Gazete Vatan Logo

Alaattin Çakıcı: “Ağabey yardımcı ol beni ezecekler”

Polisten kaçan Çakıcı ricacı oldu. Asayiş Müdürü’ne tam 4 saat dil döktüm. ‘Dövmezseniz, gelecek’ dedim. Geldi, eziyet görmeden adliyeye çıkardılar

Aradım Kemal Derinkök’ü... Ulan sen 53 milyon liralık bir ödenmiş çek bulmuşsun, yeni aldığın bankanın içinde... Onun ödendiğini bile bile bu parayı benden almaya çalışıyorsun. Ve Alaattin Çakıcı’nın da adını kullanarak benden bu parayı sızdırmaya utanmıyor musun?

Laf ağzımda kaldı.

Telefonu kapattı.

Alaattin bir gün yine bana telefon açtı.
Dedi ki:

-Baba ben teslim olmak istiyorum. Korkuyorum beni ezecekler. Mehmet Ağar senin yakın tanıdığındır. Ve İstanbul Emniyet’i de seni seviyor. Bana yardımcı ol... Ben namusumla teslim olayım.

Dedim ki Alaattin’e...

-Ben seni tanımıyorum. Ben senin söylediklerini Mehmet Ağar’a aktarırsam ve sen de söylediklerini yerine getirmezsen, zor dorumda kalırım. Çok zor durumda kalmak bir yana mahvolurum.

Bütün Kastelli karizması çizilir.

-Abi sen mert bir insana benziyorsun. Sen Trabzon’un Sürmene’sindensin..... Ben Artvin kasabasındanım. Aramızda 13 kilometre bir fark var.

-Alaattin, ben senin bu söylediklerini düşüneyim.

Ertesi gün telefon etti:

-Cevher Abi ben teslim olacağım. Bana söyle ne zaman gelip teslim olayım,.

Dedim ki ona:

-Ben Mehmet Ağar’ı arayıp konuşayım. Sen beni yarın 11’de ara. Mehmet Ağar’dan aldığım ışığa göre, sana ne yapman gerektiğini söylerim.

-Abi İstanbul Emniyet Teşkilatı Asayiş Şubesi’nin başında Ömer Aygül var... Ömer Aygül, bana çok gıcık... Beni yakalarsa lime lime edecek. Sen sanki benim hiç haberim yokmuş gibi git ona; “Alaattin teslim olmak istiyor....” diye bir ağzını ara... İstanbul Emniyet teşkilatı beni çok seviyor. Çünkü o sıralar terör de var. Polisler de öldürülüyor. Hangi polis öldürülse ben o polisin ailesinin yanındayım, ev veriyorum, para veriyorum. İstanbul Emniyet Müdürlüğü o zaman Dördüncü Vakıf Han’ın yanındaki binadaydı.

Telefon ettim Ömer Aygül’e..

-Sana geleceğim.

-Hayrola bir derdin mi var dedi...

-Yok benim bir sorunum yok. Bir şey konuşacağım.

- Abi Alaattin Çakıcı ile ilgili bir istek için geleceksen hiç gelme...

İnanır mısın Necati, 4 saat yalvardım, dil döktüm Ömer Aygül’e ve 4 saat kendim için hiç kimseden bir şey istemedim. Ömer Aygül, beni dinliyor, dinliyor. Diyor ki, “Alaattin seni kandırıyor. Bu teslim olmaz” diyor. Ben diyorum ki, “pazar günü gelecek ve teslim olacak. Sakın dövme, mahkemeye teslim et”. Ömer Aygül, 4 saat yalvarmamın sonunda dedi ki:

Ver telefonumu ona... Beni arasın... Gelsin teslim olsun... Burada memurlarımın yanında oturacak... Çayını içecek... Ertesi gün de mahkemeye çıkartılmak üzere adalete teslim edilecek...

Alaatin’i aradım.

-Tamam Ömer Aygül, kabul etti... Al sana telefon numarası ara onu... Eğer sen sözünde durmazsan Alaattin, beni bir daha arama...Dört saat senin için konuştum, ikna etmem çok zor oldu.

Gelip teslim oldu.

Kılına dokunmadılar.

Alaattin ile ilgili bir başka olay da var.... Onu da anlatayım...

O arada Alaattin, Paşakapısı Cezaevi’nde yatıyor. Fahrettin Aslan’ın oğlu Selçuk Aslan da, nedendir bilmiyorum, hapise düşüyor.

Onu da Paşakapısı Cezaevi’ne koyuyorlar.

Fahrettin de sabah erkenden hemen bana damlıyor.

Bak beni tiyatronun kirasını ödemedim diye hacizlere veren, jeneratörü, perdelere haciz koyduran adam... İşi düştü mü, sabah 8’de evimin kapısına geliyor. Bana bu şerefsizliği yapan adam, oğlu içeri düşünce, benim Alaattin’e arka çıktığımı nereden duymuşsa, duymuş geliyor bana...

Baba....

Kurban olayım...

Alaattin’e söyle benim oğlana dokunmasın...

ND: Alaattin, Fahrettin’e kızıyor mu?

KASTELLİ: Hayır kızmıyor...

ND: O zaman Fahrettin, oğlundan ötürü niçin korkuyor?

KASTELLİ: Fahrettin meşhur biri, ünlü biri... Fahrettin’in oğlu Alaattın’in yatağına düşmüş, kafasını koparır onun... Raconu bu olayın... Ya oğlan... Ya para ... Diyecek...

Ben Alaattin’e haber gönderiyorum, “Selçuk’a karışmasın....” diyorum...

Haberin Devamı