10 fitness hurafesi!
Fitness eğitmeni Serkan O. Yimsel fitness hakkında doğru bildiğimiz yanlışları kaleme aldı. Hayy Kitap’tan Fitness hakkında doğru bilinen yanlışları anlattı. Doğruluğu sorgulanmayan yanlışlardan en fazla bilinen 10’u...
Fit insanlar daha sağlıklıdır!
“Fit olmak sağlıklı olmaktır” iddiası gerçeği yansıtmıyor. 2004 senesinde Doktor Michael Weber’in yaptığı araştırmada haftada sadece bir saat yapılacak aktivitenin sağlık için yeterli olduğu belirtiliyor. Tüm günü yatarak geçiren bir hasta değilseniz, sürekli egzersiz yapmanız gerektiğini söyleyenlerin bahsettiği “hareketsizlik riskini” taşımıyorsunuz demektir. Uzun mesafe atletleri fit insanlar ama konu uzun yaşamak olunca, ölme riskleri, uçak düşmesi sonucu ölme riskinizden daha fazla.
Fit olmak nedir?
Bugün spor, sağlık ve vücut güzelliği endüstrilerinde “fit olmak” tabiri sıklıkla kullanılıyor. Spor eğitmenlerine göre kaslı bir gövde ve düşük yağ oranı, doktorlara göre sağlıklı işleyen bir kalp ya da magazinlere göre selülitleri olmayan kadınlar “fit”tir. Gerçekte bu kelimenin anlamına baktığımız zaman zannedilen ile alakası olmadığı anlaşılacaktır. Sanılanın aksine fitness büyük kaslar, atletik beceriler ya da düşük yağ oranı ile değil, ısı tutabilme, susuz idare edebilme, karanlıkta görebilme ya da belirli bitkileri sindirebilme gibi hayati faktörlerle ölçülür.
Kilolu olanların metabolizması yavaştır
“Şişmanım çünkü yavaş bir metabolizmam var!” Ya da “Yaşlandım ve metabolizmam yavaşladı, bu yüzden kilo alıyorum!” Melbourne Deakin Universitesi beslenme profesoru Tim Crow nadir rastlanan hipotiroid ya da Cushing sendromu gibi birkaç hormon hastalığı haricinde, kiloların yavaşlamış metabolizma ile ilgili olmadığını savunuyor. Tam tersine, kilolu insanların normal kilodaki insanlara göre daha fazla bir kitleyi taşımaktan dolayı metabolizmalarının genelde daha hızlı olduğuna işaret ediyor.
Ağırlık, sağlık ve estetiğin göstergesidir
İdeal ağırlık denilen kavram, hayat sigortası şirketlerinin ve bazı sağlıkkuruluşlarının yetersiz araştırmaları ile yaşımıza göre oluşturduğu boy/kilo tablolarından ibarettir. O zaman vücut ağırlığı ne olmalı? Bu bizim işimiz değil, diğer bütün genetik özelliklerimiz gibi vücut ağırlığımızı da belirlemek vücudumuzun işi. Bırakın doktorunuz ya da metrobüs reklamları beden kitle endekslerini hesaplamaya devam etsin. Siz enerjik ve mutlu olarak en uzun sure muhafaza ettiğiniz vücut ağırlığını kendinize ideal alınız. Kilo kontrolü yerine hareket edin.
Efor testi doğru ve güvenilirdir
Sağlıklı bir kişi, egzersiz yaparken kan akışı istirahat haline göre 6 kat daha artabilir. Yani efor testi yapılarak herhangi bir dokuya yetersiz oksijen gidip gitmediği öğrenilir. Ancak, Stanford Üniversitesi’nde yapılan bir araştırmada uzmanlar efor testlerinin sıklıkla kişilerde rahatsızlık olmadığı halde varmış gibi gösterdiğini, bazı durumlarda da sessiz seyreden kalp hastalıklarını tespit edemediğini doğruladı. Kalp hastalığı gibi görünen durumların en az yüzde 20’si aslında damar hastalığı çıktı.
Koşu bandı doğal zeminle aynıdır
Koşu bantları her ne kadar yürüme ya da koşmaya en yakın egzersiz cihazları olsa da durum farklı. Doğada koştuğumuzda zemindeki ufacık yükseltiler ya da çukurlar gövdemizin her yerindeki irili ufaklı kasları uyararak her adımda farklı kasılmalar sağlarken, sürekli aynı düzlükte ve yön değiştirmeyen bir zeminde koştuğumuzda bu kaslar tembelleşir. Bu nedenle uzun süre koşu bandında koşmaya alışan kişiler doğal zeminde aynı performansı yakalamakta zorlanıyorlar.
Ağırlık çalışmak boyu kısaltır!
Naim Süleymanoğlu halter kaldırdığı için mi kısadır? Ağırlık çalışmalarında insanları yanılgıya iten iddialardan birisi de boy kısalması safsatasıdır. Bilimsel Amerikan sitesinden paylaşacağım şu bilgi zaten bize boy uzunluğu hakkında her şeyi söylüyor: “Boy uzunluğunun yüzde 80’ine yakını genetik. Kalan yüzde 20’lik faktörlerin de çoğu beslenmeye bağlı.
Yağlar kasa dönüştürülebilir!
Diğer bir tartışma konusu da egzersiz yaparak yağları kasa dönüştürmek ya da spor bırakıldığında çalışmayan kasların yağa dönüşeceği saçmalığıdır. Bu, anatomi ve fizyolojisi bilgisi fakir olan insanların ürettiği bir efsanedir. Kas ve yağ dokuları birbirinden tamamen ayrı türde dokulardır ve birbirlerine dönüşmezler. Elmanın armuda dönüşemeyeceği gibi… Kas ve yağ dokuları birbirinden hem özellik hem de fonksiyon acısından tamamen farklı iki vücut hücresidir. Ağırlık kaldırdığımızda, bir süre sonra kas lifleri enine büyüme elde eder ve buna hipertrofi denir.
Sporu bırakınca kaslar sarkar!
İskelet kası, postür zayıflıkları nedeniyle tamamen gevşemiş dahi olsa sarkmış bir görünüm vermez. Uzun süre kullanılmadığında kastaki hücrelerin kalınlığı, dolayısıyla hacmi azalır. Sarkma görüntüsü kasa has bir olay değil, kasın atrofi olması sonucu onu saran cildimize has bir olaydır. Bu da sporu bırakır bırakmaz olacak bir şey değildir. Özellikle yaşlanma ile oluşan değişimler bundan sorumlu.
UCLA Unv. İnsan Beslenmesi Merkezi Direktörü Dr. David Heber’e göre yaşlanma ile birlikte insan her 10 senede kas kitlesinin yüzde 3’ünü kaybeder. Uzmanlar buna gizli ölüm diyor.
Kardiyo uzun süre yapılırsa fayda eder!
Japon uzmanlar farelerle yüzme deneyi yaptı. Sırtüstü yatıp dinlenemeyen ilk gruptaki fareler çaba sarf ederek bol enerji harcıyordu. Diğer gruptaki farelere, çabalama şiddetini artırmak için vücut ağırlıklarının yüzde 14’ü kadar minik yelekler giydirildi. 20 saniye yüzüp ardından 10 saniye dinlenmek suretiyle toplam 14 seans yaptırıldı. Böylece toplamda 4 buçuk dakika yüzmüş oldular. Bu farelerin bacak kasları incelendiğinde ilk gruba kıyasla aynı, hatta bazılarında daha fazla kas gelişimi olduğu gözlendi. Kısacası, 4 buçuk dakikalık bir aerobik egzersiz, 6 saatlik antrenmana bedeldi!