Alaçatı Sultan Konak’ta her oda ayrı bir dünya
.
Alaçatı Sultan Konak şehir gürültüsünden uzaklaşmak isteyenlere hitap ediyor. Farklı konseptte yedi ayrı odası var. Kışın da açık olan otele gittiğinizde sahibi
Sema Güredin Şentay’ın keyifli sohbetini kaçırmayın.
Sema Güredin Şentay uzun yıllar aralıksız sürdürdüğü çalışma hayatına eşinin vefatıyla ara vermiş ve Alaçatı’ya yerleşmiş. Burada bir otel açmaya karar veren Şentay, her ayrıntısıyla tek tek ilgilendiği oteline Alaçatı Sultan Konak adını vermiş. Otelin biri cumbalı biri de şömineli 7 adet odası bulunuyor. Hepsinin konsepti farklı; isimlerinden esinlenerek farklı renk ve tarzlarda dekore edilmiş. Elmas (geniş balkonunda istenirse huzur içinde sabah kahvaltısı yapılabilen, kuş motifleriyle süslü bir oda); Lal (duvarları, koltukları güllerle bezeli bir oda); Kehribar (sandıktan çıkmış oyaların işlendiği, perde ve yastıklarla süslü, kelebeklerle duvarları bezeli bir oda); Ametist (cumbası ve taş şöminesiyle insanın içini ısıtan bir oda), Yeşim (ormanın her ton yeşilinin hakim olduğu bir oda), Yakut (100 yıllık örme perdelerin pencereleri süslediği, duvarlarda kırmızı porselen güllerin göze hitap ettiği bir oda); Safir (ön bahçeye açılan kemerli balkon kapısı ve mavinin çeşitli tonlarını barındıran eşyalarıyla dikkat çeken bir oda)... Otelin en önemli özelliklerinden biri “evinizdeymiş” hissi vermesi. Burada açıkça hissedilen tek şey; huzur. Bu da sizi gündelik yaşamın stresinden ve koşturmacasından uzaklaştırıyor.
Hem yaz hem kış açık
Otelin en büyük ayrıcalığı sadece yazın değil aynı zamanda kışın da full hizmet veriyor olması. Isınma sorunu mu? Yok, çünkü ısı pompası sistemiyle bu sorunu çözmüşler. Az elektrik enerjisi harcayarak doğa dostuı bir yöntemle bütün oteli ısıtıyorlar. Şömine de ambiyansı daha da çekici kılıyor. Yani hem yaz hem kış için ideal bir konaklama yeri burası.
Rengarenk çiçekler ve geniş bahçe uzun kahvaltı keyfi için...
Otelin dış mimarisi eski ve yeni Alaçatı taşları karma edilerek üç boyutlu olarak süslenmiş. Pembe, mavi, yeşil renkteki eski Alaçatı taşlarının arasına, kırmızı takozlar içine otelin sahibesi Sema Hanım’ın ailesindeki önemli kişilerin isimleri yazılmış. Bu da evin dış yüzüne ayrı bir anlam kazandırıyor. Alaçatı taşı kullanılmayan kısımlarda püskürtme köy sıvası tercih edilmiş. Taşların içleri bordo renkli kiremit kesitleri ve göz boncuklarıyla süslü. Teraslarda asırlık konaklardaki yer karoları kullanılmış. Bu da dış görünümde bir bütünlük teşkil ediyor. Petrol mavisi rengindeki cumba ve kapılar bu yeni yapılmış binaya eski bir hava kazandırıyor. Otelin önündeki yemyeşil çimle bezenmiş bahçe uzun kahvaltılar veya uzanıp kitap okumak için birebir. Bahçedeki begonviller, güller, limon ağaçları, hanımelleri, melisalar hoş kokularıyla konukların başını döndürmeye yetiyor.
Her eşyanın ayrı hikayesi var
Otelin içi de dışı da ayrı ilgi çekici. Binanın içine girdiğinizde sahibi Sema Hanım’ın kendi ailesinden kuşaklar boyu gelen özel eşyalarını görmek mümkün. Hepsinin tek tek hikayesi var. Oturup Sema Hanım’dan bu hikayeleri dinlemek ayrı bir keyif. Odalardaki perdeleri Sema Hanım sandığından çıkan oyalarla tasarlamış.