Ah şu pi sayısının ettikleri
Hesapta muhalif şarkıcımız Kıraç'ın biyografi kitabı çıktı geçen ay: Deli Düş. Neler neler öğrendik neler... Karanlıkta yatmayı sevmediğini, isme şarkı yapmak (?!) gibi bir yeteneğinin olduğunu, ekşiliye sulusunun ne olduğunu ve en önemlisi "bi sus ya, bi sus" lafının ne kadar doğru olduğunu... Hepsini öğrendik
31 yaşında bir insanın "biyografisi" yapılıyorsa nasıl bir hayatı olmuştur diye umarsınız? Jerzy Korsinski'nin Boyalı Kuş kitabındaki çocuğunki gibi bir hayat mesela!.. Allah kimseye öyle bir kader çizmesin ama yani olduysa okuması heyecanlı olur. Hadi kanaatkar olalım, Özcan Deniz'inki gibi bir hayat bile yetebilir bize. Peki tamam, onu da geçtik en azından bir kamyon şoförünün anlatacağı kadar anı bile... Çok doyurmasa bile idare eder yani.
Şimdi alıyoruz elimize Kıraç'ın kitabını ve sayfalarını karıştırıyoruz. Önsöz pek vaatkar: Kıraç'ın hiç bilinmeyen hayatı! I ru nı nınn...
Okuyor okuyor ne buluyoruz peki? Doğdum, ninem masal anlattı, taşındık, okula gittim, gitar çalmayı öğrendim, okulu kırdım, albüm çıkardım, ünlü oldum... Bu kadar.
Çocuğun bundan önceki hayatı pek renksiz, pek sıradan geçmiş diye suçlayacak değilim. En ufak bir itirazım yok. Kimin değil ki? Mutlu mutsuz ama ölümüne sıkıcı alt ve orta sınıf ailelerin çocuklarıyız işte çoğumuz. Ama yani biyografi yapıyorsan uydur bari! "Okul hayatı tatsız bir anıyla başlar. O gün aşı yapılıyordun Kıraç çok üzülür" diyecek kadar da gerçek hayata bağlı kalmanın ne alemi var?...
Ahkâm-ı Kıraç
Tabii ne oluyor, araya mecburen bol bol Kıraç'ın ahkâmları giriyor. "Çocukları o kadar erken okula yollamayalım, hayat zaten kısa", "Marx büyük bir filozof ama her söylediği doğru olamaz. Ben Marx'ın diyalektiğine inanmıyorum çünkü ben tanrıya inanıyorum", "İnsan ne yaşarsa çocukluğunda yaşar, sonra sermayeden yer", "Ben milliyetçiyim ve herkesin milliyetçi bir tarafının olması gerektiğini savunuyorum", "İnsan hem milliyetçi, hem Müslüman hem de komünist olabilir..."
İmtihan vakti
28 sayfada ise Kıraç okuyucunun aklını gıdıklamayı amaçlamış. Eğitim sistemini sorguluyor. "Eğitim sistemi yanlışlarla dolu. Verilen bilgi okul sonrası yaşamda hiç kullanılmıyor. Şu soruların kaçına cevap verebiliyorsunuz" diyerek bize 10 soruluk bir imtihan hazırlamış. "Kendinize ve çevrenizdekilere sorun ve haklı olduğumu görün" diyor.
1- Sivas ve Erzurum Kongreleri'nin tarihi nedir? 2- Kanuni'nin babası kim? 3- Fotosentez nedir? 4-Pi sayısı kaçtır? 5- Suyun bileşenleri nedir? 6- İstiklal Marşı'nın 4'üncü kıtası nasıldır? 7- İhtilaf ve ittifak devletleri nedir? 8- Göller bölgesinin gölleri?... 9- Atom mu büyüktür elektron mu? 10- Ekvator ülkesi nerede?
