Avrupalı gibi kazanıp Arap gibi yaşamak istiyoruz
Fotoğraflar: Barış ACARLI
Eğlence hayatına yön veren İzzet Çapa ile gece hayatını, ünlüleri ve gündemi konuştuk. Çapa, Türklerin Avrupa orta sınıfı gibi kazandığını ama Arap zenginleri gibi yaşamak istediğini, eğlence ve yeme kültüründe sınıf atlayamadığını belirtiyor...
İzzet Çapa, Türkiye’nin eğlence hayatına yön veren isimlerin başında geliyor. Açtığı her mekan bir ilk oluyor, çok konuşuluyor, çok eğlendiriyor... Ama ona bu yetmiyor, hızla mekanından sıkılıyor yeni arayışlar peşinde koşuyor. Çapa’yı Çapa yapan da bu zaten. Son yıllarda yaptığı röportajlarla da magazin gündemini belirliyor, bazen altüst ediyor, ezberleri bozuyor. Çapa, 90 TL’ye satılan lahmacun için “Satana saygı duyuyorum, alan kerizi düşünürüz...” diyor. Türklerin eğlenmesini bilmediğini de şöyle özetliyor, “Türk insanı, Avrupalı orta sınıf gibi para kazanıyor, Arap gibi yaşamak istiyor. Hepimiz filmlerde ya da internette gördüklerini yapmak istiyor öyle yaşamak istiyor. Fakat bu genler ve kültür bizde yok. Adam her hafta suşi yiyor, ama özünde kuru fasulye ve kebap var. Suşi yemeği içselleştirerek yapmıyor. Özünü inkar eden bir eğlence yaşamında, özünü inkar eden bir nesil yetişiyor. Hiçbirimiz annemizden ekmeğe vasabi sürerek büyümedik.” Çapa ile buluştuk, eğlence ve magazin gündeminden girdik, siyasetten çıktık.
Gençler parayla her şeyi yapabileceklerine inanıyor
Kafasına buyruk asi ve hiperaktif bir yapınız olduğunu biliyorum. Bu ailede bir sorun yarattı mı?
Her zaman ailenin tahtası eksik çocuğu bendim, gerçekten duygu çatışması yaşıyorsun bir yandan kontrol manyağısın bir yandan asi ve özgürlükçüsün bu ikisinin havada çakıştığı yerde çok da psikolojinin düzgün olduğunu düşünemezsin.
Genç olsanız İzzet Çapa’nın mekanlarına gider miydiniz?
Çapa 27, 28 yaşının altındaki müşterileri seven bir adam değil. Gençlerin daha eğlenme dönemleri daha zor, kabuktan çıkışları agresif olabiliyor. Daha uç ama bugün dünyada bir gençlik faşizmi söz konusu, ama bunlar uçlar, tatminsizler, parayla her şeyi yapabileceklerine inanıyorlar. O yüzden pek sevmiyorum, gelirlerse de kapımız her zaman açık.
Eğlence yaşamında insan profili değişti mi?
Tabi ki değişti... İyi mi kötü mü bilemem, ama toplumdaki değişiklikleri görüyorsunuz. En önemlisi tahammülsüzlük, daha kavgacı daha agresif ve paraya daha önem veren bir durum yaşanıyor.
Gece hayatından yavaş yavaş uzaklaştığınızı biliyorum sizi gazeteciliğe iten sebeplerden biri bu mu oldu?
İnsan 17 yıl gece hayatının içinde bulunduğu zaman o işten yorulur. O zaman başkalarının önünü açmak zorunlarsın, köşeye çekilip genç arkadaşlarımın işleri yapmalarını gerektiğine inanıyorum.
SANATÇILAR YARGILANAMAZ
Birileri Gezi Parkı olaylarına gitti diye karşılık olarak Vizyon toplantısına gidenleri yargılayamaz.
Türk insanı eğlenmesini hiç bilmiyor
Gece hayatının yavaş yavaş bittiğini söylemiştiniz, ama mekanlarınız dolup taşıyor bunu neye bağlıyorsunuz?
Nerden biliyorsun? Ben göremiyorum onları. Bizim hayatımız Yeşilçam’da Hulusi Kentmen’in hayatına benzer her zaman, filmde zengin köşkler içinde yaşarsın, ama eve gittiği zaman ne şartlarda yaşadığını bilemezsin, bizimde dışarıdan kalabalıklar görünse de ne kadar iş yaptığımızı kimse bilmez.
Şu an İstanbul’da eğlence rotası neresi?
Yeni rota gönlünün istediği yer. İnsanlar artık önlerine konan yemekleri yemiyorlar, kendi istediklerini yapıyorlar. Kimine göre Karaköy kimine göre hala Bebek, kimi gözlerden uzak kalmak istiyor herkes farklı yerleri tercih ediyor.
İnsanlar eğlenebiliyorlar mı? Yoksa sadece gösteriş mi yapıyorlar?
Bu sorulara çok cevap verdim, ama inanarak vermedim. Çünkü böyle bir grafik yapılması mümkün değil. Eğlenmesini bilmiyor Türk insanı, ‘Avrupalı orta sınıf gibi para kazanıp, Arap gibi harcamak istiyor. Herkes filmlerde ya da internette gördüklerini yapmak istiyor, öyle yaşamak istiyor. Ama bu genler ve kültür bizde yok. Adam her hafta suşi yiyor, ama özünde kuru fasulye ve kebap var. Suşi yemeği içselleştirerek yapmıyor. Eğlence yaşamında özünü inkar eden bir nesil yetişiyor. Hiçbirimiz annemizden ekmeğe vasabi sürerek büyümedik.
