"Aldığım eseri hemen asmam"
Abdi İbrahim İlaç’ın Yönetİm Kurulu Başkanı Nezih Barut’un Maslak"taki 25 katlı binası adeta bİr çağdaŞ sanat müzesİ
Abdi İbrahim İlaç’ın üçüncü kuşak temsilcisi, Abdi İbrahim’in torunu Nezih Barut’la sohbet için, Abdi İbrahim İlaç’ın İtalyan mimar Dante Benini tarafından yapılan muhteşem binasına gidiyorum. Nezih Barut’la geçtiğimiz yıl şirketlerinin öyküsünü ve ilaç sektörünü konuşmuştuk. Bu kez aklımda domuz gribi ve krizle ilgili soruların yanı sıra Barut’un koleksiyoner kimliğiyle ilgili de sorular var. Daha önceki röportajımda da yazmıştım. Abdi İbrahim’in binası mimari olarak çok etkileyici, aynı zamanda da bir çağdaş sanat müzesine benziyor. Binayı gezerken gözünüz duvarlarda dans ediyor... Bu kez Nezih Barut bizi plazanın en üst katlarındaki çalışma ofisinde değil, binanın alt katlarında karşıladı.
Harem Abdi İbrahim’de!
Ve “Size göstermek istediğim bir eser var” diyerek bir duvarın karşısına geçirdi bizi. Karşımıza İnci Eviner’in “Harem” videosu çıktı. Harem yaşayan bir gravür! 17’nci yüzyılda İstanbul’da 18 yıl kalan, 3’üncü Selim’in yanında mimar olarak çalışan, kızkardeşi Hatice Sultan’ın Ortaköy’deki sarayını restore eden, bu arada Osmanlı saray yaşamını yakından izleme olanağı bulan Fransız seyyah ve sanatçı Antoine Ignace Melling’in bir gravüründen yola çıkarak hazırlanan Harem’de, kadınlar ve figürler hareket ediyor. Nezih Barut aslında röportajımızda da okuyacağınız gibi oryantalist eserleri toplayarak başlamış koleksiyonerliğe. Eviner’in bu eseri ise oryantalist eserlerin çok farklı bir yorumu. Feminist ve başkaldıran bir tavrı var. Sonra katların bir kısmını geziyoruz, Ömer Uluç’un eserleri dikkatimi çekiyor. Çok sayıda Uluç tablosu var. Erol Akyavaş, Burhan Doğançay, Mehmet Günyeli, Nejat Devrim ilk anda dikkatimi çekenler.
Eserin gözleri oynuyor
İstanbul Bienali’nde gezerken bu işleri bilen bir arkadaşım, “Son zamanlarda eserlerin hareket edeni makbul” demişti. Bu söz Nezih Barut’un çalışma ofisine adım attığımda aklıma geliyor. Duvarda 3 çift göz bana bakıyor. Biri erkek, ikisi kadın. Nezih Bey, “Sizi gözleriyle takip edecekler” diyor, yer değiştiriyorum, hâlâ göz gözeyiz! Julian Opie’nin eserleri gözleriyle sizi izliyor. Nezih Barut, Opie’nin eserlerine ait bir katalog gösteriyor. Opie’nin dans eden, yürüyen eserleri de var. Ofiste dikkatimi çeken bir başka katalog da çağdaş sanatın dünyaca ünlü İngiliz ikilisi Gilbert ve George. Toplam 153 yapıttan oluşan “Jack Freak Resimleri” Gilbert ve George’un 40 yıllık kariyerlerinde şimdiye kadar ürettikleri en geniş eser serisi. Nezih Barut katalogta bazı eserleri işaretlemiş, onlara göz atıyoruz.
Her krizde büyüyor
Röportaja başlamadan önce kısaca özetlemek gerekirse, Abdi İbrahim İlaç Türkiye’de ilaç sektörünün en önde gelenlerinden. Şu anda kutu satışında ve ciroda lider durumdalar. Eczacı Abdi İbrahim Bey’in 1912 yılında İstanbul’da küçük bir eczane açarak adım attığı ilaç sektöründe, torun Nezih Barut sürekli yenilikler yaparak büyüyor. Barut’un bir özelliği de her krizde büyümesi. 1994, 2002 Abdi İbrahim’im atak yaptığı yıllar. Barut aynı zamanda çok iyi bir koleksiyoner. Rafi Portakal’ın bir açıklamasında dediği gibi, “Son yıllarda özellikle çağdaş sanata yatırım yapan ilk 4-5 isimden biri.” Burhan Doğançay’ın Mavi Senfoni adlı eserinin 2 milyon 200 bin liraya Murat Ülker tarafından alındığı müzayedede, Nezih Barut da ikinci önemli oyuncuydu. Barut, Fahrelnisa Zeid’in Londra adlı eserine 1 milyon 50 bin lira, Ömer Uluç’un da Odalık adlı eserine de 425 bin lira vererek bu eserlere sahip oldu.
Siz ne zamandan beri sanata yatırım yapıyorsunuz?
Çok oldu. 20-25 yıldır diyebilirim. Sanat koleksiyonerliğim uzun yıllara yayılan bir süreç.
