Şampiy10
Magazin
Gündem

Dünyanın en güzel mahkumu serbest

Avukatları onu 'Bu kadar güzel bir kadın hapse atılır mı?' diye savunmuştu. Hakim acımamış 20 yıl vermişti. Schapelle Corby 9 yıl hapis yattıktan sonra artık özgür...



2004 yılında tatil için Endonezya'yı ziyaret eden Avustralyalı güzellik uzmanlığı öğrencisi Schapelle Corby Bali Adası Havaalanı'nda ülkeye 4.2 kilo esrar soktuğu gerekçesiyle yakalanmıştı. O dönem 27 yaşında olan Corby, çantasına bir başkası tarafından konduğunu iddia ettiği uyuşturucu için yargılandı ve olay Avustralya ile Endonezya arasında diplomatik bir kriz yaşanmasına dahi sebep oldu. Avustralya gazeteleri duruşmalarını hemen hemen her gün manşetten verdi, TV'ler canlı yayınladı.



Bu güzellik hapse atılır mı?

Avukatları Corby'yi, 'Bu kadar güzel bir kadını hapse atmaya nasıl gönlünüz razı olacak?' diyerek savunduğu zaman olay sadece bu iki ülkede değil Türkiye'de bile manşetlere çıkmış ve Schapelle Corby, 'Dünyanın en güzel suçlusu' ilan edilmişti. Tüm bunlara rağmen Endonezya yargısı 2005'te, Corby'yi uyuşturucu ticaretinden mahkum etti ve 20 yıl hapis cezasına çarptırdı. Avustralyalılar karar sonrasında, 'Keşke size tsunami krizinde yardım etmeseydik' diyecek kadar Endonezya'ya öfke duyuyordu. Avustralya Başbakanı John Howard, masum ya da suçlu olup olmadığını bilmediğini, ancak kalbinin genç kızın yanında olduğunu açıkladı. Yüzlerce Avustralyalı, Endonezya Büyükelçiliği önünde protesto gösterisi düzenledi ama Corby demir parmaklıkların arkasına gitmekten kurtulamadı.



Hapis günleri bile manşet

Corby, hapis günlerinde de medyada yer almaya devam etti. Bir kitap yazdı. 85 kadın mahkumla birlikte kaldığı hapishanede bir güzellik merkezi kurma isteği reddedildi. Nereden geldiği belli olmayan bir cep telefonuyla gardiyanlar tarafından yakalandığında yeniden manşetleri süsledi. 2008 yılında depresyon teşhisiyle hastaneye kaldırıldı. Kendisini iyi hissetmesi için hastaneden kuaföre özel izinle gittiği ortaya çıkınca yüzlerce basın mensubu kuaförün önünde toplandı.. Bir kez daha manşetlerdeydi...



Tahliyeyi bakan açıkladı

2009 yılında ailesi bir Avustralyalı psikoloğu Bali Hapishanesi'ne gönderdi. Uzman, psikolojik durumunun giderek kötüye gittiğini, en azından Avustralya'da bir hastaneye nakledilmesinin iyileşmesine yardımcı olacağını belirtti. 2010 yılında Corby, Endonezya Devlet Başkanı'na akıl sağlığının giderek bozulmasını gerekçe göstererek af başvurusunda bulundu. 2012 yılında cezası 5 yıl düşürüldü. Durumunda bir düzelme olmaması ve Endonezya'nın imajının her geçen gün bu durumdan kötü etkilenmesi nedeniyle Schapelle Corby için sonunda tahliye kararı verildi. Bu sabah Endonezya Adalet Bakanı düzenlediği basın toplantısında Avustralyalı kadının başvurusunun kabul edildiğini, yine yüzlerce basın mensubunun önünde açıkladı. Schapelle Corby 9 yaş yaşlanmış, ancak güzelliğinden bir şey kaybetmemiş olarak özgürlüğüne önümüzdeki hafta kavuşacak.