Eh be kardeşim! Bulmaca da mı çözmezsin! Bunları da bilmeyeceksek neyi bileceğiz peki? Hadi kongre tarihlerini ve 4'üncü kıtayı bıraktım da yani H2O festivalinde konsere çıksan organizatörün ismi mi sanacaksın H2O'yu? Fotosentezi de bil be kardeşim. O kadar mı yorgun beynin, 3.14 sayısını aklında tutamıyor. Nasıl bir hayatın var ki hiçbir bilgiye ihtiyaç duyulmuyor. Valla bravo. (Zaten dahi manasına gelen deleri ve soru kelimeleri olan mi'leri, mu'ları ayırmak gerektiğini öğrenmek de lüzumsuz değil mi? Çok şükür ki kitabın redaktörleri doğru imla bilgisine sahip, Kıraç'ın el yazmalarındaki korkunç hataları kitaba geçirmemişler.)
Gerçek hayatta lüzumlu bilgi nedir peki, hadi müfredatı değiştiriyoruz diye sorsan ne cevap verecek Kıraç ve Kıraç gibi düşünenler çok merak ediyorum. İlkokul 5 bilgileri bunlar farkındasınız değil mi? Endoplazmik retikulum'lara, integral, türev almaya henüz gelinmemiş. "Menajerle nasıl pazarlık yapılır" dersleri mi konulsun istiyor? "Hayranlara uyduruk bir kitap nasıl kakalanır" dersleri mi yoksa? Unkapanı'nda dürüst plakçı nasıl tanınır, eski şarkılar nasıl bir gecede parlatılıp yeniymiş gibi sunulur, gitar telleri nasıl değiştirilir, Okan Bayülgen'in programında nasıl ağır abi taklidi yapılır, Cem Karaca ile karşılaşınca (yoksa 'asıl'la mı demeliydik?) nasıl hem alttan almayan hem de üste çıkmayan insan rolü oynanır, orijinal olmadan da olur, uyduruk solculuğu asık suratla yedirmenin on yolu... Bunlar mıdır lisede okutulması gereken? Atom mu büyüktür elektron mu diye sormuş. Kötek mi büyüktür odun mu diye bir de ben sorsam?
Kitabı kim, niye hazırlamış belli değil. Sanki Kıraç Bey'e yalvarmışlar da, o da öyle uzun bir röportaj vermiş de, hiç onun bilgisi dahilinde olmayan bir şekilde hazırlanmış gibi. Okurlara selam etmek, sevgi göndermek; öyle cıvıklıklar yok. Ağır abi ya! (Ama lise teşekkür belgesi var!!)
Ve kadınlar...
Kadınlarla ilgili fikirleri de çok enteresan. Mesela şu saptaması: "Ayrılık herkes için hüzünlüdür. Ancak bir çift ayrıldığında, erkek karısından ayrıldığı için üzülür. Kadın ise sosyal konumundan ayrıldığı için üzüntü duyar."
İşte hep bunlar okullarda lüzumsuz bilgiler öğretildiği için oluyor. Pi sayısı yerine Ahmet Altan okutulsa belki bu çocukcağız da "tek tip kadın yoktur" fikrine varırdı. Bir yerde haklı. Lakin coğrafya dersi için aynı şeyi söyleyemeyeceğim. 64'üncü sayfada şöyle bir cümlesi var arkadaşın: "Kompleksli düşünmeye ne gerek var? Herkes Amerika'yı merkez kabul ediyor. Oysa ben Amerika'yı bir ülke olarak bile görmüyorum. Amerikan rüyası doğru bir terim, Amerika gerçekten bir rüya. Olmayan bir şey..."
Evet evet... Tabii... Hı hı...
Şimdi de Kıraç'ın en sevdiği filmlere bakalım: Ölü Ozanlar Derneği, Matriks...
En sevdiği oyuncular: Al Pacino, Julia Roberts, Denzel Washington, Christopher VValken.
En sevdiği yönetmenler: Oliver Stone, David Lynch (Kitapta Flinch diye yazılmış).
Olmayan ülkenin olmayan insanları işte... Hepsi pi sayısı yüzünden...Tabii tabii...