2016 zor bir yıl olacak
Türkiye Müteahhitler Birliği, “2016 zor bir yıl olacak” başlıklı 2016 yılı ilk çeyrek analizini açıkladı.
Raporda, 2016 yılında yurtdışı müteahhitlik hizmetlerinin, ana pazarlardaki çalkantıların yanı sıra, Rusya kaynaklı risklerin etkisi altında kalmayı sürdüreceği değerlendirildi. Küresel piyasaların artan oranda jeopolitik riskleri de fiyatlamaya başladığı vurgulandı.
Yurtiçindeki altyapı yatırımlarının liman, hızlı tren, metro ve otoyol projeleri ile sürmesinin beklendiği belirtilen raporda, “Devam eden entegre sağlık yerleşkeleri ve hastane projeleri ile kentsel dönüşüm süreci ve konut satışlarının iç piyasaya canlılık katmaya devam edeceği değerlendirilmektedir” ifadesi kullanıldı.
İnşaat sektörünün lider kurumu Türkiye Müteahhitler Birliği’nin (TMB) periyodik olarak 3 ayda bir hazırladığı “İnşaat Sektörü Analizi-Ocak 2016” yayımlandı. Ekonomi çevreleri ve sektör tarafından merakla beklenen analizde 2015'in dördüncü çeyreğindeki göstergeler ile 2016 yılına ilişkin veriler değerlendirildi.
2016 yılında yurtdışı müteahhitlik hizmetlerinin, ana pazarlardaki çalkantıların yanı sıra, Rusya ekonomisi kaynaklı risklerin etkisi altında kalmayı sürdüreceğinin değerlendirildiği analizde, “Düşen enerji fiyatlarının önümüzdeki dönemde de bazı büyük projelerin fizibilitelerini etkileyeceği ve sektörde global rekabeti attıracağı belirtilmektedir. Bu bağlamda değişen dinamikler Türk müteahhitlerini yeni pazar arayışlarına yöneltmektedir” denildi.
2016 yılında altyapı yatırımlarının liman, hızlı tren, metro ve otoyol projeleri ile sürmesinin beklendiği belirtilen raporda, “Devam eden entegre sağlık yerleşkeleri ve hastane projeleri ile kentsel dönüşüm süreci ve konut satışlarının iç piyasaya canlılık katmaya devam edeceği değerlendirilmektedir” ifadesi kullanıldı.
İnşaat Sektörü Analizi Ocak 2016 sayısında öne çıkan bazı değerlendirmeler şöyle:
YATIRIM ORTAMI GÜÇLENDİRİLMELİ: 2016 yılında küresel likidite koşullarında meydana gelebilecek dalgalanmaların, piyasada borçlanma maliyetleri üzerinde etkili olacağı belirtilmektedir. Bu süreçte, yeni hükümet tarafından etkin bir ekonomik ve sosyal reform programının uygulamaya konması ve yatırım ortamının güçlendirilmesi; sektörde beklenen toparlanmanın sağlanması adına hem altyapı yatırımlarının sürekliliği, hem uluslararası finansman boyutu açısından kritik önem taşımaktadır.
KÜRESEL RİSKLER VARLIĞINI ARTIRARAK SÜRDÜRÜYOR: 2015 yılı, Amerikan Merkez Bankası'nın (FED) yıl boyunca izlediği para politikasının küresel risk iştahında düşüş yaratması, zayıf küresel ekonomik aktivite, emtia fiyatlarındaki çöküş ve buna bağlı olarak petro-dolar ülkeleri para piyasalarında devalüasyon ve Çin ekonomisinde ortaya çıkan yavaşlama eğilimi ile küresel ekonomi açısından zorlu geçerken, yeni bir yılın eşiğinde de geleceğe dönük küresel risklerin varlığını artarak sürdürdüğü gözlenmektedir.
JEOPOLİTİK RİSKLER DE FİYATLANMAYA BAŞLANDI: Enerji kaynaklarının bulunduğu bölgelerde ABD ve Rusya'nın başı çektiği güç kazanma stratejileri ülkelerin iç işlerinde bozulma ve gerginliğe sebebiyet vermiş, ayrıca son dönemde gittikçe tırmanan İran ile Suudi Arabistan gerginliği ve güç mücadelesi de, Suriye ve Irak'ta şiddetini arttıran bir iç savaş zincirine dönüşmüştür. Avrupa ve Ortadoğu arasındaki stratejik konumu nedeniyle savaştan kaçan insanların yarattığı göç dalgasından ve uluslararası terör saldırılarından payına düşeni Türkiye'nin de aldığı ortamda, küresel piyasalar ekonomik risklerle birlikte artan oranda jeopolitik riskleri de fiyatlamaya başlamıştır.
DIŞ FİNANSMAN BAĞIMLILIĞI ALGISI HASSAS: FED faiz artışının başladığı, Brezilya, Rusya ve Çin ekonomilerinin alarm verdiği, küresel sermayenin geçmiş yıllara oranla çok daha seçici olduğu mevcut konjonktürde, Türkiye ekonomisi dış finansmana bağımlılık açısından yatırımcı algısında hassas durumunu korumaktadır. Türkiye'nin diğer gelişmekte olan ülkeler arasında pozitif ayrışmasını sağlayacak yeni hikayesinin etkinlikle hayata geçirilmesi gereken sosyal ve ekonomik reform programı olduğu dile getirilmektedir. Önümüzdeki dönemde hükümetin ağırlık vereceğini açıkladığı reform süreci ve gerçekçi, uygulanabilir hedefler ile birlikte ekonominin rekabetçi, verimli, dinamik ve uluslararası yatırım için daha uygun hale getirilmesi beklenmektedir.