Yazının devamı...

Bu da İsrail'in Ali İsmail vakası!

İsrail'de Daphni Leef isimli bir genç kızın 3 yıldır Tel Aviv'de oturduğu evinden kirayı ödeyemediği için atılmasıyla başlayan isyan 2011'de halk hareketine dönüşmüş, 450 bin kişi İsrail tarihinin en büyük protesto gösterisi için meydanlara inmişti. Protestolarda, "Domuz Netanyahu ülkemizi bize geri ver" sloganları atıldı. Ardından bu hareket, hükümete isyan mitinglerine öncülük etti ve 25 yaşındaki Daphne de hayat pahalılığı protestolarının lideri oldu. Genç kız Tel Aviv'in lüks semti Rothschild’ta bir çadır kurdu ve buradan isyanı yönetmeye başladı. Eylemini Facebook üzerinden duyuran üniversiteli kıza yüzbinlerce kişi destek oldu. Birkaç gün süren eylem daha sonra hafifleyerek kendiliğinden son buldu.



Çadırlarını söktüler

Ancak bir yıl sonra aynı bölgede isyan yeniden başladı. Daphni yine Rotschild bölgesine 11 arkadaşıyla birlikte çadır kurunca İsrail polisi Daphni'nin liderlik ettiği çadır protestocularına 'Kamu alanını bu şekilde çadır kurup işgal edemezsiniz' diyerek müdahale edileceği uyarısında bulundu. Eylem sonlandırılmayınca polis, zor kullanarak çadırları söktü ve Daphni ile arkadaşlarını gözaltına aldı. Bu sırada İsraiilli genç kız polisin müdahalesine sert bir şekilde direndi. 20 kişiden oluşan polis ekibinin Daphni'yi zor kullanarak götürdüğü görüntüler İsrail basınında geniş yer buldu.



Aklıselim zorbalığa karşı

Tepki gören İsrail polisi, bir adım daha ileri giderek Daphni hakkında, 'Görev başındaki polislere mukavamet ve şiddet kullanarak direnme' suçlamalarıyla şikayetçi oldu. Daphni'nin davasının ilk duruşması aynı Ali İsmail Korkmaz'ınki gibi bugün Tel Aviv mahkemesinde görülecekti. İsrailli geç kız davadan önce yaptığı açıklamada, 'İfade özgürlüğümü baskı altına almaya çalıştılar. Bu davada aklıselimin zorbalığa üstün geleceğine eminim' ifadesini kullandı. Ancak sabah saatlerinde polisin davayı geri çektiği haberi geldi. İsrail basınına göre İsrail Adalet Bakanı ve Başsavcı Yehuda Weinstein bu sabah bir basın toplantısı düzenleyerek polisin bu dava konusundaki ısrarını eleştirecekti. İsrail polisi de, kamuoyu önünde bu şekilde küçük düşmekten endişe ettiği için şikayetini geri almak zorunda kaldı. Bakan ve başsavcının düzenleyeceği ilan edilen basın toplantısı da iptal edildi.








Yazının devamı...

Türkiye ilk kez...

Hiç unutmam, üniversite yıllarında değerli ekonomi hocam Prof. Cevdet Akçay, bir derste Merkez Bankası'nın piyasanın beklentileri doğrultusunda bir karar alarak hiçbir zaman istediği etkiyi yaratamayacağını, o yüzden Merkez Bankası Başkanları'nın mutlaka aldıkları kararlarla piyasayı 'şaşırtması' gerektiğini söylemiş ve bunu matematiksel olarak da ispatlamıştı. Bunun gerçek hayattaki örneğini dün gece yaşadık. Erdem Başçı, piyasanın ve birçok ekonomistin beklentisi dışına çıkarak 1-1.5 puanlık bir faiz artışı yerine piyasayı sallayacak bir faiz artırımına imza attı ve bir anda yüzde 12 ile çift haneli faiz rakamı yeniden Türkiye'nin realitesi haline geldi. Ama Merkez, bu kararla sadece Türkiye'nin iç piyasasında değil dünya piyasalarında etki yarattı.