Ailenizde de var mıydı koleksiyonerler?
Babam da müzayedelerden parçalar toplardı. Gümüş alınırdı o zamanlar. Ben ilk pul koleksiyonu yapmıştım. Sonra ondan vazgeçtim. Önce ablam başlamıştı resim almaya. O da çok meraklıydı. İlk başladığımda oryantalistlerin eserlerini topluyordum. Hatta muhakkak İstanbul temalı olan eserleri topladım. Son dönemde daha çok güncel sanat eserlerini topluyorum. Şu sıralar çok ilgimi çekiyor. Ama yine de ilgimi çeken modern ya da oryantalist bir eser olursa alıyorum.
Türkiye’de son yıllarda çok güzel gelişmeler var. Müzelerin sayısı arttı. Türk sanatçılar için iyi gelişmeler oluyor.
Burada çok sayıda sanatçının eserini gördüm. Hangi sanatçıların eserlerine yoğun ilginiz var?
Selma Gürbüz, İrfan Önürmen, İnci Eviner, Kutluğ Ataman, Taner Ceylan, Haluk Akakçe, Seçkin Pirim, Suat Akdemir, Bedri Baykam ve adını sayamadığım birçok sanatçının eserlerini alıyorum. Bunlar Türk sanatının gelecekte yer alacak önemli isimleri.
Her müzayedeye girmem koleksiyon ilgimi çekmeli
Her müzayedeye girer misiniz?
Girmem, mutlaka ilgimi çeken koleksiyonumda olmasını istediğim bir eser olmalı. Danışmanlarıma sorarım, kendim için bir alım limiti belirlerim. O doğrultuda alabiliyorsam alırım.
Sizi en mutlu eden eser hangisi, aldığınızda büyük mutluluk duyduğunuz?
Passini’nin bir tablosu beni en çok mutlu eden eserdir diyebilirim.
Burhan Doğançay’ın Mavi Senfonisi’nin 2 milyon 200 liradan satılması çok konuşuldu. Eserlerin değerleri artıyor ve artacak mı?
Gelişmeler çok heyecan verici. Bizde de Türk çağdaş sanatı kendi piyasasını buluyor. Önümüzdeki yıllarda da yükselen değer olmaya devam edecek. Bu gelişmeler Türk sanatının dünya platformunda yer bulmasında büyük katkı sağlayacak. Yaz başından bu yana fiyatlarda yüzde 100 artış var. Bazı sanatçıların yaz başındaki eserlerinin fiyatları şu anda yüzde 100 arttı.
Sebebi ne bunun?
Bence bunun nedeni spekülasyon. Alıcılar da arttı. Alıcılar da çok değişti. 6 ayda bu kadar artış çok normal değil. Sadece koleksiyonerler almıyor.
Kimler alıyor?
İş dekorasyon ve süslemeyle başlıyor diyebilirim, sonra geliştirenler var. “Borsadan elde edilen geliri sanata akıtanlar var”, deniliyor. Bu da olabilir.
Murat Ülker’le karşılaştınız mı daha önce? Biliyor muydunuz bu ilgisini?
Hiç bilmiyordum, duymamıştım. Çok da şaşırdım doğrusu. Bu kadar yükseleceğini beklemiyordum. Ama bu rakam tabii ki çok heyecan verici. Sanatçı ve diğer sanatçılar adına da çok heyecan verici.
Müze açmak çok iddialı olur ama eserleri sergileyebilirim
Sizin bu binanız çağdaş sanat müzesi gibi...
Bu hissi verebildiğime çok sevindim. Binalarımızı gezen birçok dostumuzdan ve çalışanlarımızdan aynı duyguları ve yorumları alabilmek aslında bir anlamda müze açmış olmak kadar beni mutlu ediyor. Binamızda sanat eserleri uyum içinde, mimari ve sanatı doğru eşleştirebildik diye düşünüyorum.
Peki müze açacak mısınız?
Müze açmak çok iddialı olur. Müzeden başka farklı bir şey olabilir. Belki yalnızca aldığım eserleri sergilediğim bir yer olabilir. Ben bina ve alanlara özel önem veriyorum. Müze mimarisi de beni çok etkiliyor. Türkiye’de şu anda bunu yapan yok. Bu beni heyecanlandırıyor. Şu anda bunun için de erken.
600’den fazla sanat eserim var bunlar için özel depo yaptırıyorum
Rafi Portakal son yıllarda sanata yatırım yapan isimler arasında saydı sizi...
Evet, çok adım geçiyor. Sanırım bir de çok ortalıkta gezmediğim için merak ediliyor.
Kaç eseriniz var?
Tam bilmiyorum ama 600’ü geçti.
Nerede duruyor bu eserler? Evinize ve bu binaya sığmaz diye düşündüm...
Doğru. Ben yeni ARGE merkezimizde özel depo yaptırıyorum. Burada da hem duvarlarda var, hem de depoda tuttuklarım... Ben aldığım eseri hemen duvara asmam, uyuma bakarım. Bazı tablolar zamanını bekliyor. Zaten tabloları değiştirin ev değişmiş gibi olur. Tablolar bulunduğunuz ortamı değiştirir.
