216 Sancaktepe Neden Popüler ve Güvenli?
Dedesinin işçi gittiği Almanya’dan patron olarak döndü
216 Yapı’nın Yönetim Kurulu Başkanı Bülent Dündar (solda)aileden inşaatçı. Dedesi 1962 yılında Almanya’ya inşaat ustası olarak gitmiş. Babası da yıllarca inşaatlarda çalışmış. Bülent Dündar’da tıpkı babası ve dedesi gibi inşaatçı olmayı seçmiş. Almanya’da restorasyon çalışmaları yaparak iş hayatına atılan Dündar, bugün çalışmalarını kurucusu olduğu 216 Yapı çatısı altında Türkiye’de sürdürüyor. 216 Yapı’yı herkes 216 Sancaktepe Konutları ile tanısa da o aslında fabrika binaları ve iş merkezleri de yapıyor. Nihan Urel, 216 Yapı Yönetim Kurulu Başkanı Bülent Dündar’la Türkiye’deki inşaat sektörünü, genişletilmesi düşünülen Mütekabiliyet Yasası’nı, 216 Sancaktepe Konutları’nı ve yeni yatırımlarını konuştu. İşte söyleşiden detaylar...
216 Sancaktepe hakkında tüm detaylar için tıklayın!
Nihan Urel : İnşaat sektörü son yıllarda çok popüler. Yatırım açısından para piyasalarını herkesin yüreğinin kaldırması kolay değil. Gayrimenkul güvenli liman olduğu için mi bireysel ve kurumsal yatırımcı açısından bu kadar popüler? Konut Piyasası bugünlere nasıl geldi?
Bülent Dündar: Buna şu çerçeveden bakarsak daha iyi olur. Sektörün popüler oluşunun en önemli nedeni Türkiye’nin inşaat bakımından Çin’den sonra dünyada ikinci ülke oluşudur. Bunun sebeplerinden biri de Türkiye’de inşaat bolluğudur. Örnek verilecek olursa; Almanya’nın dünyada otomotiv sektörüne hakimiyetinin sebebi, kendi ülkelerinde 50 milyon aracın olmasıdır. Kendi ülkelerine çok sattıkları için, teknoloji gelişiyor ve dolayısıyla gelişmiş teknolojinin de dünyada rekabet etme şansı daha yüksektir. Türkiye’nin de dünyada iyi rekabet edebilmesi için inşaat sektörünün her zaman desteklenmesi ve ilerlemesi lazım. Bunun asıl en büyük çıkış noktası 1999 Depremi’dir. 1999’da meydana gelen Marmara Depremi’nden sonra, daha kaliteli, daha bilimsel, daha piyasa endeksli konutlar üretilmeye başlandı. Yani inşaat firmaları piyasanın ihtiyaç duyduğu ürünü daha fazla üretmeye başladılar. Bugün bilimsel araştırmalar yaparak konutlar üretiliyor.
Nihan Urel: 216 Sancaktepe olarak siz de daha satışa çıkmadan AR-GE’ye yatırım yapan ender firmalardansınız. Konut tüketici eğilimlerini araştırıp, ona göre konut yapıyorsunuz değil mi?.
Bülent Dündar: Bu aslında pazarlamanın bilimsel bir dalıdır. İnşaat sektörünün daha profesyonel olarak bunu gerçekleştirme dönemi 1999 Deprem’inden sonra daha çok hız kazandı. Bu yöntemle de gelir elde edilmeye başlandı. Biz de 216 Yapı olarak pazarlamanın artı ve eksilerini iyi bildiğimiz için, hedef kitlenin eğilimlerini bilmeden hayali bir iş yapmak doğru olmaz diye düşünerek bu yönteme başvurduk. Pazarlamada da bu böyledir, yani doğru hedef kitleye ulaşmak istiyorsanız, pazar araştırması yapmak zorundasınız. Bu araştırma olmadan başarılı olamazsınız, biz aslında var olan bir uygulamayı gerçekleştirdik. Yani bu anlamda sektördeki diğer oyuncuların bunu yapmaması ihtiyaç duymadıklarını ya da dikkate almadıklarını gösterir.
Nihan Urel: Sektördeki müşteri anketleri işler başlamadan önce değil, bittikten sonra yapılıyor. Firmalar bir projedeki eksikliklerini ikinci projede,üçüncü projede tamamlıyorlar. Yani deneme yanılma yöntemiyle gidermeye çalışıyorlar. Kendi müşteri şikayetlerini göz önünde bulundurarak ve onlara göre değerlendirme yapıp sonuca gidiyorlar. Siz başından yaptığınızı söylüyorsunuz.
