Oyunculuk maceranız nasıl başladı?
İlk olarak Star TV’de yayınlanan bir dizide birkaç bölüm küçük bir rol ile başladım. O sıralarda turizm okuyordum. Sonrasında ana karakter olarak başka bir projeye dâhil oldum. Sonra vatani görevimi tamamladım. Döndüğümde ise; hayatıma nasıl devam edeceğimin kararını vermiştim. Tiyatro sanatçısı bir anne ile oyuncu, yazar ve yönetmen bir babanın oğlu olmak, sanatın içinde büyümek bana ışık oldu.
Beni Bırakma dizisine nasıl dâhil oldunuz?
Farklı karakterleri oynayarak kendimi iyi ifade edebilme düşüncesiyle; Shakespeare’in 66’ıncı sonesinisi nematografik bir anlatımla çektik. Sosyal medyada yayınlanan bu çalışmam, yapımcımızın dikkatini çekmiş. Beni görüşmeye davet ettiler ve böylece projeye dâhil oldum.
Dizide canlandırdığınız Tarık ile benzerlikleriniz ve farklılıklarınız neler?
Tarık aile değerlerine son derece önem veren, disiplinli işkolik, çevresine saygılı ve saygın biri. Ne var ki, duygusal iç dünyasını belli bir yaşa kadar fark edememiş ya da kendini ertelemiş. Bir gün karşısına “Sıla” çıkıyor. Âşık olabileceği aklının ucundan bile gelmezken, tutkulu romantik bir adam oluveriyor. Özellikle aşk konusunda ben de kendimi erteledim. Burada Tarık ile buluşuyoruz.
Dört ayda evime bir kez gidebildim
Çekimleriniz Ankara’da gerçekleşiyor. Set dışında neler yapıyorsunuz?
Günlük bir dizide ilk defa yer aldım ama bizim farkımız haftalık dizi özverisiyle çalışıyor olmamız. Bu yüzden çekimlerimiz haricinde fazla bir zamanım kalmıyor. Buna rağmen her boşluğumu kitap okumak, film izlemekle geçiriyorum. Ne yazık ki arkadaşlarıma pek vakit ayıramadığım için sitem ediyorlar ve bu da beni üzüyor. Dört aydır Ankara’dayım ve İstanbul’a evime ancak bir kez gidebildim. Asla şikâyetçi değilim. Aldığımız olumlu tepkiler, bize gösterilen gurur verici ilgi her şeyin üzerinde.
Günlük dizide çalışmanın avantajları ve dezavantajları neler?
Günlük dizi, çok fazla duygu değişimi yaşanan bir maraton. Bundan dolayı oyuncuyu fazlasıyla zorlayabiliyor. Bir gün içerisinde değişik duygular içeren sayfalarca sahne çekiyoruz. Tabii ki artık buna alıştık ve ortaya koyduğumuz karakterlerle kendimizi daha güçlü, daha inançlı, daha donanımlı olarak izleyiciye sunabiliyoruz.
Başrolde oynamak ne hissettiriyor?
Hikâyenin ana temelinde yer almak, hem izleyiciye hem de çalıştığım ekibe karşı büyük bir sorumluluk. Bu sorumluuğun bilinci içinde hareket ederek işimi yapmaya çalışıyorum.
Sosyal medyada popülaritenizin artmasıyla ilgili ne düşünüyorsunuz?
İzleyicilerin ilgisini ve sevgisini gerek sosyal medyadan, gerek yolda yanıma gelerek gösteriyor olmaları tarifi zor bir duygu. Bunu daima iyiye kullanma gayreti içinde olacağım. Özellikle sosyal medya aracılığı ile dünyanın birçok yerinden ulaşıyorlar. Meselâ en çok şaşırdığım yerler arasında Hindistan var. Ayrıca birçok yerden kendi dillerinde yazıyorlar. Ya da translate aracılığı ile Türkçeye çevirip duygularını dile getiriyorlar. Biraz enteresan cümleler olsa da hepsi çok değerli benim için.
Oyunculuk bir meslek değil yaşam biçimi
‘Ben oyuncuyum’ demenin kriterleri nedir sizin için?
Oyunculuk bir yaşam biçimi. Hayatınızı buna göre şekillendirmek durumundasınız. Sürekli gözlem yapmak, araştırmak, okumak, dünyayı tanımak zorundasınız. Aldığınız eğitim ve yeteneğiniz elbette çok önemli fakat asla orada kalamazsınız. Yeniliklere açık olmak, kendinizi çağın gerekleriyle donatmakla yükümlüsünüz.