ABD, Avrupa, Asya...

Saat geceyarısını gösterdiğinde açıklanan faiz artırımı kararı sırasında 3 gündür düşüşte olan ABD borsalarının future rakamları yine eksideydi. Faiz rakamı açıklanır açıklanmaz pozitife döndü. Saat farkı nedeniyle o an açık olan Asya piyasaları 'ralliye' başladı. Bu sabah Avrupa borsaları da Merkez'in kararının etkisiyle yükselişte açıldı. Yıllardan beri ilk kez Türkiye'de alınan bir kararın dünya piyasalarını bu kadar etkilediğine şahit oluyoruz. Reuters, AP, AFP gibi dünyaca ünlü haber ajansları, dünya borsalarındaki bu yukarı yönlü trendi haber başlıklarında hep Merkez Bankası'nın aldığı karara atıfla dünyaya duyuruyor. İşte dünya ajanslarının milyonlarca abonelerine bugün servis ettiği haberlerden başlıklar:

İşte başlıklar

* AP: Global markets rise, buoyed by Turkey's rate hike (Türkiye'nin faiz artırımından destek alan küresel piyasalar yükselişte)

* AFP: European stocks rebound at open on Turkey rate hike (Avrupa borsaları Türkiye'nin faiz artırımıyla yukarı yönlü harekete başladı)

* REUTERS: U.S. stock index futures rallied in late trading on Tuesday after Turkey's central bank sharply raised its interest rates. (ABD futureları Türk Merkez Bankası'nıın sert faiz artırımıyla ralli yaptı)

Yazının devamı...

2020 Avrupa'da İstanbul yılı

İngiltere merkezli araştırma kuruluşu Euromonitor International, Avrupa'nın 2020 falına baktı. İstanbul, 2018'den itibaren Londra'yı geride bırakarak 16 milyonu aşan nüfusuyla Avrupa'nın en büyük metropolü olacak.




Euromonitor International Avrupa'nın geleceği konusunda bir çalışmaya imza atarak 2020 yılında Avrupa'nın en hızlı büyüyecek şehirlerini belirledi. İstanbul, nüfusu 1 milyonu aşan onlarca şehir içerisinde 'Avrupa'nın en hızlı büyüyen şehri' oldu. Onu Konya ve Bursa takip etti. 5 Türk şehri, en hızlı büyüyen 10 Avrupa şehri arasındaki yerini aldı. Diyarbakır, Antalya ve Gaziantep; Oslo, Bordeaux, Bristol ve Newcastle gibi batı şehirleriyle ilk 10'u oluşturdu. Euromonitor'ün tahminlerine göre şu anki nüfusu 13.8 milyon olan İstanbul, 2017'nin ortasında İngiltere'nin başkenti Londra'yı nüfusta geride bırakacak ve 2020'de 16 milyon dolar nüfusuyla Avrupa'nın en büyük metropolü olacak. Paris ve Madrid gibi batı başkentileri ile arayı da iyice açacak.

Sorunlar 'Titanik' gibi

Araştırmanın sonuçlarını yayınlayan The Atlantic Cities sitesi, 'Bu nüfus artışı ve genişleme ile İstanbul'un şehircilikle ilgili sorunları da 'Titanik' boyutunda olacak' yorumunu yaptı. En büyük sorunun ise ulaşım olmaya devam edeceğini vurgulayarak 'Marmaray ve yeni metro hatları gibi projelere rağmen dalga dalga büyüyen şehrin ulaşım sorununu çözmeye yönelik hamleler bir adım geriden geliyor' diye yazdı. Özellikle İkinci Dünya Savaşı'nın ardından inşa edilen mahallelerin olası İstanbul depreminde yıkılma olasılığı en yüksek binalar olduğuna dikkat çekilerek 'Kentsel dönüşüm' ile bu yıkıp yeniden yapma girişiminin başlatıldığına dikkat çekti.

