7 Milyon Konuttan Birisi Sizinki Olabilir!
Türkiye'de kentsel dönüşüm süreci ne aşamada? Neden yavaş ilerliyor? Kimler risk altında?
Hedefinde 7 milyon konut olan kentsel dönüşüm süreci Türkiye'de hala tartışılıyor. Algı süreci devam ederken, çalışmalar da ilerliyor. Peki, riskli ilan edilen alanlarda ve yapılarda devam eden kentsel dönüşüm süreci beklenilen seviyeye ulaştı mı?
Dünyadaki örnekler nasıl? Türkiye'nin dönüşüm karnesinde rakamlar ne durumda? Kentsel dönüşüm süreciyle ilgili tüm merak edilenleri Kentsel Dönüşüm ve Hukuk Platformu Başkanı Prof. Dr. Gürsel Öngören'le konuştuk. İşte detaylar...
Bengü Öner: Kentsel dönüşüm süreci şu an hangi aşamada?
Prof. Dr. Gürsel Öngören: Kentsel dönüşüm iki yılını doldurdu. Yaklaşık 20 yıllık bir ömrün başında diyebiliriz ve riskli alan açısından bakarsak emekleme aşamasında, riskli yapı açısından bakarsak koşmaya başladı. Kentsel dönüşümün hedefinde 7 milyon konut ve 25 milyon kişi var. Şu aşamada yaklaşık 450 bin konutu ve 2 milyon kişiyi kapsamına almış durumda.
Bengü Öner: 2014 hedefleri nasıldı? Şu an itibariyle dönüşüm hedefi yakalandı mı?
Prof. Dr. Gürsel Öngören: Kentsel dönüşüm konusunda ilk yıl hedefi 200 bin konut, ikinci yıl hedefi ise 300 bin konut yenilemek olarak Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından belirlendi. İlk yıl için hızlı ve hedefe uygun gidiş oldu ama üst üste gelen seçimler kentsel dönüşümü gündemin alt sıralarına itti. Kanaatimce ilk iki yıl içinde konuyla ilgili önemli adımlar atıldı, kamuoyu kentsel dönüşümü öğrendi, şehir merkezlerinde riskli yapı bazında etkileyici bir yenileme hareketi var.
Şehir merkezlerinde kâr fazla olduğundan ağırlıklı dönüşüm merkezlerde oluyor, hatta şehrin merkezinde ikamet edenler gürültü ve tozdan rahatsız oldukları için “hafta sonu inşaatlar dursun” çağrısında bulunuyorlar. Şehir merkezi dışındaki alanlarda ise bina bazında yıkıp yeniden inşaat yapma işleri çok yoğun, hâlihazır inşaat şirketleri yetmiyor olsa gerek, tekstilci, madenci ve galericiler bile inşaat şirketi kuruyor.
Yaklaşık 70 bin daire riskli yapı kapsamında tespit konusu oldu. Yıkılan bağımsız birim sayısı ise 250 bin dolaylarında. Konut ve işyeri olarak yenilenen birim sayısı 4 binlerdedir. Barınma yardımı yapılan hak sahibi sayısı 14 bin, ödenen kira yardımı 70 milyon ve kentsel dönüşümde açılan kredi miktarı yaklaşık 100 milyon liradır.
Riskli alan ilan edilen 106 bölgedeki 70.000 dönüm (70.000.000 m2) alanda ise hızlı bir değişim göremiyoruz. İstanbul’da yaklaşık 11.000 dönüm yer riskli alan ilan edildi. En büyük alan 3920 dönümle Gaziosmanpaşa İlçesinde, 1400 dönüm Sarıyer, Armutluda ve 1340 dönüm de Kadıköy, Fikirtepe’de. Riskli alanlarda 377.167 adet konut bulunuyor.
Bengü Öner: Yavaş ilerlemenin sebepleri neler?
Prof. Dr. Gürsel Öngören: Riskli alan konusunun yavaş yürümesinde iki temel sebep var. İlki, alan bazında dönüşümün elli yılda bir yapılabilen bir kentsel çalışma olmasından dolayı, son derece dikkatli hareket edilmesi gereği. Öncelikle şehrin gelecek elli yılı hedeflenerek, ekonomik planlarla birlikte imar planlarının ilçe ilçe ve semt semt yenilenmesi gerekiyor. Daha sonra şehrin büyüme yönleri doğrultusunda özellikle ticaret ve konut alanlarının tasarımının yapılması gerekiyor. Sonra bölgeler ve mahalleler bazında yıkıp yeniden yapma ya topluca yapılıyor ya da bireysel inşaat girişimlerine bırakılıyor. Yavaş ilerlemede ikinci sebep ise işin organizasyon yapısından kaynaklanan gelişmeler. 6306 sayılı Kentsel Dönüşüm Yasasına göre dönüşümde organizasyon görevi ilçe belediyelerine bırakılmış durumda. İlçe belediyeleri organizasyonda bölge halkını ikna etmekte ve yönlendirmekte, imar planlarının yapılmasında ve acele kamulaştırma gibi konularda zorlanırsa devreye Çevre ve Şehircilik Bakanlığı giriyor. Böylece dönüşümün dikkatlice yapılması gereğinden, ilçe belediyelerinden ve Bakanlığın iradesinin devreye girmesinden kaynaklanan yavaşlamalar oluyor.
