Ömer’e suikastın arka planı...
.
İranlı kölenin bu korkunç cinayeti işlemesinin sebebi neydi?
Taberi, İbu’l-Esîr ve başka tarihçilerin rivayetlerine göre Ömer hacdan döndükten sonra bir gün çarşıyı dolaşırken Muğîre’nin kölesi Ebu Lu’lue Firuzan önüne çıktı:
Ey Mü’minlerin Emîri, dedi, Muğîre bn Şu’be’ye çok haracım (ödemem gereken çok para) var, bana yardım et (de haracımı ödeyip azad olayım).
Ömer sordu: Haracın ne kadar?
Firuz: Günlük iki dirhem, dedi.
Ömer: Ne iş yaparsın?
Firuz: Marangozluk, nakkaşlık (süslemecilik) ve demircilik yaparım, dedi.
Ömer: Bana göre bu kadar iş yaptıktan sonra senin haracın çok değildir, dedi. Duyduğuma göre sen “Rüzgârla çalışan değirmen yapmak istesem yaparım!” diyormuşsun.
Firuz: Evet, dedi.
Ömer: Öyle ise bana bir değirmen yap, dedi.
Firuz: Eğer kurtulursam sana doğuda ve batıda konuşulacak bir değirmen yaparım, dedi ve dönüp gitti.
Ömer: Demin köle beni tehdid etti! Dedi.
Tutsak edilip Medine’ye getirilen ve Ömer’in huzurunda Müslüman olan Hürmüzan İslâm sınırları içinde yaşadı. Ömer’in vurulması olayında Hürmüzan’ın parmağı olduğunu düşünenler vardı. Ömer’in oğlu Abdullah ise bundan emin olduğu için Hürmüzan’ı da, beraberindeki Cüfeyne’yi de öldürmüştü.
İranlı Firuzan tarafından vurulduğunu öğrendiği zaman Ömer: “Ben sizi, bu katı kâfirleri içimize sokmaktan men etmiştim ama siz beni dinlemediniz!” demişti. Medîne’de bu katı, merhametsiz vicdansızlardan bir cemaat vardı. Bunlar azınlıkta olsa da bilinçaltı düşmanlık, düşünce birliği onları birbirine bağlıyordu. Kim bilir belki bu insanlar böyle bir şeyi kurmuşlar ve Firuz’un suikast eylemi de bu planın ürünü olarak ortaya çıkmıştı. Böylece içleri kin dolu bu insanlar yüreklerini soğutmuş oldular. Böylece Müslümanların birliğini bozup onları öleceklerini sandılar.
Hakikati en çok merak edenler, muhakkak ki Ömer’in oğullarıydı. Eğer Firuzan intihar etmeseydi olayın hakikati kolay aydınlatılabilirdi. Ama adam intihar etmekle olayın gizemini de beraberinde götürdü.
Fakat kimi kanıtlar, olayın gizli bir kurgunun eseri olduğunu gösteriyor. Abdurrahman bn Avf, Ömer’in öldürülmesinde kullanılan bıçağı görünce: ‘Ben bu bıçağı dün Hürmüzan ve Cüfeyne’nin yanında görmüştüm, onlara ‘Bu bıçakla ne yapıyorsunuz?’ dedim. ‘Bununla et kesiyoruz’ dediler”, dedi. Ebubekir’in oğlu Abdurrahman da dedi ki: “Ben Ömer’in katili Firuzan’a uğradım. Yanında Cüfeyne ve Hürmüzan da vardı, gizli toplantı halinde idiler. Birden beni görünce hemen kalktılar. Aralarına kabzası ortada, iki başlı bir hançer düştü. Bakın bakalım, Ömer’in öldürüldüğü hançer nasıldır? Baktılar ki hançer, aynen Ebubekir oğlu Abdurrahman’ın tanımladığı hançerdir. Artık ortada bir kuşku kalmamıştı. İki âdil şahid, Hürmüzan ve Cüfeyne’nin yanında Ömer’in öldürüldüğü bıçağın bulunduğunu söylüyorlardı. Şahidlerden biri, Ebu Lu’lue’yi olaydan önce bu iki adamın yanında gördüğünü söylüyordu. Her ikisi tanık da sabahında Ömer’in vurulduğu gecenin akşam vaktinde görmüşlerdi. Mü’minlerin Emîrinin, bu adamların kurduğu tuzağın kurbanı olduğu belliydi. Belki de bunların yanında başka İranlılar veya başka milletlerden kimseler de vardı.
Ömer’in oğlu Ubeydullah, Abdurrahman bn Avf’ın ve Abdurrahman bn Ebîbekr’in sözlerini duyduktan sonra gözleri kan çanağına döndü ve Medîne’de bulunan bütün yabancıların olayda parmağı olduğunu düşündü. Derhal kılıcını kuşandı, önce Hürmüzan ve Cüfeyne ile işe başladı, ikisini de öldürdü. Rivayete göre Ubeydullah Hürmüzan’ı çağırdı. Hürmüzan kapıya çıkınca, “Benimle gel, benim için bir at bakalım” dedi. Birlikte yürürken Ubeydullah biraz geri kalıp Hürmüzan’ı öne aldı. Tam önünde yürürken kılıcını kaldırdı. Hürmüzan kılıcın sıcaklığını hissedince “Lâilâhe illallah!” dedi ve bayılıp yere yığıldı.
Ubeydullah sonrasını şöyle anlatmış: “Hîre Hıristiyanlarından olan Cüfeyne’yi çağırdım. Cüfeyne Sa’d bn Ebî Vakkas’ın lalası idi, Sa’d aradaki sütkardeşliği dolayısıyla onu Medîne’ye getirmişti. Medîne’de yazı öğretirdi. Kılıcı çalınca gözlerimin önünde haç çıkardı.”