Bülent Dündar: Bu da bir pazarlama yöntemidir. Biz de araştırma yaptıktan sonra ürettiğimiz ürünle ilgili şikayetler varsa, bunu bir sonraki projede tabiî ki iyileştirme yoluna gidiyoruz. Fakat bunun asıl doğru olanı, önceden bu araştırmayı yapmaktır. Yani var olan şikayetleri önceden değerlendirmektir. Dolayısıyla Türkiye’de inşaat hak ettiği yere tam olarak gelmedi ama “Mütekabiliyet Yasası”nın önümüzdeki dönemde çıkma ihtimali var. Bunu çok önemsiyoruz.
Proje hakkında detaylı bilgi almak için tıklayın!
Nihan Urel (sağda): Peki sizce bu yasa daha çok hangi tarz konutların satışına yarayacak ? Yani Güney’deki yabancı yatırımcının emekli olduktan sonra yerleşmek için tercih edeceği yerlerin mi? Yoksa İstanbul’daki lüks konutların mı ? Ya da yatırım amaçlı bizim orta sınıf diye tabir ettiğimiz kesime hitaben yapılan konutların satışına mı yarayacak ?
Bülent Dündar: Mütekabiliyet Yasası’nın çıkmasıyla beraber burada en çok yasaklı ülkelerin (42 tane ülke var) Türkiye’de konut alımının daha çok olacağını, özellikle bu yasaklı ülkelerden Orta Asya ve Arap ülkelerindeki alıcıların ülkemizden daire alacaklarını zannediyoruz. Burada genelde tahminimce sitelerden konut alacaklarını düşünüyoruz.
Nihan Urel: Peki sizce hangisine eğilim olacaktır? Yeni yapılan projelerden mi ?
Bülent Dündar: Güneyde, Akdeniz ve Ege bölgesine muhakkak bir ciddi katma değer olacaktır. Ama özellikle Arap bölgesindeki zengin nüfusun, İngiltere’de, Paris’te dairesi var, neden İstanbul’da olmasın? Burada da bir yatırımı olsun. Burada da lüks en A Plus projeden başlayın, en alta kadar bakıcak olursanız, hani en ucuz olan proje bundan nasibini almayabilir ama kaliteli projeler muhakkak nasibini alacaktır. Oransal anlamda minimum yüzde 10 ile yüzde 20 oranında faydalanılacaktır. Yani bu yasa sayesinde piyasaya bir yüzde 10- yüzde 20’lik büyüme gelir. Şu anda Türkiye’den yılda 40.000 adet konut yabancılar tarafından alınmaktadır. Bunlar kimler? Yasaklı olmayan ellinin üzerinde ülke var, işte; İngilizler, Almanlar falan yani yasaklı olmayan ülkeler. Bir de henüz bekleyen ülkeler var. 42 iki ülke, 12 tane de izinli ülke var. Bunlara bir yeşil ışık yakıldığında, zaten bekleyenler var böylece yüzde 10- yüzde 20 oranında satışlar daha da artacakmış gibi görünüyor.
Nihan Urel: Bu yüzde 10-20’lik satış ciro olarak ne kadara denk gelir sizce?
Bülent Dündar: 10 milyar TL civarında minimum bir gelir olur. Bu da zaten hem hükümetin hem ihracatçıların 2023 hedefi var. Şu anda Başbaşkan’ın Arap ülkelerinde nasıl karşılandığını görüyoruz. Bunu fırsata çevirmek lazım. Yani bu konunla beraber zaten basında ciddi yer aldı. Kanun da çıkarsa sektöre ciddi anlamda faydası olur. Sektördeki oyuncular olarak bizlerinde bu anlamda eksikleri yok değil, fiyatların biraz gerilemesi gerekiyor.
Nihan Urel: Konut piyasasındaki fiyatların yüksek olduğunu mu düşünüyorsunuz?
Bülent Dündar: Maliyetler bu yıl yüzde 15 arttı. Bu artışların muhakkak olumsuz sonuçları olacaktır. Fiyatların ve faiz oranlarının yükselmesi sıkıntı yarattı. Merkez Bankası’nın da munzam karşılığını arttırması da biraz sıkıntı yaptı. Ben inanıyorum ki bu sadece bu yıla özel bir şeydi. Piyasa biraz kızıştı, önümüzdeki yıllarda bir gerileme olmasın diye bunu yaptıklarını düşünüyorum. Onların tekrar düzenlenmesi lazım. Bir de hükümetimiz tekstilcilerin KDV’lerini düşürdü. Bir çok sektörde bazı faydaları oldu hükümetin. Ama artık hükümetimizin inşaatçılara da bir takım desteklerinin olması lazım. En azından KDV desteği gibi, yani orada bir indirim olabilir. Minimum anlamda izolasyon ve ısı yalıtımda olabilir. İzolasyon ve ısı yalıtımın KDV’lerinden bir indirim olursa iyi olur,çünkü enerjide yurt dışına bağımlıyız. Bizim 3-4 milyar lira civarında bir enerji kaybımız var. Burada bir destek olursa enerji kayıplarımız minimum seviyeye iner, böylelikle ülkemize de bir destek olur. Enerjideki bizim bağımlılıklarımız azalır, yani cari açığımızın bir kısmı da buradan geliyor. Sektörel anlamda söylenecek daha çok şey var ama ana başlıklar bunlar.