Bengü Öner: Fikirtepe konusunda ne düşünüyorsunuz? Dönüşüm yolu kesintisiz açıldı mı? Bölgenin istenilen seviyeye gelmesi için ortalama ne kadar süre öngörüyorsunuz?
Prof. Dr. Gürsel Öngören: Fikirtepe’de belediyenin tutumundan kaynaklanan büyük bir gecikme yaşandı. Kadıköy Belediyesi ile Hükümet arasındaki uyumsuzluk Fikirtepe’de sekiz yıla mal olmuştur. İnsanlar heyecanını kaybetti, Fikirtepe halkı liderlik yapan bir belediye göremedi, bu yüzden Ankara’dan ve Bakanlıktan mucizeler beklemeye başladı, halkın beklentisi ile çok yüksek imar ve inşaat oranları havalarda uçuştu, evler boşaltıldı, müteahhitler çok büyük miktarlarda kira ödeme yükü altında.
Hâlbuki Kadıköy yaklaşık 4 emsal olan bu inşaat yükünü kaldıramaz. Ulaşım ve sosyal açıdan önemli sorunlar çıkabilir. Bu nedenle imarı azaltıp, Devletin Fikirtepe’de en az 10 adayı kamulaştırması gerekir. Böylece 1340 dönüm olan Fikirtepe’de en azından 250 dönüm bir yeşil alan oluşur ve kamusal binalar ve hizmetler için yerler çıkarırız.
Çok fazla gündeme gelen “direnen vatandaş”lar aslında önemli bir sorunsal teşkil etmiyor. Hukuken çözüm basit. Anlaşmayan arsa ve bina sahiplerinin mülkleri, “acele kamulaştırma” yoluyla parası ödenerek Devletçe alınıyor. Bu çözüm 6306 sayılı Kentsel Dönüşüm Kanununda var. Burada Bakanlık ve belediyelerin kararlarıyla yol alınacaktır. Bu yolla, ada ve birkaç adayı kapsayan projeye karşı çıkan bir veya birkaç kişi bir alanın kentsel dönüşümüne engel olamayacak, rayiç bedeli alacağından mağdur da olmayacak ve iş devam edecek. Zaten Bakanlık acele kamulaştırma düğmesine basmış ve müteahhitler direnen hak sahiplerine ihtarlar yollamaktadır.
Ancak bu aşamada Devletin de denetim görevini unutmaması gerekli. Vatandaşlarla iki sayfa sözleşme imzalayıp, hiçbir güvence vermeden evlerini boşaltan müteahhitleri de denetlemesi, hak sahiplerini koruyan güvenceler alması ve finansal yeterliliği olmayanlara dur demesi de gerekiyor.
Bengü Öner: Kentsel dönüşüm Türkiye'de nasıl işliyor? Sizce nasıl olmalı?
Prof. Dr. Gürsel Öngören: Kentsel dönüşüm iyi başladı ama art arda gelen seçimler sebebiyle gündemde geriye düştü. Bu arada kentsel dönüşüm konusunda partiler arasında seçimlerde önemli tartışmalar oldu. Ancak kentsel dönüşüm bir siyasi partinin değil ülkenin sorunu. Çarpık kentleşme ve deprem bu ülkenin savaşması gereken iki önemli konu. Çarpık kentleşmeyi önlememiz lazım; sağlıksız, düzensiz, kentsel estetikten yoksun şehirlerimiz ortada. Halkımız park, spor salonu, tiyatro gibi hiçbir sosyal ve kültürel ihtiyacını oturduğu mahallelerde karşılayamıyor, yer yok. Bunlar için bir yerlere gitmek zorunda kalıyor. Zaman ve para gidiyor.
Öte yandan 1999 Marmara depreminden sonra Marmara Denizi’ndeki fay hatlarını ölçümleyen bilimsel çevreler, 30 yıl içinde Marmara’da 7-7,5 şiddetinde bir deprem olabileceğini söylemişlerdi. 15 yılı geçti, kaldı 15 yıl. Kentsel dönüşüm ile hem deprem sebebiyle can ve mal güvenliğini sağlanmalı ve hem de çarpık kentleşmeyi önümüzdeki onbeş yılda bitirmeli, turizm ve yabancı sermaye girişi için marka şehirler yaratmalıyız. Bu sebeple kentsel dönüşümden asla vazgeçemeyiz.
Evinizi satmak mı istiyorsunuz?