Baba-oğul Hollywood yıldızlarına ses veriyor
Sezai Aydın, seslendirme kariyerine 1970’li yıllarda, Robert de Niro, Fred Çakmaktaş, Bill Cosby gibi yakından tanıdığımız isimlerle başlamış. Oğlu Arda da babasının yolundan gidenlerden... O da rol aldığı tiyatro oyunlarının yanı sıra, Leonardo DiCaprio, Tom Cruise gibi isimlerin dışında Lost dizisinin Hurley’ini de seslendiriyor
Cosby Ailesi’nin babası Bill Cosby’i herkes hatırlıyordur. Ses tonu hepimizin hafızasına kazınmıştır. Ayrıca Bill Cosby ile Sylvester Stallone’nin seslerinin nasıl da benzediğini biliriz. Taş Devri’nin Fred Çakmaktaş’ının, Robert de Niro’nun, Jack Lemon’nun tanıdığımız seslerini Sezai Aydın 70’li yıllarda beri seslendiriyor. Oğlu Arda Aydın ise hiç bu mesleğe girmesini istemeyen babasına rağmen, yeteneğinin gösterdiği yolu izlemiş. Şimdilerde Leonardo Di Caprio, Tom Cruise, Christian Slater gibi ünlü isimleri seslendiriyor. Hatta ünlü dizi Lost’un Hurley’ini de... Baba oğul günümüzde seslendirme mesleğinin artık ayaklar altına alındığından, bu işin çok ucuza yapıldığından ve sokaktaki adama bile seslendirmenlik yaptırıldığından şikayetçi...
Seslendirmenlik zamanımızın en popüler mesleklerinden oldu...
Arda Aydın: Ben artık film seslendirmelerine gitmiyorum. Hem parasal açıdan bir şey kazandırmıyor, hem yaptığınız işten zevk almıyorsunuz. Beş-altı yıl öncesine kadar daha iyiydi ama artık facia...
Nedir problem?
A.A: Örneğin Leonardo Di Caprio’yu seslendiriyorum, yanımda da kadın başrolünü seslendirecek iyi bir seslendirmen var. Her şey yolunda giderken diğer oyuncuların geri kalanını sokaktan buldukları adamlara seslendiriyorlar. Bu Türkçe dublaj filmlerini izlenir kılmıyor. Nerede kaldı bizim yaptığımız işin güzelliği...
Herkes dublajcı olabiliyor yani?
A.A: Bir sürü dublajcı geçinen insan var. Piyasa sokaktan adamlarla dolduğu için, aldığımız paralar, mesleğin prestiji yerlerde.
Bu işin bir okulu yok mu?
Sezai Aydın: Usta çırak ilişkisiyle geldi bu iş buralara. Ben 1970 yılında başladım bu işe, artık yıl 2008. “Bu işi bana öğretir misin abicim” diyen olmadı. “Öğrenmek için geliyorum” diyenler de arkamda sandalyeye oturup perdeyi izledi. Yahu perdeye niye bakıyorsun adamlar filmi çekmiş bitmiş, şimdi sıra bizde...
Her güzel sesli kişi seslendirmen olabilir mi?
S.A: Hayır, mesela Çetin Tekindor iyi bir seslendirmen değil, sadece iyi bir sestir. Bir filmi seslendirir, işi biter, stüdyodan çıkar, bakkaldan sigara alacakken de aynı sesi kullanır.
A.A: Çetin Abi’nin yakışıklı bir sesi vardır. Benim için de Sumru Babacan’ın çok yakışıklı bir sesi vardır. Aynı zamanda benim hocamdır.
Seslendirmenlerin düşmemesi gereken hatalar var mı?
S.A: Mümtaz Sevinç ortaokuldan bu yana arkadaşımdır. Ben yönetmenim, o konuşmacı. Bir gün onu yanıma çağırdım “Herkese yapmam gel” dedim ve sesini dinlettim. “Nasıl geliyor” diye sordum, “Çok güzel” dedi, yine dinlettim yine aynı cevabı verdi. “Ne dediğin anlaşılıyor mu peki” diye sordum, üçüncü dinlemesinden sonra “Haklısın hiçbir şey anlaşılmıyor” dedi. Seslendirmen sesine aşık olduğunda, sesini dinlemeye başladığında geçmiş olsun, o yol tehlikelidir. Seslendirmen sesini dinlememelidir, o zaman teksi nasıl okuduğuna değil sesinin nasıl çıktığına konsantre olur.
