Şampiy10
Magazin
Gündem

Vahdet-i vücut (varlık birliği)

.

ABONE OL
Vatan Haber

Bir okurum “Vahdet-i vücud düşüncesinin doğrusu nedir” diye soruyor. Cevabım şudur: İslâm tasavvuf tarihinde vahdet-i vücud (varlık birliği) fikrini sistemleştiren mutasavvıf Muhyid-din İbn Arabi’dir. İbn Arabi’ye göre varlık, bir tek hakikatten ibarettir. Çeşitlenme ve çoğalma, dış duyuların oluşturduğu bir görüntüden ibarettir. Allah, kesin varlıktır. O’nun varlığının sebebi yoktur. O, kendi zatıyla vardır. Biz O’nun varlığını biliriz ama zatının hakikatini bilmek mümkün değildir. Allah bizi şu belirli biçimlerde yaratacağını, ezelden beri biliyordu. Eğer bizi bu şekilde bilmeseydi yaratmazdı. Bu biçimi başka yerden de almadı. Çünkü kendisinden başka bir varlık yoktu ki oradan alsın. Demek ki kendi bilgisinde bizim bu biçimimiz, düşünce halinde vardı. Bu düşünce sonradan gelmiş olamaz. Çünkü Allah’ın zatında ve bilgisinde değişim olmaz. Bizi ezeli bilgisiyle böyle bilmişti. O halde biz, bilkuvve (potansiyel olarak) O’nda vardık. O’nun bizi bilmesinin aynısı olan bizim misalimiz (düşünce halindeki varlığımız, bir başka deyişle Allah’ın bizim hakkımızdaki bilgisi), kendi kıdemiyle kadim(öncesiz)dir. Çünkü bilgi O’nun sıfatıdır. Sıfatı da ezeli(öncesiz)dir. Allah, bizi yaratacağını sonradan bilmiş olamaz (Fütuhat: 1/153-154).

Allah bu evreni, isimlerini açığa çıkarmak için yaratmıştır. Çünkü makdursuz kadir, verme olmadan cömertlik, beslenen kimse olmadan rızk vericilik, yardım edilen bir şey olmadan yardım edicilik, rahmet edilen biri olmadan rahmet edicilik etkisiz kavramlardır (Fütuhat: 1/155). İbn Arabi’ye göre kâinat, Allah’tan çıkmıştır. Fakat Allah ile aynı mahiyette değildir. Mümkün varlıklar, önce yokken sonradan Allah’tan sadir olmuştur. Fakat bunların, parçanın bütünden ayrılışı gibi bir ayrılışla var olduğu düşünülemez. Zira o takdirde bunlar varlıktan varlığa çıkmış ve böylece ezelde kendi kendisiyle kaim bir varlığa sahip olmuş olurlardı. Tanrı’nın zat ve mahiyetine zarar vermemek için evren, Allah’ın ilk tecellisinden oluşan ilk akla dayandırılmıştır. İlk akıl tektir. Ancak yapısında çokluk yeteneği vardır. Bütün varlıkların suretlerini (idelerini) kendinde taşır. Buna kâinatın ilkesini oluşturan levh-i mahfuz da denir.

DEVAM EDECEK

Yazarın Diğer Yazıları

  1. Barışa, kardeşliğe ihtiyacımız var...
  2. İnsan hakları- 3
  3. İnsan hakları- 2
  4. İnsan hakları
  5. Kur’ân’ın indirildiği, bin aydan daha hayırlı gece
  6. Kur’ân’ı düşünmeden kelime kalıplarına takılanların durumu
  7. Hiç iyilerle kötüler, inananlarla inanmayan bir olur mu?
  8. Kur’ân ve evrensel mesajı-4
  9. Kur’ân ve evrensel mesajı-3
  10. Kur’ân ve evrensel mesajı-2

© Copyright 2024

Gazete Vatan Gazetecilik ve Matbaacılık A.Ş.