Euromonitor'ün Batı Avrupa ile ilgili araştırmasının diğer sonuçları ise şöyle:

* 2020 yılında Batı Avrupa'da şehirlerde yaşayan insanların oranı yüzde 79 olacak.

* Batı Avrupa'da şehirli nüfusun sayısı 397 milyona yükselecek.

* Avrupalılar'ın yüzde 48'i nüfusu 1 milyonun üzerinde olan metropolis kentlerde yaşacak.

Yazının devamı...

Türk bayrağının altında milyar dolara koşar adım...

Fotoğrafta görmüş olduğunuz kişi Sheryl Sandberg... Facebook'ta her şey ondan soruluyor.Burası Sandberg'in çalışma alanı. Öyle koca bir odası yok.



Dünya ülkelerinin bayraklarıyla donatılmış San Francisco'daki Facebook merkezinde Türkiye bayrağının hemen altında çalışıyor. Satış, pazarlama, reklam, tanıtım vs vs yani Facebook'un tüm mali işleri Sandberg tarafından yönetiliyor. Facebook'u eğlenceli bir site olmaktan kâr edip borsaya açılan bir dev teknoloji firmasına çeviren 44 yaşındaki Sandberg bu başarısının karşılığını da bugün itibariyle 1 milyar dolarlık kişisel servete ulaşarak aldı. Facebook hisselerinin dün 58.51 dolardan rekor fiyatla kapanmasıyla birlikte Sandberg'e transfer bedeli olarak verilen hisseler de en yüksek değerine ulaşmış oldu. Sandberg artık ABD'nin en genç milyarderleri arasında...

Google'da harikalar yarattı

Başarılı kadının öyküsü de öğrenmeye değer... 1969 yılında Yahudi bir ailenin kızı olarak ABD'de doğdu. Harvard Üniversitesi Ekonomi bölümünü birincilikle bitirdi ardından Harvard Business School'dan MBA'ini aldı. Harvard'dayken tanıştığı tez hocası Larry Summers'ın Bill Clinton'ın başkanlığı sırasında ABD Hazine Bakanlığı'na getirilmesi sonrasında 1996-2001 arasında Summers'ın başdanışmanı olarak görev aldı. Asya ekonomi krizi sırasında gelişmekte olan ülkelerin borçlarının ABD tarafından affedilmesi projesinin mimarı oldu. 2001 yılında Google'a Başkan Yardımcısı olarak adım attı. 7 yıllık görev süresince Google'a büyük katkılar yaptı. Tam medyaya adım atmak üzereydi ki hayatını değiştirecek yeni bir teklifle karşılaştı.



Noel partisi hayatını değiştirdi

2008 yılıydı... Mali zorluklar yaşayan ABD'nin köklü medya kuruluşu Washington Post, Sandberg'i grubun mali işlerini düzeltmesi için bünyesine katmak istiyordu. Sandberg de bu teklife sıcak bakıyordu. Ancak 2008 Noel'inde bir partide Facebook'un haşarı kurucusu Mark Zuckerberg ile tanıştı. Kendisine göre yaşça çok küçük olan Zuckerberg ile o partide çok sıcak bir diyalog kurdular. Ardından birkaç ay sonra Davos Zirvesi'nde yeniden bir araya geldiklerinde Zuckerberg, Sandberg'e, 'Facebook'a katılmayı düşünür müsün?' diye sordu. Facebook o zamanlar 'cool' ama para kazanmayan bir kuruluştu. Herkes sosyal medyada büyük bir potansiyel görüyor ancak Facebook'a para kazandırıp borsaya açacak sihirli formül bir türlü yaratılamıyordu. Sandberg, bu zor görevi üstlenmeyi kabul etti. Ve çok başarılı oldu.

