esasına dayanır. Kanda henüz adet gecikmeden, idrarda ise testin hassasiyetine göre üç ile on gün arasındaki gecikmelerde hamileliği belirleyebilir.
Kan gruplarının belirlenmesi Anne ve baba adaylarının kan grupları parmaktan alınan kanda belirlenebilir. Anne adayının kan grubunun Rh(-), baba adayının ise Rh(+) olması durumunda Rh uygunsuzluğu var demektir.
Kan uyuşmazlığı
•Tam kan sayımı
Uygulanan testler kansızlık tanısının konmasını, varsa; demir eksikliği, B12 ve/veya folik asit vitamini eksikliği veya kalıtsal bir hastalığa bağlı olup olmadığı konusunda genel bir fikir sağlar.
Lökosit sayısı hamileliğe bağlı fizyolojik artışın üstüne çıktığında (12 bin ve üzeri) enfeksiyona, aşırı düşmesinde ise akyuvar yapımını bozan bir hastalığa işaret edebilir. Trombosit sayısıysa gebelikteki fizyolojik düşüşün daha altında düşmüş olarak saptandığında kanamayı durdurmaktan sorumlu bu hücrelerin gereksiz yere harcanmasına neden olan bir hastalıktan şüphelenilir.
•Tam idrar tahlili (TİT)
İdrar vücudun bir aynası. Hamilelikte TİT çok sık yapılır. Bunun amacı idrarda enfeksiyon bulgularını ortaya çıkarmak, erken hamilelik döneminde aşırı bulantı ve kusmaları olan anne adayının genel beslenme durumunu değerlendirmek ilerleyen aşamalarda idrarda protein varlığını ortaya çıkarmak ve anne adayının yeterli su içip içmediğini değerlendirmektir.
İdrar kültürü
Hamilelikte idrar yolu enfeksiyonlarının gelişmesini kolaylaştırır. İdrar sedimentinde lökosit, eritrosit ya da bakteri görülmesi enfeksiyona işaret eder ve anne adayının şikayetleri varsa antibiyotik tedavisi gerektirir. Ancak antibiyotiklerin her türlü bakteriye etki etmemesi nedeniyle idrar kültürüyle bakterinin cinsi belirlenerek enfeksiyon tedavisi yapmak daha uygun. Kültürde üreme olmazsa steril yani tedavi gerektirecek bakteri içermeyen idrardır.
İdrar yolu enfeksiyonları Toksoplazma, kızamıkçık ve frengi tarama testleri tercihen hamileliğin planlandığı dönemde yapılır. Bu amaçla anne adayından alınan kanda inceleme yapılır. Hepatit B ve HIV (AIDS) için tarama testleri ise gebeliğin sonlarına doğru yapılır. Anne adayında taşıyıcılık saptanması durumunda bebeğin, annesinden enfeksiyonu kapmasının engellenmesi için aşıya ek olarak doğumdan kısa süre sonra serum tedavisi görmesi gerekir.
Ultrasonografi
•IDC (İndirekt Coombs Testi)
Kan uyuşmazlığı olan anne adaylarında istenen bir inceleme. Belli aralıklarla kanda bebeğin alyuvarlarına karşı gelişmesi muhtemel antikorlar bu yöntemle belirlenir. Antikorlar müspet bulunduğunda ileri bir inceleme gerekebilir.
•Üçlü test (İkinci trimester Down sendromu tarama testi)
Gebeliğin 16.-18. haftaları arasında yapılan bir inceleme. Anne adayından alınan kanda üç ayrı hormon tetkiki yapılarak Down sendromu ve Nöral tüp defekti riski belirlenir. Son zamanlarda yerini giderek 11-14 testine bırakmakır.
•PPG (Postprandial Glikoz) ve OGTT (Oral Glikoz Tolerans Testi)
Gebelik, diabet (şeker hastalığı) oluşma riskini artıran bir durumdur. Bu yüzden anne adaylarına 24.-28. hamilelik haftaları arasında şeker yükleme testi uygulanır. Bu amaçla anne adayının risk faktörlerine göre 50gram PPG ya da 100gram glikoz ile OGTT yükleme yapılır.
•Kan biyokimyası
Hamilelik başladığı andan itibaren kan biyokimyası önemli değişiklikler gösterir. Buna bağlı olarak normal değerleri değişir ve yorum yapmak zorlaşabilir hatta yanlış yorumlar bile yapılabilir. Özellikle hamileliğin erken dönemlerinde başta karaciğer ve böbrek olmak üzere organların işlevlerini değerlendirmek için birçok kan testi istenir. Belli bir hastalığı olmayan bir anne adayından bu tetkikleri istemenin gerekli olup olmadığı henüz tartışma konusu olmakla birlikte, bazı parametrelerin özellikle değerlendirilmesi uygun olur. Benim görüşüme göre, kan biyokimyası ölçümleri hamilelik öncesi dönemde yapılmalı. Hamilelikte yapılan ölçümlerse yorumlanırken çok dikkatli olunmalı.