Tablolar benim için yatırım aracı değil onları satmıyorum
Tabloları bir yatırım aracı olarak da görüyor musunuz?
Ben zevk alıyorum. Tablolar benim için yatırım aracı değil. Çok seviyorum, bu benim ilgi alanım. Ama fiyatların yükselmesi de bir koleksiyoner olarak hoşuma gidiyor.
Aldığınız eserleri sattığınız oldu mu?
Çok az sattım, çünkü kıyamıyorum. Sıkıldığımda elden çıkartmamın doğru olacağını düşünüyorum. Daha iyisini almak için satabilirim. Ama dediğim gibi bugüne kadar çok az eser sattım.
Yurt dışındaki galerileri de geziyor musnuz?
Bayramda Berlin’e gideceğim. Amacım oradaki galerileri gezmek. Yurt dışını çok sıkı takip edemiyorum ama sizi koleksiyoner olarak bilenler mail gönderiyor.
Her gün 45 dakikamı sanata ayırırım, galerileri gezerim
Ne kadar zamanınızı alıyor bu ilgi alanınız?
Her gün 45 dakikamı kesinlikle bu işe ayırırım. Ayrıca her cumartesi bir arkadaş grubum var... İstanbul’da galeri galeri gezeriz, bazen sanatçıların ayağına gideriz. Çok keyif alıyoruz. Bazen yurt dışındaki fuarlara da birlikte gidiyoruz.
Aranızda rekabet var mı?
Onlarla yok. Onlar benim sanatçılarıma saygı gösteriyorlar. Bir grup daha var onlarla ziyaretleri yapmam, onlarla konsey toplantısı yapıyoruz.
Ne yapıyorsunuz bu konsey toplantılarında?
Herkes birbirine, “Sen son ne aldın?” diye sorar, kaçamak yanıtlar verenler olur. Bu aralar en çok konuşulan konu fiyatların çok artması.
Cengiz Çetindoğan’a yetişemiyorum o en büyük alıcılardan biri...
Sizce bu işi Türkiye’de en iyi bilen ve takip eden kim?
İlk aklıma gelen Eczacıbaşı grubu. Bülent Bey de, Oya Hanım da bu işleri iyi takip ediyorlar. Tabii ki müzelerin bütçeleri önemli. Bazen bazı eserler ve sanatçılar için bütçeler yetmiyor. Son dönemde Demsa’nın sahibi Cengiz Çetindoğan çok eser alıyor.
Müze açacaklar diye biliyorum, “Bir sanatçının 20 eserini birden aldığı oluyor” diyorlar...
Daha çok modern sanatçıları topluyor. Müze açacak. Ben ona yetişemiyorum. En büyük alıcılardan biri Cengiz Çetindoğan. Şu anda piyasadaki en iyi müşterilerden biri.
Klima sistemi mükemmel, masalar mikrop tutmuyor
* Abdi İbrahim İlaç’ın binasını gezerken geçen ay Belçika’dan gelen 40 koleksiyonerin de binayı müze gibi gezdiğini öğreniyorum.
* Binada klima sistemi mükemmel. Bildiğimiz klimalardan yedi kat daha hızla hava temizleyen bir sistem kullanılmış.
* Çalışanların masaları mikrop tutmayan malzemeden yapılmış. Nezih Barut, binadaki tüm hijyen önlemlerine rağmen dört çalışanının domuz gribi olduğunu, bir hafta evlerinde dinlenerek gribi atlattıklarını söylüyor.
KORUNMAK İÇİN SADECE SABUN YETER
* Domuz gribinden korunmak için sabun yetmez, mutlaka antibakteriyel jel mi kullanmak lazım?
Ben böyle düşünmüyorum. Sadece sabun ile elleri sık sık ve iyice uzun süreli yıkamak da korur. Antibakteriyel malzemeler fazlaca tüketilmeye başlandı.
Ben de aşı olmadım oğluma da yaptırmadım
H1N1 virüsüyle ilgili kafalar çok karışık. Aşı uygulaması başladı, ilgi az. Siz yaptırdınız mı? Çocuğunuza yaptırdınız mı?
Ben yaptırmadım, oğluma da yaptırmadım. Elimizden geldiğince kendimize iyi bakıyoruz, bağışıklık sistemini kuvvetlendirici beslenip, ilaç desteği alıyoruz.
Aşı ile ilgili kafaların karışmasının nedenlerinden biri aşının içeriği, diğeri de ticari bir oyun endişesi. İlaç şirketlerinin tuzağı olduğunu düşünenler var. Siz ne diyorsunuz?
Dünya benzer virüslerle zaman zaman karşılaştı. 50’li yıllarda bugünkü virüse çok benzer bir virüsün salgın yaptığı biliniyor. İlaç şirketleri tıbba ve insan sağlığına hizmet misyonuyla yüklüdür. Bu tür salgınların ilaç şirketlerinin bir oyunu olduğunun düşünülmesini spekülatif bir yaklaşım olarak görüyorum.