'Arzunun peşinde koşarken hazzı ıskalıyoruz'
Fotoğraflar: BARIŞ ACARLI
Önce kepekli unu boşaltıyor büyükçe bir kabın içine, sonra üzerine, 15 dakika dinlendirdiği ekmek mayasını ekliyor yavaş ve dikkatlice... Teoman Kumbaracıbaşı ekmek hamurunu yoğururken başlıyoruz röportaja... Ardından filtre kahvelerimizi hazırlıyor. Alışık olunmayan bu manzara onun için çok doğal. Ancak, fotoğraf çekmemizi istemiyor ve “İnsanın ekmek yaptığını göstermesi bence ayıp ve gereksiz” diyor... Sonra yaşama dair düşüncelerini anlatıyor...
Teoman Kumbaracıbaşı, tiyatro ve sinema oyuncusu, müzisyen ve gerçek bir Kadıköylü. Arjantin’den 1977 yılında Türkiye’ye gelip, Kadıköy’e yerleşmiş bir ailenin çocuğu. Arjantin doğumlu ama kendini Kadıköy ile tarif ediyor. “Hala köklü bir mahalle kültürü var” diye tabir ettiği Kadıköy’de yaşamaktan çok mutlu. Sokağa çıktığında esnafın kendisini tanıması, onların varolmasına katkıda bulunması ayrıca keyif veriyor. Bildiğimiz, bize tanıdık gelen oyuncu portrelerinden çok farklı.
Aslında çoğunluktan, çoğumuzdan farklı demek daha doğru. Günümüz insanının yaşadığı sorunların ortak kaynağının önlenemeyen tüketim arzusu olduğunu düşünüyor ve “İnsan her şeyi tüketiyor. Tüketim korkunç bir seviyede” diyerek kendi yaşamını nasıl küçülttüğünü şöyle anlatıyor: “İhtiyacın olmayan şeyleri yaşamından çıkardığında küçülüyorsun, mahalle ile yaşıyorsun, mesela bahçemle kendim ilgileniyorum, bulaşığımı kendim yıkıyorum, temizliğimi yapıyorum, ekmeğimi yoğurup, pişiriyorum, dizi çekiyorum, albüm yapıyorum, kitap okuyorum, oğlumla ve arkadaşlarımla vakit geçiriyorum ve bunlara vakti olmadığını söyleyenlere inanmıyorum. İnsanın her türlü rezilliğe vakti var ama kendi hayatını düzene sokup, yaşamaya vakti yok mu? Pek çok kişi girmedikleri odaları bulunan büyük evlerinin hayalini kuruyor, spor ve büyük arabalar istiyor. Yani arzunun peşinden koşarken hazzı ıskalıyor.” Kendine kurduğu yaşamın gerçekleştirilmesinin zor olduğunun farkında Teoman Kumbaracıbaşı. “Bunu yapmak kolay değil. İdeal benle, benin çatışması bu noktada ortaya çıkabilir. Olmak istediğin kişi ile olduğun kişi farklıysa zorlamamak lazım. Mesela benim buradaki yaşamım yapabildiğim şeyler üzerine kurulu. Yapamadığım bir şey yok bu evde...” diye anlatıyor.
Hayata bakışım hüzünlü
Mutlu olmaya çalışan biri değilim. İnsanlaşmak üzerine kafa yoran biriyim. Dünyanın dörtte üçü açlıktan perişan olurken insanın mutlu olması büyük bir ahlaksızlıktır ama gülümsemeyelim de demiyorum. Benim hayata genel bakışım hüzünlüdür. Bir yaprağın düşmesi, sümüklü böceğin yavaş yavaş ilerlemesi gibi...
Dünya malı burada kalır
Bu kadar derin düşünürken rol alacağı filmleri nasıl seçiyor?
Dizilerde evet demek zorunda kaldığım projeler oldu ama sinemada ve tiyatroda gerçekten oynamak istediğim projelerde oynadım. Müzikte de yapmak istemediğim hiçbir şeyi yapmadım. Acayipademler diye bir müzik gurubum var. Dört kişiyiz. Pir sultan şarkıları söylüyor ve besteliyorum. Pir’in dediği gibi, dünya malını dünyadan alıp gidemezsin... Hayatımı bu şekilde yönlendiriyorum.
