Türk devletlerinin kuruluşunda tasavvuf büyüklerinin etkileri
.
SORU: “Deliler”, Osmanlı ve dünya askeri tarihinin en ilginç ve en göz alıcı askeri sınıflarından biridir. Bu askeri kuvvetler genellikle iriyarı, cesur ve pervasız kişilerden oluşturulmuş, akıncılara benzeyen hafif atlı birliklerdi. İnanılmaz cesaretlerinden, düşmana tereddütsüz saldırabilmelerinden, gözlerini budaktan esirgemeden hayatlarını hiçe saymalarından dolayı kendilerine “Deli” ismi verilmiştir. Deliler, ocaklarını halife Hazreti Omerul Faruk’a mensup addetmişlerdir. Kaderde ne varsa onun gerçekleşeceği inancıyla hareket eden “Deliler” adlı bu askeri sınıf 19’uncu yüz yılda kaldırılmıştır. Size sormak istediğim sorular şunlar: 1- Gelenek olarak Türk devletlerinde, bir asker ocağını bir din büyüğüne bağlamak yaygın mıydı? Bu ne anlama geliyordu? 2- “Deliler”, ocaklarını halife Hazreti Ömerul-Faruk’a mensup addetmişlerdir. Bunda, Hz. Ömer’in adalet ve cesaretiyle ünlü birisi olmasının etkisi var mıydı? Yalnız “Deliler”in adalet diye bir kavramları yoktu. Nasıl bir ilişki kurmuş olabilirler? (Abdullah Turhal)
Manevi destek veriyorlardı
CEVAP: Doğrusunu isterseniz ben askeri tarih konusunda uzman biri değilim. Ancak şu kadarını söyleyebilirim ki özellikle Türk devletlerinin kuruluşunda tasavvuf büyükleri etken rol oynamışlardır. Osman Gazi’nin manevi destekçisi Şeyh Edebali’dir. Selçuklu Sultanı Alaaddin Keykubad da Mevlana’nın babası Sultan-ı Ulema Bahauddin Veled’den feyz almıştır. Timurlenk (Topal Demir) diye ünlenen bir diğer Türk hükümdarı da yine büyük bir mutasavvıfa bağlıydı. Kendisi, vasiyeti üzerine Semerkand’da, başı hocasının ayakları altına gelen bir türbe içinde yatmaktadır. Osmanlı ordusu olan Yeniçeri Ocağı da Hacı Bektaş-i Veli’ye bağlanır. Elbette Hacı Bektaş’ın, Yeniçeri Ocağı’nın kuruluşuyla bir ilgisi yoktur ama Yeniçeri Ocağı’nda Hacı Bektaş’tan feyz almış erenlerin nefesleri vardır. Askeri teşkilata tasavvufi bir yön verilmesi, bu teşkilatın fütüvvetle ilişkilendirmesiyle başlar.
* DEVAM EDECEK