Başarılar arka arkaya geldi

2010 yılına gelindiğinde Facebook artık kâr eden ve milyarlarca dolarlık piyasaya değerine sahip bir şirket haline geldi. Birçok ekonomi dergisi, 'Herkese bir Sheryl Sandberg lazım' diyerek ABD'li kadını kapaklarına taşıdı. Sandberg, Facebook'un 8 kişilik yönetim kurulundaki tek kadın.. Ancak belki de kurulun en önemli ismi... Ve hepsi bir Noel partisiyle başlamıştı...

Şimdi ise Sandberg;

Fortune dergisinin 'İş hayatındaki en güçlü kadınlar' listesinde;

2007'de 29'uncu ve listenin en genci
2008'de 34'üncü
2009'da 22'nci
2010'da 16'ncı sırada yer aldı.

2011 yılında Forbes dergisi Sandberg'i dünyanın en güçlü 5'inci kadını seçti. 2012'de Time dergisi 'Dünyanın en etkili 100 insanı' listesinde Sandberg'e yer verdi.
2013'te Jerusalem Post, 'Dünyanın en etkili Yahudileri' listesinde Sandberg'i 8'inci sıraya koydu.

'Çamaşır yıkayan erkek istekli olur'

Sandberg, kadınların iş yaşamında daha fazla yer alması için bir kitap yazdı. "Lean In" (Hayata Asılın) adlı kitapta dünyayı değiştirmek için daha çok kadın yöneticiye ihtiyaç olduğunu savunan Sandberg, kitabında erkeklerin kendilerini nasıl değiştirmesi gerektiği yönünde de ipuçları veriyor. "Çamaşır yıkayan erkek, sekse daha istekli olur" tezini savunan Facebook yöneticisine Almanya'daki bir kitap tanıtımında, "Facebook'a hiç 'Kocam şu anda çamaşır yıkıyor' mesajı yazdınız mı" diye soruldu. Bu soruya kaçamak bir cevap veren Sandberg, "Yorum yok" dedikten sonra bir uyarıda da bulundu: "Facebook'ta bir mesaj yayınlamadan önce, ben ne yazdım diye biraz düşünmeliyiz."

FEMİZMİ YENİDEN CANLANDIRMAYA KARARLI

Times Sandberg için, 'O, feminizmi yeniden canlandırmaya kararlı' yorumu yapıyor. Sandberg, kadının iş dünyasında erkekler kadar yükselememesinin nedenini şöyle anlatıyor: "Kadınlar yeterince hırslı değiller. Kıdemli pozisyonları hedef almıyorlar. Çünkü onlar, doğdukları andan itibaren, farklı beklentilere sahip olmak üzere eğitiliyor ve bu durum yükselmelerini engelliyor. Herşeyden önce bu zinciri kırmak gerek."



Sandberg kitabında kaleme aldığı, kadınlara yönelik tavsiyelerini de şöyle sıralıyor: "Sadece gerçekten çok geçerli bir nedeniniz olduğunda, mesela çocuk yaptığınızda kariyerinize ara verin. Hem başarılı olup hem de herkes tarafından sevilmeyi beklemeyin. Erkekler de başarı ve beğenilme oranı el ele ilerlerken, kadınlarda ise bu durum çok farklı. Ne kadar başarılı olursanız, düşmanlarınızın sayısı o kadar artacaktır."

Yazının devamı...

Siirtli Kader onlardan sadece biri!

UNICEF'e göre Türkiye çocuk gelin oranının dünyada en yüksek olduğu ülkelerden biri. Ülke genelinde çocuk gelinlerin oranı yüzde 28 olarak açıklanırken Türkiye'nin doğu ve güneydoğusunda bu oranın yüzde 41'e kadar çıktığı belirtiliyor.