216 Sancaktepe hakkında tüm detaylar için tıklayın!
Nihan Urel: Siz eski inşaatçısınız aslında; yani aileden geliyor. Fakat 216 markası daha yeni lanse edildi, bizler daha yeni duyuyoruz belki ama inşaatta eskisiniz.
Bülent Dündar: İnşaatta şöyle eskiyiz; 1962 yılında dedem Almaya’ya giden inşaat usataları arasındaymış. O dönemleri hatırlıyorum ama dedemle beraber çok inşaat yapmadım. Yaş itibariyle ancak bırakma dönemine denk geldik. Daha sonra babamla beraber bir dönem inşaat yaptık. Burada 1980’li yıllar ile 1990’lı yıllar arasında babamla beraber hem Türkiye’de hem Almanya’da inşaatlarımız oldu. O dönem çok istemeyerek de olsa inşaatın içinde olduk. Yani gençlik dönemimde çok istemezdim inşaatta olmayı ve devam etmeyi. Ama demek ki zaman içerisinde burada bir ihtiyaç görününce bende açıkçası şu an işimi severek yapıyorum.
Nihan Urel: Türkiye’demiydi, Almanya’damıydı inşaatlarınız o dönemde ?
Bülent Dündar: İnşaatlarımız İstanbul’daydı, Almanya da da bir eyalette inşaatlarımız vardı. Almanya’da yeni inşaatlardan çok, eski inşaatların restorasyonunu yapardık. Yani satın almayı yapıp, onları yenileyerek satardık. Benim inşaattaki bilgim ve deneyimim Almanya menşeilidir. Yani sıkıştığımız zaman oradan teknik anlamda bilgiden istifade ederim.
Nihan Urel: Tabi Ar-Ge’yi ve pazarlamayı da bu kadar önemsemeniz ordaki kültürü aldığınızı gösteriyor.
Bülent Dündar: Bu konuda Almanlar iyi güçlüdür de pazarlamada daha çok Amerika’yı biraz daha takip etmek lazım. Onlar pazarlamada daha deneyimli. Hani okuduğum ve aldığım derslerde gözlemlediğim kadarıyla bu işin kökeni Almanya değil Amerika’dır. Almanya biraz daha teknik verilerin geldiği bir yer, çünkü ben pazarlamayı babamla beraber yaptığım dönemde almadım. O bilgiye o zaman vakıf değildik. Buradaki inşaattan önceki, kozmetik sektöründe kardeşimle beraber, o dönemden gelen bir bilgi birikimidir. O bilgiyi de inşaatta kullanıyoruz.
Nihan Urel: Evet, burada projeniz olan 216’da ciddi farklılıklar var; servis odası, evin içinden dışarıyı kamerayla izleme, yangın algılama sistemi gibi farklılıklar var.
Bülent Dündar: Lokasyon olarak bulunduğumuz yer Sancaktepe. İstanbul’da dokuz tane ilçe kuruldu. Bunlardan üç tanesi Anadolu yakasında kuruldu. Bu üç yeni ilçeden biri burası. Bu mevcut hükümetin yaptığı bir proje. Beldelerin iptali ve ilçelerin oluşumu olarak. Dolayısıyla hem büyük şehir belediyesinden hem valilikten çok ciddi devlet yatırımı var burada. Devlet yatırımıyla beraber, belediyenin de yeni oluşu, burada bütün yatırımların sıfırdan yapılması anlamına geliyor. Yani her şey yeni ve kaliteli yapılıyor. Türkiye’de bildiğiniz en büyük firmaların burada ciddi projeleri var. Bütün yenilikler burada ortaya çıkıyor. Devletin de bütün yatırımları burada yeni, dolayısıyla her şey çok kaliteli orataya çıkıyor. Sancaktepe, hem büyük şehir hem ilçe belediye başkanının ciddi gayretleri var. Onları da tebrik etmek gerekir. Ulaşım hatlarıyla şile yoluna, Tem’e, E-5’e çok yakın. 3. Köprü de yine buranın yakınından geçiyor olacak. Bu anlamda ulaşım hatları çok iyi. Burada yatırım yapacak olanların ciddi faydalanacağını düşünüyorum.