Siz kendi seslendirdiğiniz filmleri izlerken ne hissediyorsunuz?
S.A: Kendi sesimden hoşlanmıyorum. Ben hep altyazılı izlerim kendi işlerimi. Çünkü sizin duyduğunuz gibi duymuyorum, herkes kendi sesini sevemez. Ben de kendi sesini beğenmeyenlerdenim. Türkçe seslendirme seyretmiyorum.
Konuşmamı isterlerse fiyatımı öderler
Siz babanızdan ders aldınız mı?
A.A: Babam bu işi yapmamı istemedi.
S.A: İstemedim çünkü zamanında bu işi bizler yapıyorduk, işlerin başında biz vardık. “Oğluna iş verdi” denmesini istemedim. Mesela eşimle evlenmeden önce birlikte çalışıyorduk, çok iyi bir çevirmendir. Evlendikten sonra eşimle de hiç çalışmadım. Sektör ufak, böyle lafların çıkmasını yediremezdim kendime. Bir de biz çok iyi paralar kazanamıyorduk bu işten, oğlumun daha kazancı bol bir iş yapmasını istedim.
Oğlunuzda yetenek görmediniz mi?
S.A: Arda herkesten bir sıfır önde başladı bu işe. Arda’ya hadi gel dendiğinde stüdyoda ne yapılacağını biliyordu. Çok yetenekli olduğunu düşünüyorum, bu sadece benim fikrim değil. O benim oğlum, kuzguna yavrusu Zümrüd-ü Anka görünürmüş.
A.A: Babam bu konuda çok hassastır, ailesini çalıştırma konusunda taviz vermez.
Seslendirme işinde çok güzel paralar var denir, doğru mu?
A.A: İsim olmakla alakalı bir durum. Evinizi, arabanızı alabiliyorsunuz bu işte. İlelebet bu işte kalabilmek biraz zor. Ben artık Leonardo Di Caprio konuşmayalı beş yıl oldu. Artık başkaları konuşuyor. Benim konuşmamı isterlerse fiyatımı öderler...
Bir aktörün hep aynı kişi tarafından seslendirilmesi gerekmez mi?
S.A: Gözü görmeyen iki kişiyle konuştuğumda “Neden hep farklı insanlar seslendiriyor” diye sordular. Onlar açısından daha zor bir durum. Çünkü atıyorum, Sylvester Stallone’yu benim sesimden tanıyorlar, başka biri seslendirdiği zaman anlamıyorlar. Sesle bütünleşme vardı eskiden, yönetmenle kavga etsen dahi aynı adamın filmi geldiğinde seni çağırırlardı. Ankara TRT hâlâ buna çok dikkat eder. Geri kalan kim ucuza çalışıyorsa onu alıyor. Sonra insanlar Türkçe dublaj izlemiyor.
Seslendirme izlerken gördüğünüz en büyük yanlışlar nedir?
S.A: Ooo çok fazla ama en fazla ‘bayan’ kelimesine takılmış durumdayım. ‘Bayan’ denmez ‘hanımefendi’ denir. Artık halk da bayan lafını kullanıyor. Erkeğe ‘bay’ demediğimize göre kadına neden ‘bayan’ deniyor? Çeviriyle Türkçe’yi o kadar bozduk ki, insanlar yanlış Türkçe konuşur oldu.
Aynı oyunda olmamız tamamen tesadüf
Tiyatro nasıl gidiyor?
A.A: Şu an Keşanlı Ali Destanı, Tekrar Çal Sam, Lüküs Hayat ve bir çocuk oyununda rolüm var.
Lüküs Hayat’ta babanızla birlikte oynuyorsunuz...
A.A: Birlikte oynamamız tamamen tesadüf oldu. Babam Lüküs Hayat’ın daha önceki oyuncularından. Onun rolünü oynayan arkadaşımız rahatsızlanınca babam oynamaya başladı.
Lüküs Hayat gibi kuşaktan kuşağa geçen efsane bir oyunu birlikte oynamanız keyifli olsa gerek...
S.A: Biz tuluat kültüründen geliyoruz. Oyunda, tekste olmayan bir repliği; “Ne kadar iyisiniz, keşke benim oğlum olsanız” dediğimde Arda dondu kaldı.
A.A: Sadece donsam iyi, sahneyi terk ettim. Ama artık alışıyorum bu duruma. Alaylı ve akademik olmayı birbirinden ayıran taraf bu.