Teoman’ın düzenli mutfağı
Evden içeri adım atınca mutfağını görüyorsunuz Teoman Kumbaracıbaşı’nın. Sadece kahve içilen bekar evlerindeki mutfaklardan değil. Ekmek yapmasının önemsenmesiyle hiç ilgilenmiyor. “Binlerce yıldır yapılan bir şey bu ve bununla övünmüyorum ama insanlara ilginç geliyor, çünkü ekmek yapmıyor, satın alıyorlar. Benimki olması gereken şey. Zaman yok denmesi çok büyük yalan. Vaktim yok diyenlerin ne kadar televizyon seyrettiklerini, internette ne kadar zaman geçirdiklerini çok merak ediyorum. Para yok konusu da böyledir. Bunlarla kendimizi kandırıyoruz. Zamanı ve parayı çok kötü kullanan bir ülkeyiz. İnsanlar arzunun peşinde koşarken hazzın peşinde koşmuyorlar. Hazzın peşinde koşsalar bu kadar mutsuz olmazlar” diyor.
Niye 22 metre karede oturuyor?
22 metre karenin tam da ihtiyacı olan yaşantıyı sunduğunu düşünüyor. “Burayı kendim toplayıp temizliyorum. İçeride stüdyom var, müzik yapıyorum. İnsanlar küçük evlerini bırakıp büyük ev alınca daha mutlu olacaklarını sanıyorlar ama asla olmuyorlar. İhtiyaçları olmayan paraları kazanmak için efor sarf ediyor ve kendileriyle ilgilenemiyorlar. Daima garantide yaşamak istiyorlar. Ben ise seçimim nedeniyle hep çalışmak zorundayım. Çalışmak içinse iyi olacaksın kendine iyi bakacaksın” diyor.
Bir kazanın içinde kaynıyoruz
Yazı Tura, Bir Zamanlar Osmanlı: Kıyam, Binbir Gece, Aşka Sürgün, Eyyvah Eyvah 3, Evim Sensin, Aşk Kırmızı gibi filmler ve dizilerde rol alan Kumbaracıbaşı dizilerin bu kadar çok seyredilip, eleştirilmesini de anlamıyor ve şunları söylüyor, “Tiyatro oyuncularının dizilerde oynaması eleştiriliyor ama nereden para kazanacaklar. Ülkenin bir kültür politikası var da hayatlarını oradan mı kazanacaklar. Büyük ustalar da televizyon dizilerinde çalışıyor. Burada eleştirilen dizilerin kalitesi olmalı. Günde 22 saat çalışılan bir sette nasıl başarılı olabilirsiniz, biz orada bir kazanın içinde kaynıyoruz.”
Gerekmeyenler hayattan çıkmalı
Yaşamın içinde kişisel hatalar yapılabilir ama hayata bakışta adalet dengesizliği yapılmamalı. Evrenin bilgisini ekmek yaparken de şairleri okurken de yakalayabilirsiniz. İnsanlaşma çabası sonsuzdur. Bunu kaçırırsanız; para kazanmayı adam olmakla eşdeğer tutan kültürün inşasına hizmet ederseniz. Ben insanlaşma çabası için uğraşıyorum. Kendi inşam ve arkadaşlarımın mutluluğu için çalışıyorum. Ama bu zihinsel bir çalışma. Bunun için bana gerekli olmayanları çıkarıyorum hayatımdan. Kişiyi oluşturan yürüdüğü yoldur...
Son söz
Kişinin kendisine uyumlu hayatı oluşturması yıllarını alabilir. Sistemin kendisini algılayan herkes dışında kalabilir. Ben yaşam hakkını savunuyorum. Bütün canlıların yaşam hakkından bahsediyorum. Birisinin kalbini kırarak bir şey yapamayacağımızı anlamak zorundayız. Kalp kırıyorsanız yeterince sevmiyorsunuz demektir. Bunu itiraf etmediğimiz sürece ileri gidemiyoruz.