Muhafazakarlık tamamen din ile alakalı değil
Muhafazakar kesim sizin mekanlarınıza geliyor mu?
Muhafazakar, benim anlayışımda var olan değerlerini muhafaza eden insandır, o zaman bende muhafazakarım. Böyle söylemlerle insanların bölünmesini sevmiyorum. Muhafazakarlığın tamamen
din ile alakalı olduğunu düşünmüyorum. Muhafazakarlık, var olan değerlerini koruyan ve muhafaza eden insan kitlesi olduğundan, benim de mekanlarıma geliyorlar...
Bu kadar farklı konseptlerde mekanlarınız var, peki neden muhafazakar kesim için bir yer açmayı düşünmediniz?
Ben bu işi para için yapsaydım öyle bir mekan da açardım ki, zaten Cahide’ye gelip içki içmeden eğlenen bir sürü insan var. Bizim evde annem ağzına içki sürmezdi babam her gece bir kadeh rakı içerdi, farklı yerlere gitmezlerdi, eğer içki içmeyene saygı duyarsak onlarda içki içene saygı duyacaktır.
Bodrum - Çeşme gibi paranın çok rahat harcandığı bir yerde neden mekanınız yok? Neden bir oralarda beach açmayı düşünmediniz ?
Her şey para olarak görülüyor işletmecilik dönemini bitirdim. İşletmeci olarak cevap verirsem, İstanbul dışında iş yapmak İstanbullu bir dükkancı için Amerika’nın Irak’la savaşa girmesi gibi bir şey. Bombalarsın bombalarsın oranın halkı seni kovalar.
'90 TL’ye lahmacun satana saygı duyarım, alan kerizi düşünürüz...’
Bodrum’da Maça Kızı’nda 90 TL’ye lahmacun satılıyor, siz 90 TL’lik lahmacun yer misiniz?
Yemesinler! Bu fiyatlar sürpriz değil ki. 90 TL’ye lahmacun yemem, ama yemek isteyeni de suçlamam. Satana saygı duyuyorum, alan kerizi düşünürüz...
Geçimsiz ve zor bir adamım
Aşk hayatınızı merak ediyorum?
Aşk hayatım özeldir, ben söylemem nazar değeceğine inanıyorum. Bizim tarzımızda insanların göz önünde yaşamasını sevmiyorum. Hiçbir yazımda da eleştirsem de methetsem de, insanların özel hayatına girmedim. Özel hayatlarına çok meraklı değilim insanların.
İlişkilerinizi günü birlik mi yaşıyorsunuz yoksa sadık mısınız?
Sadık bir insanımdır, beni çekmek zor, çok geçimsiz huysuz adamım. Gün geçtikçe huysuzlaşıyorum, otokontrolüm çok fazla mükemmeliyet duygumu yenmeye başladım. Artık mükemmeli aramıyorum, öyle bir şey yok zararı kendine oluyor. Sadakat olmadan olmaz, ama sadakat tek başına ilişki için önemli değil.
Recep İvedik izlemem, Mustafa Sandal’ın da sesine tahammülüm yok
Başbakan’ın Vizyon Toplantısı’na giden sanatçılar için ne düşünüyorsunuz?
İstediği yere gidebilir, isteyen istediğini destekleyebilir. Kimsenin kimseyi yargılama hakkı yok. Birileri Gezi Parkı olaylarına gitti diye karşılık olarak Vizyon Toplantısı’na gidenleri yargılayamaz. Bunun Gezi’ye katılan insanları hakaretle, linç kültürüyle linç etmelerinden, oraya giden insanlara yapılanın hiçbir farkı yok.
Siz gider miydiniz?
Davet etselerdi gidebilirdim. Niye gitmeyim ki. Kime oy veriyorsam onu dinlemek zorunda değilim, zaten Tayyip Erdoğan her gece televizyonumuza konuk, onlarda gitmişler daha yakından seyretmişler.
Oraya giden sanatçılar yeterli mi? Gidenleri sanatçıları kınıyor musunuz?
Bence orada organizasyonla ilgili sorun var, gelen insanların yetersizliği konusunda organizasyonun bozuk olduğunu düşünüyorum. Ben daha fazla sanatçı görmek isterdim oraya giden sanatçılardan. Orhan Gencebay ve Bülent Ersoy dışında beğendiğim yok. Onlar dışında hiçbirini dinlemem, Ece Erken’in sunuculuğunu bilmem, Recep İvedik hayatımda izlemedim, Mustafa Sandal dinlemem hatta sesine bile tahammülüm yok! Hiçbiriyle de bir samimiyetim de yok, ama oraya gittiler diye hiçbirini kınamam.
”Metin Arolat’ı sevmemek için yedi neden” diye köşe yazdınız. Neden?
Ben oraya gidenlere değil, gittikten sonra kıvırtanlara karşıyım. Açıklama yapanlara karşıyım. ‘Gittiysem gittim sanane’ cevabı budur.