Nihan Urel: Bu bölgede yapılan projelerdeki konutların fiyatları şehir içindeki özellikle ikinci elde dönen dairelerden fiyatları aslında daha ucuz değil. Hem gelişmekte olan bir lokasyon hem de dediğiniz gibi devletin yatırımları var. Deprem sonrası, güvenlikli, nitelikli, lüks konutlar. Müşterinin tüm ihtiyaçlarının düşünüldüğü lüks konutlar yapılıyor. Peki buradaki fiyatların, şehir merkezindeki fiyatlardan daha yüksek olmasını neye bağlıyorsunuz ?
Bülent Dündar: Bizim lokasyon olarak burası bir cazibe merkezi haline geldiği için, yani daha önceden belde oluşumundan ötürü, biraz geri kalmış ama ilçe olduktan sonra ciddi bir planlama yapılmış ve buranın çok güzel şehirleşeceğini yatırımcılar öngörmekteler. Yani burada ucuz daire satılmıyor. Ucuz daire satılmamasının sebebi de arazinin pahalı oluşu ve kaliteli projelerin yapılmasıdır. Yani burada artık bu kadar iyi bir mevkide ucuz bir konut yapmak zor çünkü arazi pahalı. İstanbul’un her yerinde artık arazi pahalı, burada büyük araziler pahalı. Böyle büyük arazi de bulmak artık çok zor. Birçok büyük arazi de proje var. Yani böyle bir fırsat var, bu fırsattan herkes istifade etmek istiyor.
Ama fiyatsal anlamda buranın ilerleyip, ilerlemeyeceğini soracak olursanız, burada bazı veriler çok yeni. Müşteriyi çekebilmek için çok cazip imkânlar, çok cazip kampanyalar sunuluyor ama bu kampanyalar kaçırılırsa; örnek veriyorum bunun aynısı Çekmeköy’de oldu. Çekmeköy’de 200 bin TL’ye 3 sene önce satılan daire bugün 400 bin TL’ye satılıyor. O dönem 200 bin TL’ye daire alanlar doğru bir iş yapmış oldu. Yüzde 100 kar ettiler. Şu anda Sancaktepe bu durumda. Sancaktepe’de iki yıl sonra, bugün burada 200 bin TL’ye daire alınıyorsa, 3 yıl sonra 400 bin TL’ye ancak alabilirler. Çünkü burası artık dolmuş olacak, artık ölü bir proje bulamayacaklar.
Nihan Urel: Siz üretmeye başladıktan sonra satışa çıktınız. Yani Yap Sat modeli uyguluyorsunuz değil mi?
Bülent Dündar: Tabi biz üretip ev sattık, diğer bir çok firma gibi maketten ev satmadık. Burada pazar araştırmalarında görünen o ki; maketten ev alanların hayal kırıklığı olmuş. Biz biraz daha satılacak dairenin fiili hayatta yapılıp öyle satılmasını önemsiyoruz. Bizim hedef kitlemiz de böyle düşünüyor. Bizim hedef kitlemiz gayrimenkul yatırımcısından çok, nihai tüketici bizden çok daire alıyor. Yatırımcı da var ama yüksek oranda değil.
Nihan Urel: Bunu sizin projenizin özelliklerine de belki bağlayabiliriz. Siz daha çok aile için projeli konut yapıyorsunuz. Örneğin 1+1 daireniz yok sizin. Çabuk konut satmak isteyen inşaat firmaları 1+1 yapıyorlar ve bunlar daha çok yatırımcı için yapılan projeler oluyor. Proje hayata geçtiğinde çok da ailelerin yaşamaktan keyif almayacağı sosyal yapılar oluyor.
Bülent Dündar: Bizim araştırmalarımız da bunu gösterdi. Bir de 1+1’ler çoğunlukla şehir merkezlerinde değilse, örneğin, Altunizade, Ataşehir, Maslak, Levent gibi yerlerde değilse biraz daha yeni gelişmekte olan yerlerdeyse, burada 1+1’ler çok fiiliyatta kullanılmayan siteler hayalet kentlere dönüşüyor. Bu şekilde siteler var. Siteler bitmiş fakat taşınan yok. Herkes kiraya vermeye çalışıyor, çünkü sadece yatırımcı almış ve bir an önce iyi bir paraya onu satmaya çalışıyor ama satamıyor. Satamayınca da kiraya vermeye çalışıyor. Kiraya verirken de 1+1’ler için aidat pahalı, girmek istemiyorlar. Mesela aidatla ilgili de bizim pazar araştırmamızda bazı söyleyeceklerimiz olacak. Yani biraz anlamlı olması gerek, birbiriyle örtüşmesi gerek. Ben buna mesela pazarlamada en ileride olan otomotiv sektöründen örnek veririm. Sizin ihtiyacınız olan bir taksi ama gidip bir minibüs almanıza benzer. Minibüs sizin ihtiyacınız değil ama o an cazip kampanya falan ama işte ihtiyacınız o değil. Ya da minibüs ihtiyacınız var, gidip işte tek kapılı bir araç almanıza benzer.
