“Adımız müziğimizi değil, duruşumuzu açıklıyor”
Bu hafta içinde ilk albümleri çıkacak olan Sakin, aynı zamanda Mor ve Ötesi’nin müzik şirketi RAKUN’un da ilk grubu olma özelliğini taşıyor. Müziklerini dinleyince hemen fark ediliyor ki adlarına aldanmamak lazım. Sakinliklerinden ötesi de mevcut...
Bazı gruplar adlarının ağırlığını taşıyamaz, bazıları haklarını verir ya da ironik bir şekilde tezat durumlar yaratır. Önemsiz gibi görünse de grubun adı aslında meselelerinin ne olduğunu az çok anlatan, kimyaları hakkında ipuçları veren bir ayrıntıdır. Sakin’in üyeleri; sakinlik meselesine; “Müziğimizde değil, ama biz genelde öyleyiz” diye gülerek cevap veriyor. Belli ki adlarının ötesinde başka bir durum var. Şarkıları hayatlar üzerine. Aslında 2000 yılında kurulmuş. Ancak lise/üniversite festivalleri ve Beyoğlu sahneleri derken verdikleri konserlerle belli bir kitle tarafından tanınmışlar, canlı performans tedrisatından geçmişler. Özdemir Dereli (gitar / vokal), Onur Özdemir (vokal / gitar), Cenker Kökten (bas) ve Soner Özışık’tan (davul / vokal) oluşan grubu, MySpace sayfasında 100 binden fazla kişinin ziyaret etmesi popülariteleri hakkında az çok fikir edinmemizi sağlıyor. Albümleri Hayat, Mor ve Ötesi’nin kurduğu RAKUN Müzik etiketiyle bu hafta yayımlanıyor. Hatırlatalım; albüm tanıtım konseri 8 Mart’ta İstanbul Studio Live’da gerçekleşecek. Biletler biletix.com’da.
Albümünüz yeni çıkıyor ancak 2000 yılından bu yana bir hayli konser vermişsiniz...
Öncelikle şunu belirtmek lazım; büyük hayaller kurmuyoruz. Saplantıya yakalanmamak gerek. En büyük beklentimiz daha çok konser vermek. “Çok iyi bir albüm yaptık, deli gibi satacak” gibi düşüncelere, hayallere sahip değiliz. Evet, belli bir kesim tarafından tanınıyoruz. Aslında konser dışında MySpace’ten de takip ediliyoruz. Albüm çıkmadan bir kitlemiz de oldu zaten...
Nasıl bir kitle bu?
Yaş aralığı olarak vermek gerekirse 15 - 30 yaş arasındaki insanlar dinliyor bizi diyebiliriz.
Malum soruyu soralım... Grubun ismi yaptığınız müziği tanımlıyor mu?
Çok değil, ancak hepimiz bir noktada sakinliği seviyoruz. Elbette aşırı derecede de değil. Sadece olaylara ilk etapta sakin olarak düşünüp öyle tepki vermeyi tercih eden insanlarız, hepsi bu. Adımız müziğimizi tamamen açıklamıyor, duruşumuzu açıklıyor.
Son dönemde yaptığı müziği rock olarak tanımlayan bir hayli grup çıktı aslında. Neden sizi dinlemeyi tercih etmeliyiz; farkınız nerede?
O birbirine benzeyenler de elbette farklılıkları olduğunu düşünüyordur. Ama farklılığı dinleyenler belirlemeli diye düşünüyoruz. Ayrıca bir farklılık da şurada; biz beste yaparak başladığımız için müziğe, uzun süre piştik aslında. Uyumlu bir grubuz.
Çoğu grup cover yaparak, yani eski şarkıları tekrar yorumlayarak atlatmaya çalışır oysa uyuşma dönemini...
Cover daha çok kondisyonu, sahne performansını güçlendirir. Ancak şarkı yazarlığına bir artı yapmaz. Sadece müzisyen olarak değil, hayatı da paylaşıyoruz. Ve elbette müziği de etkiliyor bu. Ayrıca aramızda fazla tartışmayız da. Demokratik bir grubuz, oylama yaparız, üç oyu alan fikir kabul edilir. Birbirimizi iyi tanıyoruz, gerilim yaşamıyoruz.
Müzik olarak hangi tedrisattan geçtiniz, kimleri dinliyorsunuz?