Yüzde 41'lik bu oran Nepal, Dominik Cumhuriyeti, Etiyopya, Zambia, Sierra Leone gibi az gelişmiş ülkelerdeki çocuk gelin oranlarıyla eşit. Dünyada çocuk gelin oranının en yüksek olduğu ülkelerin başında Nijer yüzde 75'lik oranla geliyor. Onu Çad, Bangladeş, Mozambik gibi ülkeler takip ediyor.





Riskler çok büyük

UNICEF verilerine göre;

* Gelişmekte olan ülkelerde her 3 kız çocuğundan biri çocuk gelin olarak 18 yaşında önce evlendiriliyor.

* Küresel olarak şu an 20-49 yaşları arasında olan kadınlardan 400 milyonu 18 yaş öncesi evlendi.

* Şimdi harekete geçilmezse 2020'ye kadar 142 milyon kız çocuğu daha çocuk gelin olacak.

* 2010 yılında 13.5 milyon kız çocuğu 18 yaşına gelmeden evlendi. Kayıtsız kalınırsa 2030 yılına gelindiğinde her yıl çocuk gelinlerin sayısı 15.4 milyon artacak.

* Childs not Brides derneği verilerine göre 18 yaşından önce evlendirilen genç kızların eşlerinden dayak yeme ya da cinsel zorlamaya maruz kalma ihtimali çok daha yüksek.



* Yoksul ailelerin kızlarının çocuk gelin olma riski 2 kat daha yüksek.

* Çocuk gelinlerin yüzde 90'ı 18 yaşına basmadan çocuk sahibi oluyor.

* Anne 18 yaş altında olduğunda doğurduğu çocuğun dünyaya geldikten sonraki 1 yıl içinde ölüm riski yüzde 60 daha fazla oluyor.

* 15 yaş altında hamile kalan bir çocuğun ölüm riski 20'li yaşlarında hamile kalan bir genç kıza göre 5 kat daha yüksek.

İzleyin ve harekete geçin

Çocuk gelinlerin etkilerini anlatan bir infografik Childs not Brides derneği tarafından hazırlanmıştı:

http://www.girlsnotbrides.org/wp-content/uploads/2013/05/Infographic-web-950px.jpg

Yine aynı derneğin hazırladığı çocuk gelinler videosu:

http://www.youtube.com/watch?v=I4v3vq5-z8Y

Yazının devamı...

Ehven-i şer sözüne Atatürk ne cevap vermişti?

Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu'nun bugün AA'ya yaptığı açıklamada "Bunlar (Suriye'deki radikal militanlar) o kadar yanlış yöntemler uyguluyorlar ki rejimi ehven-i şer denilecek noktaya getiriyorlar" sözleri 'Ankara artık Esad'ı ehven-i şer yani kötünün iyisi olarak mı görüyor?' sorusunu akıllara getirdi. Ben bu soruya cevap verecek değilim, ama ehven-i şer tabirini duyunca aklıma tarihten bir yaprak geldi ki, onu da paylaşmadan edemedim.

İlk kez Halide Edip kullandı

1918'in sonları... Türkiye, Birinci Dünya Savaşı'ndan bitmiş bir halde çıkmış ve toplumdaki bir çok aydın İngiliz ve Amerikan mandasına girmek gerektiği üzerine açıklamalar yapıyor... Manda savunucuları arasında İttihat ve Terakki Partisine yakın, milliyetçi ve reformist kişiler de mevcut. Halide Edip, Rauf Bey, Kara Vasıf, Yunus Nadi (Abalıoğlu) gibi, daha sonra Kurtuluş Savaşı'nın düşünsel önderleri arasında yer alacak olan kişiler dahi Amerikan mandasını istediklerini açık açık beyan ediyorlar. Halide Edip, Minber gazetesindeki makalesinde "Bütün eski ve yeni Türkiye hudutlarına şamil olmak üzere, muvakkat (geçici) bir Amerikan mandasını ehven-i şer olarak görüyoruz" diye yazdığında ilk kez ehven-i şer kavramı gündeme gelmişti.