Gerçekten ihtiyacı yerinde olan bazı yerler var, bazı yerler onu kaldırır bazı yerler onu kaldırmaz; mesela siz gidip de Kurtköy’de 1+1 yaparsanız bu çok anlamlı değil ama yakınında bir üniversite varsa bu anlamlıdır. Bunların hep doğru ilişkilendirilmesi gerekir. Biz genel anlamda araştırma yaptığımız zaman bunlar hep ortaya çıkıyor ve doğru şeyler üretebiliyoruz.
Araştırmalarımızda neler ortaya çıktı mesela; Çok önemli olanlardan biri, genel anlamda A Plus bir tüketicinin, yüksek gelir grubundaki tüketicinin konut aldığını ama orta seviyede, beyaz yakalı yöneticilerin ve eğitim seviyesi yüksek olan insanların henüz konut ihtiyacını tamamen tüketmediklerini görüyoruz. Bu ortaya çıktı bizler onlara sorduk hani, neler sizin beklentileriniz? Genel anlamda hane halkı kaç kişi ve kimler çalışıyor? Diye sorduk.
Şunu anladık; iyi bir gelir seviyesi var ama evlenmekte olup bir çocuk veya en fazla ikinci çocuğu olanlar hedef kitlemizde. Bunlara biz daire alırken nelere dikkat ediyorsunuz diye sorduğumuzda en önemli cevaplarından biri bir kere depreme dayanıklı olması gerekir. 1999 Deprem Yönetmeliği zaten depreme dayanıklı konut üretmek zorunda bırakıyor. Dolayısıyla bu yönetmeliğe uyan bütün konutlardan satış oluyor.
Peki, asıl soru şu? Sizin daireniz var mı? Var, ama deprem yönetmeliğinden önce yapılmış. 1999 Deprem yönetmeliğinden önce yapılmış konutlar için, onlarda oturanlar yeni konut almak istiyorlar. Biraz korku var bu anlamda. Markadan almak istiyorlar. Yani ben şu markalı projeden konut aldım demek istiyor bu tür tüketiciler. Dolayısıyla marka bilinirliğini arttıran, markaya yatırım yapan firmanın olması gerekiyor. Ama çok ilginç, golf sahası isteyen yok, göletler isteyen, sinema- tiyatro salonu isteyen yok. İstekler arasında; yüzme havuzu olsun deniyor. Ben kullanmasam da çocuğum kullanır diyerek özellikle olsun diyen çok kişi var, kapalı otopark, sauna, fitness center isteniyor ve doğal, güzel peyzajlı sosyal alanlar isteniyor. Spor alanları isteniyor. Bunlar zaten bizim projemizde de var. 216’da var olan şeyler. Biz genel eğilim olan şeyleri koyduk, istenmeyen şeyleri koymadık. Ama fantezi olsun diye gerekli olmayan şeyleri koyanlar da var. Yani 1000 dairelik projede üç kişi istiyor diye golf sahası koyan varsa, 997 kişi o golf sahası için aidatlarını şişkin bir şekilde ödemek zorunda. Şimdi biz kıyaslama yaptığımızda, bizimki gibi bir sitede 350-400 TL aidat ödeyen siteler var ve bundan şikâyetçiler. Kullanmadığı halde sitede bulunduğu için gereksiz yere aidat ödedikleri için şikâyetçi olan çok fazla insan var. Bizde bunu dikkate alarak aidatları 150 TL ile 200 TL’yi geçmeyecek şekilde burayı tasarladık.
Nihan Urel: Metrekareye ne kadar düşüyor ?
Bülent Dündar: Bizim burada daireler genelde 2+1, 3+1 ve az sayıda 4+1 olduğu için, metrekare hesabı yapmıyoruz. Bizim 60 metrekareden ile başlayıp 300 metrekareye çıkan dairelerimiz var. Burada rakam çok değişmeden küçük konutlar 150TL, büyük konutlar 200TL verir diye aklımızda bir ön fikir var. Fakat 200 TL’yi geçmeyecek.
216 Sancaktepe hakkında tüm detaylar için tıklayın!
Nihan Urel: Sizde daire tiplerine göre satın alma eğilimi nasıl? Ve ilk satılanlar hangi tip daireler?
Bülent Dündar: 2+1 ile 3+1’e eğilim çok. Genelde 2+1 ve 3+1’ler en çok talep gördüler. Pazar araştırmalarında çıkan sonuçlara göre konut ürettik. Genelde bu tip dairelere talep yoğun.
Nihan Urel: Pazar araştırmanız sonucunda başka neler çıktı peki?