Birçok grup ve müzisyen var elbette ama eskiden genellikle post rock dinlerdik. Bir ara da Amerikan gruplarını bir hayli dinliyorduk ve bu müziğimize de yansıyordu...
Daha çok İngiliz müziğine takılmış gibisiniz...
Tabii ki. Radiohead hepimizin ortak olarak dinlediği bir grup mesela. Türk olaraksa Sezen Aksu diyebiliriz. Onunla büyüdüğümüz için bizi en fazla duygulandıran ve etkileyen isimdir.
Sizi belli müzisyenlere ya da gruplara benzetmeler oldu mu?
Oldu elbette (Gülüyorlar). Örneğin Mor ve Ötesi’nin ilk zamanlarına benzettiler. Ama bu zaman ilerledikçe azalmaya başladı. Artık benzetme durumu olmuyor.
Genellikle anlatacak bir derdi, söyleyecek sözü olmayan müzisyenlerin yaptığı işler vasatın üstüne çıkmıyor. Bu illa politik anlamda olmak zorunda değil. Sizde durum nasıl?
Şarkılarımızın genelinde bir anlatım vardır. Daha doğrusu her parçanın bir hikâyesi vardır. Sözleri kim yazdıysa onun gözlemlerinden anlatırız. Böylece birebir etkilenilen bir şey üzerine yazıldığı için müzik, samimiyetsizliği de dışarı atıyoruz. Konuysa genel olarak hayatlar... Duyguları anlatan şarkılar da var, toplumsal rahatsızlıkları anlatanlar da. Elbette aşkla alakalı parçalarımız da var ama meselelerimiz sadece aşktan ibaret değil.
Çıkış şarkınız Denek Hayat da toplumsal bir meseleyle ilgili...
Evet, klibi de ona çekeceğiz. Temelinde Pamukova’daki hızlı tren faciasını anlatan bir parça. Ama daha derinde çevremizde ve ülkemizde gördüğümüz, çok doğru gitmediğini düşünüp sorgulanan haller anlatılıyor aslında. Ama şarkıya mesela “Bu kadar insanı ölüme gönderiyorsun”, “Kontrol etmiyorsun”, “Düşüncesiz bir adamsın” gibi anlatımlarla girmiyoruz. Bu tarzı, anlatımı da sevmiyoruz. Şarkının dinleyenin kafasını biraz zorlamasını istiyoruz. Mesela Denek Hayat’ta bir adam, elinde bavulla yolculuğa çıkıyor ve ölüyor. O insanın gözlerinden anlattık faciayı. Tabii asıl meselemiz şu; böyle bir olay oldu ve çabuk unutuldu. Bunu anlatmak istiyoruz.
SAKİN’DEN 3 KONUDA YORUM
Siyaset
Dışında kalmak mümkün değil elbette. Herkes, “ülkede her şey sürekli kötüye gidiyor” diyor. Ama bunun denmesini çok sevmiyoruz. Çünkü insanların bir şeyler yapma hevesinin de kırıldığını düşünüyoruz. Bizim dokunduğumuz politik noktalar var elbette. Ama bu doğrudan olmuyor.
Rock
Elbette doğrudan isyanı çağrıştırıyor. Evet, temelinde bir rock grubuyuz. Ama arabesk de, pop da dinliyoruz. Birçok şeyden besleniyoruz. Bazı dinleyenler bizi rock grubu olarak görmeyebilir, bundan gocunmayız da. Ama zaten rock enstrümanla ayrıştırılacak bir şey değil. Söylenilenlere de bakmak lazım.
Medya
Çok fazla izlemiyoruz aslında ama şu diziler meselesi sorun... Çok fazla dizi var. İnsanlar orada kendilerine başka bir dünya kuruyor, başka bir hayatta hayal ediyor. Ülkenin durumu bu. Buna ihtiyaç duyuluyor. Tabii bir de bu diziler her kanalda var. Tutan şeyin peşinden gidiyorlar. Müzik için de Türkiye’de aynı durumdan bahsedebiliriz. Medya
Çok fazla izlemiyoruz aslında ama şu diziler meselesi sorun... Çok fazla dizi var. İnsanlar orada kendilerine başka bir dünya kuruyor, başka bir hayatta hayal ediyor. Ülkenin durumu bu. Buna ihtiyaç duyuluyor. Tabii bir de bu diziler her kanalda var. Tutan şeyin peşinden gidiyorlar. Müzik için de Türkiye’de aynı durumdan bahsedebiliriz.