1984'te yakılan Şan Tiyatrosu'na dair korkunç iddialar!
"Şan Tiyatrosu'nu Hasan Celal Güzel yaktırdı, benim ölüm emrimi veren de o!"
Ferhan Şensoy ile yeni kitabı, Okan Bayülgen ile hazırladığı yeni televizyon programı konularında konuşmak için masaya oturduğumuzda sohbet daldan dala atladı ve öyle bir yere geldi ki ister istemez söyleşinin konusu aniden değişiverdi. Şensoy bir dönem en ünlü müzikallerin sahnelendiği Şan Tiyatrosu'nun dönemin "Özal
hükümetinin bilgisi dahilinde yaktırıldığını" söylüyor ve bir de isim veriyordu: Şan Tiyatrosunu ve aynı zamanda kendisinin de yakılması emrini Hasan Celal Güzel vermişti... İddianın sahibi Ferhan Şensoy gibi bir tiyatro duayeni olunca konunun bu yöne akması da kaçınılmazdı...
• Şan Tiyatrosu yangınının gerçekten kaza sonucu olmadığına mı inanıyorsunuz?
Evet... Yakan devletin polisidir. Ben bunu kanıtlamış durumdayım ama sava bana "siz bunları hiç kimseye anlatmayın" dedi.
• Kim bu savcı?
Valla şimdi bilsem, hatırlarım söylerim. Çünkü çok şerefli bir adamdı.
• Ne dedi size?
Mahkememden sonra odasına davet etti. "Ben senin amcan Naci Şensoy'un öğrencisiyim" dedi, ben de "Burayı polis yaktırdı" dedim.
• Nasıl emin olabiliyorsunuz? O günlerde Zaman Gazetesi'nde eski bir tiyatrocu olan Ulvi Alacakaptan bize saldırıyor... Tam bir provokatör.
• Önceden tanıyor musunuz Alacakaptan'ı?
Tanımaz mıyım canım? "Şahları da Vururlar"da Şah'ı oynuyordu. Benim tiyatromdandı. Sonra şizofren, sonra da müslüman oldu. Bu doğru bir trajedi aslında, önce şizofren sonra müslüman olunabilir, îşte bu adam beni hedef gösteriyordu...
• Tam olarak ne yazıyordu?
"Dinimize küfrediyor, peygamberimize küfrediyor" diye bir kampanya var... Bir akşam çıkıyoruz sahneye, başında beyaz takke olan 200 kişi var salonda. Adnan Hoca'yı oynuyorum. "Bu sabah bana laba luba suresi indi" diye laba luba suresi okuyorum, îçinde Ceyar filan da var surenin.
• Siz de onlan provoke etmişsiniz bir anlamda.
Niçin provoke edeyim? Ben laikliği savunuyorum. Bu mantık o kadar net değil ki o zaman... Özal daha yeni gelmiş. 80 darbesi sonrasının kurtarıcısı olarak görünüyor. Ben ne biliyorum onun o kadar takunyalı olduğunu? Ama öyle bir şey hissediyorum. Fatih'te bir durum var. Girilemiyor. Tahran olmuş Fatih. Şahlar oyununun ta kendisi orası. Ben böyle bir tepki beklemiyorum. Hasan Celal Güzel devlet bakanı o zaman. Bülent Kayabaş Şeytan'ı, ben Adem'i oynuyorum. Derya da (Baykal) Havva'yı oynuyor. Onlar için bunlar, Hazreti Adem, Hazreti Havva, Şeytan da hazret mi bilmiyorum neyse... Zaten bundan rahatsızlar. Bir de oyunda şöyle bir laf var: "Havva yenge, Adem abiyi koyunlarla görmüşler" diyorum. Başka karı yok ki ortada.
• Hasan Celal Güzel'in ilgisi ne bunlarla ?Şeytan bana bir laf aüyor, ben de "Senin anan Hasan Celal Güzel mi" diyorum. Kendisi bunu duymuş. Sonradan bir trafik kazasında hayatini kaybeden Hande Mumcu diye bir gazeteci kız var. Hasan Celal Güzel onunla Ankara'da benim Dame de Sion'lu bir kadın arkadaşımın evinde buluşuyorlardı. O arkadaşım Ankara'ya turneye gittiğimizde bizim ekibi evine çağırır yemek verirdi.
• İsmi ne arkadaşınızın ? Onu katiyen söylemem. Bir gece yine oraya gittim. Hasan Celal Güzel, Hande Mumcu ile o evde buluşuyor-muş. O kadın arkadaşıma "Ferhan Şensoy'un ağzına s...yım" demiş. Bu olaydan dört gün sonra Hasan Celal Güzel bir propaganda gezisi münasebetiyle Beyoğlu'ndan, bizim tiyatronun önünden geçiyor. Rasim Öztekin ile ikimiz tiyatronun penceresinden aşağıya bakıyoruz. Bir an göz göze geldik. Hasan Celal Güzel parmağını yukarı doğru kaldırırıp "Sana göstereceğim" gibilerden bir işaret yapti. Alti gün sonra tiyatromuz yandı.
