Aşk için ön koşul gerekmiyor
Ezgi Asaroğlu, ‘Yağmurdan Kaçarken’ dizisi ile karşımızda. Aşk Kırmızı filmindeki rolüyle kadınlara aşkı yeniden sorgulatan genç oyuncu, aşkta koşulların önceden belirlemenin mümkün olmadığını söylüyor. Dizideki rol arkadaşı ise kadınların
hayran olduğu ‘biscolata erkeği’ Carlos Martin.
Hem yeni bir film, hem yeni bir dizi geldi. ‘Yağmurdan Kaçarken’ nasıl bir dizi?
Romantik komedi tarzında bir dizi. Yorgun günün sonunda açtığınız zaman tatlı tatlı, sizi eğlendirecek güldürecek bir dizi. İdil de oynadığım diğer karakterlerden çok farklı. Duygularını uçlarda yaşayan, ani reaksiyonlar verip fevri çıkışlar yapan, birçok zıt yönü içinde barındıran bir kadın.
Bu iki projeye kadar biraz ara vermiş gibi duruyordunuz. Neler yaptınız?
Sinema filmi yaptığınız zaman tabii ki dizi kadar devamlı göz önünde olan bir iş olmadığı için araymış gibi algılanabiliyor. “Cennetten Kovulmak” diye bir film çektim, onun arkasından “Aşk Kırmızı” geldi. Aslında onların ön hazırlıkları, çekim sürecini baz aldığınız zaman ben hep çalışıyordum.
Carlos, ‘Biscolata erkeği’ etiketiyle Türkiye’de çok ilgi çekti. Sette nasıl?
Abartılı yaklaşımlarla bakamıyorum, o da bir insan nihayetinde. Carlos çalışkan ve disiplinli bir rol arkadaşı beni ilgilendiren kısmı da bu zaten. Yabancı dil problemimiz olmadığı için iletişimde sorun yaşamıyoruz.
‘Hayatımda mesleki hırslara yer yok’
Oyunculukla ilgili kilit nokta olarak gördüğünüz bir olay var mı?
Geleceğe dair plan programla yaşayan bir insan değilim açıkçası. Herkes gibi ben de mutlu ve huzurlu yaşamak istiyorum. Bunun için de mutlu olabileceğim tercihler yapıyorum. Bu da beni oyunculuğa getirdi. Mutlu olduğum sürece yapacağım b işi. Yarın öbür gün bu meslek beni mutlu etmezse başka bir şey yaparım. Kendimi kötü hissettirecek duygulara ve mesleki hırslara yer yok hayatımda.
B planı olan insanlardan mısınız?
Yok, bu sırf oyunculuk için değil. Hiçbir şeye yönelik B planı yapmam. Olduğu zaman düşünürüz derim, öteki türlüsü gereksiz yük almak oluyor bence. Tabii ki hayatta hiçbir şey vazgeçilmez değildir. Şu anda tutkuyla bağlı olduğum bir mesleğim var ve bunu erken yaşta bulabildiğim için kendimi şanslı hissediyorum. Çünkü insanlar hala arıyorlar...
Nelerden keyif alarak yaşarsınız?
Şu an için konuşuyorsak çalıştığımız dönemlerde set dışındaki saatlerde uyuyabiliyorsanız şanslısınız. Dışarıya dönük bir yapım var aslında ama daha çok yakın çevrem içinde o ön plana çıkar, çok fazla kalabalıklar içinde olup gece dışarılara çıkan biri değilim. Çılgın bir sosyal hayatım yok.
‘Aşk öyle bir şey ki tercih şansı bırakmıyor. Aşk idealize
edilemez başınıza
gelir ve yaşarsınız. Önceden belirleyemez-siniz. Fazla
düşünme, çözümleme taraftarı
değilim”
‘Anların keyfini yaşamak güzel’
Carlos ile İdil’in aşkı nasıl bir aşk?
İdil ve Carlos Yılmaz bir şekilde karşılaşıyorlar. Aslında birbirlerini tanımıyorlar ama o tanıştıkları anın ve o gecenin keyfini çıkarıyorlar.
Nasıl güzel bir gece geçiriyorlar?
Akıllarına esen ne varsa yapıyorlar, oradan oraya gidiyorlar bir gecede. Bu ilk aşaması. İki insanın birbirine bağlanması veya aşk aslında işte. Aşk için herhangi bir ön koşul olmadığını görüyoruz burada. Karşılıklı kahveler içip “Ee neler yapıyorsun, sen nelerden hoşlanıyorsun?” gibi bir konuşma gerekmiyor. Bu böyle evlilik programlarındaki gibi bir şey değil. Anlık, duygularla gelişen bir şey ve onların da başına öyle geliyor aşk.
‘Hayat kitap gibi tanımlanamaz’
Tesadüf eseri yani...
Artık aşka düştükleri için ister istemez o tesadüfün peşine düşüyorlar. Eğer gelip geçici ve o gece eğlendik bitti gibi bir şey olsaydı hayatlarına devam ederlerdi ama işte aşk öyle bir şey ki size tercih seçeneği bırakmıyor.
O zaman buradan yola çıkıp sormam şart. Sizin için de akışında yaşanan bir şey midir aşk?
Akışında yaşanan bir şeydir tabii. Aşk idealize edilemez bence. Başınıza gelir ve yaşarsınız. Önceden belirleyemezsiniz böyle şeyleri. Çok fazla düşünmek, çok fazla çözümlemek taraftarı değilim. Hayat kitap gibi tanımlanabilecek bir şey değil, düşünen adam Rodin gibi bir yere varamazsınız.