Bülent Dündar: Konut alındıktan sonra kombi, klima, set üstü, fırın, davlumbaz bu tip şeylerle tüketici uğraşmak istemiyor. Biz de satın alma gücümüzü kullanarak bu, beşlii seti kampanyamızla beraber hediye ediyoruz. Fiyatlara yedirildi mi? Bir şekilde ekleme yapıldı ama müşterimiz uğraşmasın diye bunu biz hediye ediyoruz. Bunun dışında önemli konulardan biri çok pahalı projelerde olmayan şeylerimiz var, örneğin; çoçuk servis bekleme odası, sabah çocuk yağmurda, çamurda, karda, kışta üşümesin diye yolda beklemiyor. Servis odasında bekliyor, hem güvenli oluyor, hem üşütüp hasta olmuyor. Bu çok pahalı bir şey değil ama işte kimse düşünememiş bu zamana kadar. Bizim araştıramamız sonucunda bu ortaya çıktı. Bazı daire almış olanların böyle korkuları oldu, benim çocuğum ne yapıyor sitenin içinde diye, mutfak salon ve yatak odasından, hiçbir parça kullanmadan direk televizyonun kanalını değiştirerek çocuğunu izleyebilecek. Bu çok büyük bir avantaj. Bu da çok pahalı bir şey değil ama sistemimizde entegre var. Çağımızın teknolojik alt yapısından faydalanmak lazım diye düşünüyorum bu anlamda. Superonline 100gb’lık alt yapı hazır ama Superonline’a bağımlılık olmasın diye ttnet alt yapısı da hazır. İsteyen istediğini kullanabilir. Bunu hem burada hem de görüntülü tv’de D-smart, Digiturk’e de uyumlu alt yapı hazır. İstenildiğinde receiver bağlanarak bütün Avrupa’daki 1500-2000 kanalı da izleyebilirsiniz. Bir de tabii ki receiversız da kullanıma imkân verdik. 20 tane de ulusal kanalı hiçbir araç olmadan televizyondan izleme imkanı sunduk.
Önemli konulardan bir diğeri, evden çıkıyorum gaz açıkmı, kapalı mı bunun endişesini yaşamak istemiyorum diyen için buna da çözüm olarak, mutfakta gaz algılama sistemimiz var. Gaz kaçağı olduğunda, mutfak girişinde hemen gazı kesiyor. Bu kaçağı güvenliğe bildiriyor. Güvenlikte bir konsol ve panel var, orada görüntüleyebiliyor. Şehirdeki eğitim seviyesi yüksek insanlarda bu endişeler hergün biraz daha yükseliyor. Bu kaygıları ortadan kaldıracak teknolojik imkan varsa kullanmak lazım düşüncesiyle biz de ortadan kaldırdık.
Bir diğer konu, evde bir yangın algılama sensörumuz var. Yangın kaçağında yine gaz vanası gazı kesiyor, siren çalıyor ve komşular haberdar oluyor. Yine güvenlikteki olan konsolda şu dairede yangın ihbarı vardır yazıyor. Güvenlik kontrol ediyor ve gerekliyse itfaiyeye haber veriyor. Gereken bir şekilde yapılıyor.
Teknik anlamda ses ve izolasyon konusunda herkesin bir iddiası var, markalara değinmeksizin biz güvene çok önem verdik. Hangi markalarla çalışıyor hem kataloglarımız hemde internet sayfamızda kendimize güvendiğimizden açık olarak bunlarla ilgili her şeyi yazdık. Teknik şartnamemizi, çok açık yazdık.
Yine çok önemli konulardan biri de araştırmalarımızda ortaya çıkan, net ve brüt metrekarelerimiz belli. Biz dairelerimizi satarken ne kadarı brüt, ne kadarı net açıkça belirttik. Bizim 94 metrekare olarak sattığımız dairelerle bu daireler aynı büyüklükte olamaz. Zaten tüketicide bunu anlıyor ve “Sizin daireleriniz çok daha büyük” diyor. Biz şaibeli bir şey koymuyoruz. Herşeyi net koyuyoruz. Bu da bizim temel farklılıklarımız.
Nihan Urel: Peki sizin, şu anda 216 Sancaktepe Konutları için yaptığınız bir kampanya varmı?
Bülent Dündar: Biliyorsunuz faizlerde bir yükselme var, bununla ilgili bir çok firma bir kampanya yapıyor. Biz de Vakıfbank’la anlaşarak 60 ay yüzde 0 faizle bir çıkış yakalamayı düşünüyoruz. En azından 60 aylık kısmı için yüzde 0 faiz ve 120 ay içinde yine uygun bir faiz verebileceğiz. Peşinlerde yüzde 15 indirimimiz var.
