‘Baba neden daha önce ölmedin?’
Sarsıcı bir hikaye, bir hastane odasında gerçekleşen aile içi yüzleşmeler ve hikayeyi sürpriz açılımlara sürükleyen bir son. Krek’in son oyunu ‘Babamın Cesetleri’ni oyuncularıyla konuştuk
Yolu Filistin’den Ruanda’ya, Bosna’ya kısaca nerede kan varsa oraya düşen, hayatından bir sürü ceset geçen ünlü bir foto muhabiri ölüm döşeğinde. Küçük oğlu (Öner Erkan) haykırarak soruyor “Baba neden daha önce ölmedin? Bosna’da Filistin’de niye ölmedin?” Berkun Oya’nın yazıp yönettiği son oyun izleyicisiyle buluştu. Berkun Oya özgün tarzıyla insan ilişkilerini oyunlarına tiyatroda farklılık yaratarak yansıtıyor biliyoruz. Bu oyunda ise aynı zamanda çok da sinematografik kokan bir hikâye, çetrefilli bir aile dramının tam ortasına alıyor izleyiciyi.
Bir hastane odası, ölümü beklenen bir baba, iki erkek kardeş, bir gelin ve hikâyenin düğüm noktası 6 yaşlarındaki kız torun… Yönetmen hikâyeyi olabildiğine uzun tutmuş, izleyicinin sabrını zorladığı bir iki sahne dışında gayet uzun aksa da duygusal ağırlığıyla bir hayli sarsıcı. Sahnede de izleyicilerde de bol gözyaşı var.
Korkularıyla yüzleşen bir aile
Oyundan önce ‘Babamın Cesetleri’ oyuncularıyla bir araya geldik. Hikâye ve karakterler kadar oyuncular da ilginç. Oyunun sürpriz çıkışları nedeniyle onları ‘Katil uşak’ dedirtmeden konuşturmak biraz zor oldu. Babalıkla mesleği arasında gidip gelen ana karakteri oynayan Şerif Oral, lisede öğretmeninin “Senden fizikçi olmaz” deyişine inat Boğaziçi Üniversitesi Fizik Bölümü’nde bulmuş kendini. Neyse ki yolu inat için değil gerçekten yapmak istediği oyunculukla kesişmiş ve son olarak da bu oyunla. “Zamanımızın en önemli sorunu özgürleşmekten korkmak, oyunun da bununla ilgili olduğunu düşünüyorum. İnsanın korkularıyla yüzleşmesi önemlidir” diyor.
Kaan Taşaner, ‘Kuzey Güney’in Şerif Komiser’i. Setten çıkıp yetişiyor provcaya. “Genel olarak zaten sevgi ifade etmekle ilişki kurmakla alakalı, sadece çekirdek aileden bahsetmiyorum. Sevgililer, karı kocalar ve diğer bütün insanların birbirlerine sevgilerini ifade etme probleminden yola çıkıyor. Oyun sadece bir replik, bir sahne değil her anıyla özel benim için. Buradaki ilişki kuramama durumu bunları da tecrübe etmiş birisi olarak önemli benim için. Bundan kastım çocuk baba ilişkisi değil sadece ilişki kuramama durumu tam anlamıyla.”
‘Bartu sayesinde tanıştım’
Oyunun en sürpriz karakterlerinden biri ailenin küçük oğlu. Ağabeyden biraz daha olgun, biraz daha düz bir karakter olarak giriyor oyuna, oyun aktıkça açılıyor ve en düz mantığın altından her şeyi gören anlayan bir profil çıkarıyor karşımıza. Karakterin ardında Yalan Dünya dizisinde Bora rolüyle izlediğimiz Öner Erkan var. “Bartu’nun (Küçükçağlayan) rol aldığı ‘Güzel Şeyler Bizim Tarafta’yı izledikten sonra ben de Krek’te bir şey yapmak istedim. Berkun ile görüşmemi sağladı. Berkun’u hiç tanımıyordum baya ciddi taciz etmişim ‘Ne oldu abi yazdın mı?’ falan diye. Birkaç defa ‘Yazmadım’ dedikten sonra dedim üstüne gitmeyeyim. Sonra bir sene geçti üzerinden. Oyunu bitirmiş. Aklında kalmış herhalde benim istekli olduğum ve başladık.”
‘Paraşütle atlamak gibi’
Tiyatro oyunculuğu ve karakteri hakkında sorduğumuzda karakteri bitmeyen bir şey gibi gördüğünü söylüyor, “Bir durum var ve kağıtta yazılı olan şifreler var elimizde. Her akşam başka türlü bir şey. Her seferinde paraşütü tekrar sırtınıza takıp, tekrar yukarı çıkıp, tekrar atlamak gibi. Karakterle ilgili bir şey söyleyemiyorum çünkü ben de bilmiyorum, keşfetmeye devam ediyorum.”
Oyunun iki yeni ismi Ulaş Tuna Astepe ve Özge Özel, Erol Günaydın’ın “Bana karşıdan karşıya geçen şemsiyeli adam rolü verin,öyle bir geçerim ki insanlar unutamaz” sözünden yola çıkarak doktor ve hemşire rolünde oyuna renk katıyor ki Berkun Oya, bu ağır dramın içinde izleyiciyi güldüren detaylar de serpiştiriyor.
Dizi seti sahne arasında mekik dokuyorlar
Oyunda çok izlenen iki dizinin iki oyuncu da olunca soruyoruz. Hem dizi seti hem sahne bir arada nasıl gidiyor diye… Güney’in Şeref Komiser’i Kaan Taşaner, “ Temel olarak benim için ikisinin birbirinden sadece teknik farkları var. Onun dışında benim işimi yaparken kendi bulunduğum yer rolle ilgili bulunmaya çalıştığım yer değişmiyor. Birinde daha teknik şartlar var açılarla ilgili vesaire. Onun için benim için değişen bir şey yok. Bir şekilde iki taraf çaba harcıyor. Her iki taraf da diğerinin mesaisine saygı duymaya çalışıyor ve işi çözmeye çalışıyor. Bir şeklide gün dolu geçiyor. Biraz daha uykusuz kalıyorum ama öyle çok ciddi bir sorunum yok” diyor. “Oyuncu olmasaydınız hangi yanınız eksik kalırdı?” diye soruyorum. “Deli olurdum. Bilmiyorum hiç düşünmedim ben çok uzun bir zamandır bu işi yapıyorum. Aklımın erdiği zamandan beri diyebilirim ki aklım biraz geç erdi. 17-18 yaşında” diye cevap veriyor ve gülüyor. Yalan Dünya’nın Borası Öner Erkan ise“Oyunculuk mantığı bir tane sadece alıcısı farklı. O yüzden fedakarlık söz konusu değil ben zaten yapmak istediğim şeyi yapıyorum” diyor.