'Amerika şerrih ehveni'

Ardından Sivas Kongresi'nde de aynı tartışma gündeme geldi. Vasıf Bey, Sivas Kongresi'ndeki konuşmasında yine aynı kavramı kullanarak şöyle konuştu:

"Manda'nın isminden korkmayalım, isterseniz buna 'müzaheret' diyelim. [...] Büyük bir harpten mağlup çıktık. Bütün memleket perişan vaziyettedir. Beşyüz milyon lira borcumuz var. Bunu ne ile, nasıl ödeyeceğiz? Gelirimiz bu borcun faizine bile yetmez. Tamamiyle müstakil yaşamaya, mali vaziyetimiz müsait değildir. Şimdi istiklalimizi kurtarsak bile, olduğumuz yerde sayarak bir adım ilerleyemez ve günün birinde, bizden kuvvetli olanların hükmü altına girmeye, ister istemez mecbur oluruz. İşte bu sebeplerden dolayı, İngiltere'yi kendimize ebedi düşman ve Amerika'yı şerrin ehveni saymalıyız."

Ve Atatürk'ün yanıtı

Ancak Mustafa Kemal Sivas Kongresi'nde 'Amerikan Mandası' ve 'İngiliz Himayesi' arasında 'Hangisi ehven-i şerdir?' diyerek tercih yapmaya çalışanlara cevabı şöyle olmuştu: 'Ehven-i şer, şerlerin en kötüsüdür!'


NOT: Türk dil kurumuna göre ehven-i şer, 'Kötü olanların içinde iyisi' anlamına gelen Arapça bir kelime.

Yazının devamı...

Şeriat isteyen Türkler'in oranı

Türkiye'nin yanı sıra Tunus, Mısır, Irak, Lübnan, Pakistan ve Suudi Arabistan'ı kapsayan araştırmaya Türkiye'den 3 bin 19 kişi katıldı. İşte sonuçlar:

KADINLARIN GİYİMİ...

- Türkiye'de katılımcılara, "Sizce kadınlar kamusal alanda nasıl giyinmeli?" diye soruldu ve altı farklı fotoğraf gösterildi. Ankete katılanların yüzde 46'sı saçların hiç görünmediği türban seçeneğini seçti. Yüzde 32'si başı açık seçeneği tercih ederken, yüzde 17'lik bir kesim ise saçların az da olsa göründüğü geleneksel başörtüsü benzeri fotoğrafı seçti. Çarşaf ve peçeyi destekleyenlerin oranı yüzde 2'de kaldı. Burkayı seçen olmadı.



- Türkiye'de halkın yüzde 52'si kadınların kendi istediği şekilde giyinebilmesini savunuyor. Tunus'ta yüzde 56, Lübnan'da yüzde 49, Suudi Arabistan'da yzde 47, Irak'ta yüzde 27, Pakistan'da yüzde 22, Mısır'da ise yüzde 14 oranında katılımcı kadınların diledikleri gibi giyinebilmesine destek verdi.

CAMİYE HİÇ GİTMEYENLER

- Türkiye'de camiye hiç gitmediğini söyleyenler'in oranı yüzde 21. Çok nadir diyenler yüzde 38. Haftada bir gidenler yüzde 25, haftada birden fazla gidenler ise yüzde 16.

- Erkeklerin yüzde 10'u, kadınların ise yüzde 29'u hiç camiye gitmediklerini belirtiyor.

İSLAM'A ELEŞTİRİ

- Dini liderlere yönelik eleştirilerin kabul edilemez olduğunu düşünen Türkler'in oranı yüzde 58. İslam'ın eleştirilemez olduğunu düşünenlerin oranı ise yüzde 69.