Nihan Urel: Şu ana kadar daire alanlar peşin mi yoksa kredi kullananlar mı?
Bülent Dündar: Genelde bizim hedef kitlemizde, eğitim seviyesi yüksek ve bir çoğu firmalarda yönetici. Onların belli bir birikimi var ama kalan kısmı kredilendiriyorlar. Bu yüzden banka olmazsa olmazımız. Yüzde 20’lik kısmına da biz müteahit olarak kredi verebiliyoruz ve 36 aya kadar vade yapabiliyoruz. Gücümüz yettiğince müşteriye imkan sağlamaya çalışıyoruz. Biz bu inşaatı yaparken de kendi imkanlarımızla yaptık, Sat-Yap’tan çok Yap-Sat’çıyız. Biz hayal satmıyoruz. Olan paramızla yapıyoruz. Yani Sat-Yap ile belki 1000 konut da yapabilirdik ama biz kendi imkanlarımız doğrultusunda 200 konut inşa ettik. Burada imkanımız yine bu bankayla alakalı da biz, bu faiz oranını aşağı çekmemizin sebeplerinden biri, paramızın bankada blokeli kalmasıdır. Banka bu yüzden bize bu imkanı sağlıyor. Biz bu faiz oranını biraz da kendi gücümüzle yakalıyoruz.
216 Sancaktepe hakkında tüm detaylar için tıklayın!
Nihan Urel: Sırada yeni projeleriniz var mı?
Bülent Dündar: Evet, var. Çekmeköyde iki projemiz var. Biris çok nish ve 64 dairelik bir proje. Tamamen orman manzaralı, ormana çok yakın. Yani çıkıp 3 dakika sonra ormanda olabileceğiniz bir proje. Ormanda sabah koşu yapıp evinize dönebilirsiniz. Kaliteli ve nish bir proje. Bir de yine Çekmeköy’de ve ulaşım hatlarına çok yakın bir 115 dairelik bir projemiz var. O da çok büyük değil, butik bir proje ama hem yatırım değeri olan, hem de oturmak isteyenler için Çekmeköy Anadolu yakasının parlayan bir yıldızı.
Nihan Urel: Çekmeköy’ün 5 sene içinde Ataşehir gibi olacağı çok iddialı bir söz gibi geliyor kulağa ama metronun gelmesi ve doğasının güzel olması, etrafında yapılan alışveriş merkezleri, bir çok nitelikli konutun ve yatırımcının orada iş yapıyor olması, Çekmeköy’ü ciddi anlamda değerlendirecek.
Bülent Dündar: Çekmeköy’de 3 milyon dolara villa var. Yani Ataşehir’de bu paraya villa yok. Ormana yakınlığından ötürü,yani sonuç itibariyle şehir merkezlerinde tabiî ki bir kalite ve rahatlık var ama sakinlik arayan, belli bir seviyeye gelmiş insanlar tercihini, ormana yakınlıktan ve temiz havadan yana kullanıyorlar. Sırf havadan ötürü doktorundan tutunda hakimine kadar, şehir merkezindeki evini satıp buradan ev alan insanlar var. Çünkü buralarda esinti ve rüzgar hiç bitmiyor. Ormandan temiz hava geliyor. Şehir merkezleri hiç böyle değil. Egzozlar,trafik kargaşa insanların tabiî ki mutluluğnu azaltıyor.
Nihan Urel: Peki bu Çekmeköy’deki projeleriniz ne zaman başlayacak?
Bülent Dündar: Her iki proje de bu yıl başlayacak ve 2011 sonunda her iki projenin de lansmanlarını yapmayı planlıyoruz.
Nihan Urel: Burada da yine inşaata başladıktan sonra mı satışa çıkacaksınız? Yoksa 216 Sancaktepe Konutları’ndaki gibi yine yüzde 60-70’ine geldikten sonra mı başlayacaksınız?
Bülent Dündar: Hedefimiz yapıp satmak, yalnız oradaki projelerde biraz baskı var. Müşerimiz belki ısrarla almak isteyecek, o ısrarlara ne kadar dayanabiliriz, bilmiyorum ama lansman toplantısı yapıp belki satışı da başlatabiliriz. Bunu biraz da müşterimizle olan ilişkimiz belirleyecek. Biz müşteri odaklı bir firmayız. Müşterimiz ne isterse onu yapıyoruz. Müşterimize bu yüzden yapmadan soruyoruz. Dolayısıyla satışta, benim aradığım bu diyen çok fazla müşteri var. Bize gelen müşteriye projeleri gezin öyle bize gelin diyerek öneriyorum.
Nihan Urel: 216 Sancaktepe, 216 Çekmeköy diye mi gidecek? Yani 216 markası üzerinde mi ilerliyor olacaksınız?