• Nasıl emin olabiliyorsun ?
Adım gibi eminim... Her şey ayarlanıyor. Yangından bir hafta öncesine kadar çevik kuvvet'in koruması altındaydık. Bir de arkada, kuliste bizi savunmakla görevli bir ekip var. Başlarında da Birol diye zıpkın gibi bir polis. Şimdi rahmetli oldu. Hiçbir sorunumuz yok onunla.
• Kelle koltukta gidiyordunuz... Gidiyoruz. Kuliste sopalarımız var.
Sahneye saldıranlar var. Bülent'le (Kayabaş) sopayla vuruyoruz. Arkaya alıp dövüyoruz, devam ediyoruz... "Allahu Ekber" diye saldırıyorlar sahneye. Bizim de seyircimiz var tabi. Kavga dövüş. Polise teslim ediyoruz, oyuna öyle devam ediyoruz. Devlet istediği zaman öyle güzel koruyor ki. En sıcak günlerde hiçbir şey olmadı.
• Madem bu kadar güzel korunuyorsunuz...
l Şubat günü tiyatroya geldik. Kuliste Birol yok. Hiç tanımadığım bir takım adamlar var. Birol'un oturduğu yerde bir herif oturuyor. Düşman gibi bakıyor. O gece ekibi değiştirmişler. Bu ekip her gece oyundan sonra tiyatroyu araştırıp bomba filan var mı diye bakıyorlar. Bir hafta sonra Şan Tiyatrosu yandı. Tavana eski siyah beyaz film şeritleri döşemişler. Müthiş yanıcı bir madde ve yandıktan sonra hiç iz bırakmıyor. Salona da iki öne, iki arkaya dört bomba yerleştirilmiş. Öyle ayarlamışlar ki, tavan yanacak o sırada bombalar patlayacak.
• Ayarlamışlar dediğin kim? Hasan Celal Güzel mi ayarlamış?
Evet, hükümet... Bizim korumaları da geri çekmişler. Bir de şöyle bir şey var. Ben oyunda saçıma jöle sürdüğüm için sahneden çıkınca duş alıyorum. Herkes çıktıktan sonra 12'ye on kala tiyatroyu terk ediyorum. O gece suyumuz kesik duş yapmadan çıktim. Duş alsam orada yanacağım.
• Peki bütün bunlarda Hasan Celal Güzel'in mi parmağı var? Bu paranoyak bir düşünce olmasın...
Hayır, net olarak söylüyorum.
• Peki mahkemede bunlar nasıl açığa çıkmıyor? Adalet...
Adalet yok ki. "Yakın bu herifi" durumu var ortada. Hangi adalet ya... Bundan Özal'ın haberi var mı bilmiyorum, ama Hasan Celal Güzel emir verendir. Bunu çok iyi biliyorum.
• Yani "tiyatroyu yakın" diye o mu söylemiş?
Evet. Emri veren Hasan Celal Güzel'dir. Emri verirken yanında değilim, ama Ankara'daki o evde benim arkadaşıma söylemiş. Üç beş gün sonra da benim yüzüme karşı parmak işareti yapıyor. Planlamış bunların hepsini.
• Gerçekten bu bir paranoya mı diye bir daha sormak istiyorum çünkü inanamıyorum böyle bir şeyin olabileceğine. Bir insanın "Tiyatroyu ve Ferhan'ı yakın" diyecek kadar nasıl gözü dönebilir?
Ben şuna inanıyorum ki fanatik müslümanlığın içinde mutlaka bir sapıklık vardır. Seni keserek cennete gideceğine inandığı zaman seni dilim dilim keser.
• Böyle büyük bir olaya sadece "Senin anan Hasan Celal Güzel mi" sözünün neden olması biraz inandırıcı gelmiyor. Belki bazı şeylerin üst üste gelmesi sonucudur.
Her şey bu kadar hesaplı olabilir mi? Ben duş alsam yanıyorum, o ekip değişiyor, yeni gelen ekip bana düşman. Beni öldürmeyi düşünmese bile o ekibin oraya getirilmesi bir tavır değil midir? Gece bekçisi öldü orada işte. Onlar yaktılar. Şu da çok önemli bir ayrıntıdır. Yangın daha bitmeden oraya yetişiyorum. Vali Nevzat Ayaz orada televizyonculara demeç veriyor. Bekçi Niyazi Amca daha içeride, ölüp ölmediği belli değil. Nevzat Ayaz bütün televizyonlara "Elektrik kontağından yangın çıkmış" diyor. Ulan daha nereden biliyorsun? içeri bile girilmemiş. Bunun organize bir yangın olduğu, Ankara'dan vilayete bildirildiği buradan belli.
• Peki mahkemede ne oldu? Bütün bunlan anlattın mı?
O bahsettiğim savcı "bunları anlatmanın bir yararı yok, bir yere varamazsın" dedi. Ben yirmi bir gün hapis cezası aldım.
• Neden? Tiyatroyu yakmaktan mı?
