Değnekçilerden sonra sıra şimdi tonozcularda
.
İstanbul sokaklarını otopark mafyasından kurtaran İspark, gözünü şimdi de İstinye ve Tarabya’daki tekne sahiplerinin korkulu rüyası haline gelen ‘tonozculara’ çevirdi. Mayıs ayında işletmeye açılacak 400 tekne kapasiteli iki tekne park ile hem belediyenin kasasına 5 milyon lira girecek hem de şehrin imajına katkı sağlanacak...
İspark, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin son dönemde adından en çok bahsettiren iştiraklerinden birisi. 500 otoparkta her gün 80 bin araca hizmet veren İspark, son beş yılda inanılmaz bir büyüme kaydetti. 2006 yılında kurulan şirketin cirosu o günden bu yana tam 6 kat arttı ve 120 milyon liraya ulaştı. Ana cadde ve sokakları otopark mafyasından kurtaran İspark, şimdi de gözünü açık denizlere dikti. İspark Genel Müdürü Mehmet Çevik, İstinye ve Tarabya’da inşaatına başlanan tekne parklar ile yat ve tekne sahiplerini ‘tonozcu’ olarak tabir edilen ‘sahil değnekçilerinden’ kurtarmayı hedeflediklerini söyledi. Çevik, “400 tekne kapasiteli Tarabya ve İstinye tekne park projelerini beş ay içinde tamamlamayı planlıyoruz. Bu parkların inşası için şantiye kuruldu ve tekne park ünitelerinin inşasına başlandı. Bu sayede hem tekne sahiplerine modern, güvenli ve kaliteli hizmet vereceğiz hem de İstanbul’u deniz turizmi açısından daha cazip hale getireceğiz” dedi. Bu kapsamda deniz aracı sahiplerine hizmet verecek vale ve görevlilerin de eğitimine başladıklarını anlatan Çevik, “50 kişilik bir ekip eğitim almaya başladı. Beş ay sonra tekne parklar faaliyete geçtiğinde bu arkadaşlar hemen göreve başlayacaklar” diye konuştu.
Çevik’in verdiği bilgilere göre İstinye ve Tarabya sahilindeki ‘tonozcular’ tekne sahiplerinden yılda 1000 ila 4000 euro arasında park ücreti alıyor. Ücret ödemeyen kişilerin gemilerine ufak tefek hasarlar veriyor veya halatlarını çözerek denize sürüklenmelerine neden oluyorlar. Bahsi geçen bölgeye senede 1000 teknenin yanaştığını düşündüğümüzde ortaya minimum 2 milyon euroluk bir pazar çıkıyor. Hal böyle olunca ‘tonozcuların’ bu büyük ranttan kolayca vazgeçmeyecekleri ve İspark yöneticilerine anlayış göstermeyecekleri aşikâr. Bunu hatırlattığımız Çevik gülerek “Biz de Kasımpaşalı’yız evelallah. Mafyadan korksaydık zaten görevi kabul etmezdik” diyor.
Zenginler kuyruğa girdi
Belediye şirketinin açık denizlere açılmasını en fazla tekne sahipleri istiyor. Aralarında Türkiye’nin ünlü isimlerinin de bulunduğu çok sayıda ismin henüz hizmete girmemiş olan tekne-park’tan yer almak için sıraya girmesi bunun en açık göstergesi. 400 tekne kapasiteli deniz otoparkının yüzde 80’i yıllık olarak araç sahiplerine kiralanacak. Yüzde 20’si geçici kullanımlara tahsis edilecek.
Adliyeler de İsparklı oluyor
Yaklaşık 2000 kişinin çalıştığı İspark son derece gelişmiş bir teknolojik altyapıya sahip. Yapılan tüm işlemler kayıt altına alınıyor. Dolayısıyla verilen her kuruş kamunun kasasına gidiyor. Bu yüzden İspark üniversite, adliye ve hastane gibi özerk olan kurumlardan bile davet alıyor. Kartal Adliyesi’nin otoparkını işletmeye başlayan belediye şirketi Çağlayan’daki
İstanbul Adliyesi ile devlet hastaneleriyle de görüşmelerini sürdürüyor.