Bülent Dündar: 216 Çekmeköy konutları gibi bir isim düşünüyoruz. Tabi ki 216 markası üzerinden devam edecek, bu markaya yatırım yapıyoruz, markamız kalıcı bir marka olacak.
Nihan Urel: Site içinde araç kullanımı yok. Bu hem engelliler için hem de çocuklar dahil herkes için ciddi anlamda güvenli.
Bülent Dündar: Site içinde yol var, itfaiye, ambulans gibi gerek duyulduğunda kullanılabilecek yollar, onun dışında site tamamen araç trafiğine kapalı. Her daireye 1 araçlık otopark düşüyor. Otoparktan da dairelerimize direk çıkışlarımız var.
Nihan Urel: Firmalar son zamanlarda yapılan konut satış kampanyalarında hep fiyatlarla ön plana çıkıyor, bu da ciddi anlamda kafa karışıklığına neden oluyor. Yani konut ihtiyacı olan, ucuz olanı ve çok reklam vereni bilmeden,tercih edebiliyor. Sizin ön plana çıktığınız nokta; güvenlik, marka yatırımı, tüketiciyi her anlamda düşünüyor olmanız, fiyattan çok bahsetmiyorsunuz.
Bülent Dündar: Çünkü biz fiyatçı değiliz. Biz ucuz konut üretip, satmıyoruz. Yani tabiri caizse biz burada en dip rakamlardan bahsetmiyoruz. Biz fayda satıyoruz. Müşteri adına düşünen ve müşterinin satın aldığı değer olarak geri veriyoruz. Bunun anlamı, paranızın tam karşılığıdır. Yani para veriyorsunuz ve karşılığında ciddi bir ürün satın alıyorsunuz. Bazı yerlerde şu var; paranızı veriyorsunuz, marka satın alıyorsunuz. Yani ürünün bir değeri, kalitesi yok ama arkasında marka olduğu için büyük bir para veriyorsunuz. Biz verdiğiniz paranın tam karşılığı olan, müşteri adına düşünen projeyiz. İki temel ilkemiz var, müşteri adına düşünen ve paranızın tam karşılığıdır. Bu oyuncak değil ki beğenmediğiniz zaman satabilesiniz, bu bir tshrt değil eğer makinada rengi kaçarsa, bir başkasını daha alabileceğiniz ve ya bir araba değil, beğenmediğinizde hemen satıp bir basşakasını alabileceğiniz. Otomotivde var mesela, ucuz araba markaları, pahalı araba satabilir mi? İsteseler de satamazlar. Siz hiç duydunuz mu? “Mercedes 19 bin TL’ye araç satıyor” diye. Olamaz böyle bir şey. Biz de onun gibi daha çok kaliteli ürünü satıyoruz.
Nihan Urel: 216 Sancaktepe projesi tamamen bittimi?
Bülent Dündar: Projemiz yıl sonunda bitecek. Ama bizim 1.etaptaki konutlarımız bitmiş ve şu anda hayat başlamış durumda ve insanlar oturuyor. Şu anda 80 tane konutun yüzde 50’sinde oturuluyor. Tabi etap olarak proje yapmanın en büyük avantajlarından biri de proje yürüdükçe, insanların burada oturmaya başlaması. Çünkü birden bitirip projeyi teslim ettiğinde sitede kaos başlar ve ya birden bitiyor proje henüz bitmemiş oluyor ve insanlar hayalet bir şehirde yaşıyor. Bir blokta 2 kişi ve ya 40 dairelik bir yerde 3 kişi yaşıyor.
Nihan Urel: Başka eklemek istediğiniz bir şey var mı?
Bülent Dündar: Son olarak, proje yaparken proje firmaları; engellileri, yaşlıları da dikkate alarak proje yapsınlar. Bununla ilgili de bazı yasalar var ama bunu çok realize edemiyorsunuz. Bu anlamda belediyeler bunu çok takip etmiyor.Çok net yasalar da yok. Özellikle görme engelliler için mesela, her yer düzayak olabilir. İki tane veriye çok dikkat edilirse sorunlar çözülecektir. Bunlardan biri tekerlekli sandalye kullananları düşünülürse, her alanda; sosyal tesislerden tutunda, her aşamada onların dikkate alınması düşünülürse; bir diğeri de görme engelli çok fazla vatandaşımız var. Onlar da dikkate alınırsa çözülmüş olur. Yani en basiti asansör kapısı 80cm TSE’si ama tekerlekli sandalye giremiyor. 90cm yaptığınızda girebiliyor. 10 cm’lik bir kayıp var. Yani proje yapılırken onlar da dikkate alınırsa işin belki yüzde 80’i yasasız çözülüyor. Biz yaşlı, hasta ve engellileri dikkate alıyoruz ve bu doğrultuda projeler yapıyoruz.
4