Hayır. Muzır Müzikali oynamaktan. Müstehcenlikten. Ama Hasan Celal tiyatromu yakmıştır. Bunu, onun gayrı meşru ilişkilerini sürdürdüğü kadının evinden biliyorum. O kadın benim arkadaşımdı.
• Hande Mumcu bir trafik kazasında rahmetli oldu. Bütün bunlan Hasan Celal Güzel'e soracağız.
Sorun, ama hepsini anlatın. Ben bir iddiada bulunuyorum. O evine gittiği hanımın adını açıklasın önce. O eve neden gittiğini açıklasın. Orada Hande Mumcu ile ne yaptığını açıklasın. Sonra o koruma ekibinin neden nasıl değiştiğini, o bombaların oraya neden koyduğunu açıklasın. Bütün bunların cevabını versin Hasan Celal Beatiful!
"ASLINDA ROMA'YI DA BEN YAKMIŞTIM"
• Ferhan Şensoy, Şan Tiyatrosu'nu sizin yaktırdığınızı iddia ediyor.İtiraf ediyorum, aslında Roma'yı da ben yakmıştım, Kenan Doğulu'yla birlikte! Şaşırdım, çünkü Ferhan Şensoy'la yüz yüze bile gelmişliğim yok. Saçma sapan bir uydurma bu.
• Gazeteci Hande Mumcu ile Ankara'da bir arkadaşlarının evindeyken ona küfür ettiğinizi iddia ediyor...
Hande Mumcu ile hayatımda yan yana gelmedim. Bu, yıllar önce görülmüş bir davaydı ve yargı tarafından da böyle olmadığı ispatlandı. O zaman Şensoy'a nasıl laf etmiş olabilirim? Şu an İstanbul'dayım çünkü İnsan Hakları ve Düşünce Derneği'nin bir dizi konferansına katılıyorum, Lale Mansur'la birlikte... Bunu övünmek için değil de durumun ne kadar ters olduğunu anlatmak için söylüyorum.
Hep "eşitlik, demokasi, insan hakları" demiş biriyim. Küçük bir taviz versey-dim, bugün başka yerlerde olurdum.
• Şensoy "Şahları da Vururlar" oyunundaki "Senin anan Hasan Celal Güzel mi" sözüne kızdığınızı söylüyor.
Bu çok hoş bir espriydi, duymuştum. Çok güldüm. Çünkü "senin anan güzel mi" denir ki o da bir kelime oyunu yapmış burada. Ama bu nasıl bir şey, bir politikacı nasıl olur da bir espri yüzünden "Gidin tiyatrosunu yakın" der.
• Ferhan Şensoy, salonu yakılmadın önce koruma polislerinin değiştirilmesni şüphelerinin artmasına gerekçe gösteriyor.
Beni ilgilendirmez. Ben oyunlara müdahale edilmesine de karşı çıktım. Beni çizginin sağ tarafında yer alan bir politikacı olarak Şanar Yurdatap gibi isimler konferanslarına çağırıyorlarsa bu empati kurmuş biri olduğum içindir. Klasik bir sağ bakış açısına da sahip biri değilim. Galiba Ferhan Şensoy çok film seyretmiş. Yahut da ciddi şekilde bir rahatsızlık geçiriyor, paranoid sendromu var.
• Zaman Gazetesi'nde Ulvi Alacakaptan'ın tiyatroyu hedef gösterdiğini ve her şeyin zincirleme ve planlı gerçekleştiği kanaatinde.
Beni hiç ilgilendirmiyor. Hayatım boyunva Voltaire'ci düşündüm. Hani Roussoeau "Fikirlerine katılmıyorum ama bunları hür bir şekilde söyleyebilmeniz için canımı fedaya hazırım" der ya, öyle... Şensoy, bunları bir başkasına söyleseydi belki yakışırdı. Ayıp valla. Sonra bir insan kamuoyunun tanıdığı biri hakkında ortaya bir iddia atarken bunu bir şeye dayandırmalıdır. Kundakçılık TCK'ya göre çok ciddi bir suç, ne dediğinin farkında mı!
• Bir de daha tiyatro yanarken Vali Nevzat Ayaz'ın yangının gerekçesi olarak "elektrik kaçağı" demesi ne dikkat çekiyor...
Ferhan Bey tiyatrosunun yakıldığını iddia edebilir, şüphelenebilir de. Ama bunun için elinde hiçbir kanıt olmadan birini suçlaması hiç doğru değil. Bir de polisle benim ne ilgim var, ben Milli Eğitim Bakanı'ydım.
• Ankara'daki toplantıdan dört gün sonra tiyatronun önünden geçerken Ferhan Şensoy'a elinizi sallayarak tehditte de bulunmuşsunuz.
Ferhan Bey ünlü bir oyuncu olduğuna göre zeki biri de olmalı ve sanırım tüm bu söyledikleri mizah olmalı. Ciddiyse de doktora gitmeli. Gülüyorum bu olanlara ama bir bakıma da kızıyorum. Benim tanıdığım birçok sanatçı var, hani onlardan biri söylese onu bile anlarım, ama Ferhan Şensoy beni tanımıyor bile.