RAKAMLARLA İSPARK
-Günlük hizmet verilen araç sayısı: 80 bin
-Mevcut otopark kapasitesi: 55 bin
-İşletilen otopark sayısı: 500
-Toplam Personel: 1900
-2011 cirosu: 120 milyon lira
Polis’in sigorta şirketine Amerika’dan dev talip
Polis Bakım ve Yardım Sandığı’nın (Polsan) sahibi olduğu Ankara Sigorta’ya Amerikalı sigorta devi Ace Group talip oldu. Finans koridorlarında bir süredir Ace’nin Ankara Sigorta ile yakından ilgilendiği konuşuluyordu. İddiaları sormak için Polsan Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Pek’i makamından aradım. Pek, satışla ilgili sürecin başladığını ve görüşmelerin devam ettiğini teyid edince ‘şirketi neden satıyorsunuz?’ diye sordum. Ankara Sigorta’yı 2000 yılında TMSF’den satın aldıklarını hatırlatan Pek, “Şirketimize ciddi anlamda sermaye koyarak belirli bir aşamaya getirdik. Ancak sigorta sektörü rekabetin çok yüksek, kârlılığın son derece düşük olduğu bir sektör. Biz bugüne kadar rekabet için gereken her şeyi yaptık, ama bundan sonra artık daha kârlı alanlara odaklanmak istiyoruz. Bu nedenle de uygun bir fiyatın ortaya çıkması halinde Ankara Sigorta’yı satmak istiyoruz” dedi. Pek, şu ana kadar en ciddi teklifin Amerikalı Ace’den geldiğini de doğrulayarak, “Görüşmeler sürüyor. Şu ana kadar anlamda olumlu gittiğini söyleyebilirim” bilgisini verdi. Ankara Sigorta’yı satın almak isteyen Ace Group dünyanın en önemli sigorta ve reasürans şirketlerinden birisisi. Eylül 2011 itibarıyla aktif büyüklüğü 89 milyar dolar seviyesinde. 53 ülkede faaliyet gösteren Ace’de 16 bin kişi çalışıyor. Amerikalı grup 2009’da Türkiye’de bir ofis açarak faaliyet göstermeye başladı. Dolayısıyla Türk ekonomisindeki gelişmeleri ve pazarın durumunu son derece iyi biliyor. Ankara Sigorta ise 59 şirketin yer aldığı sigortacılık liginde 21. sırada yer alıyor. Şirket bu yılın ilk 10 ayında 114 milyon liralık prim üretimi gerçekleştirdi. Polsan, 2008’de sahibi olduğu Ankara Emeklilik ve Hayatı da İspanyol Aegon grubuna satmıştı.
Çukurova’dan Show TV açıklaması
Dikkatli okurlarımız hatırlayacaktır; geçen hafta bu köşede Mehmet Emin Karamehmet’in sahibi olduğu Çukurova Holding ile Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu ve Erol Aksoy arasında sekiz senedir devam eden hukuk mücadelesinde gelinen son noktayı anlatmış ve “Mehmet Emin Bey 250 milyon dolarlık yeni bir fatura ile karşı karşıya kalabilir” demiştik. Haber yayınlandıktan kısa bir süre Çukurova Holding yöneticileri aradı ve “Süreci lütfen bir de bizden dinleyin” dediler. Bunun üzerine buluştuk ve konuştuk. Çukurova cephesi ilk olarak yargı sürecinin henüz bitmediğine işaret ederek, “Dolayısıyla şu anda grup açısından mali açıdan risk oluşturan bir durum söz konusu değil” mesajını verdi. Biz de bunu yazımızda ifade ettiğimiz için bu konuda bir sorun yaşamadık. Evet, Show TV’nin 1999’daki satışı için taraflar 150 milyon dolara el sıkışmış. Yapılan anlaşmaya göre tutarın 126 milyon dolarlık bölümü Erol Aksoy’un sahibi olduğu İktisat Bankası, Trade Deposit Bank ve Facto Factoring’e kalan 24 milyon dolar ise olarak Erol Aksoy’a ödenecekmiş. Çukurova Grubu sorumluluklarını yerine getirmiş ve bankalara olan tüm borçları ödemiş. Ancak protokolden tam dört sene sonra, 2003’te Erol Aksoy, İktisat Bankası’na el konulduğu tarihten itibaren hisse satış sözleşmesinde belirtilen akdi faizlerin ödenmediğini öne sürerek dava açmış. Böylece Karamehmet- Aksoy hukuk savaşı da resmen başlamış. Farklı tarihlerde farklı mahkemelerden değişik kararlar çıkmış. Davanın son görüldüğü İstanbul 29. Asliye Ticaret Mahkemesi, hazırlanan bilirkişi raporundan hareketle 26.6 milyon doları akdi faiz, 25 milyon doları da cezai şart olmak üzere toplam 51.6 milyon doların gecikme faiziyle birlikte Çukurova Grubundan istenmesine hükmetmiş. Çıkan karar üzerine Aksoy Grubu, Kadıköy 8. İcra Mahkemesinden toplam 87 milyon dolarlık icra takibi kararı çıkartmış. Dolayısıyla Çukurova’dan istenen miktar 100 milyon dolar değil, 87 milyon dolarmış.
Grup yöneticileri talep edilen gecikme faizinin yanlış hesaplandığı görüşünde. “İstenen 35.4 milyon dolar yanlış hesaplanmış. Kesin verilere ve devlet bankalarının uyguladığı faiz oranlarına göre; istenebilecek faiz azami 14 milyon dolar olması gerekirken, yaklaşık 22 milyon dolar fazla faiz talebinde bulunuldu” diyerek karara itiraz etmiş. Dolayısıyla eğer itirazları kabul edilirse Çukurova Grubu 65 milyon dolarlık bir borç ile karşı karşıya kalacak. Show Tv’deki Erol Aksoy hisselerinin oranı ise daha da karmaşık bir süreç. Bu yüzden kısaca özetlemek gerekirse mahkeme kararı Aksoy lehine de olsa eski bankacının Show TV’deki payının yüzde 17’e yükselebilmesi için cebinden ciddi miktarda para koyması gerekecek. Bu gerçekleşse bile Karamehmet Grubu’nun Aksoy’un hisselerini satın almak gibi bir niyeti yok. Dolayısıyla burada gerçekleşecek satışların kendilerini bağlamayacağını ifade ediyorlar. Görülen o ki uzun yıllardır devam eden hukuk mücadelesinde son sözü yine yargı söyleyecek.