- 'Çocuklarım diğer dinleri öğrenmesin' diyen Türkler'in oranı yüzde 43.

- 'Diğer dinlerin mensupları benimle aynı hakka sahip olmasın' diyen Türkler'in oranı ise yüzde 36.

GAYRİMÜSLİMLERİN İBADETLERİ...

- Gayrimüslimlerin ibadetlerini serbestçe yapmalarının yasaklanmasını isteyen Türkler'in oranı yüzde 27.

- Türkler'in yüzde 46'sı hayatın ülkelerinde kendileri için belirsiz ve tehlikeli olduğunu düşünüyor.

MÜSLÜMANLARA KOMPLO

- Türkiye'de her 7 Türk'ten biri Müslümanlar'a yönelik komplolar olduğunu düşünüyor.

- 'Batının kültürel işgali' altında olunduğunu ve bunun önemli olduğunu düşünen Türkler'in oranı yüzde 83.

- Türk olmaktan gurur duyan Türkler'in oranı yüzde 77.

DİNİ KİMLİK Mİ ULUSAL KİMLİK Mİ?

- Kendini ulusal kimliğiyle tanımlayanlar yüzde 44, dini kimliğiyle tanımlayanlar ise yüzde 39 çıktı.

- Dindar politikacıları tercih eden Türkler'in oranı yüzde 29'da kalırken halkın yüzde 71'i ise ulusal çıkarları savunan siyasetçileri desteklediğini söyledi.

ŞERİAT İSTEYENLER...

- Sadece şeriata dayalı bir hükümet isteyen Türkler'in oranı yüzde 9'da kaldı. Bu anketteki en düşük rakam oldu. Buna karşın iyi bir hükümetin şeriat yasalarını uygulamasının önemli olduğunu düşünen Türkler'in oranı ise yüzde 20 olarak görüldü.

- Seçim, parlamento gibi kavramları çok önemsemeyen güçlü bir lider istediğini söyleyen Türkler'in oranı yüzde 21.

ASKERİ REJİM İSTEYENLER...

- Askeri rejim isteyen Türkler'in oranı ise yüzde 20.

- 'İslami bir hükümet iyidir' diyen Türkler yüzde 34 çıktı.

- Demokratik bir siyasete destek Türkiye'de yüzde 97 olarak görüldü. Türkler'in yüzde 84'ü 'Demokrasi kusurlarına rağmen en iyi yönetim şeklidir' diyor.

LAİKLİĞE DESTEK

- Laikliğe destek yüzde 76. Yüzde 40'lık bölüm din ile siyaset arasında çok katı bir ayrılık olması gerektiğini düşünüyor.

- 'Aşk evliliğin en önemli faktörü olmalı' diye düşünen Türkler'in oranı yüzde 54. Pakistan'da bu oran yüzde 7. Suudi Arabistan'da ise yüzde 47.

ABD'LİLER HAKKINDAKİ FİKRİMİZ

- Türkler'in sadece yüzde 10'u ABD'nin Irak ve Afganistan'daki operasyonlarına destek veriyor. Bu anketteki açık ara en düşük oran.

- İslami ülkelerdeki Amerikalı sivillere yönelik saldırıları onaylaran Türkler'in oranı yüzde 3. Pakistanla birlikte en düşük orana sahibiz.

- Türkler ABD'nin ahlaki değerlerine 9 üzerinden 3.2 puan veriyor. Kendi ahlaki değerlerine ise 6.7.

- Amerikalılar'ı komşuları olarak görmek isteyen Türkler'in oranı yüzde 52. İstemem diyenler ise yüzde 48.


dipnot:

Araştırmanın Türkiye'yle ilgili verileri Nisan-Haziran 2013 döneminde toplandı. 3 bin 19 kişi ile konuşuldu.

Yazının devamı...

© Copyright 2024

Gazete Vatan Gazetecilik ve Matbaacılık A.Ş.